Yeter: Tecride karşı çıkmak adalet ve özgürlük talep etmektir

img
AMED - İmralı tecridine karşı çıkmanın "adalet, demokrasi ve özgürlük istemek" anlamına geldiğini belirten ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, "Böyle bir insanlık suçu karşısında sessiz kalınmamalı” dedi.
 
Uluslararası komployla 9 Ekim 1998’de başlayan Suriye’den çıkan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da getirildiği İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 25 yıldır ağır tecrit koşullarında tutuluyor. İmralı’da tutulduğu süre boyunca aile, avukat ve vasisiyle sınırlı görüşme gerçekleştirilen Abdullah Öcalan, 25 yıl boyunca biri kesintili olmak üzere sadece iki kez telefon görüşmesi gerçekleştirebildi. Tecrit halinin ağırlaştırılarak sürdürüldüğü İmralı’da, devreye konulan mutlak iletişimsizlik hali 33 aydır “disiplin” adı altında verilen cezalarla sürdürülüyor. 
 
İmralı tecridine karşı PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük talebi büyürken, 10 Ekim’de dünyanın 74 merkezinde “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası başlatıldı. Dünyanın dört bir yanında eylem ve etkinlikler sürerken, Türkiye cezaevlerinde bulunan binlerce tutsak, 27 Kasım’da başlattığı açlık greviyle kampanyaya katıldı. 
 
29 Ekim’de de 172 sivil toplum örgütü ve siyasi partinin imzacısı olduğu "Şimdiden geleceğe doğru özgürlük çağrısı" şiarıyla deklarasyon açıklandı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve Kürt sorununda demokratik çözüm çağrısının yer aldığı deklarasyonun imzacılarından Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, İmralı tecrit sistemi, PKK Liderine özgürlük talepleri ve cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerine dair soruları yanıtladı. İmralı’da derinleştirilen tecrit sisteminin hukuki bir tanımının olmadığını vurgulayan Yeter, bu durumun ekonomik, toplumsal, demokratik, hukuksal birçok soruna neden olduğuna dikkat çekti. Tecridin sonlandırılması için eylem ve etkinliklerin yeterli olmadığını kaydeden Yeter, mücadelenin büyütülmesi gerektiğinin altını çizdi. 
 
“Şimdiden geleceğe doğru özgürlük çağrısı” başlıklı deklarasyonla Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün önemine vurgu yaparak, devlete bir çağrıda bulundunuz. İmralı’da tecrit 25 yıldır sürdürülüyor, Abdullah Öcalan’dan haber alamama hali nelere yol açıyor? 
 
Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit hali gittikçe derinleşen bir soruna dönüştü. Sayın Abdullah Öcalan yakalandığı süreçten itibaren kendisine özgü inşa edilen bu ada hapishanesinde hukukun askıya alındığı, kurallarının uygulanmadığı bir alanda tecrit ve izolasyon haline maruz kalmıştı. Bu tecrit hali dönem dönem toplumsal muhalefetin geliştirilmesiyle kırılıyor, dönem dönem derinleşen, dönem dönem ise avukat ve aile görüşmelerinin gerçekleştiği bir halde ilerletiliyordu. Ancak son yıllarda, özellikle ‘Çözüm Süreci'nden sonra iktidarın savaş ve güvenlikçi politikalarıyla mutlak tecrit hali derinleştirildi. 2019 yılından bugüne kadar hiçbir şekilde İmralı Hapishanesi'nden haber alınamaz bir hale kadar geldi. Bu durumu sadece bir tecrit hali olarak değerlendirmek de eksik kalır. Tıpkı CPT'nin raporlarında bu durumu sadece 'tecrit', 'işkence uygulaması' olarak değil, bir ‘mutlak iletişimsizlik’ hali tanımlaması gibi. Bu tanımlama aslında oradaki durumun vahametini gözler önüne seriyordu. 
 
 
Ne hukukçular ne demokratik kurumlar ne siyasi partiler ne de sivil toplum kuruluşları böyle bir hukuksuzluk, böyle bir insanlık suçu karşısında sessiz kalamazlardı.
 
