Temelli: Birlikte nefes almanın yolunu bulmamız lazım

img
ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Türkiye'nin bugün acil sorunları olduğunu, bu sorunları aşmak için ise Türkiye halklarının yan yana gelmesi gerektiğini vurguladı. Temelli, “Bu doğal bir ittifak çağrısıdır. Çünkü bu sorunlar hepimizi boğuyorsa, o zaman birlikte nefes almanın yolunu bulmamız lazım” dedi.
 
Bir süredir Kürt kentlerine dönük ziyaretler gerçekleştirip, önemli temaslarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, 31 Mart 2019'da yapılacak yerel seçim çalışmalarının startını da erkenden vermiş oldu. Önümüzdeki günlerde kent kent sürdürmeye devam edeceği bu ziyaretlerine ara vererek kimi programlara katılmak üzere Ankara'ya geri dönen Temelli, yaptığı ziyaretlerden edindiği izlenimler ile birlikte gündemde öne çıkan diğer kimi önemli konulara dair sorularımızı yanıtladı.
 
Öncelikle ziyaretlerde bulunduğunuz Kürt illerinde yaptığınız çalışmalar nasıl geçti? Bu konudaki izlenimlerinizden biraz bahseder misiniz? 
 
Türkiye eğer barışını arıyorsa, toplumsal barışın bir yolu da Cizre, Şırnak, Uludere, Hakkari'yi görmekten geçiyor.
 
Roboski’ye gittim, Şırnak'a gittim, Cizre'ye, Uludere'ye, Silopi ve Batman’a... Her zaman olduğu gibi bu sefer de tur gerçekleştirdim. Özellikle Roboski’yi ziyaret etmek istedim. Roboskililerin acıları hala çok canlı.  Bu toprakların yaşadığı en acı anılarından biri orada. Herkes her sabah 34 canla uyanıyor, onları her akşam tekrar tekrar toprağa veriyor. İnsanların tüm günleri böyle geçiyor. Türkiye'nin anlaması lazım. Çünkü yaşanan bu katliamın sorumluları hesap vermeli. Bu konunun üstü kapatılmış ve örtülmeye çalışılıyor. 
 
Bildiğiniz gibi Şırnak'ta da onca yıkım oldu, insanlar yerinden, yurdundan edildi. Halkın hiçbir talebi karşılanmadığı gibi, hak gaspları da devam diyor. İnsanlar yerine yurduna dönemiyor. Dönse bile karşılaşacağı tablo çok vahim. Çünkü Şırnak'ta hem TOKİ'leşme nedeniyle yaşam alanları tahrip edilmiş, hem de işsizlik ciddi boyutlara varmış ve tabi ki ciddi bir abluka söz konusu. Cizre'de de aynı sahneleri yaşadık. Polis araçları, akrepler... Böyle bir kentte girdiğinizde insanlara dayatılan zulmü görüyorsunuz. Yaşananlar, şiddetin teşhiridir. İki mahalle arasında insanlara GBT, sorgulama yapan, insanları tedirgin eden, onların günlük, normal, olağan yaşamlarını ellerinden alan bir zihniyetle karşılaşıyorsunuz. 
 
Türkiye bu konuda duyarlı olmalıdır. Türkiye eğer barışını arıyorsa, toplumsal barışın bir yolu da Cizre, Şırnak, Uludere, Hakkari'yi görmekten geçiyor. Dolayısıyla Türkiye'nin batısındaki yaşam ile bu bölgedeki yaşam arasındaki farklılık ortaya çıkmadığı sürece, günlük yaşama dair farklılık iyice ortaya konmadığı sürece, Türkiye barışına kavuşamayacak ve Türkiye'de gerçek anlamda barış inşa edilemeyecek. 
 
Aktardığınız bu baskılar karşısında halkın izlediği tutum ve gösterdiği tepkiler ne yönde?
 
Baskılar halkın duruşunu kırmaya yönelik. Nedir o duruş, tarih boyunca Kürt halkının neredeyse genlerine işlenmiş bir duruştur. Bunu solumanız lazım, bunu gidip yaşamanız lazım. Diyor ki; 'Ben kimliğime, özgürlüğüme düşkün bir halkım. Bundan taviz vermem. Sen istediğin kadar şiddet, baskı uygula ama ben bu konuda sana baş eğmem. Çünkü dilim bu, kimliğim bu, yaşam anlayışım bu ve ben bunun mücadelesini vererek var olmuş bir halkım.' 
Gerçekten tüm baskılara rağmen çok güçlü duruşun, iradenin, mücadelenin olduğunu açık şekilde görüyorsunuz. Tam da bu iradeyi kırmaya çalışan devlet şiddetini de madalyonun öbür yüzünde görüyorsunuz. 
 
