MÊRDÎN - Demokratik Birlik İnisiyatifi’nin düzenlediği “Halklar ve İnançlar Konferansı”nın ikinci oturumunda inanç gruplarının temsilcileri yaptıkları konuşmalarda “Birlikte yaşamın yolu adaletten geçer” diyerek, Abdullah Öcalan’ın perspektifinin halkların ve inançların önünü açtığını belirtti.
Demokratik Birlik İnisiyatifi tarafından Mêrdîn'de düzenlenen "Mezopotamya'da Halklar, İnançlar ve Demokratik Ortak Yaşam Konferansı" ikinci oturumunu “Mezopotamya’da Geçmişten Günümüze Halklar ve İnançların Yaşam ve Varoluş Mücadeleleri” konulu panel ile sürdürdü. Avukat Jiyan Abdüssamedoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturumda konuşmacı olarak Süryani Protestan Kilisesi Pastörü Ender Peker, Demokratik Aleviler Derneği (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Prof. Dr. Nurettin Turgay, Perva İnal ve DEM Parti Milletvekili George Aslan yer aldı.
İlk olarak George Aslan söz alarak, Süryani cemaatinin tarihsel gelişimi ve Türkiye’de yaşadıklarına dair değerlendirmelerde bulundu.
ASLAN: TÜRKİYE HALKLARI İÇİN BİR ŞANS
Kürtler ile Süryanilerin birbirleri ile tarihsel ilişkilerinin olduğunu kaydeden Aslan, “Kürtler ile Süryaniler eskiden birbirlerinin kirveleriydi. Ancak iki halk arasında birbirlerine karşı her ne kadar kirvelik olsa da bir güven sorunu her zaman oldu. Ta ki; Kürt hareketi yani PKK ortaya çıkana kadar. PKK; Kürtler ile Süryanilerin ilişkilerinde büyük bir değişime sebep oldu. Kirve iken artık birbirlerine ‘Heval’ demeye yani ‘Yoldaş, kardeş’ demeye başladılar. Süryaniler de bu değişimi gördü. Farklı bir durum olduğunu gördü ve ilişkileri artık başka bir aşamaya geçti” dedi.
Süryani köylerinin de Kürt köyleri ile beraber boşaltıldığını kaydeden Aslan, göçlerin başladığını ve artık Avrupa ve farklı yerlerde bir örgütlenme sürecinin başladığını, Süryanilerin gittikleri yerlerde de Kürtlerle beraber hareket etmeyi sürdürdüklerini ifade etti. Bugün yeniden köylerini inşa etmenin mücadelesini verdiklerini kaydeden Aslan, yeniden birlikte yaşamı mümkün kılmaya yakın olduklarını sözlerine ekledi. Türkiye’de yaşayan bütün halkların kardeşçe, birlikte bu coğrafyada yaşamak istediklerini söyleyen Aslan, Öcalan’ın başlattığı sürecin Türkiye ve Türkiye halkları için bir şans olduğunu söyledi.
PEKER: BARIŞ ANCAK BİRBİRİMİZİ KABUL EDEREK SAĞLANIR
Protestan Kilisesi Pastörü Ender Peker de, “Nasıl bir arada yaşayabiliriz” sorusuna cevap aramaları gerektiğini belirterek, “Hoşgörü tek başına bir ağaç değildir. Hoşgörü bir ağacın sadece dalıdır. O nedenle sadece hoşgörü ile birlikte yaşam olamaz” dedi. Peker, Mêrdîn için “Hoşgörü kenti” denildiğini ancak sevginin eksik kaldığını söyledi. Sevginin olmadığı yerde hoşgörünün tek başına yeterli olmadığını ifade eden Peker, “Barış için hoşgörü ile sevginin bir arada olması lazım” dedi. Hıristiyanlık dininin kutsal kitabı İncil’den örnekler vererek sözlerine devam eden Peker, barışın sağlanabilmesi için hesapların bir kenarı bırakılması gerektiğini söyledi. Peker, “Barış sağlayabilmek için masada suçların olmaması lazım. Suçların karşılaştırılmaması lazım. Onları bir kenarı bırakarak barış sağlandıktan sonra bu suçların karşılıklı muhasebelerinin yapılması lazım” dedi. Dünyanın ilk insan hakları beyannamesinin Med ve Persler Krallığı tarafından Mezopotamya topraklarında ortaya çıktığını ifade eden Peker, “Günümüzden 2 bin 500 yıl öncesinde böyle bir belge ortaya çıkarılmış, herkes herkesin diline ve inancına uymakla yükümlü kılınmıştır. Barış da ancak bu şekilde olabilir. Birbirimizi kabul ederek” dedi.
