'Kürtler o gün barışa hazırdı ama devlet değildi'

img

VAN - Öcalan'ın “birlikte yaşam” çağrısı üzerine Kandil ve Mahmur’dan 34 kişilik grubun Habur’dan giriş yapmasının üzerinden 9 yıl geçti. Barışın bedelini 7 yıl cezaevinde kalarak ödeyen grubun üyelerinden Nurettin Turgut, “Öcalan’ın çağrısını yerde bırakmadık, ama devlet barışa hazır değildi” dedi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan, "Türkiye'de Kürt sorununun demokratik çözümünü sağlamak ve toplumda barış iradesini güçlendirmek" amacıyla kritik süreçlerde barış grupları için çağrılar yaptı. Bu çağrılara uyan gruplardan biri de, Kandil ve Mahmur'dan Türkiye'ye gelen 34 kişilik barış grubuydu. 19 Ekim 2009 tarihinde Habur'den giriş yapan 34 kişilik gruptan birçok kişi daha sonra tutuklanarak hapis cezaları alırken, geriye kalanlar ise dönmek zorunda bırakıldı. Devletin yaklaşımları nedeniyle Avrupa grubu ise gelmekten vazgeçti. Öcalan'ın çağrısıyla 1 Ekim 1999’da dağdan, 29 Ekim 1999’da Avrupa’dan ve 19 Ekim 2009’da da Kandil ve Mahmur’dan gelen barış gruplarının tamamı hapis cezalarına çarptırılırken, iki barış grubu üyesi ise cezaevinde hayatını kaybetti. 
 
BİRİNCİ BARIŞ GRUBU
 
Öcalan, 22 Eylül 1999'da “Demokratik cumhuriyete destek ve iyi niyet adımı” olarak bir grup PKK'linin Kandil'den Türkiye'ye gelmesi çağrısı yaptı. Öcalan'ın çağrısı üzerine 1 Ekim 1999 tarihinde Ali Sapan, Seydi Fırat, M. Şirin Tunç, İsmet Baycan, Sohbet Şen, Yüksel Genç, Yaşar Temur ve Gülten Uçar'dan oluşan “Birinci Barış ve Demokratik Çözüm Grubu” Türkiye'ye giriş yaptı. 8 kişilik Barış Grubu geldikleri gibi tutuklandı ve daha sonra cezalar verildi.  
 
İKİNCİ BARIŞ GRUBU 
 
Öcalan, Birinci Barış Grubu üyelerinin tutuklanmasından sonra bu kez uzlaşma ortamının yaratılması için ikinci bir barış grubu çağrısı yaptı. Öcalan'ın çağrısı üzerine Haydar Ergül, Ali Şükran Aktaş, Aygül Bidav, İmam Canpolat, Yusuf Kıyak, Aysel Doğan, Hacı Çelik ve Dilek Kurt'tan oluşan 2. Barış Grubu da 29 Ekim 1999 tarihinde Avrupa'dan Türkiye'ye giriş yaptı. 2. Barış Grubu üyeleri de 1. Barış Grubu üyeleri gibi gözaltına alınarak, tutuklandı. İstanbul'da yargılanan 8 Barış Grubu üyesine 7 ila 15 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. 1. Barış Grubu'nda bulunan İsmet Baycan, tutuklu bulunduğu Muş E Tipi Kapalı Cezaevi'nde, 24 Mayıs 2003 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. 
 