Peki, halkın şikayet ve rahatsızlıkları nerelerde yoğunlaşıyor?
 
Halkın en çok rahatsızlık duyduğu şey kayyım. Çünkü kayyım özellikle yerine, yurduna sahip çıkan, kendi yerelinde var olmayı öncelik gören ve o varoluşu da bir yaşam biçimi haline dönüştürmüş olan iradeye atanmak istenmiştir. Hani diyoruz ya; ‘kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz’. Halkın yerelde kendisini var etmesi, bu iradeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koyabileceği alanlar belediyelerdir. Yani halkın kendi belediyesi. Kapısını açıp, belediye başkanına derdini söyleyen, birlikte gülen, kavga eden ama rahatlıkla kapıdan girip, çıkabilen... Mahallesinde, köyünde doğallıkla yaşayan bir halkı düşünün. Şimdi bu halka kayyım atıyorsunuz. Bu kayyımın kapısını açıp, giremezseniz. Bırakın kayyımın kapısından içeri girmeyi, belediyenin kapısından içeri giremezsiniz. Belediyenin önünde beton bariyerler ve silahlı güçler var, emniyet, jandarma var. Yani halk belediyelere gidemiyor, önünden geçemiyor. Bugün belediye binası fotoğrafıyla, karakol binasının fotoğrafı aynı.
 
 Sayıştay raporları ile yolsuzluklar gündemde geldi. Özellikle kayyım atanan belediyelerde ortaya çıkan yolsuzluk ve usulsüzlükleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Afrin'de nasıl ki zeytin talanı yaşanıyorsa, ÖSO çeteleri, ne kadar zeytin varsa el koyup, Türkiye'de satıyorsa, aynı şeyi kayyımlar da yapıyor. Halkın kendisine ait taşınmazların üzerine konup, onları satıyorlar.
 
Bunlar kayyım atamışlar ama kayyımlara da görev vermişler; “Oraya gidin ne var ne yok satın” diye. Sayıştay raporlarında böylesi bir tablo çıkıyor. Özellikle Silopi'ye ilişkin belgeleri ortaya koydum. Belediyelerin taşınmazları değerinin 50'de birine, değerinin 30'da birine yandaşlara satılıyor. Bu tamamen bir talan icraatı. Belediyeler tamamen borçlandırılarak, anlamsız, gereksiz hiç kimsenin ihtiyaç duymadığı ihaleler yapılıyor. İhale yapılmadan yandaşlara işler veriliyor. Belediyelerin kasası boşaltılmış, taşınmazları satılmış, ihtiyaç olmayan alımlar ve ihlallerle belediyeler borçlandırılmış. 
 
Aslında bu zihniyet kendisini teşhir ediyor. Afrin'de nasıl ki zeytin talanı yaşanıyorsa, ÖSO çeteleri, ne kadar zeytin varsa el koyup, Türkiye'de satıyorsa, aynı şeyi kayyımlar da yapıyor. Halkın kendisine ait taşınmazların üzerine konup, onları satıyorlar. Bunun üzerine diyor ki; 'İşte bunlar gelirlerse bu belediyeleri yönetemez ve bu borçları ödeyemezler.' 
 
Bunu çok net olarak söylüyorum, bu borçları bu halkın seçtiği, halkın temsilcisi olan eşbaşkanlarımız yapmadı. Borçları senin atadığın valililerin ve kaymakamların yaptı. Hatta o denli yaptılar ki, sen bunların içinden birçoğunu, yolsuzluktan dolayı görevden almak zorunda kaldın. Kendi kendini ifşa ettin. Maden bunları sen atadın, bu borçları da sen ödeyeceksin. Biz de taşınmazları geri alacağız. 
 
 Sayıştay raporlarıyla ortaya çıkan bu usulsüzlükler ve yolsuzlukların yerel seçimlere yansıması nasıl olur?
 
Öncelikle Türkiye'de ne oluyorsa, herkese anlatmalıyız. Herkes bu kötülüğe karşı ortak bir tepki vermeli. Bizim de görevimiz bu itirazları örgütlemek, herkesin bir arada yaşayabileceği yeni yaşamı, Demokratik Cumhuriyet'i var etmek. 
 