İmralı Hapishanesi'nde yaşanan şey, sadece hukuk kurallarının askıya alınması, uygulanmaması olarak açıklanamaz. Hem aile ve avukat görüşlerinin gerçekleştirilmemesi, iç mevzuata, İnfaz Yasası’na, Anayasa’ya, ceza hukukunun temel prensiplerine, eşitlik ilkesine aykırı bir uygulamadır. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası mevzuat hükümlerine de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de Mandela Kuralları’na da hapishanelerle ilgili asgari standartlara da aykırıdır. Öcalan’ın sağlık durumuyla ilgili topluma açıklama yapılmıyor, görüş yasaklarına neden olan disiplin cezalarının gerekçesi açıklanmıyor, görüş yasaklarına neden olan gerekçeler açıklanmadığı gibi, disiplin cezaları gerçekleştirildikten sonra bu tebliğler gerçekleştiriliyor. Bu da Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde davalarını takip eden ve disiplin cezalarını karşı Öcalan’ın dosyalarını takip eden avukatlarının mesleklerini icra etmesini engelliyor. Bu da disiplin cezalarına karşı itiraz hakkının sağlanamamasını beraberinde getiriyor. Burada hukuki, sağlık, toplumsal ve siyasi pozisyona ilişkin mutlak bir haber alamama hali söz konusudur. Elbette ne hukukçular ne demokratik kurumlar ne siyasi partiler ne de sivil toplum kuruluşları böyle bir hukuksuzluk, böyle bir vahşet karşısında, böyle bir insanlık suçu, işkence karşısında sessiz kalamazlardı. Bu noktada hem ÖHD hem tüm demokratik kurumlar olarak bu konudaki sorumluluğumuzun farkında olarak hareket ettik.
 
Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü neden önemli? 
 
 
Bu Türkiye halklarının, Türkiye hukukçularının, Türkiye'deki bütün siyasetçilerin, kendisine 'ben insan haklarını savunuyorum' diyen bütün hak savunucularının temel gündemi haline getirilmelidir.
 
Sayın Abdullah Öcalan, Kürt sorununun demokratik zeminde çözümü için savunmalarında, görüşmelerinde, heyet ziyaretlerinde, devlet yetkilileri ile olan görüşmelerinde her zaman demokratik çözümden yana olduğunu ifade etmiş siyasi bir kişi aslında. Bu noktada Sayın Abdullah Öcalan'ın fikirleri de kendisi gibi tecrit altında tutuluyor. Buna karşılık da demokratik çözüme karşı savaş politikaları geliştiriliyor. Bu savaş politikalarının devamı olarak hak ihlali ve hukuksuzluklar derinleşiyor. İçerisinde bulunduğumuz ekonomik kriz, siyasal kaos halini tecritten bağımsız düşünmek mümkün değil. Bu noktada Sayın Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrit kaldırılırsa, Kürt sorununda savaş politikaları yerine demokratik zeminde bir çözüm geliştirilirse, bunun bütün Türkiye halkları için, bütün ezilen ve sömürülen halk gerçekliğimiz için daha faydalı olacağı herkesçe bilinen bir gerçeklik. 
 
Bu, aslında bütün kurumlarda, demokratik siyasetçilerde altı çizilen bir husus. Bu sadece Kürt kurumlarının, Kürt siyasetçilerinin, Kürt halkının sorumluluğu olan bir durum değil. Bu Türkiye halklarının, Türkiye hukukçularının, Türkiye'deki bütün siyasetçilerin, kendisine 'ben insan haklarını savunuyorum' diyen bütün hak savunucularının temel gündemi haline getirilmelidir. Bu noktada ben bu toplumdaki ekonomik krizin çözülmesini, Avrupa'ya göçlerin engellenmesini, eşit, adil, Kürtlerin statüsünün tesis edildiği bir ülkede bu sorunları konuşmadan, bu ilkel meseleleri tartışmadan, ‘özgürce yaşamak istiyorum’ diyen her bireyin yanında olması gereken bir taleptir. İmralı tecrit rejimine karşı olmak demokrasi talep etmektir, adalet ve özgürlük talep etmektir. 
 
Daha önce de İmralı tecridine karşı birçok başvuru ve girişimleriniz oldu. Nitekim hem sizin hem dünya çapında avukatların Abdullah Öcalan ile görüşme talepli başvuruları oldu. Nasıl bir süreç oldu, bu girişimleriniz sürecek mi? 
 
