Uyan: Süreci belirleyecek olan Abdullah Öcalan'ın çağrısıdır

ANKARA -Türkiye devrimci hareketin sembol isimlerinden Mahmut Memduh Uyan, Kürt sorununa dair yapılan tartışmalara işaret ederek, "Bu sürecin nereye evrileceğini asıl belirleyecek olan elbette Abdullah Öcalan'ın yapacağı ifade edilen çağrıdır" dedi. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmelerin ardından Kürt sorununa çözümüne dair tartışmalar sürüyor. Tartışmalar devam ederken PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesine dair açıklama yapacağı bilgisi kamuoyuna yansıdı. Türkiye devrimci hareketin sembol isimlerinden Mahmut Memduh Uyan'a tartışmalara, bölgedeki gelişmelerin Kürt sorununun tartışılmasına etkisini, Abdullah Öcalan'ın olası çağrısını ve bunun sorunun çözümüne etkisine dair sorularımızı yanıtladı. 
 
Ortadoğu'daki son gelişmeler ve gerilimlerin yarattığı tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Kapitalizmin en hoyrat dönemlerinden birini yaşıyoruz. Bölgede Amerika ve İsrail’in başını çektiği çok pervasız bir süreç yürütülüyor. Bugüne kadar görmediğimiz türden bir saldırı süreci. Hem de insanlığın haklar ve özgürlükler dâhil, bütün birikimlerini yok eden saldırılar. Bir yılı geçkin bir zamandır Filistinlilere karşı yürütülen soykırım savaşının ne iddia edildiği gibi 7 Ekim Hamas saldırılarına bir karşılık ne de İsrail’in güncel güvenlik ihtiyacından kaynaklandığı, asıl meselenin bölgenin yeniden düzenlenmesi olduğu görülüyor. Yine Hizbullah gerekçesiyle Lübnan’a yönelik, Suriye ve İran’a yönelik saldırılar aynı zeminde sürüyor. Topyekûn baktığımızda pervasız saldırıların ulaşılabilir hedefleri var gibi görünüyor; ama aynı zamanda da çok ciddi “belirsizlikler” taşıyan bir dönem. Yani bir yanıyla belirli bir tasarımın ya da projenin süreklilik içinde devamı gibi görünürken bir yandan da tarihsel diyalektik bir zorunluluk olarak yapısal belirsizlikleri taşıyan bir süreç yaşıyoruz. Tüm bunlar sürerken, Amerika’da Trump’ın seçilip 20 Ocak’ta görevi devralmasıyla belirsizlikte yeni bir aşamaya geçilmiş gibi görünüyor. Dolayısıyla hem dünyada olan bitene hem de bölge açısından en genelde yaşananlara baktığımızda yakın gelecek için olumlu bir değerlendirmede bulunmak zorlaşıyor.  
 
Filistin, Suriye ve Lübnan üçgeninde savaş devam ederken Türkiye'de de 1 Ekim'den bu yana başlayan ve henüz ismi konulmayan bir süreç var. Kürt sorununun çözümüne dönük bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz ve bunun Ortadoğu'daki gelişmelerle ilişkisi nedir sizce?
 
Bu sürecin nereye evrileceğini asıl belirleyecek olan elbette Abdullah Öcalan’ın yapacağı ifade edilen açıklama veya çağrıdır. Bu açıklamaların etki gücünü belirleyecek olan gelişmelerden birisi de bölgedeki yeni güç dengeleri olacak.
 
Bu süreçte Kürt sorununun, ülkedeki ve bölgedeki gelişmelerin tartışılıyor olması iyidir. “Yoktur, olsa da önemli bir mesele değildir” denilen konulara dair çeşitli güçlerin ve kişilerin konuşuyor olmasını başlı başına olumluluk olarak görmek gerekir. Uzun yıllardır tecritte tutulan Abdullah Öcalan’ın iletişim kanallarının kısmen de olsa açılmış olması, DEM Parti heyetinin gidip gelebilmesi, karşılıklı görüşlerin açıklanıyor olması hem Kürt halkında hem de demokratik toplum kesimlerinde olumlu karşılandı. Tüm güvensizliğe rağmen yeniden barışa dair bir umut da yarattı. Diğer yandan buna ek olarak bölgedeki gelişmeler ve görüşmelerin de yansıttığı olumlu bir hava var. Bu sürecin nereye evrileceğini asıl belirleyecek olan elbette Abdullah Öcalan’ın yapacağı ifade edilen açıklama veya çağrıdır. Bu açıklamaların etki gücünü belirleyecek olan gelişmelerden birisi de bölgedeki yeni güç dengeleri olacak. Bölgede öne çıkan iki güç Amerika ve İsrail. Türkiye’nin kazandığı etki ve manevra alanını da küçümsememek gerek. Yani Türkiye de kazananlar tarafında işin içine girmiş oluyor. Kaybeden güçler ise tabii ki İran, Hizbullah ve Hamas, ülkesini terk edip gitmiş olan Esad ve onun Suriye’si. Bununla birlikte Kürtlerin halihazır konumu özgün bir görünüm arz ediyor. Hem SDG kontrolündeki Suriye Kürtleri hem Irak Bölgesel Kürt Federasyonu’nda yaşayanlar ve hem de Türkiye’deki Kürtlerin mevcut durumlarına ve olası durumlara baktığımızda, Kürtler şimdilik ne kazananın ne de kaybedenin safında yer alıyor. Yani şimdilik netleşmemiş bir aralıkta durduklarını söyleyebiliriz. Kürtlerin pozisyonunda önümüzdeki dönemde yaşanacak olası bir dönüşümün nihai kazanım ya da kayıp sayılacak bir son olacağını söylemiyorum. Çünkü tarihsel sürece, son yüzyıldır Kürt halkına yönelik baskı politikalarına karşı, bu halkın kendini var etme direncine baktığımızda; Kürtler zaten bu tarihin çoktan kazananı oldular. Yani Kürt halkının varlığı, yaşanılan anı ve konjonktürü aşan bir noktadadır artık. Tam da bundan dolayı Kürtler bölgede önemli sonuçlar yaratabilecek bir konumda görünüyor. Yani önümüzdeki süreçte Kürtlerin olası pozisyonları ve gelişimi bölgenin rengini de gösterecek diye düşünüyorum. Bu anlamda, bölgede yaşananları değerlendirirken uluslararası güçleri mutlak belirleyici olarak öne çıkarmanın süreci yeterince açıklayamayacağını düşünüyorum. Çünkü bölgenin ezilen halklarının tarihsel deneyimleri, biriktirdikleri, iradeleri gelişecek sürecin önemli belirleyicilerinden birisi olacak. 
 