Sayıştay hala görevini yapmaya çalışan bir kurum. Sayıştay direniyor fakat denetlemeden sorumlu Sayıştay Başkan Yardımcısı görevden ayrıldı. Kendi isteğiyle ayrıldığını söylüyorlar. Kendi isteğiyle falan ayrılmadı. Sen onun ayrılması için baskı yaptın ve ayrıldı. Şimdi her şey tüm çıplaklığıyla ortada ve görünüyor. Zaten AKP, iktidara geldiği günden beri yolsuzluklarla anılıyor. Bunun öncesi de vardı. Bugün AKP'nin başındaki kişi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı iken icraatlarından dolayı yargılanmıştır. Bugün Ankara Büyükşehir Belediye eski Başkanı Melih Gökçek hakkında bir sürü dava vardır. Yolsuzluk, rüşvet, haksız zenginleşme, ihaleler, bunlar için siyaset yapma biçimidir. Bu tüm çıplaklığıyla kayyımlarla birlikte bir kez daha teşhir olmuşlardır. Sayıştay raporları aslında buz dağının görünen küçük kısmıdır. Gerisini siz tahayyül edin. 
 
2019 Mart’ında yapılacak yerel seçimleri, öncekilerden ayıracak fark nedir?
 
Yerel demokrasiler konusunda atılan adımlar, ülkenin merkezi sisteminin de demokratikleşmesi için başlangıç olabilir. Yerel seçimlerde eğer toplumsal muhalefet, emek demokrasi güçleri, halklarımız başarılı sonuç alırsa, parlamentonun aslında kendisini yeniden takvimlendirmesi için önemli bir sürecin ilk adımı olacaktır.
 
Belediyelerimizi geri alacağımız, yerelden yönetim anlayışımızı hakim kılacağımız. Yerel demokrasisi için önemli adım atacağımız yönüyle önemli. Aynı zamanda önemli bir başlangıçtır. Bu başlangıcı bu kritik aşamada yapmak, büyük önem taşıyor. 
 
16 Nisan Referandumu ile Türkiye'de rejim değişikliğine gidildi. Cumhurbaşkanlığı denilen sistem inşa edildi. Dünyanın hiçbir yerinde yok ve olması da mümkün değil. Olamayacağını da şu anda yaşıyoruz. Türkiye bu sistemle yürümüyor. Bütün yaşam alanlarımız krizin altında çürüyor. Ekonomide, siyasette, toplumsal yaşamda... Bütün bünye hastalandı, çünkü bu sistem bu toplumun kimyası değil. Bir ülkenin kimyasını belirleyen o coğrafyada yaşayan halklardır. Onların kültürleridir, dilidir, yaşam anlayışlarıdır, geleneği, göreneğidir. 
 
Hiçbir şeye uymayan bir rejim var. Sabahtan akşama kadar ‘tek tek tek’ diyor ama bunu çoğulcu bir ülkeye söylüyor. Andımız meselesinde de öyle. Şimdi baktığınızda burası nasıl bir ülke ki, sen böyle bir şeyi topluma dayatıyorsun. Toplum dönüp 'vay sen Türksün, Ermenisin, Pomaksın, Kürtsün' demiyor ki. İşte bu tekçi sistemden kurtulmak için önemli bir başlangıçtır yerel seçimler. 
 
Yerel demokrasiler konusunda atılan adımlar, ülkenin merkezi sisteminin de demokratikleşmesi için başlangıç olabilir. Yerel seçimlerde eğer toplumsal muhalefet, emek demokrasi güçleri, halklarımız başarılı sonuç alırsa, parlamentonun aslında kendisini yeniden takvimlendirmesi için önemli bir sürecin ilk adımı olacaktır. Parlamento iktidara rağmen, yasama gücünü kullanarak demokratik Anayasa yapma konusunda bir adım atabilir. Anayasanın hazırlanabilmesi, toplumsal barış adımının gerçekleşmesi ile olur. Tüm toplumu terörize eden Terörle Mücadele Kanunu'ndan  (TMK) bu ülkeyi kurtarmak, barışmak, demokratik siyasetin önünü açmak, birlikte bir Anayasa yapıp, ülkeyi demokratikleştirecek bir yöne çevirmek ile olur. Bu yapılabilir. Yeter ki halkın iradesine saygı gösteren parlamenter sistem var edilsin. 
 
Parti olarak yerel seçimlerdeki ittifak ilkeleriniz ve aday belirleme kriterleriniz nasıl olacak?
 
Türkiye'nin bugün acil sorunları var ve bu sorunları aşmak için Türkiye yan yana gelmelidir. Bu doğal bir ittifak çağrısıdır. Çünkü bu sorunlar hepimizi boğuyorsa, o zaman birlikte nefes almanın yolunu bulmamız lazım.
 
Türkiye'nin bugün acil sorunları var ve bu sorunları aşmak için Türkiye yan yana gelmelidir. Bunları aşmanın yollarını birlikte bulmalıdır. Bundan daha iyi ittifak çağrısı olamaz. Bu doğal bir ittifak çağrısıdır. Çünkü bu sorunlar hepimizi boğuyorsa, o zaman birlikte nefes almanın yolunu bulmamız lazım. 
 