Tabiî ki bu bizim ilk çalışmamız değildi. İlk açıklamamız da değildi. Son çalışma ve son açıklamamızda olmayacak. Bu noktada biz bu insanlık suçuna karşıt bir durum geliştiren, bunu kabul etmeyen hukukçular olarak birçok çalışmada bulunduk. Bu noktada yüzlerce avukatın 'tecrit kaldırılsın' açıklamaları söz konusu oldu, yüzlerce avukatın 'Biz Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyoruz' başvuruları oldu. Bu başvurularımıza yanıt verilmediği için meslek örgütlerine 'Biz mesleğimizi yapamıyoruz, harekete geçin' diye başvurularımız oldu. Barolar Birliği, Avukat Hakları Merkezi'ne başvurularımız oldu. Bunlar sadece iç hukukta kullandığımız başvuru yöntemleriydi. Yine CPT, BM İnsan Hakları Komitesi'ne başvurular oldu. Bu açıklamalarımızla birlikte bu mücadeleyi yürütmeye çalışıyoruz. 
 
Bununla birlikte BM İnsan Hakları Komitesi, hem Öcalan’ın müdafilerinin hem sivil toplum kuruşlarının başvuruları kapsamında Türkiye'ye bu hukuksuzluğun kabul edilemeyeceğini, bu durumun işkence ve kötü muamele yasağını ihlali olduğunu ve bunu sonlandırması gerektiğini, Öcalan’ın derhal avukatlarıyla görüşmesi gerektiğini raporlarıyla, hem Türkiye ile yazışmalarıyla hem de çağrılarıyla kamuoyuna açıkladı. Şuanda antidemokratik siyasal iktidarın hiçbir şekilde uluslararası mekanizmaları dikkate almadığı, hatta bu mekanizmaları işletmeye çalışan hakimlerin, savcıların yargı taciziyle, yaptırımlarıyla karşılaşabildiği hukuksuz sürecin inşa edildiğini görüyoruz. Açıklamada bu uygulamaları kabul etmediğimizi, bir kere daha kamuoyuna deklere ettik. 
 
* Hukuk ve insan hakları örgütlerinin girişimlerinin yanı sıra dünya çapında İmralı’da görüşme talebiyle birçok başvuru oldu. Ancak İmralı’da mutlak iletişimsizlik hali sürüyor. Tecrit sistemi nasıl bir aşamaya geldi, iktidar veya bugünkü devlet aklı ne amaçlıyor? 
 
 
Bu politikalar sadece tecridin derinleştirilmesi ya da sivil toplum kurumlarının sindirilmeye çalışılması gibi her biri ayrı ayrı değerlendirilecek durumlar değil. İktidarın uygulamalarını bütünsel değerlendirmek gerekiyor.
 
İçerisinde yaşadığımız iktidarı antikapitalist ve popülist bir iktidar olarak değerlendirebiliriz. Bu antidemokratik ve popülist iktidar tarafından devlet mekanizması bütün kurumlarıyla gasp edilmiş durumda. Buna yargı da dahil. Bunun dışında bu duruma ses çıkartmak isteyen sivil toplum bir bütünen sindirilmeye çalışılıyor. Bu politikalar sadece tecridin derinleştirilmesi ya da sivil toplum kurumlarının sindirilmeye çalışılması gibi her biri ayrı ayrı değerlendirilecek durumlar değil. Siyasal iktidarın uygulamalarını bütünsel değerlendirmek gerekiyor ve mücadele yöntemlerini de buna göre tartışmak gerek. Bu antidemokratik rejim uygulamaları, gittikçe derinleştiriliyor. Tecrit, sadece Öcalan’ın maruz bırakıldığı bir uygulama değil, bu en başta İmralı Hapishanesi'nde kendini gösteriyor, sonra topluma yayılıyor. Biz hukukçular, sivil toplum örgütleri olarak bu tecrit ve izolasyon halinin temel muhatabıyız. O yüzden tecridi konuşurken tecridin ekonomi, ekoloji, göçle ilgisi bir birinden bağımsız olgular değil, bunlarla bağlantısı da görülmelidir. Tecrit derinleştikçe Kürt halkına yönelik antidemokratik yöntemler, sömürgecilik sorunu, sorunun çözümsüzlüğü, hukuksuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik sorunu, Kürt halkının statüsünün tanınmaması, sorunun demokratik yöntemlerle çözülmemesi, sürekli savaş politikası, özel savaş politikalarının halk üzerinde süreklileştirilmesi, bu anlayışla paralel olarak geliştiriliyor. 
 
"Hava muhalefeti" ve "koster bozuk" gerekçeleriyle başlayan görüş engelleri, bugün “disiplin” adı altında verilen cezalarla sürdürülüyor. 33 aydır hem aile hem avukat hem vasi görüşünün bu gerekçelerle engellenmesi, “hukuk” ile açıklanabilir mi?
 