Sizin de bahsettiğiniz gibi yakın zamanda bir çağrı bekleniyor. Bu çağrı meselesini nasıl okuyorsunuz? 
 
Kürt hareketinin katmanları var. PKK, Kandil, Avrupa, SDG/YPG, KCK ve başkaları. Kürt meselesinin demokratik siyaset zemininde görünür kılınmasında ve sorunun çözümünde taraf olan DEM Parti var. Tüm bu katmanların yanında 26 yıldır hapishanede olan Abdullah Öcalan var. Bu kadar yıldır hapiste olan bir insanın halen gündemi belirliyor olması, söyleyeceği sözün, bölgedeki gelişmeler için anlam taşıması gösteriyor ki, söyleyecekleri, hem Kürt toplumu açısından hem de bu bölgede çıkarları bulunan güçler açısından dikkate alınıyor. Bu açıdan söylenecek sözün her durumda önemli bir etkisi olacaktır. Tabii ki gelecek olan çağrıyla iyice ağırlaşmış olan sorunlar çözülebilir mi, çözülemez mi, şu an net bir şey söylemek zor. Şu ana kadar yapılan açıklamalardan edindiğim izlenim, karşılıklı olarak bu sürecin değerlendirileceği yönünde. “Bu çağrıya uyulur mu, uyulmaz mı?" ya da "Neyi tartışır, neyi tartışmaz?" gibi kamuoyunda yürütülen bazı tartışmalar var. Ancak ben bu konuda çok fazla şey söylemenin hem siyasal açıdan anlamlı olduğunu düşünmüyorum hem de bazı kişiler ve kesimler açısından bu tartışmayı yürütmenin manipülatif tarafının olduğu kanaatindeyim. Çünkü yaşananlar ve söylenenler üzerinden görünen o ki; burada mesele, aslında yepyeni bir başlangıç ya da bitiş değil. Yani çağrının yapılması ve ardından muhatabın hemen bir şeyi yerine getirmesi gibi bir durum söz konusu olmayacak. Dolayısıyla meseleyi, söz ve ardından gelecek anlık eylem gibi teknik bir ilişki olarak değil; tarihsel bir zorunluluk, dinamik bir süreç olarak okumak gerekiyor. Yani ancak karşılıklı bir tartışma süreci yaşanarak, görüşme ya da ilişki biçimleri üretilerek bir aşama kaydedilecek gibi görünüyor. 
 
Bu süreçte diyalog ve müzakerenin önemi vurgulanıyor, peki sizce mevcut siyasi aktörler bu tartışma ortamını güçlendirmek için ne gibi somut adımlar atabilir?
 
