ANKARA - Irak-Suriye tezkeresine karşı çıkan CHP'li Namık Tan, "Komisyon İmralı'ya gidecekse TSK neden Irak ve Suriye'ye gidecek? Biz bu Irak ve Suriye tezkeresi marifetiyle kimlere operasyon yapacağız" diye sordu.
Meclis Genel Kurulu'nda gerçekleştirilen Irak-Suriye tezkere görüşmelerinde CHP Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Namık Tan, sözlerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde gerçekleşen seçim sonuçlarıyla başladı. Tan, KKTC yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman'ı tebrik etti.
CHP olarak daha önce "evet" oyu verdikleri tezkereleri hatırlatan Tan, Türkiye'nin Suriye politikasından bahsetti. 2014 yılında Türiye'de DAİŞ'in zulümlerine sempatiyle bakanların bile olduğunu ifade eden Tan, "AKP'li bir bakan Emrullah İşler, sosyal medyada 'IŞİD öldürüyor ama bari işkence yapmıyor' diyerek örgütü savunmaya kalktı. Bu savunma IŞİD'in Suriye'de, Arap Alevileri, Ezidileri ve Hristiyanları ağır işkencelerle ve topluca katlederek videoya çektiği, binlerce kadını kaçırarak köle pazarlarında sattığı bir dönemde yapılmıştı. Belki Sayın Bakan o günün bilgi eksikliğinin kurbanı olmuştu ama sonrasında konuyu araştırmak, doğrusunu öğrenerek kamuoyundan bir özür dilemek zahmetine bile girmedi. Bugün de AKP, Şam'daki yeni yönetimle böylesine sıkı ilişkiler yürütüyor ve sık sık karşılıklı görüşmeler yapıyor fakat 10 Ekim 2015 Ankara Gar katliamının Suriye'ye kaçan sorumlularını nedense Ahmet eş-Şara'dan talep etmiyor" ifadelerini kullandı.
SINIR ÖTESİ OPERASYONLARI HATIRLATTI
Süleyman Şah Türbesi'nin taşınması sürecini de anlatan Tan, "IŞİD, bizi Suriye sınırları içerisindeki toprağımız olan Süleyman Şah Türbesi'ni yok etmekle tehdit etmişti. AKP Hükûmeti YPG'li militanlar ve Türkiye'ye geçişleri nedense tam 29 Ekim gününe denk getirilen KDP peşmergeleriyle birlikte ortak bir operasyon yürüterek türbeyi taşıyabildi. Hasılı Türkiye 2012 yılından itibaren altı yıl boyunca Afrin'e düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı'na kadar Suriye Kürtleri'yle en ufak bir
gerilim yaşamadı. Fakat bu tezkere her yıl Irak ve Suriye Tezkeresi olarak karşımıza getirildi. Biz yine de 2015 yılında ülkede büyük çapta artan terör olaylarının etkisiyle bu tezkereye şartlı olarak evet oyu vermiştik. O süreçte AKP Hükûmeti PKK ile kendi yürüttüğü müzakere masasını devirdi ve Suriye'deki operasyonların artık bir numaralı tehdit ilan ettiği YPG'yi hedef alacağını açık seçik belirtti. 2018 yılı başlarında Afrin'e gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekâtı'yla bu yönelim fiiliyata döküldü. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları 2016 yılından itibaren peyderpey Suriye içinde bir denetim alanı oluşturdu. Pençe-Kilit Harekâtları'yla da Irak içindeki ileri üs ve geçici karakol sayımız 14'ken 140'ı geçti bugün. Askerimiz yıllarca ateş hattında kaldı ve acı kayıplar verdik. Siz unutturmaya çalışıyor olsanız da biz IŞİD mensubu teröristlerin 2 askerimizi canlı canlı
yaktığını ve bu olayın görüntülerini bütün dünyaya servis ettiğini unutmuyoruz" şeklinde konuştu.
'TEZKERE İLE KİMLERE OPERASYON YAPACAĞIZ?'