10 YIL SONRA 
 
PKK Lideri Öcalan, barış gruplarının gelişinden 10 yıl sonra bu kez, “demokratik siyasette ciddi bir tıkanma yaşandığını” ifade ederek, sürecin önünün açılması için iki barış grubunun Türkiye'ye gelebileceğini açıkladı. Öcalan, çağrısında şunları dile getirdi: “Önerim; daha önce gelen barış grupları benzeri, Avrupa'dan ve yine içerisinde Mahmur’dan halkımızın da bulunduğu Güney’den olmak üzere iki grubun; Kürtlerin bu ülkede nasıl yaşayacaklarını, birlikte yaşayabilmenin zorunlu prensiplerini ortaya koymak, Kürtlerin demokratik hak ve özgürlüklerine ilişkin temel isteklerini tartışmak üzere Türkiye'ye gelmesidir. Bu gruplar başta TBMM olmak üzere Türkiye'deki tüm çevrelere giderek, iki halkın birlikte yürümesi için olmazsa olmaz niteliğindeki temel talepleri dile getirmelidirler. Türkiye'nin tüm aydınlarını, demokratik sivil toplum örgütlerini, siyasi partileri, barıştan yana tüm kesimleri de demokratik siyasetin ve müzakerenin başarıya ulaşması için katkı sunmaya davet ediyorum.”
 
KANDİL VE MAHMUR GRUPLARI 
 
Öcalan'ın çağrısı üzerine 19 Ekim 2009 tarihinde Kandil ve Mahmur’dan 4'ü çocuk 34 kişiden oluşan Barış Grubu, Silopi'deki Habur Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı. Grupları, Habur’dan Diyarbakır’a kadar büyük halk kitleleri karşıladı. Bu karşılamaları hazmedemeyen bazı çevreler, provoke edici açıklamalar yaptı. Kandil ve Mahmur'dan gelen grupların ardından Türkiye'ye giriş yapacak olan Avrupa Barış Grubu'nun gelişi ise, hükümetin tutumundan dolayı iptal edildi. 6 Nisan 2010 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Barış Grubu üyesi 30 kişi hakkında açılan davada, 490 yıl hapis cezası istendi. 17 Haziran'da Barış ve Demokratik Grubu üyesi 17 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşmasında, Ayşe Kara, Abdullah Yaman, Caziye Kabul, Zehra Tunç, Sosin Yaman, Lütfü Taş, Elif Uludağ, Mustafa Ayhan, Nurettin Turgut ve Hüseyin İpek tutuklandı. Barış Grubu Sözcüsü Mehmet Şerif Gençdal ise bir süre sonra tahliye edildi. 
 
BARIŞ İÇİN GELDİ CEZAEVİNDE ÖLDÜ
 
Demokratik siyaset kanallarını açmak ve Kürt sorununun demokratik çözümüne katkı sunmak amacıyla Mahmur ve Kandil'den gelen 17 barış grubu üyesi Mahmur'a dönme kararı aldı. Grup içerisinde yer alan Mustafa Ayhan, Hüseyin İpek, Nurettin Turgut, Elif Uludağ ve Lütfü Taş ise cezaevinde kaldı. Barış grubu üyesi Lütfü Taş, 4 yıl kaldığı Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. 
 
Mahmur Grubu içerisinde yer alan ve barış için geldiği Türkiye'de 7 yıl cezaevinde kalan Nurettin Turgut, barış gruplarının o gününe ve bugününe dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla 34 kişilik bir grupla Türkiye'ye geldiniz. O süreci biraz hatırlatır mısınız?
 
Sayın Öcalan çağrı yaptığında şunu açıkça belirtti: “Ben bu devletin bu adıma büyük bir anlam vereceğini düşünmüyorum ama en azından devleti biraz daha barış sürecine yakınlaştırabiliriz, o yola sokabiliriz.”
 
Gelişimiz, devletin bilgisi ve hatta ısrarı neticesinde alınmış ve uygulamaya geçilmiş bir karardı. O dönem MİT Müsteşarı ve yardımcısının böyle bir çağrının yapılmasının iyi olacağı, süreci daha çok ilerletebileceklerini ısrarla belirtmişlerdir. Bu görüşmelerin hepsi İmralı notlarında mevcuttur. Ardından Sayın Öcalan bu çağrıyı yaptı. 9-10 Ekim 2009 tarihlerinde bu karar alındı ve 11 Ekim'de bu çağrı bize ulaştırıldı. Böyle bir proje ve planlamanın olduğu, Sayın Öcalan'ın bir çağrısının olduğu, Kandil, Mahmur ve Avrupa’dan 3 grubun Türkiye’ye geçeceğini söylediler. Çağrının ardından Mahmur'daki meclisler başvurular aldı. Ben de bu projeden haberdar oldum ve kendi önerimi yaptım. 13 Ekim'de listeler hazırlandı ve 400 civarında öneri vardı. Bu öneriler birleştirildi ve değerlendirildi. Birkaç gün sonra da liste netleşti, isimler belirlendi. Hazırlığımızı yaptık ve Türkiye'ye doğru yola çıktık. 
 