Disiplin hukuku çerçevesinde bir hükümlüye disiplin cezası verilebilecek halleri düzenleyen iç mevzuat hükümleri de değerlendirildiğinde, bu disiplin cezalarının hiçbir şekilde hukuki olmadığı ortadadır. Disiplin cezasının bir hükümlüye verilebilmesi için, bunun bir fiilin karşılığında tesis edilmesi gerekiyor. Disiplin hukukunun bir fiile karşılık olarak işletilmesi gerekiyor. Ama biz hangi fiile karşı bir disiplin hukukunun işletildiğini bilmediğimiz gibi, bu gerekçeler kamuoyuna açıklanmadığı gibi, yasal olan bunlara itiraz prosedürü de Sayın Abdullah Öcalan ve avukatlarına sağlanmadığı için, burada yeni bir ihlal yaşanıyor. Hem savunma hakkını ihlal hem adil yargılanma hakkını ihlal eden bir uygulamaya dönüşmüş durumda. Bu noktada disiplin cezalarının sistematik bir şekilde verilmesi, yine işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden bir duruma sebebiyet veriyor. Çünkü bir fiile karşılık tesis edilen bir uygulama olacağı gibi, yine bir hükümlüye bir fiilinden kaynaklı aylarca, yıllarca devam eden sistematik işkence, sistematik tecrit haline sebep olacak disiplin cezaları da verilemez. Bunu ne iç mevzuat ne uluslararası mevzuat hiçbir şekilde kabul etmez. Dolayısıyla disiplin cezalarını, tecridin derinleştirilmesinin şu anda kamuoyuna yansıtılan göstermelik kılıfı olarak değerlendirebiliriz. 
 
"Disiplin" adı altında verilen cezalarının gerekçelerinin açıklanmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
 
Böyle bir gerekçe olmadığı için 'gizlilik ve güvenlik kaygısı' ile açıklanan bir durum haline geldi. Ama bunun hiçbir şekilde bir hukuki niteliği olamaz.
 
Ceza hukuk sisteminde hangi durumlarda, hangi dosyalara ilişkin gizlilik kararı verilebileceği hususları yer alıyor. Bu noktada bir disiplin cezasının gerekçesinin kamuoyuna açıklanmaması halini hiçbir hukuki gerekçeyle açıklayamayız. Bu sadece bir fiile karşı gerçekleştirilen bir yaptırım değil. Sistematik olarak ayları ve yılları bulan, uygulamalara sebep veren bir disiplin hukuku işletiliyor. Bu noktada bundan neden kaygı duyuluyor? Bu disiplin cezasının gerekçesinin açıklanmasından neden kaygı duyulur; çünkü ilgili kurumlar bu gerekçenin bir gerçekliği olmadığı için bunu açıklamaktan imtina eder. Bu disiplin cezasının uygunluğunu gösteren bir gerekçe olsaydı, ilk elden kamuoyuna duyurulurdu. Ama böyle bir gerekçe olmadığı için, bu gizlilik kaygısı, güvenlik kaygısı ile açıklanan bir durum haline geldi. Ama bunun hiçbir şekilde bir hukuki niteliği olamaz.
 
ÖHD olarak daha önce hukuk ve insan hakları örgütleriyle birlikte “umut hakkı” için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvuruda bulunmuştunuz. Bu süreç devam ediyor ancak Abdullah Öcalan’ın 25 yıllık tutukluluk hali göz önünde bulundurulduğunda “özgürlüğü için kapı aralandı” tespitine katılıyor musunuz? 
 
Pandemide siyasi suçlar ve birkaç suç düzenlemesi dışında bırakılarak, bir ceza infaz düzenlemesi getirildi. Bu düzenlemeyle gözetim kurulları oluşturuldu. Buna bağlı olarak, cezanın yatarı tamamlandığında belirli koşulların gerçekleşmesi kapsamında tutuklu ve hükümlüler bu haklardan yararlanabildiler. Bu bile siyasi mahpuslar aleyhine bir durum olarak değerlendirildi ve onlar cezalarının yasal boyuttaki yatarını tamamlamalarına rağmen tahliye olamıyorlar. Bu düzenleme normalde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişiler içim yapılması gereken bir düzenlemeydi. Uluslararası mevzuat hükümlerinin ve Sayın Abdullah Öcalan ile ilgili AİHM kararının belirttiği durum bu. Bir kişinin tahliye olma, dışarıya çıkma hakkının kendisinin elinden alınmamasıdır. Bu hak, bu umudunun kendisinden alınmamasını içeriyordu. Bu durumun hukuksuz olduğunu, yine hak ihlaline sebep olan bir durum olduğunu içeriyordu. Bu karar iç mevzuatta uygulansaydı, Türkiye'de ağırlaştırılmış müebbet infaz rejiminin değiştirilmesi için çalışmaların gerçekleştirilmesi gerekiyordu. 
 