Karşılıklı yapılan açıklamalar da bunu gösteriyor. Örneğin, Kandil yaptığı açıklamalarda çağrının video ya da yazılı olmasının çözücü olmayacağını belirtip Abdullah Öcalan’ın tecridinin kaldırılması, dolaysız iletişim yolunun açılması gerektiğini ifade ediyor. Bu rezerve rağmen sürecin bütün Kürt aktörleri politikanın, sözün, tartışma ve müzakerenin temel önemini teslim ediyor. Buradan anladığım süreç karşılıklı iletişim, bilgi ve olabildiği kadar müzakere ile ilerleyecek. Abdullah Öcalan tarafından yapılan çağrılara ve siyaset önerilerine cepheden bir karşı çıkışın olmaması da bu durumu doğruluyor. Yapılan çağrı ve siyaset önerilerinin hemen herkes tarafından dikkate alınıyor, üzerinde durulup geliştiriliyor ve karşı argümanlar ileri sürülüyor olması genel bir tartışmaya açık olma durumunu, siyasal alana yer açıldığını gösteriyor. Siyasete alan açma, karşılıklı bir görüşme, tartışma ve bugünü ve geleceğe dair fikir üretme, kısaca bu şeylerin konuşulması önemlidir. Sözün bittiği yerde savaş başlar ve bunun halklara hiçbir faydası olmayacaktır. Zaten şu an bir savaş seyri halindeyiz. Yani, bu tartışmalar ne kadar çok devam ederse, burada karşılıklı görüşmeler ne kadar sürerse ve olumlu zeminde yürütülürse halklar için de o kadar olumlu sonuçları olabilecektir. Bu nedenle tüm bunların şu an konuşuluyor olması ve bunda ısrar edilmesi önemlidir. Konuşulmaya devam edildikçe çözüm üretme olanakları ortaya çıkabilir. Bu, yıllardır yaşanan kayıplara, halkların kaybına baktığımızda hafifsenecek bir aralık değildir, aksine tüm halkların, demokratik kesimlerin, tüm muhalefetin de tutması gereken tarihsel-toplumsal bir umut aralığıdır. Konuşabilmenin bir başka getirisi de İsrail’den Amerika’ya, Trump’tan Tayyip Erdoğan’a, İran’a, Barzani’ye varıncaya kadar sürece etki edecek bütün unsurların tutumlarının açığa çıkmasını kolaylaştırmış olmasıdır. Sonuçta tartışmanın, görüş alışverişinin, açıklamaların kesilmesi çatışmanın başlayacağı anlamına gelecektir.
 
*Devlet tarafından bu süreç sadece silah bırakma üzerinden dayatılıyor. Sizce meselenin özü bu mu? 50 yıl önce PKK yoktu, silahlı bir çatışma da yoktu ama yine de Kürt sorunu vardı. Bu bağlamda da Kürt sorununun çözümü denilince ne anlamak gerekiyor? Özellikle de bu silah bırakma tartışmaları bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Bahçeli’nin el sıkması ve Abdullah Öcalan’a çağrı yapmasıyla gelişen süreci başlatan nedenler her ne ise devletin, iktidar güçlerinin bunları hatırlamasında fayda var!
 
Erdoğan, Bahçeli gibi iktidar sözcüleri Kürtlere dair tarihten alıntı yaparak, kardeşlikten, birlikte yaşamaktan söz ediyorlar. Tarih o kadar örnek alınacak durumda değil. Bilinen ve yaşadığımız tüm zamanlar egemen iktidar yapılarının baskı ve yok etmeye varan katliamlarıyla dolu. Yakın tarih ve günümüzde yaşananları birlikte değerlendirmemiz gerekir. Bırakalım, anlatılan tarihle egemenler öğünsün. Bizim tarihimiz başkadır. Kardeşlikse, bu kardeşliği kurmak için eşitsizliklerin, haksızlıkların, yasakların, baskı ve zulmün ortadan kaldırılması yönünde adım atılmalıdır. Cezaevindeki insanlar özgürleşmelidir. Kültür, kimlik, haklar özgürce ifade edilmelidir. İktidar-devlet yapısı içerde kardeşlikten dem vururken, bölgede emperyalist hedeflerden, Misakı Milli kavramını bölgesel hegemonyayı da ima eder biçimde genişleterek kullanmaktan söz ediyor. Ülkede ve bölgede demokratikleşme içermeyen hiçbir politika ne kardeşlik ne özgürlük ne de barış sağlar. Ülkede demokratik olmayan iktidar bölgede eşitlik, kardeşlik, özgürlük gerçekleştiremez. İktidarın sözcüleri her gün otoriter, baskıcı, rencide edici açıklamalar yaparak, ezmekten, gömmekten, lağvetmekten, yok etmekten söz ederken, karşısındakilerden buna sevinmelerini bekliyorlar… Bahçeli’nin el sıkması ve Abdullah Öcalan’a çağrı yapmasıyla gelişen süreci başlatan nedenler her ne ise devletin, iktidar güçlerinin bunları hatırlamasında fayda var!
 
Savaşın, saldırıların devam ettiği bir ortamda, yasal güvence sağlanmadan “silah bırakma” tartışmasının yürütülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?  
 