 Kandil'den gelen grupla nerede buluştunuz?
 
Hewler’de Kandil’den gelen 8 kişilik grupla birleşerek Habur’a geçtik. Kürt halkı, barışa ve özgürlüğe susamış bir halktır. Bir halk olarak bütün haklarımızı kullanmak istiyorduk ve bunları talep ediyorduk. Gelişimize, Kürt halkı, Türkiye halkları ve dünya büyük bir anlam biçti. Bizler de büyük bir anlam biçtik.  
 
O dönem Öcalan, “Devlet buna anlam vermeyebilir ama bu gruplar bizi barışa yakınlaştırabilir” demişti. Ne oldu?
 
Sayın Öcalan çağrı yaptığında şunu açıkça belirtti: “Ben bu devletin bu adıma büyük bir anlam vereceğini düşünmüyorum ama en azından devleti biraz daha barış sürecine yakınlaştırabiliriz, o yola sokabiliriz.” Biz de Sayın Öcalan'ın bu çağrısını anlamlı bulduğumuz için gelmeye karar verdik. Yoksa devletin ne yapacağını çok da düşünmedik. Biz Habur’a geldiğimizde elbette ki kaygılarımız vardı. Orada tutuklanabilirdik, hatta birçok kesimden tepkilerin olacağını, bizi vurabileceklerine kadar birçok şey düşünüyorduk. Bu kaygılarımız yersiz de değildi. Habur’a gelene kadar binlerce insan bizi uğurladı. O günkü duygu selini, coşkuyu, kucaklamayı hiçbir zaman unutamam. O halk, artık ülkesine, toprağına dönmek ve burada özgürce, barış içinde yaşamak istiyordu ki, bütün benliğiyle, coşkusuyla bizi uğurladı. 
 
 Habur'da tutuklanacakları mı bırakılacaklar mı diye kafalarda soru işaretleri vardı. Neticesinde uzun süren görüşmelerden sonra bırakıldınız. Büyük bir coşkuyla karşılandınız. Böyle bir karşılamayı bekliyor muydunuz? 
 
Türkiye'ye giriş yaptığımızda ne biz ne devlet kimse böyle bir karşılamanın olacağını beklemiyordu. ‘Belki binlerce insan gelir' dedik, ama kapıyı geçince gördük ki yüzbinlerce insan o yollarda bizi kucaklamaya çalışıyor.
 
Habur Sınır Kapısı’nda bizleri vali ve yardımcısı karşıladı. Bazı işlemlerin ardından bizim gruptan benim de içinde olduğum 5 kişi tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildik. Netice itibariyle bir uzlaşma sağlandı. O zaman Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eş Genel Başkanı Ahmet Türk ve dönemin İçişleri Başkanı Beşir Atalay devredeydi.  5’imiz de serbest bırakıldı. Türkiye'ye giriş yaptığımızda ne biz ne devlet kimse böyle bir karşılamanın olacağını beklemiyordu. ‘Belki binlerce insan gelir' dedik, ama kapıyı geçince gördük ki yüzbinlerce insan o yollarda bizi kucaklamaya çalışıyor. Bütün bu karşılama, kucaklama, duygu seli bizim birey olarak veya birkaç kişinin gelişiyle alakalı bir durum değildi. Bu coşku Kürt halkının barışa olan özlemi, susamışlığı, özgürlüklerine olan düşkünlüğü ve en fazla da kendi iradesi olarak kabul ettiği Sayın Öcalan’ın projesi olması itibariyle duyduğu güvenle geldi. Biz böyle çok önemli bir sürecin parçası olduğumuz içinde tabi ki büyük bir gurur ve onur duyduk.
 