Eğer bu çalışma yürütülseydi; gözetim kurulları, cezasının yatarını tamamlayan kişiye ‘pişman mısın?’ ya da manipülatif ve provokatif sorularla kişinin iradesini denetim almaya çalışan kurullar değil de, mevzuata uygun sorular soran kurullar olurdu.  Ve ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimine muhatap hükümlülerin yatarını yattıktan sonra tahliye olurdu. Ne yazık ki bugün siyasetçilerle ilgili gündemde olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının uygulanmaması hali, Sayın Öcalan için de geçerli bir haldir. Kararlar uygulansaydı, ‘Umut Hakkı’ kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından mustarip, bu konuda mağdur olan, müddetnamelerinde 'Ölünceye kadar ceza evinde kalacak' şeklinde yazan bütün siyasi mahpusları da etkileyen bir düzenleme değişikliği gerçekleştirilecekti ama gerçekleştirilmiyor. Bu konuda bizim uluslararası mekanizmalara yaptığımız başvurularda, Türkiye buna yanaşmayan, değişiklikleri gerçekleştirmemek için kılıf arayan bir anlayışla cevap veriyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir. 
 
Ağır insan hakları ihlallerinin merkez üssü haline gelen cezaevlerinde tutsaklar da İmralı tecridine karşı açlık grevi başlattı. Dernek olarak hem tutsakların taleplerine dair bir girişiminiz olacak mı? 
 
 
Bu noktada ne hukukçular ne siyasetçiler ne Türkiye halkları bir bütün olarak yeterli mücadeleyi vermiyorlar, vermiyoruz.
 
Şu anda hangi hapishanelerin bu greve başladığı ile ilgili elimizde net bilgi yok. Bütün hapishanelerde bu grevin başladığına ilişkin ailelerden gelen bilgiler var. Biz de bu başvurular kapsamında bütün hapishanelere ziyaretlerimizi gerçekleştirip, kaç mahpusun dahil olduğunu, kaçar günlük, ne kadar süreye kadar bu grevin süreceğine ilişkin takiplerimizi gerçekleştireceğiz. Bu konuda diğer sivil toplum örgütleriyle bu grevleri izlemek amacıyla çeşitli koordinasyonlar oluşturmak için girişimlerimiz söz konusu. Bunu oluşturduktan sonra grevlere giren mahpusların sağlık durumlarını takip etmek, kendilerine grevde iken verilmesi gereken vitamin, şeker gibi yaşamsal malzemelerin verilip verilmediğini takip eden çalışmalarımız olacak. Hukuk kurallarının uygulanması için, mevzuatın uygulanması için, hiç kimsenin yaşamını ortaya koyduğu bir durumu görmek istemiyoruz. 
 
Ne hukukçuların ne siyasetçilerin ne demokratik kurumların ne de halkın 2019 süreci gibi birçok mahpusun yaşamını yitirdiği, birçok mahpusta kalıcı hasarlar bırakan sağlık sorunlarıyla birlikte kaldığı süreçler yaşamak istemiyoruz. Buna hiçbir tahammülümüz kalmamıştır. Bu noktada mevzuatın uygulanması, AİHM kararının uygulanması için kişilerin sağlığından, yaşamından olmak zorunda kalması, bunu protesto etmek için bu kadar ağır sonuçlar doğurabilecek eylemsellikler içinde olmak zorunda kalmasını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Bu noktada ilgili yetkililerin, Adalet Bakanlığı'nın bu durum yaşanmadan görevlerini yerine getirmeleri ve mevzuatı uygulamaları gerekiyor.
 
Bu noktada diğer kesimlere nasıl bir sorumluluk düşüyor? 
 