Örneğin, devrimciler olarak ya da sosyalistler olarak benim bulunduğum yerden, egemen iktidar güçleriyle çatışan herhangi bir tarafa “silahı bırak” ya da “silahı bırakma” deme hakkını kendimde görmüyorum. Dediğim gibi dünyada tam anlamıyla kapitalizmin en hoyrat dönemini yaşıyoruz. Tam bir haydutluk çağındayız. Amerika Başkanı Trump, Kanada’ya eyaletimiz ol diyebiliyor ya da Danimarka’ya Grönland’ı bize bırakın diyebiliyor. Sıcağı sıcağına Hamas’ın ezildiği, ateşkesin sürdüğü bir dönemde 'Gazze’yi bize bırakacaksınız, biz orada başka bir şey yapacağız' diyebiliyor. Ya da istedikleri yerlerde istedikleri savaşı çıkarabiliyorlar. Sadece Trump değil, otoriter iktidarların tümü bu kadar hoyratken böyle bir dönemde, herhangi bir kesimin hak arayışının ya da mücadelesinin elindeki silahları bırakmasını, bu işi başka şekilde yapmaları gerektiğini söyleme hakkını kendimde görmüyorum. Bunu söyleyenler varsa, yani "bu işler silahla olmaz, siyasetle olur" diyenler varsa onların, bunu söyledikleri noktada ortaya çıkabilecek sonuçları karşılayabilecek, gereklerini yerine getirebilecek güce sahip olmaları gerekir. “Silahlı mücadeleyi bırak” dendiğinde ve bırakıldığında, o zaman yaşanacak olan sonuçları en demokratik ve en insani biçimde, söylenen ne ise onun yapılacağı konusunda garantör olunması gerekir. Açıkçası böyle bir kurucu siyasal garantörlüğün bugüne kadar kendini var ettiğini ne yazık ki ben görmedim. Hiçbir yerde böyle açık garantörlük yok. Dolayısıyla silah, savaş, mücadelenin nasıl olacağı konusunda, bu işin doğrudan muhatabı olan kesimler, yani diyelim ki Abdullah Öcalan’dan tutalım, ülke içindeki, ülke dışındaki, Kandil’deki ya da SDG ise kendileri ya da başkaları... Kendileri tartışıp, kendileri her istediği sonuca varabilir. Çünkü mücadeleyi yürütenler ve araçları kullananlar, bu kararı verme hakkına sahiptir. Yani dışarıdan çok fazla laf söylemeyi benim bulunduğum yerden doğru bulmuyorum. Elbette umudum hem Ortadoğu’da hem ülkede çatışmasızlığın sağlanması ile barışa ve demokrasiye kapının aralanmasından yana. Bu anlamda bir sosyalist olarak en fazla dünyanın neresinde olursa olsun toplumsal özgürlük, eşitlik, kardeşlik mücadelesini her koşulda sürdüren herkesle saygı, sevgi ve selamımı paylaşabilirim. 
 
Kürt sorununun, Kürt’ün ya da bu iktidarın sorunu olmadığı açık. Devrimcilerin ve sosyalistlerin bu süreçteki rolü de çok tartışılan konulardan biri.  Çözüm için sosyalistlerin bakış açısı ne olmalı?
 
Bu konuya, güncel siyasi somutumuzla birlikte bakarsak, yakın zamana kadar açıkça '”Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değil" deniliyordu. Toplumun, sistemin demokratikleşmesi, Kürt sorunu çözülürse mümkün olur deniliyordu. Ancak şimdi, "Sorunu çözeceğiz, çözüyoruz, Abdullah Öcalan konuşsun ya da Kandil silahları gömsün" diye başlayan tartışmalar, aslında "Demokratikleşme olmadan Kürt sorunu çözülmez" cümlesini somut hale getiriyor. Her türlü şiddeti ve yok saymayı, yani "Kürtler vardır, ama sorun yoktur", "Kürtler ancak bizim söylediğimiz şekilde var olabilir", "Silahlarınızı bırakın, bu şahıslar buraya gitsin" gibi koşullar, aslında sorun çözme değil, Kürtleri yok sayan ve kimlik ve kültür anlamında rencide eden, her düzeyde şu anki durumun bile gerisine götüren yaklaşımlardır. Bu anlamda, demokratikleşmeyi içermeyen, bir bütün olarak demokratikleşen bir yaklaşımı anlatmayan her tür politika, Kürt sorununu çözmez, bu sorunun artarak devam etmesine neden olur. Şu an Türkiye özgünlüğünden bakıldığında, Türkiye’de de Kürt sorununu demokratik tarzda ele alarak, topyekûn demokratikleşmeyi önüne koyarak çözmek mümkündür. Yani bu, Türkiye’nin demokratikleşmesi demektir. Bu nedenle, halihazır devam eden diyalog zemininin yaratacağı olumlu gelişmeleri bu demokratikleşmenin önemli tarihsel bir parçası olarak görmek gerekir. Yine tam da bu nedenle yaşananlar, başlayan ve biten bir süreç olarak değil, aksine demokratik siyasetin ve toplumun güçlü bir şekilde örgütlenmesi ve büyütülmesi anlamında tarihe, şimdiye ve geleceğe müdahil olma çabası olarak sürdürülmelidir.  
 
Bölgedeki güncel gelişmeler ışığında, Kürt hareketlerinin çözüm sürecindeki rolü ve bölgenin demokratikleşmesi konusu da bir seçenek olarak görülüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? 
 