Muhalefetin Habur görüntüsüne ilişkin sert açıklamaları oldu; başta farklı açıklamalar yapan AKP yetkilileri de daha sonra söylem değişikliğine gitti…
 
Biz geldiğimizde rahat bir ortam vardı, uzlaşma zemini aranıyordu. Bu zemini güçlendirmek için geldik. Geçtiğimizde herkes memnuniyetini dile getiriyordu. Hatta dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül memnuniyetlerini açıklıyordu. “Kim böyle bir tablodan memnun olmaz ki” diyorlardı. Fakat o karşılama ve Diyarbakır final mitingi olduktan sonra Deniz Baykal’ın, Devlet Bahçeli’nin, muhalefetin çok büyük tepkileri devreye girince zaten kaygan olan o zeminde iktidar ve Erdoğan “U” dönüşü yaptı. Hatta AKP’liler “Sil baştan yaparız” söylemlerine kadar geldi. Bir süre sonra iktidar, “PKK’yi tasfiyeye doğru götürebilir miyim? Ne kadar bunları dağıtabilirim, etkisizleştirebilirim” mantığıyla yaklaşmaya başladı. Diyarbakır’dan sonra biz zaten Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) kadar giderek oradaki tüm partilerle görüşecektik. Bizim amacımız bu zemini güçlendirmek ve barış projesini ileriye götürmekti. O dönem iktidar “U” dönüşü yapınca biz bundan vazgeçmek zorunda kaldık. Sonra Amed, Serhat ve Botan bölgelerine gruplar halinde ayrılarak halkımızla buluştuk. Halkımızla toplantılar, mitingler, görüşmeler yaptık ve bu durum iktidarı zorladı. O dönem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Efendi efendi evlerinde otursunlar” diyordu. Ama barış çalışması yapmak için gelmiştik. Bu konuda geri adım atmayarak, halklarımızla buluşmaya devam ettik. Her yerde Sayın Öcalan'ın bu projesini anlattık. Bu da iktidarın hoşuna gitmiyordu elbette. 
 
Sonra hakkınızda davalar açıldı, tutuklamalar gerçekleşti. Tam da tahmin ettiğiniz noktaya geldi, değil mi?
 
Birkaç ay geçtikten sonra hepimize onlarca yıllık davalar açıldı. Bu davalara şaşırmadık. Bunu tahmin edebiliyorduk. Ama yine de gelişimiz toplumsal bir barışa zemin olabilir diye bir ihtimal de taşıyorduk. Ancak daha çok sonucun buraya kadar geleceğine dair yüzde 95 öngörümüz vardı. Birçoğumuz yakalanacağımızı bile bile mahkemelere katıldık. 4 çocuk 30 insana dava açıldı. Grup üyeleri üç mahkemeye dağıtıldı. Tutuklanacağımızı bile bile mahkemeye gitmemizin tek nedeni bu projeyi boşa çıkarmamaktı. Şayet bu proje boşa çıkacaksa da kimin boşa çıkardığını görmek istedik. Bunu PKK mi, devlet mi boşa çıkardı, bilinmesi gerekiyordu. Neticede 10 arkadaş tutuklandık. 
 
Hükümet bu tutuklamalarla nasıl bir mesaj vermek istiyordu?
 
 Ceza alacağımızı bile bile Sayın Öcalan'ın çağrısını yerde bırakmadık ve ne olursa olsun sonuna kadar buna bağlı kaldık. Fakat anladık ki devlet değil barışa, Kürt halkının en ufak bir hak talebini bile kabul etme noktasına gelmemiş. 
 