Bizim çağrımız bir demokrasi zemininde buluşalım çağrısıdır. Bunun öncelikli ayaklarından biri de yerel seçimlerdir. Bu anlamı ile biz tüm toplumu bu anlayış çerçevesinde ortaklaşmaya, ittifaka çağırıyoruz. Güçlerimizi birleştirmeye çağırıyoruz. Peki, güçlerimizi nasıl birleştirebiliriz. O da halkın iradesine saygı göstererek olur. Formül bu kadar basittir. Yoksa belediye başkanları her şeyi çözecek değildir. Halkın kendisini orda hissetmesiyle sorunlar çözülür. Buralarda güç birliği sağlanacaksa, halkın ne dediğine bakarak isimlerin belirlemesini kolaylaştırabilir. Yoksa ‘senden bu olsun, bende bu olsun’ yöntemi Cumhur İttifakı’nın yöntemidir. Onlar bile bu konuda çatladı. 
 
Sağlıklı bir buluşmanın yolu toplumu dinlemekten geçer. Biz şimdi kulaklarımızı sonuna kadar açacağız, toplum ne diyor diye. Bu konuda çalışmalar yaptık. Yerellerde çok önemli zemin etütleri gerçekleştirdik. Dolayısıyla toplum, içinde bulunduğumuz kriz ortamında öncelikli çözüm olarak ittifaklara sıcak bakıyor. Bu ittifaklar halka rağmen değil, bizzat demokrasi ve barış ilkeleri çerçevesinde olmalı. 
 
Aday havuzlarımız oluşacak. Tüm yerel dinamikler bu havuza, aday belirleme sürecine katılacak. Aday havuzu, ilkeler, güç birliği, buluşmalar, ortaklaşmalar çerçevesinde hem yerel hem de merkezi komisyonlarımız aracılığıyla çeşitli filtrelere tabi tutulacak. Daha sonra herkesin uzlaştığı adaylar üzerinde uzlaşabiliyorsak, mesele yok. Ama ortaklaşamıyorsak dönüp tekrar halka soracağız. 
 
2019 yılı bütçesi, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülüyor. Hazırlanan bütçe taslağını nasıl değerlendiriyorsunuz, eskiye göre farklar var mı? 
 
Oldum olası AKP bütçeleri hep savaş bütçesiydi. Yolsuzluk ve israf bütçeleriydi. Bu bütçenin önemli farklarından biri, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 3 katı artmasıdır. Onun dışında halkın ve toplumun dertlerine derman olacak bir şey bütçede yok. Tam tersine yoksullara,  emekçilere ve kadınlara daha çok yük getirecek zihniyet var. Dolayısıyla  bütçe yolsuzluğun, yoksulluğun, savaşın devamı demek. 
 
Cumhurbaşkanı bir bütçe hazırlamış Meclis’e yollamış ve kendi ihtiyaçlarını öncelemiştir. Örtülü ödeneği iki kat arttırmış, Diyanet bütçesini hepsinden fazla arttırmış ve bütçenin önemli kaynağını silahlanmaya ayırmış. Cumhurbaşkanı zihniyetini ortaya koyan bir bütçe var karşımızda.  16 yıldır bunu yapıyor. O yüzden hiçbir değişiklik yok. 
 
Kuzey Doğu Suriye Yönetimi’ne bağlı kimi bölgelere yönelik son günlerde saldırılar söz konusu. Türkiye’nin Suriye politikasını ve buradaki Kürtlere dönük yaklaşımını nasıl yorumluyorsunuz? 
 
Türkiye, iç ve dış siyasetini Kürt düşmanlığı üzerinden yapılandırmış durumda ve bunda da ısrar ediyor. İttihatçı bir zihniyet, hiç değişmedi. Cumhuriyet, 95 yıl boyunca bu ıstırapla yaşamış. Hatta meşruiyet ilanından bu güne kadar. Ermeni meselesinde de Kürt sorununda da aynı tavır. Kobani’ye top atışı, ‘Rojava'ya gireriz, onu yaparız, bunu yaparız’ gibi bir zihniyet var. Hatırlarsanız 24 Haziran seçimleri öncesinde Kandil mevzusu önümüze geldi. Amacı kamuoyunda kahramanlık öyküsü yaratıp, oylarını arttırmaktı. Çözümsüzlüğü daim kılacak, savaşla birlikte milliyetçilik ve ırkçılık üzerinden beslenecek. Yine aynı şey. Efrin'de de aynı şeyi gördük. Kürtlerle barışın var edilmesi lazım, hem içeride hem dışarıda. Bu gerçekliği kabul etmeden, siyaset yapamazsınız. Bunlara bir an önce son vermek lazım. 
 