SDG’yi, Irak’taki ve İran’daki Kürt hareketini düşündüğümüzde, bölgeye yönelik çözümlerinin hakkını teslim eden, bunları bölgesel çözümün bir parçası olarak gören yaklaşımlar oluşursa, bölgenin demokratikleşmesi için bir olanak açığa çıkabilir. Dünyada sağa kayan, demokrasilerin giderek ortadan kalktığı, faşist hareketlerin geliştiği, haydutluğun arttığı bir süreç yaşanıyor. Böyle bir dönemde bölgede demokratik bir sürecin gelişmesi dünyaya örnek olabilir, önemli bir demokratik model açığa çıkabilir. Ama bugünkü bölge ve ülke koşullarında ne kadar mümkündür dersen, bu benim baktığım yerden çok kolay gözükmüyor. AKP’nin seçimleri alma, cumhurbaşkanı seçilme ya da HTŞ üzerinden Suriye’ye hâkim olma hırsından Trump’ın Gazze’ye çökme planına, İran’ın giderek etkisizleştirilmesinden Çin çevrelenmesine, Ukrayna savaşından Avrupa’nın düştüğü sefil duruma kadar pek çok güncel mesele dünyadaki kaosu içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklüyor. Bütün bunlara baktığımızda, bölgede dengelerin ve kurulmak istenen yeni sürecin kısa vadede çok da mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Şu an yaşananlar, kısa vadede net şeyler söylememize izin vermiyor.
 
Türkiye'de kendini “sosyalist” olarak isimlendiren kimi yapıların yalnızca mevcut tartışmalar üzerinden değil, genel toplumsal meselelere direkt dahil olmama halini nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
 Sosyalistlerin şu anda ülke içinde demokratikleşme çabasını ve iktidara karşı mücadeleyi güçlendirebilmesi gerekiyor. Bölgede de demokratikleşmeyi ve halkların kardeşçe yaşamasını savunan bir yaklaşımı benimsemek gerekir.
 
Burada belki bir ufuk yitiminden söz edebiliriz. Toplumsal bağlar zayıfladıkça bağlamsız bazı kavramlar ve onların çağrışım alanları siyasal tutum oluveriyor. Beka, Cumhuriyet kazanımları, laiklik, anti emperyalizm… Sosyalist bakış açısından baktığımızda, egemenlerin kullandığı kavramlarla ve yaklaşımlarla bizimkinin örtüşmemesi gerekir. Ülkemiz, ülkemizin bekası dediğimizde, bizim yaklaşımlarımız egemenlerin yaklaşımlarıyla örtüşemez. Çünkü bizim çıkarlarımız, egemenlerin çıkarlarıyla aynı değil. Biz emperyal politikalara karşı çıkan bir yerdeyiz. Bizler hem ülkede hem dünyada daha demokratik, özgür ve eşit bir yaşamı, eşitlik temelindeki kardeşlik ilişkilerini savunmalıyız. Yani bu ülkeyi savunuyoruz derken kavramlarımızın ve yaklaşımımızın politik mahiyeti konusunda dikkatli olmalıyız. Örneğin, 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında sosyalist hareket içinden çıkan bazı grupların anavatan savunuculuğu adı altında emperyalistlerle ve aynı şekilde, kendi iktidarıyla da bütünleştiği ortada. Biz bugün kendi iktidarlarımıza ve egemenlere karşı bir mücadeleyi geliştirebiliyorsak buradan hareketle de emperyalizme karşı bir mücadeleyi enternasyonalist bir çerçevede kurabilir, eşit kardeşliği savunabiliriz. Türkiye’deki sosyalistler iktidara, düzen/devlet yapılarına ve her tür tahakküm ilişkisine karşı mücadele etmeden, kapitalizme, emperyalizme karşı olamazlar. Yani bu noktada öncelikle mücadele hattını doğru kurmak gerekiyor. Diğer yandan Kürt halkının bölgede yaşadığı gelişmelere baktığımızda sosyalistler bu süreci etkiliyor mu diye sorarsanız, açık ki etkileyemiyor. Sosyalistlerin şu anda ülke içinde demokratikleşme çabasını ve iktidara karşı mücadeleyi güçlendirebilmesi gerekiyor. Bölgede de demokratikleşmeyi ve halkların kardeşçe yaşamasını savunan bir yaklaşımı benimsemek gerekir. Fetihçi, sömürgeci, emperyalist, Osmanlıcı veya Neo-Osmanlıcı yaklaşımlar sosyalistlerin ve sol değerlere sahip olanların kesinlikle karşı olmaları gereken yaklaşımlardır. Bu anlamda, enternasyonalist bir yaklaşım ile halklar ve demokratik güçlerle ortaklaşma arayışı önemlidir. Ancak bunu yapabilecek gücü ve siyasal yaklaşımı yoksa daha ötesi doğru değildir.
 