Bu tutuklamalarla “Siz ne yaparsanız yapın ya bizim dediğimiz noktaya geleceksiniz ya da biz sizi tanımıyoruz” mesajı veriliyordu. Yüz yıldır sürdürdükleri imha ve asimilasyon politikasını tekrar uygulayacaklarının mesajlarını veriyorlardı. Şurası çok önemli; ceza alacağımızı bile bile Sayın Öcalan'ın çağrısını yerde bırakmadık ve ne olursa olsun sonuna kadar buna bağlı kaldık. Hatta bizler ölmeyi dahi göze alarak geldik. Fakat anladık ki devlet değil barışa, Kürt halkının en ufak bir hak talebini bile kabul etme noktasına gelmemiş. Devletin zihniyet ve anlayış olarak barış yapacak bir noktada olmadığını gördük. Bu mahkeme süreçlerinde de net olarak ortaya çıktı. Türk devletinin hiçbir şekilde barışa hazır olmadığını, barış niyetinin olmadığını, Kürt halkının hak taleplerini kabul etmeyeceğini gördük. Tutuklanmamız ve onlarca yıl cezaevinde yatmamız bunun kanıtıdır. Bütün arkadaşlarım adına söyleyebilirim ki biz çok rahatız. Çünkü biz vicdanen, ahlaken gerekli olanını yaptık. Halkların karşısında utanması gereken biz değil, devletin, Erdoğan’ın ve o gün iktidardaki anlayışın ta kendisidir. Bir yanlış ve hata varsa onlar yapmıştır. Bu süreç barışa değil de savaşa evrilmişse onların politikalarının sonucudur. Bozan da ilerletmeyen de onlardır. Bu devletin iktidarı ve yetkilileri her kim olursa olsun tarih karşısında bunun hesabını verecektir. Çünkü bir süreç ortaya çıkmış ve barış için bir zemin hazırlanmıştı. O zemin üzerinde barışa giden tüm yollar açıktı. Bu yolların tümünü reddeden, kapatan iktidarın ta kendisidir. Bugün onlarca insan her gün toprağa düşüyorsa bunun tek sorumlusu yine bu iktidardır. O günden bugüne kadar binlerce insan ölmüşse bunun tek sorumlusu o süreci bozan ve “Sil baştan yaparız” diyen anlayıştır.
 
Tutuklandıktan sonra Öcalan'ın sizlere bir mesajı oldu mu?
 
Cezaevine girmeden önce avukatlar tarafından gelen mesajları vardı. Zaten kitaplarda da mesajları yer alıyordu. Sayın Öcalan “Arkadaşlar fedakarlık yaptılar, geldiler, teşekkürlerimi iletin” demişti. Bu projenin hayata geçmesi adına fedakarlık yaptığımızı ve bize yönelik perspektif niteliğindeki mesajları oldu. Biz cezaevlerindeyken de mesajlar gelmeye devam etti. Birkaç kez İmralı Heyeti’nden Sırrı Süreyya Önder ve diğerleri bize bu mesajı ilettiler. Sayın Öcalan bu sürecin bozulmasından çok rahatsızdı, bu açıktı. Fakat her şeye rağmen umudunu korumaya çalışıyordu. Elbette ki Sayın Öcalan bu durumdan net bir şekilde rahatsızdı. Özellikle Lütfi Taş arkadaşımızın şahadetiyle birlikte çok daha öfkeli olduğunu biliyoruz. Kaç kez bize selamları da geldi. Sayın Öcalan’ın tavrını bildiğimiz için bu süreçte nasıl hareket edeceğimiz noktasında çelişkimiz ve kaygımız olmadı.   
 
 Sizi bu süreçlerde en çok üzen neydi?
 