Bu girişimler kesinlikle yeterli değil. Yeterli olsaydı zaten bu tecrit kaldırılmış, kırılmış olurdu. Bu AİHM'in 'umut hakkı' kararı uygulanmış olurdu. Demek ki bu noktada ne hukukçular ne siyasetçiler ne Türkiye halkları bir bütün olarak yeterli mücadeleyi vermiyorlar, vermiyoruz. Mücadelenin her alanda hukuki olarak, kültürel, ekolojik, siyasi boyutuyla sokakta, evde, adliyede, her alanda mücadelenin geliştirilmesi, yükseltilmesi gerektiği gerçekliği net bir şekilde karşımıza çıkıyor. 
 
MA / Müjdat Can

Diğer başlıklar

05/12/2023
23:46 KCDP: Kasım ayında 33 kadın katledildi
23:04 Temelli: Siyasi mahpuslar açlık grevi ile sizi uyarıyorlar
22:11 Gever’de ulaşım ücretlerine yüzde 80 zam
21:44 Şirnex’te ‘Çatlak’ adlı tiyatro gösterimi
21:30 Gazze’de 16 bin 248 kişi hayatını kaybetti
20:13 HEDEP'in Deniz Poyraz’a ilişkin önergesi reddedildi
18:51 EŞİK’ten BM’ye açık mektup: Taliban’ı cesaretlendirmeyin
18:30 Düşünmez: Cezaevlerindeki direnişi selamlıyorum
18:27 Êlih’te kaza: 2 ölü, 1 yaralı
18:14 ‘Kadın özgürlükçü paradigmanın topluma etkisinden korkuluyor’
17:35 Kuzey ve Doğu Suriye’de eylemler sürüyor: Abdullah Öcalan avukatlarıyla görüştürülsün
17:29 Demirtaş: Kürt olduğum için yargılanıyorum
17:22 Kobanê Davası: Kürtler nefes alamazsa Türkiye nefes alamaz
17:12 ‘Köpekli işkence’ davasında olay işkence olarak görülmedi
17:01 HEDEP’ten Torba yasa teklifine şerh: Halkın parası sermayeye aktarılıyor
16:50 Êlih'te İnsan Hakları Anıtı hasar gördü
16:44 Gazeteci Gök cezaevinden çıktı: Hakikat sonlarını getirecek
16:38 Cemal Tanhan son yolculuğuna uğurlandı
16:31 Cezaevi önünden seslendiler: Abdullah Öcalan'dan haber almak istiyoruz
16:25 Özel: Yerel seçimlerde işbirliğinin yapılmasını savunuyorum
16:21 Sağlıkçılar: İnsani koşullarda çalışmak istiyoruz
16:11 21 kişinin öldüğü kaza davasında tutuklu kalmadı
15:39 Adalet Nöbeti katılımlarla sürüyor
15:29 Devrilen duvarın altında kalan işçi hayatını kaybetti
15:07 SES: Şiddetin nedeni sağlık politikalarıdır
14:57 Bamernê'deki bombardımanda bir kişi katledildi
14:43 İHD: Cemal Tanhan'ın yaşam hakkı ihlal edildi
14:34 Halk toplantısı: Tutsaklar çözüm yoluna işaret ediyor
13:19 Kobanê Davası: DAİŞ, Türkiye’nin gizli amaçları için kullanılan bir örgüt
13:17 İnşaattan düşen işçi ağır yaralandı
13:16 Açlık grevi eylemine katılan cezaevi sayısı 106'ya ulaştı
13:11 Özak Tekstil işçileri direnişlerini sürdürdü
12:51 Pirsûs Katliamı davası: Davutoğlu'nun dinlenmesi talebine ret
12:49 Hatimoğulları: Kayyımları kendi çukurlarına göndereceğiz
12:49 Sakine Kültür davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis talebi
11:20 Bozarslan: Rojava'da yapılanların Gazze'de yapılanlardan farkı yok
11:16 Gazeteci Abdurrahman Gök tahliye edildi
10:55 Deprem sonrası Abdullah Öcalan için ‘acil görüşme’ başvurusu
10:51 Meletî'de ev baskınları
10:49 Bamernê’ye hava saldırısı
10:45 MA editörü Gök’ün duruşması başladı
09:53 Tutsakların açlık grevi eylemi 9’uncu gününde
09:52 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 42 gündür haber alınamıyor
09:23 Açlık grevindeki tutsaklar: Mutlaka kazanacağız