Bu tablo içerisinde Kürt Ulusal Birliği’nin toplanmasına dönük kimi çabalar mevcut.  HDP Eş Genel Başkanı olarak bu konuda siz neler söylersiniz? 
 
Kürt Ulusal Birliği çok geç kalınmış bir durum. Dört coğrafyadaki Kürtler, dayanışma göstermezse, bütünlüklü olarak tabloyu ortaya koymazsa, Kürtler aleyhine pazarlıkların önü kesilmez. 
 
Kürtlerin kendi ana dillerinde, yaşam anlayışlarında, kendilerine statü sağlayacak demokratik ulus çerçevesinde yaşamı var etmesinin yegane yolu, ortaklaşmalarıdır. Farklılıklar tabi ki olacak, 45 milyonluk nüfus var. Tabi ki farklı siyasetler, eğilimler ve anlayışlar olacak. Bundan daha doğal ne olabilir? Ama bu farklılıklar dayanışmayı, yan yana gelmeyi engellememeli. Eğer böyle olursa o farklılıkların yaşanacağı zemin de kalmayacak. 
 
Diğer tarafta PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uygulanan tecrit politikası var. Uygulanan bu tecrit politikası ne anlam ifade ediyor?
 
Tecridi kaldırırsınız Ortadoğu’nun önünü açarsınız. Bu kadar basit, aritmetiği bu kadar net. Bunun ötesinde istediğiniz kadar laf edin, laf ü güzaf. Çünkü Sayın Öcalan yeni bir model öneriyor.
 
Tecrit, bir kere insanlık suçudur. Hukuk devletinin olduğu bir yerde böyle bir yöntem olamaz. Ama bunlardan öte bir şeyden bahsediyorum. Kürt sorunu, küresel bir sorundur. Küresel ölçekte ele alıp, değerlendirmek gerekir. Kürt sorunu herhangi bir coğrafyaya sıkıştırılacak bir sorun değildir. Bugün Çin de bu sorunla ilgileniyor, ABD, Rusya, Avusturalya’da. Neden küreseldir? Çünkü Kürt sorununun olduğu coğrafya, Ortadoğu'dur. Ortadoğu'da şu anda dünya siyasetinin ağırlık merkezidir. Çok uzun süredir böyle ve çok uzun sürede böyle kalacak. Bu siyasete yön veren de Kürtlerdir. Dolayısıyla hem Ortadoğu'nun barışı hem dünya siyasetinin geleceği hem de Türkiye açısından çözüm Ortadoğu. 
 
Peki bu çözüme dair bugüne kadar eskiyi tekrar etmeyen, yeniyi söyleyen kim? Sayın Öcalan. Tecridi kaldırırsınız Ortadoğu’nun önünü açarsınız. Bu kadar basit, aritmetiği bu kadar net. Bunun ötesinde istediğiniz kadar laf edin, laf ü güzaf. Çünkü Sayın Öcalan yeni bir model öneriyor. Bir varlık meselesine çözüm getirirken, birlikte var olmayı ortaya koyuyor. Bu açıdan kıymetli. Tecrit, insan hakları ve hukuk devleti açısından önemini koruyor. Ama felsefi, ideolojik ve siyasi anlamları kaybedilmeden tecride yaklaşmak gerekiyor. 
 
Sayın Öcalan  2013-2015 yılları arasında bunları fazlasıyla dile getirdi. Ancak o dönemde Türkiye'nin entelektüel dünyası yeterince bu konularla ilgilenmedi. Halbuki Türkiye'deki üniversiteler, entelektüeller, yazarlar, gazeteciler o iklimde yararlanarak, fikri tartışmaya açıp konuşabilirdi.
 
Geçtiğimiz günlerde yeniden barış masasına oturma önerisinde bulundunuz. Bu çağrınız bazı kesimlerce ‘AKP ile ortaklık kuracaklar’ şeklinde okundu. Çağrınız kimeydi tam olarak? 
 
Bir şeyi çok net tanımlamak lazım. Ben bu iktidara bir çağrı yapmıyorum. Bu iktidardan bir beklentim de yok. Bu iktidara şimdi geriye dönüp ‘nerede kaldık’ diyemezsin. Çünkü bu iktidar sadece masayı devirmekle kalmadı, aslında insanların içindeki duygu ve umutları da kırdı. Benim çağrım Türkiye halklarının barış çağrısına sahip çıkmasıdır. Bu iş sadece Kürt halkının omuzlarına bırakılacak bir iş değildir. Bu ülkede yaşayan herkesin, barış mücadelesine sahip çıkması gerekiyor. Asıl olan barış mücadelesidir. Barış mücadelesinin tabi ki müzakeresi de olacaktır, belli aşamaları da. Ama halk sahip çıkarsa, devletin zihniyetine, anlayışına ‘dur’ derse, ondan sonra barışın yolu açılır. Yoksa öbür türlü AKP ile masaya oturmak, çözüm süreci diye bir şey söz konusu değil. Olmaması da hayırlıdır. Çünkü bu zihniyetin ne olduğunu biz Çöktürme Planı’nda gördük, Kobani'de, Cizre'de, Suruç'ta, Ankara Gar Katliamı'nda, Sur'da gördük. Bu bir kez daha tekrarlanmayacak. 
 
