AMED - Diyarbakır 9’uncu Kitap Fuarı’nda düzenlenen “Demokratik Sosyalizm” paneline 28 yıldır tutsak olan Zeki Bayhan’ın gönderdiği mesajı okundu.
Tüyap Fuarcılık Grubu tarafından, Türkiye Yayıncılar Birliği ve Amed Ticaret Odası’nın destekleriyle düzenlenen Diyarbakır 9’uncu Kitap Fuarı, 7’nci gününde çeşitli söyleşi, panel ve imza etkinlikleriyle sürdü. Mezopotamya Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen fuarı, binlerce kişi ziyaret etti.
Yoğun ilginin yaşandığı Aram Yayınevi’nde yazar Cihan Özyıldız, “Kürt Vurgunu”, yazar Fatma İzol, “Tanrıçalıktan Tanrılığa Kürtler” isimli kitaplarını imzaladı. Yine birçok yayınevinde okurlarıyla bir araya gelen yazarlar, kitap imzalama etkinliğine katıldı.
Fuarı ziyaret eden öğrenciler, okumak isteyip de bulamadığı birçok kitabı fuarda bulduğunu belirterek, öğrenciler için bu tür etkinliklerin daha sık yapılmasını istedi.
‘DEMOKRATİK SOSYALİZM’ PANELİ
Fuarda Belge Yayınları tarafından, “Yeni bir sosyal bilim paradigması – Demokratik sosyalizmi bugün tartışmak” başlıklı panel düzenlendi. Avukat Nehir Bilece’nin moderatörlüğünü yaptığı panele, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Dilan Kunt Ayan ve Sezai Temelli konuşmacı olarak katıldı.
Nehir Bilece, panelin açılışında daha önce İmralı Cezaevi’nde bulunan ve Eylül ayında İzmir 2 Nolu F Tipi Cezaevi’ne sevk edilen 28 yıllık tutsak Zeki Bayhan’ın panele gönderdiği mesajı okudu.
Bayhan’ın gönderdiği yazı şu şekilde: “Herkese selamlar, saygılar. Böylesi etkinliklere hapishaneden seslenmek kolay değil. Ne desem, ne kadar desem diye düşünüp durur, çoğunlukla nereden başlayacağınızı bilemezsiniz. Sanırım bizleri, insanları böylesi etkinliklerde buluşturan şey arayışlarımız… İnsanlığın düşünsel arayışlarının yoğunlaştığı dönemler toplumsal bunalım dönemleri oluyor. Çünkü düşünsel, ahlaki politik yozlaşmalar yaşamın üzerine bir kabus gibi çöktüklerinde insanlar nefes alacak bir pencere ararlar. Tıpkı bugün olduğu gibi.
KAPİTALİST MODERNİTE
Kapitalist modernitenin sistemik bir kriz içerisinde olduğu 50 yılı aşkın bir süredir tartışılıyor. Bu süre içerisinde neoliberal ekonomi ve küreselleşme siyasetleri ile insanlık adım adım toplumsal ve ekolojik felaketlere sürüklendi, sürükleniyor. Gelinen noktada yıkım, bir çöküş aşamasına varmıştır. Sosyalist dünya ise ne yazık ki bu gelişmeleri tarihsel bir geri düşme ve önemli anlamda sessizlikle karşılamıştır. Sistemik kriz, kapitalist modernitenin felsefi, bilimsel düşünce ufku ile bu ufuk içinde şekillenen ekonomi politik yapılanmaların krizidir. Paradigmaldır. Kapitalist modernitenin sosyo-politik temellerini oluşturan modern sosyal bilimlerdir. İlk sosyal bilimlerin sosyoloji, iktisat ve siyaset bilimi olması tesadüf değildir. Siyaset bilimi kapitalist ulus devleti; iktisat kapitalist ekonomiyi; sosyoloji kapitalist ulus devlet sosyolojisini kurar, meşrulaştırır. Kapitalist moderniteye dönük çokça eleştiri yapılmıştır. Fakat sistem içi eleştiri farklıdır; sistemin kendisini eleştirmek farklı. Sistemi eleştirmek ona dışarıdan bakmayı gerektirir bu da paradigmal eleştiriye tekabül eder.