Kendi adıma ve grup adına şunu söyleyebilirim. Biz hiçbir zaman tutuklandığımız için rahatsız olmadık. Çünkü biz bunu göze almıştık, biliyorduk. Hiçbir zaman “tutuklanmamalıydık” noktasında da değildik. Fakat o günden bugüne 10 binin üzerinde insan öldü. Bundan çok büyük bir acı duyduk. Kürt halkının en seçkin evlatları hayatlarını kaybetti. Mehmet Tunçlar, Çiyagerler ve binlercesi... (Ağlıyor)
 
Devletin önüne birçok kez barış projelerini sunan Öcalan'la şu an hiçbir iletişim yok, görüşme yaptırılmıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
 
Tecrit deyip basitleştiremeyiz. Kürt halkının tümüne uygulanan bir tecrittir. Hak taleplerine yapılan bir saldırıdır. Öcalan demek, barış demektir. Öcalan demek, Kürt halkının haklı taleplerinin kabulü noktasında bir arayış demektir.
 
Sayın Öcalan’a yaklaşım olumlu ya da olumsuz olduğu anda Kürt halkına yaklaşım da direkt etkileniyor ve değişiyor. Bugün Sayın Öcalan üzerinde mutlak bir tecrit ve izolasyon uygulanıyorsa bu bütün Kürt halkına uygulanmış demektir. Çünkü Sayın Öcalan’la görüşmelerin kesildiği andan itibaren bütün süreçler böyledir; hep kan akmıştır, canlar toprağa düşmüş, katliamlar gelişmiş, şehirler yıkılmış, dağlarımız, ormanlarımız bombalanmıştır, yakılmıştır. Bu açıktır ve nettir. Onun için Sayın Öcalan’a yönelik uygulamalar başladığı anda, ardından bütün Kürt halkının değerlerine ve kazanımlarına saldırı başlatılıyor. O yüzden Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kırılmadığı sürece Kürt halkının hiçbir hak talebi yerine getirilemez, bu konuşulamaz. Çünkü Sayın Öcalan 1993’ten başlayarak 10 kez Türkiye’deki savaşın, çatışmanın bitmesi bir barışa ulaşılması, bir noktada bir uzlaşmaya gidilmesi, artık kanın akmaması, anaların ağlamaması, daha demokratik bir sitemin oluşması için her şeyini ortaya koymuştur. Ama her zaman bunu bozan taraf devlet olmuştur. Çünkü bu devlet yüz yıldır hiçbir zaman Kürt halkının haklı taleplerini görmemiş, hiçbir zaman duymaya yanaşmamış ve buna en ufak bir cevap vermemiştir. Onun için biz bugün sadece bir tecrit deyip geçmemeliyiz. Kürt halkının iradesi olarak kabul ettiği, daha doğrusu halkların kabul ettiği Sayın Öcalan’a yaklaşım, uygulanan tecrit, Kürt halklarının tümüne, halklarımızın barışına, demokrasisine, özgürlüklerine yapılmış bir saldırıdır. Biz bunu böyle değerlendiriyoruz. Bu tecridin dünyada bir örneği yoktur. Mandela’dan tutun hiçbir lidere böyle bir uygulama yapılmamış, mutlak tecrit uygulanmamıştır. Onun için tecrit deyip basitleştiremeyiz. Kürt halkının tümüne uygulanan bir tecrittir. Hak taleplerine yapılan bir saldırıdır. Öcalan demek, barış demektir. Öcalan demek, Kürt halkının haklı taleplerinin kabulü noktasında bir arayış demektir. Onun için bugün eğer sesi çıkarılmıyorsa, dışarıya yansıtılmıyorsa, her taraftan bir izolasyon uygulanıyorsa bu Türk devletinin Kürt halkına olan yaklaşımının sonucudur.
 