Bu ülkede yaşayan herkes barış iradesine sahip çıkmalı. Yani biz nasıl bir ülkede yaşadığımızın mücadelesini vermeliyiz. Kimseye havale edilecek bir iş değil. 
 
Son olarak ABD'nin, PKK'li kimi üst düzey yöneticiler hakkında aldığı ödül kararına dair neler söylemek istersiniz?
 
Bunlar herhalde Texas sanıyorlar. Eskiden böyle filimler vardı, insanların başlarına ödül konulurdu. Tabi ki bu tür yaklaşımların hiçbirinin Ortadoğu'ya çözüm getirecek bir tarafı yok. Bir tarafıyla da komik. Ortadoğu bu hale getirenler, Rusya, Çin, ABD, Tepsi birer süper güç.  Dünyanın en büyük savaş harcamalarını yapıyorlar. Akşam haberlerinde insanların başına ödül kondu diye bir şey duyuyorsunuz. Şimdi olsa olsa bu bir orta oyunu olur. Ciddiyete davet etmek lazım. 
 
Bakın söz konusu olan Ortadoğu halklarınız geleceğidir. Mülteciler, göçmenler, açlıktan ölen binlerce insan var. Her yer inanılmaz bir şiddet girdabında. Siyasettin gelip, buralara sürüklenmiş olması aslında bir acze düşmeyi gösteriyor. Bunlar artık ne denli gayri ciddi bir durum olduğunu bize gösteriyor. Bu gayri ciddiliğin nedeni de siyaset üretememe halidir. Bakın biraz önce dedim ki, ‘Kürt sorunu, küresel bir sorundur’. Küresel bir sorunu ancak küresel yöntemle aşabilirsiniz. Ama karşınızdaki tablo ödül! Bu mudur siyaset. O yüzden çok gayri ciddi bir durum olarak görüyorum.
 