NEDENLERE İNMEDEN SONUÇLARI DEĞİŞTİREMEZSİNİZ
İdeolojik politik mücadeleler birer felsefi düşünsel temele dayanırlar. Bu ilişki en genel anlamda paradigma, felsefe, ideoloji, politik örgütlenme şeklinde bir diyalektik doğrultu izler. Paradigma en temel katmandır, belirleyendir. Çünkü düşünce yürütme dolayısıyla da bilgi üretme biçimi ve dayanakları ile ilgilidir. Paradigma doğaya, topluma, insana dair düşünce yürütülürken dayanılan ontolojik, epistemolojik, metodolojik kabuller bağlamıdır. Siz farklı, yeni bir paradigmadan söz ediyorsanız, modernist düşüncenin dayandığı ontolojik, epistemolojik, metodolojik kabullerden farklı kabullere dayanarak yürütülen başka bir düşünce evreninden bahsediyorsunuzdur. Kapitalist moderniteyi aşmak istiyorsanız onu doğru çözümlemeli, doğru çözümlemek için de onun dayandığı akıl, yani modern sosyal bilimlerle birlikte masaya yatırmalıyız. Çünkü sistemi üreten akla inmediğimiz sürece tüm mücadelemiz sonuçlarla uğraşmaya dönüşecektir. Nedenlere inmeden sonuçları değiştiremezsiniz.
DEMOKRATİK SOSYALİZM
Biz modern sosyal bilimlerin açmazlarını irdeledikten sonra, Sayın Abdullah Öcalan’ın düşünce izleği ve geliştirdiği analiz ve kavramsallaştırmalarından yola çıkarak yeni sosyal bilim paradigmasının ontolojik, epistemolojik, metodolojik temellendirilmesi doğrultusunda önermelerde bulunmaya çalıştık. Bu; tarihe, topluma, doğaya yeni bir bakış demektir. Sayın Öcalan’ın geliştirdiği bu düşünce izleği yakalandıktan sonra; kullandığı felsefi, ideolojik, örgütsel argümantasyon da daha iyi kavranabilir. Demokratik Sosyalizm, bu düşünce ufku içerisinde şekillenen ideolojik bağlam olarak, günümüzün toplumsal ihtiyaçlarına cevap olma iddiası taşıyan sosyalizm perspektifidir.
Reel Sosyalizmin çöküşünün ana nedenlerinden biri modernist düşünce ufku içerisinde gelişmiş olmasıdır. Denilebilir ki “iyi ama sosyalizm, kapitalizm karşıtlığı temelinde yapılandırılmıştır!” Doğrudur. Ve zaten karşıtlık ilişkisi aynı düzlemde fakat zıt yönlerde hareketle ilgili bir ilişkidir. İkisi de modernist düşünce paradigmasına dayanır. Demokratik Sosyalizm yeni sosyal bilim paradigmasının bir bileşenidir. Bu paradigmal bağlamın politik örgütlenme bakımından tamamlayanı ise konfedaralizmdir.
ÇEYREK YÜZYILI AŞAN BİR SÜREDİR BU KONULAR ÜZERİNE ÇALIŞIYORUM
Çeyrek yüzyılı aşan bir süredir bu konular üzerine çalışıyorum. Bu çalışmalara belli bir ilginin olmasını sevindirici, umut verici buluyorum. Çünkü bu ilgiyi esasta yeni sosyal bilim, yeni sosyalizm fikriyatına ve bu fikriyatın kurucu aklına ilgi olarak görüyorum. Bu fikriyatın daha çok toplumsallaşmasına hizmet edeceğini umduğum bu panelin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, başarı dilekleriyle selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”
‘ULUS DEVLET ANLAYIŞI’
Ardından konuşan Dilan Kunt Ayan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sosyalizme dönük eleştirilerine işaret ederek, “Sayın Öcalan ısrarla şunu söylüyor; ‘Sosyalizmin ısrarı insanlığın ısrarıdır.’ Yine yeni sosyalizmin ancak devletin değil toplumun projesi olması gerekiyor. Yani ortaya konan bu modelin devletin eliyle değil toplumun eliyle tüm kesimlere, tüm yapılara yayılabilmesinden bahsediyor. Rojava'daki yerel meclisler sistemini, bu modelin en pratik örneği olarak ifade edebiliriz. Ki bunun mayasının tutmasından kaynaklı da dünyanın her yerinde büyük bir saldırı altında olduğunu görebiliyoruz. Çünkü Kapitalist moderniteyi alt-üst edecek bir sistem orada inşa edilmeye çalışılıyor ve bu sisteme karşı da elbette ki ulus devletlerin, kapitalist moderniteyi benimseyen devletlerin büyük bir saldırısı olduğunu görebiliyoruz” şeklinde konuştu.