Tüm bunlarla birlikte henüz ismi konulmamış bu sürece yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Esas olarak şu an yaşanan süreç, tartışmanın ve politikanın gelişmesine az da olsa alan açıyor. Bu sürecin ne kadar devam edeceğini açıkçası çok kestiremiyorum. Türkiye’nin, bölgede kazananlar gibi gösterilenlerle birlikte anılıyor olması politikalarının haklı olduğu anlamına gelmez. Burada mazlumun yanında yer alan demokratik bir politika yok. Bu anlamda, kabul edeceğimiz ya da olumlu görebileceğimiz herhangi bir şey yok şu anda. İmralı’da açığa çıkan açıklamalar, DEM Parti’nin politikaları ve toplumsal çabaları, baskılara, kayyumlara karşı eylemleri ve PYD’nin açıklamaları demokratik bir içeriğe sahip. Bölgede kendi dışındaki güçlerin yaklaşımlarından farklılık gösteriyor. Kürtlerin, şu ana kadar ortaya koydukları demokratik, barışçı politikalarda ısrar etme, soğukkanlı olma, duruşunu koruyarak demokratik güçlerle işbirliğine açık olma ve birlikte hareket etme duruşunun bu sürecin en sağlıklı yaklaşımı olduğunu düşünüyorum. Dünya genelinde otoriter faşist, sağcı bir süreç yaşanıyor olsa bile Kürt sorunu ekseninde yürütülen mücadelenin ülkede ve bölgede demokratikleşmenin koşullarını zorlayabileceğine inanıyorum.
 
MAHMUT MENDUH UYAN KİMDİR?
 
Uzun bir siyasi mücadele geleneğinden gelen ve bugün sol sosyalist geleneğin güncel politikalarına karşı eleştiril bir noktada duran Mahmut Menduh Uyan, 12 Eylül Askeri Dönemi'nde 1982'den 1984-85'e kadar Devrimci Yol'un Ana Gerilla Birliğini komuta etti. Uyan, devrimci mücadeleye 1970'li yıllarda Ankara Yüksek Öğrenim Derneği'nde katıldı. Devrimci Yol'da farklı alanlarda ve kentlerde mücadelede içinde yer alan Uyan, 1985'te yakalandı. Uyan, ağır işkenceler gördü ve bunları daha sonra "Ben Bir İnsanım" adı altında kitaplaştırdı. 10 yıllık tutsaklığın ardından 1995'te tahliye olan Uyan, toplumsal zeminde yenilenme hedefinin öne çıkarıldığı 2005'teki 4'üncü Kongresi ile birlikte ÖDP'ye katıldı, bir süre sonra toplumsal-sınıfsal çalışmaların yeterli düzeyde yürütülmediği eleştirisini de sunarak ayrıldı ve mücadelesini daha sonra da farklı düzlemlerde sürdürdü. 2015'te HDP'nin barajı aşma çabasını desteklemek için Ankara'dan milletvekili adayı oldu. Uyan, mücadelelerin derslerini ve tecrübesini kitap çalışmalarıyla sürdürüyor.
 