MA / Selman Güzelyüz - Berivan Altan 
 

Diğer başlıklar

14:57 Hakları için eylem yapan işçiler gözaltına alındı
14:37 İşte Amed kayyımının devrettiği taşınmazlar
14:33 3 gazeteci hakkında tutuklama istemi
14:24 Agrobay işçilerinin davası ertelendi
14:13 Cizîr'de 19 kişi gözaltına alındı
13:35 'Kürt iş insanlarının infazının MGK kararıyla olduğu tescillendi'
13:32 Katledilen 9 yaşındaki Gina'nın davası görüldü
13:10 İstiklal Caddesi'ndeki bombalı saldırı davasında karar
12:43 Şakran Cezaevi'nde tutsaklara hücre cezası
12:32 TJA: 1 Mayıs’ta tecride karşı alanlarda olacağız
12:28 'MİT' yalanıyla okulda tecavüz davasında verilen cezalar onandı
11:49 Amed Büyükşehir Belediyesi'nin borcu belli oldu
11:33 Efrîn’de 2 yurttaş kaçırıldı
11:03 Ailelerden İmralı için görüşme başvurusu
10:54 Gazetecilere yaptıkları haberleri soruldu
10:47 Gözaltındaki gazeteciler adliyeye getirildi
10:14 Colemêrg'te madene karşı eylem 4'üncü gününde
09:24 Gever'de askeri operasyon
09:24 Riha’da ev baskınları
09:15 45 gündür yanıt arayan soru: Ali Veli nerede?
09:14 İnşaat işçileri 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda olacak
09:01 81 yaşındaki hasta tutsak ATK’ye kelepçeli sevk edildi
09:01 Gazeteci Altan: Tazelenme ve demokratikleşme için mutabakat lazım
09:00 Tutsaklar ‘özgürlük’ eyleminde
09:00 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 185 gündür haber yok
09:00 Mali müşavirler ekonomik krizle boğuşuyor
09:00 Çernobil 38'inci yılında: Sıra Sinop’ta!
09:00 YNK’li Herkî: Türkiye ile işbirliği Irak'a zarar verir
09:00 2 ilde bölgesel 1 Mayıs kutlamaları yapılacak
09:00 ATK raporları: Tecrit koşullarına 'tıbbi meşruluk' kazandırıyor
09:00 26 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
25/04/2024
23:08 Qoser'de gözaltına alınan 30 kişi serbest
22:17 CPT Başkanı bu sefer topu AİHM’e attı
21:24 Amed Tiyatro Festivali 8’inci gününde
20:47 Mêrdîn'de su şebekesi yine patladı
20:35 Belçika temsilciliğinde Özgür Basına yönelik baskınlara ilişkin görüşme
19:59 Özgür Basına yönelik saldırılar Ege'de protesto edildi
19:07 Colemêrg’te 4 genç tahliye edildi
18:45 Ankara’da bir fabrikada yangın
18:40 İstanbul’da bir kadın katledildi
18:24 DEM Parti Êlih İl Eşbaşkanı serbest bırakıldı
17:39 ODTÜ’lüler ‘Devrim Yürüyüşü’nde ısrarcı: Direnişi büyüteceğiz
17:18 Sarıyer’de öğretmene şiddet
17:01 DEM Parti’den Şenyaşar'a destek: Bu talep hepimizin vicdanına sesleniyor
16:54 Gazetecilerin emniyet ifadeleri tamamlandı: Basın toplantısına neden katıldın?
16:29 DEM Parti Êlih İl Eşbaşkanı gözaltına alındı
16:15 Savcı Emine Şenyaşar hakkında açılan davanın reddini talep etti
16:04 IFFCO işçileri için açıklama
15:46 İnşaat işçileri hakları için eylem başlattı
15:31 Tanık gazeteciler polis şiddetini anlattı
15:30 Polis tutanağına göre Kışanak'ın kitabı yasak!
15:25 Gazeteci Kartal’a ceza talebi
15:21 Qoser’de gözaltı sayısı 30’a yükseldi
15:19 Amed’de iş cinayeti
15:15 Mêrdîn'de 4 kişiye ‘üyelikten’ ceza
14:52 Merkez Bankası politika faizini açıkladı
14:34 Bradost bölgesi bombalandı
14:33 10 gazeteci hakkında ceza talebi
14:25 Gazetecilerin emniyet ifadelerine başlandı
14:18 Asrın Hukuk Bürosu’nun X hesabı erişime engellendi
14:05 Özgür Basın'a saldırılar Avrupa’da protesto edilecek
13:39 DEM Parti’den 1 Mayıs çağrısı
13:38 Kendini yerlere atan AKP'li 'beni dövüyorlar' diye bağırdı
13:31 DEM’den Bakan Tunç’a yanıt: Yargıya talimat vermekten vazgeçin
13:29 ÖHD ve Dev Yapı-İş: 29 işçinin ölümünden işveren ve yerel yönetim sorumlu
13:19 1 Mayıs'a çağrı: Jin Jiyan Azadî ile Taksim’e
12:44 64 isimden Taksim’deki 1 Mayıs yasağına dair açıklama
12:38 Gözaltılara tepki: Kadrajımız hakikati çekmeye devam edecek
12:27 Amed Baro Başkanı Eren'e dönük tehditleri ‘eleştiri’ diye savundu
12:19 'KCK Basın Davası' ertelendi
12:05 CPT'den İmralı sorusuna yanıt: Türkiye ile diyaloğumuz var
11:39 Abdullah Öcalan’ın avukatlarından görüşme başvurusu
11:23 Çorlu tren kazasında kararlar açıklandı
11:12 AYM, Can Memiş başvurusunda ihlal kararı verdi
11:10 İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı istifa etti
10:49 AKP’nin ‘borçsuz’ dediği Mûş’ta 890 milyon borç!
10:42 Gazeteciler 3 gündür gözaltında
09:41 Qoser’de 2 kişi gözaltına alındı