PEVLA İNAL: ORTAK YAŞAMIN YOLU ORTAK ADALET VE ANLAYIŞTIR
Perva İnal, İslam dininde diğer halkların reddedilmediği, çoğulculuğun kutsandığını belirterek, İslam dininin kutsal kitabı Kuran’ı Kerim’den ayetlerle örnekler verdi. Sözlerine Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlar ile Medine’de yaşayan 8 yerli kabile arasında imzalanan Medine Sözleşmesi’nden bahsederek devam eden Perva İnal, “Bu anlaşmaya göre; birlikte yaşam, ortak yaşam hoşgörü düzeyinde kalmaz, kurumsal düzeye alınır. Hoşgörü bir lütuf değil, hak olarak görülür. Medine Sözleşmesi inanca zorlamaz. Onu adalet ilkeleri ile bir hak olarak belgeye bağlar. Ortak yaşamın yolunun ortak inanç değil, ortak adalet ve anlayış olduğunu ortaya koyar” diye belirtti.
TURGAY: BİRLİKTE YAŞAMIN YOLU ADALETTEN GEÇİYOR
Prof. Dr. Nurettin Turgay, ortak yaşamın farklılıklarla mümkün olduğunu ifade etti. İslam dininden örnekler veren Turgay, halkların farklı inançlarıyla birlikte yaşamasının yolunun adaletten geçtiğine dikkat çekti.
KADRİYE DOĞAN: BİRLİKTE YAŞAMIN FIRSATINI YAKALADIK
Kadriye Doğan, Alevilerin bu ülkede en fazla baskı altına alınan inanç gruplarından biri olduğunu dile getirdi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bugün ortaya koyduğu “Barış ve Demokratik Toplum” perspektifinin inançların ve halkların önünü açtığını ifade eden Kadriye Doğan, “Biz Aleviler kendi inancımızı 1960’lı yıllara kadar birlikte yaşama fırsatı bulduk. Ancak 1960’lı yıllardan sonra şehirlere göçlerin başlaması ve şehirlerde cemevlerinin yapılmak istenmesi baskıların artmasına neden olmuştur. Ama önümüze konulan bu perspektif ile yeniden birlikte yaşamı kurabilmenin fırsatını yakalamış bulunmaktayız” dedi. Alevi inancının diğer mezheplerin hegemonyasında yok olma riski ile karşı karşıya kaldığını kaydeden Kadriye Doğan, bugün ne yapılması gerektiği konusunda “Bugün egemen inancın baskısı altında yok olmaktan kurtulmanın kapısı aralanmıştır. Bu sistemi bu düzeni kırmamız gerektiği deneyimini ediniyoruz. Kürt özgürlük mücadelesinin ve demokratik toplum sürecindeki çalışmaların önemli olduğunu görüyoruz. Bu anlamda Alevilerin de bu sürece katılımı ve bu süreci yaşayarak, örgütlenmesini güçlendirmesi gerektiğini söyleyebiliyoruz. Bu felsefeyle Alevilerin daha özgür yaşayacağını anlatabilmemiz gerekiyor" diye konuştu. Kadriye Doğan, Aleviler için en iyi örneğin Kuzey ve Doğu Suriye’deki yönetim modeli olduğunu belirterek, “Bu örneği yaygınlaştırmalıyız” diye konuştu.
Soru ve cevap bölümünün ardından konferansın birinci günü sona erdi.
Konferansın sonuç bildirgesi yarın yapılacak açıklama ile kamuoyuna duyurulacak.