MA / Fırat Can Arslan - Selman Güzelyüz
 

Diğer başlıklar

14/10/2025
22:39 Bakırhan, Aykol'u ziyaret etti: İyi bir müdahale yapılmış, mücadele edeceğine inanıyoruz
21:28 Kalkan: Bahçeli sadece ‘Kurucu Önder’ diyerek bizi kandıracağını sanıyor!
21:21 Bangladeş'te tekstil fabrikasında patlama
21:17 Gazeteci Aykol yoğun bakıma alındı
20:05 Aydın Özdemir’in taziyesine kitlesel ziyaret
19:36 Ameliyata alınan Gazeteci Aykol'a 'geçmiş olsun' mesajları
19:32 Qoser’de uyuşturucu ve sanal kumara karşı açıklama
19:26 223 işçinin direnişi 76'ıncı gününde
19:02 DEM Parti İzmir'de gazetecilerle bir araya geldi
18:56 Gazeteci Aykol ameliyata alındı
18:36 Pervin Buldan'dan İYİ Parti Grubuna: Size inat barış demeye devam edeceğiz
18:30 Gazeteci Hüseyin Aykol beyin kanaması geçirdi
18:20 Dedeoğulları davasında Yargıtay gelişmesi: Beraatlere itiraz
17:58 Çiğli Belediyesi işçileri: TİS hakkımızı istiyoruz
17:54 Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümü Meclis gündeminde
17:45 Tara Mamedova Van Üniversitesi'nde yapacağı konseri iptal etti
17:35 Gazeteci Tosun 16 Ekim'de toprağa verilecek
17:32 DEM Parti Adana’da iki aileyi barıştırdı
17:30 Üniversitesi öğrencileri Rojin Kabaiş için oturma eyleminde
17:12 Gazeteci Karabay hakkında tutukluluğa devam kararı
17:01 Şirnex'ta eko kırım sürüyor: Kesilen ağaçlar kamyonlarla taşınıyor
16:53 İBB Başkan Vekili Nuri Aslan hakkında 3 yıla kadar hapis talebi
16:49 Pervin Buldan’dan Abdullah Öcalan'a hakaret eden Çömez'e sert tepki
15:43 İran'da son 20 günde 164 kişi idam edildi
15:21 Kadınlardan Abdullah Öcalan’a bin 800 mektup
15:07 Özgür Özel: Muhalefete sınır çizilemez
15:03 Rojin Kabaiş için yürüyüş: Kimler, neden korunuyor?
15:00 Gazeteci Salaz mezarı başında anıldı
14:54 BİSAM raporu: Açlık sınırı 21 bin 149 TL
14:37 İran’da tutuklular idamlara karşı açlık grevi başlattı
13:58 Bağdu ölüm yıldönümünde mezarı başında anıldı
13:48 AİHM'den ihlal kararı: Aysel Tuğluk siyasi nedenlerle tutuklandı
13:23 Eylül ayında 396 şiddet çağrısı alındı: Fail en yakınındaki erkek
13:12 Halk buluşmasına çağrı: Mücadeleyi birlikte yükseltelim
12:46 Bakırhan: Bu yılın Meclisi ilk Meclis kadar önemlidir
12:25 Zeyneb Celaliyan’ın tedavi hakkı engelleniyor
12:19 Enternasyonal öğrencilerden GÖÇİZDER'e ziyaret
11:58 Gazeteci Oruç’un adli kontrolü kaldırılmadı
11:49 Bahçeli: 27 Şubat İmralı açıklaması dışında hiçbir sözün hükmü yoktur
11:20 Kürtçe için 'strateji ve politika belirleme' çalıştayı başlıyor
11:05 Yolsuzluğu ortaya çıkardı, 4 yıldır tutuklu
10:14 Altında rekor üstüne rekor
10:02 Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne operasyon: 6 gözaltı
10:00 4 ilde sağanak bekleniyor
09:44 'Kürt halkının tek talebi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü'
09:23 Wan’daki yurttaşlar: Rojin bu ülkenin adalet sınavı
09:21 Kızılpınar’da bir ilk: Kürtçe kursları başladı
09:18 Trump’un Erdoğan’a verdiği görev: Hamas’ı bitirmek
09:08 Wan’da beş mahalleden geçen tren hattı tehlike saçıyor
09:00 14 EKİM 2025 GÜNDEMİ
08:57 Bursa'da 15 kişi tutuklandı
13/10/2025
23:56 Gazeteci Akar'ın cenazesi Şirnex'e getirildi
23:45 Hakan Tosun'un saldırıya uğradığı görüntüler ortaya çıktı
23:28 X'te kampanya: #HakanTosunaNeOldu?
22:27 Çeşme’de iş cinayeti: 1 çocuk hayatını kaybetti
22:23 İsrail ateşkesi ihlal etti
21:24 Arkadaşları hastane önünde: Hakan Tosun'a ne oldu?
20:04 Mısır'da Gazze için imzalar atıldı
19:41 İsrail, 2 bine yakın Filistinliyi serbest bıraktı
19:25 Kayyımın işten çıkardığı 223 işçi 75 gündür direniyor
19:20 Yurt dışında yaşayan Yeşilova'nın evine polis baskını
18:44 Dr. Hikmet Kıvılcımlı Mersin’de anıldı
18:32 DFG: Hakan Tosun'a yapılan saldırı bir an önce aydınlatılsın
18:24 Kadınlardan 'Rojin Kabaiş soruşturması şeffaf yürütülsün' çağrısı
18:01 CHP İl Başkanlığı ablukası paylaşımlarına dava
17:46 EPDK’dan yeni düzenleme: Elektrikte sınır düşüyor, fatura artıyor
17:33 Gazeteci Hakan Tosun'un beyin ölümü gerçekleşti
17:31 CHP'den Demirtaş'a ziyaret
17:16 Gazze zirvesi öncesi Kahire'de patlama
16:59 ‘Zamanın izi’ sergisi sanatseverlerle buluştu
16:52 Şêxmeqsûd ve Eşrefiye’de 7 genç kaçırıldı
16:39 Mazlum Ebdî: Yerinden edilenlerin güvenli dönüşü öncelikli gündem
16:33 Şam görüşmesi sona erdi
16:19 Avukatlar Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleştirdi
15:09 Wan'da Rojin Kabaiş tepkisi: Eski savcı ve ATK hakkında suç duyurusu
14:58 KESK’liler Amed’den Ankara’ya yürüyüş başlattı