MA / Adnan Bilen – Müjdat Can
 
 

Diğer başlıklar

12/04/2024
23:29 THY'nin Varşova-İstanbul seferinde bomba ihbarı
22:54 Amed-Êlih yolunda kaza
22:44 Antalya’daki teleferik kazasında 184 kişi kurtarılmayı bekliyor
21:27 BM: Gazze’de su yoluyla bulaşan hastalıklar yayılıyor
19:08 Mayın patlamasında 3 kişi yaşamını yitirdi
18:58 YSK, 22 itirazı reddetti
17:18 Licê’de eşbaşkanlar mazbatalarını aldı
17:12 HES’e karşı Uzungöl için mücadele çağrısı
16:45 Hatimoğulları: Konutlar depremzedelere ücretsiz teslim edilmeli
16:16 Av. Medet Serhat'ın mezarına dönük saldırı protesto edildi: DAİŞ zihniyeti
16:08 30 yıllık tutsak Şen’in tahliyesi ikinci kez ertelendi
15:12 Adalet Nöbeti'ne mesaj gönderen tutsak: Direnişiniz bize umut veriyor
13:25 DEM Parti'den Kobanê Davası'na çağrı: Özgürlüklerden yana tutum alın
13:04 Yaşamını yitiren Filistinli sayısı 33 bini geçti
12:52 Hatimoğulları Hatay’daki aileleri ziyaret etti
12:28 Bayram tatilinin 6 günlük bilançosu: 48 kişi yaşamını yitirdi
12:20 Banka ATM’lerinde bayram sonrası yeni dönem
12:19 BM, Filistin'in üyeliği için mutabakat sağlayamadı
10:31 Ebex’de şüpheli kadın ölümü
10:26 MKG: Evrim Alataş'ın gösterdiği ışık bize rehber oldu
10:14 Mexmur’da belediye seçimleri
09:28 Meletî’de 4.1 büyüklüğünde deprem
09:10 Tutsaklar Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için eylemde
09:09 171 gün oldu: Gazeteci Ahmet’ten haber yok
09:08 Geçinemeyen üniversite öğrencileri: Sorumlusu iktidar
09:06 Siyaset Bilimci Aksoyoğlu: Wan, muhalefet için sınav iktidar için geri adım oldu
09:04 'Motivasyonu artmasın' diye yazdığı kitap kendisine verilmedi
09:02 Ekolojist Yanlıç: Madencilik talanına çözüm ekolojik bir sistem
09:01 Tecavüz, şantaj ve fuhuş: Fail korucu ve arkadaşları beraat ettirildi
09:00 12 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
11/04/2024
22:41 Gazze'ye yeni bir saldırı başlatıldı
21:51 30 yılın ardından tahliye oldu
20:56 Kürt partilerinin ortak siyasi tutum çalışmaları sürüyor
19:16 Adalet Nöbeti: Kürtler tarihi bir direniş gösteriyor
19:03 Demokratik kitle örgütlerinden Şenyaşar’a destek ziyareti
18:32 İsrail'den İran’a karşı hava tatbikatı
18:07 Amedspor’a para cezası
17:26 AP’de cezaevleri konferansı: Tecride karşı uluslararası bir ağ kurulmalı
16:23 YSK Başkanı Ahmet Yener: 4 yerde seçim yenilenecek
16:18 Bursa’da şüpheli kadın ölümü
16:09 1’inci Düsseldorf Kürt Film Festivali 25 Nisan’da başlıyor
15:59 Agirî’de dere taşınca evler su altında kaldı
15:19 Wan halkı çifte bayram kutluyor
14:46 Yurtsever Aşiretler: Kürdistan değerlerine ihanet edenlerin sofrasına oturmayın
13:57 DBP ve DEM Parti'nin bayramlaşma programında 'birlik' mesajı
13:56 Bakırhan: Kürtlere düşmanlık edenler kaybetti
13:36 Siyasi partilerden DEM Parti’ye bayram ziyareti
13:27 İki Êzidî çocuğu köleleştiren Iraklı çift Almanya’da tutuklandı
13:07 Hatimoğulları: Kürt sorunu için diyalog kapıları açılmalı