09:22 Manisa'da işçi servisi kaza yaptı: 12 yaralı
09:20 Cezaevinden mesaj: Eylemimizi sahiplenin
09:18 Adalet Nöbeti eylemcileri: Tecridi kaldırın
09:13 Yaşadıklarını kimse yaşamasın diye Barış Annesi olmayı seçti
09:11 Abdullah Öcalan’a özgürlük kampanyası büyüyor
09:07 Gözaltında kaybettirilen ağabeyini 30 yıldır arıyor
09:04 Dêrsim’de genç nüfus göçü: Yerel yönetim alternatif oluşturmalı
09:01 'Örgütsel demeç' cezası bozuldu
09:00 05 ARALIK 2023 GÜNDEMİ
00:00 Kuzey ve Doğu Suriye’de Abdullah Öcalan için eylemler
04/12/2023
23:42 Jawwal: Gazze’de internet tümüyle kesildi
22:01 Kerboran’da yaşamını yitiren Orhan Elma defnedildi
21:02 Çin: ABD savaş gemisi yasadışı olarak sularımıza girdi
20:37 Dünya Madenciler Günü: 10 ayda 36 kişi hayatını kaybetti
20:31 Êlih’te şüpheli kadın ölümü
20:13 Soba patlamasında bir kadın öldü, 2 çocuğu zehirlendi
19:51 Gürgülü 30 yılın ardından tahliye oldu
19:34 İYİ Parti’den CHP’nin işbirliği teklifine ret kararı
19:26 Filistinlilerin sığındığı okullara saldırı: En az 50 ölü
18:53 Tahliye olan Jiyan Arıkboğa'dan direnişi büyütme çağrısı
18:52 30 yılın ardından memleketinde davul zurna ile karşılandı
18:34 İzmir'de tutuklamalara tepki: Mücadele azmimiz büyüyecek
18:19 Tecavüz davasında Sedat E.’ye iyi hal indirimi
17:46 Makbule Özer'in dosyası tekrar ATK'ye gönderildi
17:33 Nisêbîn'de gözaltına alınan Koç tutuklandı
17:28 Riha Kadın Platformu katledilen Hezer’i andı
16:58 Tutsak Çalım’dan açlık grevini sahiplenme çağrısı
16:25 AKP’li Başkan HEDEP’li vekilleri hedef aldı
16:20 Maçoğlu: Savcı tanık bulmak için bir gazeteye ilan vermediği kaldı
15:54 Muhtar başından vurulmuş halde ölü bulundu
15:50 Özak Tekstil işçileri taleplerinde ısrarlı
15:31 Zaman aşımı kararına tepki: Cezasızlık kültürü bir politikaya dönüştürüldü
15:20 Deprem bölgesinde yeniden ilaç katkı payı alınmasına tepki
15:19 'Madenciler kölelik koşullarında çalışıyor'
14:30 75 yaşındaki hasta tutsak Elbi için Meclis’e başvuru
14:06 HEDEP’li 7 genç serbest bırakıldı
13:37 Riha'da 'Göç ve gönüllü geri dönüşüm sorunu' paneli
13:10 Vartinis Davası zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü
12:43 Direnişteki işçilere jandarma saldırısı: 2 gözaltı
12:35 HEDEP İzmir İl Örgütü kongreye gidiyor
11:58 Tecride karşı Adalet Nöbeti başladı
11:45 MHP'li isimden gazeteci İdil'e tehdit
11:14 Tanzanya’da sel ve toprak kayması: 47 ölü, 85 yaralı
11:12 HEDEP Sözcüsü: Türkiye’nin her yerinde aday çıkarma eğilimi ortaya çıktı
11:08 Gemlik'te 5.1 büyüklüğünde deprem
10:45 ENAG ve TÜİK enflasyon verilerini açıkladı
10:23 Basın örgütleri: Tutsak 3 gazeteciye özgürlük
10:14 Gazeteci Abdurrahman Gök: Ellerim kelepçeli ama vicdanım hür olacak
09:55 Tutsak Atak: Halkımız açlık grevine sahip çıkmalı
09:41 Ölüm döşeğinde tahliye edilen Tanhan hayatını kaybetti
09:28 Tutsakların 'Abdullah Öcalan'a özgürlük' eylemi 8’inci gününde
09:21 Açlık grevindeki tutsağın ablası: Saldırıya uğradı, her yeri mosmor
09:17 Gazeteci Gök 1800'lü yıllarda yazılan kitaptan yargılanıyor!
09:10 Polislerin kolunu kırdığı avukat yaşananları anlattı