14:26 Gazeteci İmen serbest bırakıldı
14:15 Wan’da düzenlenecek dil çalıştayı için çağrı
14:05 Cezaevleri raporu: Tecrit toplumsal barışa saldırıdır
13:54 Şêx Murşid El Xeznewî trafik kazası geçirdi
13:52 Üniversite yemekhanesine rezervasyon sistemi getirildi
13:04 Kuzey ve Doğu Suriye komitesi Şam’da
13:02 Rojin Kabaiş dosyasındaki çelişkiler Meclis’e taşındı
12:49 ‘Gazze Zirvesi’ne Netanyahu ve Abbas da katılıyor
12:22 Akademisyen McLaren: Öcalan'ın sözleri bir güvercin gibi denizleri aştı
11:54 Komisyonda bu hafta kadın ve gençlik örgütleri dinlenecek
11:51 Bülent Arınç: Komisyon Öcalan’ı doğrudan dinlemeli
11:07 Asrın Hukuk Bürosu avukatları İmralı’da
11:05 ‘Özgürlük’ mitingine katılanlar: Öcalan’ın manifestosuyla başaracağız
10:54 DEM Parti: Faşist söylemlerle kadın siyasetçilerin hedef alınması tesadüf değil
10:35 Temelli: Komisyon bir an önce Abdullah Öcalan ile görüşmeli
10:09 Köln’deki ‘Öcalan’a özgürlük’ mitingi için bir aylık seferberlik
09:40 Gram altın ve ons altın haftaya rekorla başladı
09:14 Meteoroloji'den 16 kent için sarı kodlu uyarı
09:07 Vezan Karabulut: Öcalan'ın özgürlüğü kadınlar için de önemli
09:03 Bağdu katledileli 11 yıl oldu: Dosya yeniden ele alınmalı
09:00 13 EKİM 2025 GÜNDEMİ
08:48 Hamas ve İsrail karşılıklı rehine takasına başladı
12/10/2025
23:21 ABD: İsrailli esirler 24 saat içinde bırakılacak
22:13 Şiddet faili 10 gün sonra tahliye edildi
21:29 Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê'de mazot yasağı nedeniyle elektrik sorunu
21:22 Gazeteci Hakan Tosun'a yönelik saldırıya ilişkin 2 kişi tutuklandı
20:10 DEM Parti Eş Genel Başkanları: Tosun'a yönelik saldırı derhal aydınlatılmalı
19:53 Ankara'da trafik kazası: 1 kişi hayatını kaybetti
19:45 DEM Parti İzmir'de halkları buluşturdu
19:03 Rojin Kabaişin ailesine dayanışma ziyareti
18:13 Uluslararası Af Örgütü, Pexşan Ezîzî için imza kampanyası başlattı
17:38 Barış ve çözüm paneli: Ortak mücadele örmeliyiz
17:33 Taciz failine verilen cezanın bozulmasına karşı açlık grevi başlattı
17:19 İstanbul'da Ekin Kültür ve Sanat açıldı
17:08 Gerok Ma'dan Abdullah Öcalan'ın evinde çocuk atölyesi
17:04 Êlih mitinginden notlar: Halk Önderliğini istiyor
16:10 Miting ardından gençler 'Barışın mimarı İmralı'da' sloganıyla yürüdü
16:01 Efrîn’de iki yurttaş kaçırıldı
16:00 'Rojin Kabaiş'in bedeninde rastlanan DNA'ların sahipleri tespit edilsin'
15:38 Gar Katliamı’nda yaşamını yitirenler anıldı
15:23 Meclis'te bütçe görüşmeleri başlıyor
15:06 'Özgürlük' mitinginde Abdullah Öcalan’ın posteri açıldı
15:05 Çiğdem Kılıçgün Uçar: İmralı kapıları açılmadıkça çözüm yaşam bulmaz
14:51 Êlih mitingine katılanlar: Devlete değil, Öcalan'a güveniyoruz
14:10 Kitap Fuarı'nda 'Kürtçe eserleri sahiplenme' çağrısı
14:04 Kadınlardan “Özgür ve demokratik bir Suriye’ kampanyası
13:36 Afganistan ve Pakistan sınırında çatışma
13:19 İsrail Hamas tünellerini yok etmeye hazırlanıyor
12:46 Qoser’deki yangında ölen çocuk sayısı 2 oldu
12:40 Tunuslu filozofdan Öcalan’ın çağrısına destek
12:38 Meral Danış Beştaş: Öcalan’ın özgürlüğü milyonların talebidir
12:05 ‘Halklar ve İnançlar Konferansı’nın sonuç bildirgesi açıklandı
11:52 Ankara rüşvet soruşturmasında 9 tutuklama
11:36 Wan Büyükşehir Belediyesi Kadın Meclisi toplandı
11:26 Gazeteci Tosun, yol kenarında darp edilmiş halde bulundu
10:58 Havalar soğuyor: 25 kentte kar ve sağanak
10:39 Kürt Dirilişi belgeseli sezon finalini yapıyor
10:30 Gazze zirvesi öncesi üç Katarlı diplomat Mısır’da kazada öldü
10:05 Rojin Kabaiş soruşturması: Savcı ‘cinsel saldırı’ dosyası açmalı
09:40 Pastör Peker: Kanuni düzenlemeler yapılmadan süreç sözde kalır
09:30 Jin dergi ‘Demokratik Entegrasyon’ manşetiyle yayında
09:20 Estukyan: Öcalan insanlığın bir arada yaşamının reçetesini sunuyor
09:05 Wan'da 2 yılda 700 esnaf kepenk indirdi
09:00 12 EKİM 2025 GÜNDEMİ
08:50 Prof. Lemkow: İlk adım Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü olmalı
08:06 Nisêbîn’de Kültür Sanat Festivali başladı
11/10/2025
23:56 Mısır: Gazze zirvesine 20'den fazla ülke katılacak
22:19 Bismil’de halk konseri
22:14 Êlih mitinge hazır: Bu davanın sahibi halk
22:08 Tülay Hatimoğulları Berlin’de: Demokratikleşme ve özgürlük yasaları hayata geçirilmeli
22:01 ABD'nin Mississippi eyaletinde silahlı saldırı
21:57 Mazlum Ebdî: Türkiye ile görüşmelerimiz oluyor
21:55 X’te Rojin Kabaiş tepkisi: Failler hesap vermeli
20:01 Hamas, barış anlaşması imza törenine katılmayacak