Rojava’daki sistemin Amed’den Wan’a ekolojik belediyecilik inisiyatifleriyle Türkiye'de inşa edilmeye çalışıldığını kaydeden Dilan Kunt Ayan, sistemin buna karşı yoğun bir saldırısı olduğunu hatırlatarak, “Aslında bu sistem merkeziyetçilik ve belki bürokrasiye alternatif bir şekilde, komünal bir öz yönetimi inşa etmeye çalışıyordu. Yani demokrasi artık devletin bir lütfu değil, toplumun doğrudan örgütlenme biçimi olarak hayata geçirilmesi gerekiyordu” dedi.
KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE JİNEOLOJİ
Kadın özgürlüğü ve Jineoloji’nin de önemli bir diğer başlık olduğunu belirten Dilan Kunt Ayan, “Öcalan'a göre tarih boyunca tüm sömürü biçimleri kadının köleleşmesiyle başlamıştır. Kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşemeyeceği tezini ortaya koyuyor. Bu nedenle Öcalan, kadın özgürlüğünü bir yan unsur değil, toplumun ana öznesi olarak nitelendiriyor” ifadelerini kullandı. Ulus devlet kavramına da işaret eden Dilan Kunt Ayan, ulus devletin ulusun etnik kökenle değil, ancak ortak özgürlüklerin iradesiyle tanımlanabileceğini ifade etti.
‘ÖCALANİZMİN OLUŞUM SÜRECİ’
DEM Parti Milletvekili Sezai Temelli, süreci “Öcalanizm oluşum süreci” olarak değerlendirdiğini belirterek, “Yani Öcalan’ın paradigmasının, Öcalan düşüncesinin bir izim yoluna çıktığı bir tarihsel eşikteyiz. Dönüp baktığımızda Öcalan'ın esaret, tecrit koşullarında bir düşün insanı olduğumuzu aklımızdan çıkarmayalım. Dolayısıyla Marksizm külliyatı 200 yıllık bir külliyat. Tabii 200 yıl sonra inanıyorum ki; bir Öcalanizm külliyatı oluşacak. Zeki Bayhan’ın belki de en büyük katkısı tam da burada ortaya çıkıyor. Yani bu yolculuğu başlatan kalemlerdendir” şeklinde konuştu.
Temelli, “Öcalan paradigması ve o paradigma üzerine yapılan bilimsel çalışmalar, bizi başka bir yere davet ediyor. Bizi davet ettiği yer, tam da bu bilimsel anlayışın içindeki paradigmalara eleştirel yaklaşan, başka bir paradigma anlayışıyla meseleyi ele alıp, değerlendiren bir düşünce. Mesela çok konuştuğumuz bir şey; 3’üncü yol. Özgürlük sosyolojisi, demokratik toplum, demokratik ulus. Birçok kavramla konuşuyoruz ve bütün bu kavramları kendi içinde ilişkilendirdiğimizde, bir düşünce dizgisi kurduğumuzda şunu görüyoruz ki; hep tarihsel olarak hep mevcut kurulmuş düzene karşı bir savunusu var. Başka bir şeyi inşa etme derdi var” diye belirtti.
TAHAKKÜM İLİŞKİLERİ
Abdullah Öcalan’ın "Kapitalizm devlettir" söylemine dikkat çeken Temelli, “Eğer biz demokratik sosyalizme, yeni bir paradigmanın bize yol göstericiliğine inananlarsak, bunun örülmesine de katkı sunmamız gerekiyor” diyen Temelli, “Daha çok okumak, daha çok okumayı yaygınlaştırmak, bu bilimsel ve düşünsel emeğe katkıyı arttırmak belki de en önemli sorumluluklarımızdan biri olacak” dedi.
Panelin ardından Temelli ve Dilan Kunt Ayan, Zeki Bayhan’ın, “Neden Yeni Bir Sosyal Bilim Paradigması” ve “21. Yüzyıl Özgürlük İdeolojisi Demokratik Sosyalizm” isimli kitaplarını imzaladı.
Yarın da çeşitli söyleşi, panel ve imza etkinlikleriyle sürecek olan fuar, 26 Ekim’de son bulacak.