09:40 Cûdî ve Gabar yeniden yasaklandı
09:14 Makbule Özer’in oğlu: Konu Kürt olunca hukuk ortadan kalkıyor
09:11 Eylemdeki tutsak: Dünyaya yayılmış bir direnişin halkasıyız
09:09 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 184 gündür haber yok
09:07 Tutsaklar 5 aydır ‘özgürlük’ eyleminde
09:06 32 yıllık tutsağın tahliyesi 6'ncı kez uzatıldı
09:02 Tutsak yakınları: Tecrit kaldırılmalı
09:00 AKP döneminde en az 33 bin işçi yaşamını yitirdi
09:00 İmralı'da mutlak tecrit 38’inci ayında
09:00 Hekimler göç ediyor, randevu krizi büyüyor
09:00 25 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
24/04/2024
22:51 İran’da Kürt sanatçıya idam cezası
21:46 Kadınlardan 'İstismar failini mahallede istemiyoruz' çağrısı
21:10 Mêrdîn’de kaza: Bir çiftçi ve çocuk hayatını kaybetti
21:04 CHP'li Tanrıkulu: Bu bir suç duyurusudur, kayyımlar araç motorlarını bile sökmüşler
20:35 DEM Parti'ye polis baskını protesto edildi
20:26 Madde bağımlılığı raporu: Polisler temin ediyor
19:58 Örkmez ve Uğur'un özgürlüğü için eylem
19:50 Polis baskınında katledilen kadınların fotoğrafları yere atıldı
19:42 ‘Kürt basınını susturma çabası Türkiye’ye kaybettirecek’
19:00 KHK eyleminde 1 Mayıs'a davet
18:38 Adana Emek ve Demokrasi Güçleri’nden 1 Mayıs'a çağrı
17:51 İstismar faili serbest, tepki gösteren muhtara gözaltı
17:40 ÖHD ve İHD'den gazetecilere dayanışma ziyareti
17:28 Cenevre eylemi: Saldırılara karşı topyekun mücadeleyi sürdüreceğiz
17:08 Danıştay Eğitim-Sen’e randevu vermedi
17:03 Polis barikatlarıyla çevrilen Şenyaşar: Bu zulmün altında kalın
16:56 Gazeteci Güleş'e 'haber' soruşturması
16:46 Avukatlar gazetecilerle görüştü: Başka evde yapılan aramada deliller gazeteciye yazıldı
16:02 Avukat ve ailelerden savcı mütalaasına tepki
16:00 Madımak Katliamı'nda çocuklarını kaybeden Sivri yaşamını yitirdi
15:33 Sendikalar Taksim’de: Valiliğin kararını tanımıyoruz
15:17 Danıştay başkanı değişmedi
15:14 İzmir'de cinsel saldırı faili öğretmen açığa alındı
15:11 Êlih'te DEM Parti binasına polis baskını
15:08 Bombacıları getiren kişinin telefonu dinleniyormuş
15:00 Ermeni Soykırımı 109’uncu yılında: Soykırımı tanıyın ve af dileyin
14:59 Televizyon stüdyolarına baskında Fransa detayı
14:49 Soylu’nun hedef gösterdiği 2 kişi hakkında müebbet hapis istemi
14:10 Kanser hastası sağlıkçıya riskli görevlendirme!
14:06 Makbule Özer’in tutuklanması protesto edildi
13:57 Aile Hekimliği çalışanları vergide adalet istiyor
13:56 Sağlık meslek örgütlerinden şiddete tepki
13:32 Gar Katliamı Davası: Mütalaada ‘insanlığa karşı suç’ yok sayıldı
13:19 Mali müşavirlerden 15 talep
13:07 Türkoğlu: Özgürlüğümüz için kadın dayanışmasını büyüteceğiz
13:03 Yargıtay'da seçim 23'üncü tura kaldı
12:57 ‘Gazeteciliklerine tanığız, meslektaşlarımızı serbest bırakın’
12:36 DİSK Genel Başkanı: Valiliğin görevi yer göstermek değil güvenliği sağlamaktır
12:28 Gazetecilere 'Kürt Gazeteciler Günü' suçlaması
12:28 MESEM'lerde 336 çocuk kaza geçirdi
12:13 Birçok kentte protesto: Gazeteciliğin engellenmesi suçtur
12:04 Colemêrg'te madenlere karşı 4 talepli eylem
12:02 Deştin'de imar planı davasına red
11:58 İskenderun'da poliklinik olarak kullanılan 3 konteynerde yangın
11:55 Ermeni Soykırımı için 'yüzleşme' çağrısı
11:10 Mereş'te bir çocuk katledildi
10:44 Dêrsim’de 2 kadın tutuklandı
10:40 Bakırhan: Seçim sonuçları 'savaşa hayır' çığlığıdır
Hatimoğulları: Halk tercihini değişimden yana yaptı
10:25 Şehba ve Minbic’e saldırı
10:19 32 yıllık tutsakların tahliyeleri gerekçesiz erteleniyor
09:44 Qerejdax eteklerinde baharın renkleri
09:27 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden haber alınamıyor
09:27 ‘Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü’ için eylemdeler
09:03 Erdoğan'ın Hewlêr ziyareti: Başur halkının tutumu belirleyici olacak
09:00 Ayakkabı çıkarma dayatmasına direnen tutsaklara soruşturma
09:00 Oğlunu bağımlılıktan kurtarmaya çalışan baba destek bekliyor
09:00 Hüseyin Deniz öykü yarışması için başvurular başladı
09:00 Özer için rapor veren ATK'nin tercümanı güvenlik görevlisi çıktı!
09:00 Ekonomik kriz isotu da vurdu!
09:00 24 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
00:32 Pasûr’da uzman çavuş, park nedeniyle tartıştığı genci tehdit etti