"Bugün Irak ve Suriye'yi hâlâ ayırmadan karşımıza getirilen bu tezkere bir sürü soru işaretiyle önümüzde duruyor" diyen Tan, şöyle devam etti: "Kaldı ki Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilen tek adam rejiminde nedense üç yıllık bir
süre için vesayete kapı aralıyor, keyfîliğin yolunu yapıyor. Sizlere sormak istiyoruz: Şam'da Ahmed eş-Şara yönetimindeki hükûmetin ülkeyi yeniden yapılandırdığını, Türkiye'nin de bu hükûmete güvenerek destek verdiğini söylüyorsunuz. Yandaş medyanız barışı Erdoğan'ın inşa ettiğini iddia ediyor. Üstelik, SDG de geçtiğimiz hafta Şam'la anlaştığını, Suriye Ulusal Ordusuna katılacağını ilan etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan sessiz sedasız 'PKK eşittir YPG' söylemini terk edip 'SDG' demeye başladı. Yani bir yandan 'Biz Suriye'de barışı kurduk, istikrarı sağladık' diye övünüyorsunuz, diğer yandan Suriye'de uzun bir istikrarsızlık dönemi öngörerek bu tezkereye üç yıllık bir uzatma istiyorsunuz. Bu suretle her yıl yapmamız gereken bir denetimi geciktirmeye kalkıyorsunuz. Hatırlamamız lazım ki askerî güç kullanma ya da savaş ilanı yetkisi hâlâ yüce Meclisimize aittir. Böyle giderse siz on yıllık, hatta ucu sınırsız yetkiler isteyeceksiniz; bu açık bir Anayasa ihlalidir. Oldu olacak, Anayasa'mızın 87'nci ve 92'nci maddelerini yürürlükten kaldıralım, Cumhurbaşkanı canı istediği zaman askerimizi oraya buraya yollasın. PKK'nın silahsızlandırılması amacıyla yüce Meclisimizde Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu adıyla bir oluşumu meydana getirdiniz. Partimize yönelik bütün hukuk dışı saldırılarınıza rağmen bizler bir karar verdik, ülkemizi terörden arındırmayı amaçladığı ve demokrasiye geri dönülmesine zemin hazırlayacağı beklentisiyle Komisyona katıldık. Bugün Komisyon İmralı'ya gidecekse TSK neden Irak ve Suriye'ye gidecek? Yok, TSK Irak ve Suriye'de askerî harekâta ve ucu açık konuşlandırmaya devam edecekse Komisyonun adaya gitmesi hangi amacı gütmektedir? Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ortada süreç yokmuş gibi davranıyor, YPG'yi Türkiye'nin her an yeni bir askerî harekât yapabileceği yönünde tehdit etmekten geri durmuyor. PKK gerçekten de silahlarını teslim ederek kendini lağvetme yolundaysa, SDG yeni Suriye'nin ordusuna katılma konusunda Şam'la uzlaştıysa biz bu Irak ve Suriye tezkeresi marifetiyle kimlere operasyon yapacağız? Bu iki ülkede kiminle, hangi grupla, hangi örgütle mücadele etmek için destek istiyorsunuz?
'İKTİDARIN TUTARSIZ TUTUMU GÜVENE ENGEL OLUYOR'
CHP'nin hiçbir dönem toplumsal barışa yönelik çözümlere karşı olmadığını savunan Tan, "Bugün de değil fakat ortada aydınlatılması gereken ciddi belirsizlikler, tutarsızlıklar, yapısal çelişkiler var. İktidar kanadındaki arkadaşlara güvenmememiz için yüzlerce sebep önümüzde olmasına rağmen biz demokrasiyi zorlamayı, barışın kalıcı kılınmasına bir şans vermeyi seçtik. Yargıyı hepten araç hâline getirmenize, bize yönelik son derece kötü niyetle yürüttüğünüz hukuki
operasyonlara rağmen ülkemizin çıkarlarını her şeyden üstün tutarak bu Komisyonda beraber çalışıyoruz fakat sizler gerçek bir barışın inşasının ancak demokratik bir ülkede mümkün olabileceğini sürekli göz ardı ediyor, Komisyonda demokrasi propagandası yapıp dışarıda her türlü otoriter uygulamayı hayata geçiriyorsunuz. İktidarın ülkenin temel sorunları konusundaki sorumsuz ve tutarsız tutumu bizim bu yönetime inanmamıza ve güvenmemize engel oluyor" dedi.