09:09 'Halk iradesini tanımayanlara sandıkta cevap vereceğiz'
09:05 Yeter: Tecride karşı çıkmak adalet ve özgürlük talep etmektir
09:00 04 ARALIK 2023 GÜNDEMİ
08:30 Rojnews editöründen 41 gündür haber yok
03/12/2023
19:21 HEDEP'in seçim süreci kararları yarın açıklanacak
18:38 Kadın heyeti Kurdistan Komünist Partili kadınlarla görüştü
18:03 Misirc’de 30 yıllık 2 tutsağa kitlesel karşılama
18:01 HEDEP’li gençler darp edilerek gözaltına alındı
17:18 İşçi Emekçi Birliği’nden İzmir’de eylem
17:07 Muğla'da 'adalet ve demokrasi' yürüyüşü
17:00 İhlallere karşı çıkan tutsaklara hücre cezası
16:57 Direnişteki Özak işçilerinden 'mutlaka kazanacağız' mesajı
16:42 Amedspor ligdeki ilk yenilgisini aldı
16:33 Kürt Araştırmaları Derneği'nin yeni eşbaşkanları belli oldu
16:31 Kerboran’da ev baskınları: 1 gözaltı
16:22 Türk-İş: Asgari ücrette pazarlığı 14 bin liradan açacağız
15:49 Ömer Öcalan: Tutsakların sesini yükseltmeliyiz
15:00 HEDEP Gençlik Meclisi’nden Adana’da buluşma
14:51 Amed’te seyir halindeki yolcu otobüsü alev aldı
14:46 Makbule Özer'in durumu yarın netleşecek
14:36 Kerboran’da polis ablukasına alınan araçta patlama
14:12 İnsan Hakları Haftası etkinlikleri hasta tutsaklara adandı
14:10 Türk: Mücadelemiz özgürlük mücadelesidir
Aydeniz: Tecrit kırılmadan özgürlük gelmez
14:00 Cenazesi kutuda verilen Azad Satılmış’ın taziyesine kitlesel ziyaret
13:42 Hasta tutsaklar raporu: Durumları ağırlaşıyor
13:30 Birlikte tutuklanan Yüksekbağ ve Okalı 30 yıl sonra tahliye oldu
13:28 Çalışan emeklilere ödeme Meclis’te görüşülecek
13:12 İmralı tecridi Norveç Parlamentosu gündeminde: CPT raporunu yayınlamalı
12:26 Hatimoğulları: Engelliler için istihdam kotası yüzde 10 olmalı
11:47 Tecrit Bülteni’nin 3'üncü sayısı çıktı
11:46 Mûş'ta ev baskınları: 1 genç gözaltına alındı
11:37 ÖHD: Tecridi sonlandırın, tutsakların taleplerini karşılayın
11:00 Özgür Ülke anması: Hakikatten beslenenler yok olmaz
10:46 Tutsak 3 gazeteci için 3 kentte açıklama yapılacak
10:38 HEDEP MYK’si önemli gündemlerle toplandı
10:31 Emekçilerin talebi: Katılımcı ve demokratik bir bütçe
10:18 Alıkonulan Rojnews editöründen 40 gündür haber alınamıyor
10:18 Jin 'Afetler de partiyarkaya dahil' kapağıyla yayında
09:58 Eren: İmralı’da hak ve özgürlükler kısıtlanıyor
09:47 Tutsakların 'Abdullah Öcalan'a özgürlük' eylemi 7’nci gününde
09:46 HEDEP yerel seçimlerde nasıl bir strateji izleyecek?
09:12 Bir suç örgütü yöneticisi daha İstanbul'da yakalandı
09:11 Uyuşturucu ve fuhuşa sürüklenen kardeşinden haber alamıyor
09:10 'Açlık grevi toplumsal tüm dinamiklere bir mesajdır'
09:09 Usulsüzlüğe karşı çıkınca görev yeri değiştirildi
09:07 'Gazetecilik yaptın' davaları başlıyor: Amasız fakatsız dayanışmaya
09:04 Üniversite öğrencileri yurt, yemek ve ulaşım sorunlarıyla boğuşuyor
09:00 3 ARALIK 2023 GÜNDEMİ
02/12/2023
22:19 Ordu’da inşaattan düşen işçi hayatını kaybetti
20:32 İsrail saldırıları sürüyor: 300 ölü ve yaralı enkaz altından çıkarıldı
20:11 Filipinler’de 7.6 büyüklüğünde deprem
20:04 HEDEP'ten Keçiören’de halk toplantısı: Yeni bir yaşamı birlikte kuralım