12:55 Amedspor maçı için kentte led ekranlar kurulacak
12:43 Üveyş Öcalan mezarı başında anıldı
12:19 Nikaragua, Berlin Büyükelçiliğini kapattı
11:57 Bayram tatilinin ilk 5 gününde trafikte 38 kişi öldü, 5 bin 26 kişi yaralandı
11:46 Ekrem İmamoğlu The Economist’e yazdı: Türkiye artık seçeneksiz değil
11:31 'Çocuk istismarı' suçundan 31 binden fazla dosya açıldı
10:56 AP mülteciliği zorlaştıran anlaşmayı onayladı
10:03 İsrail ile İran arasındaki gerilim yükseliyor
09:16 Akdeniz'de mülteci teknesi battı: 8 kişi yaşamını yitirdi
09:09 170 gündür kayıp Süleyman Ahmet'e dair başvurular yanıtsız
09:08 Abdullah Öcalan'ın 'İsyan tufanı': Üveyş Öcalan
09:06 HDP ve Yeşil Sol Parti binasına saldırı girişimiyle ilgili dava açıldı
09:04 Amed halkı belediyelerden nasıl bir hizmet bekliyor?
09:02 ‘Abdullah Öcalan’ın özgürleşmesi için herkes ayağa kalkmalı’
09:00 AKP’li yönetim belediyede okey masası kurmuş
09:00 11 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
10/04/2024
22:32 Sele kapılan çocuklardan biri yaşamını yitirdi
21:25 Olağanüstü itiraz süreci 14 Nisan'a kadar sürecek
20:40 9. Amed Tiyatro Festivali başlıyor
19:30 CPT önünde başlatılacak 'özgürlük' talepli eyleme çağrı
19:13 Minbic kırsalı bombalandı
18:35 İsrail saldırısında Haniye'nin 3 oğlu hayatını kaybetti
18:07 Ev baskınlarında 15 gözaltı
17:43 Katledilen avukat Serhat’ın mezarına saldırı
17:13 Tayvan’daki depremde can kaybı 16’ya çıktı
16:47 Şenyaşar'ın 'adalet' direnişi bayramda da devam etti
16:30 Biden, 33 bin insan öldükten sonra Netanyahu için 'hata yapıyor' dedi
16:22 Pasur ve Ziyaret belediye eşbaşkanları mazbatalarını aldı
16:18 Riha’da fabrika yangını
14:52 Bayram tatilinin ilk 4 günündeki trafik kazalarında 26 ölü, 3 bin 870 yaralı
14:37 Tutsak yakınları Abdullah Öcalan’ın bayramını kutladı
14:31 Demirtaş’ın Kobanê Davası'ndaki savunması kitaplaştırıldı
14:18 Akçay Sulak Alanı'na kaçak hafriyat dökülüyor
14:09 MKG’den bayram mesajı
13:28 Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler unutulmadı
12:35 37 vekilden Piroğlu için Sırbistan Hükümeti’ne acil çağrı
12:17 Ceyhan Belediyesi'nde 287 kişi işten çıkarıldı
12:00 Özgür Özel'den Bahçeli'ye yanıt
11:00 Wan’da heyelan nedeniyle yollar kapandı
10:47 7 gemi söküm için Aliağa'ya geliyor
10:31 Vedat Aydın mezarı başında anıldı
10:18 Aytun Çıray: Erdoğan, Meral Akşener'le 6'lı Masa'ya sızdı
09:47 DEM Parti, DBP ve DTK eş genel başkanlarından bayram mesajları
09:15 Polisin burnunu kırdığı müzisyen: Wan'daki irade gaspı sorumluluklarımızı hatırlattı
09:09 Tutsaklar Abdullah Öcalan için eylemde
09:06 Qoser Belediyesi kayyımı giderken personeli de beraberinde götürdü
09:05 Kaleme aldığı kitap 'sakıncalı' denilerek kendisine verilmedi
09:04 Kadın örgütleri: Seçim sonuçları kadınların kazanımı
09:03 Dîgor Belediyesi'nde hizmet yok, borç çok
09:02 Hasta tutsak Tanboğa 3 aydır ameliyat edilmeyi bekliyor
09:02 Gazeteci Ahmet'ten 169 gündür haber yok: Gazeteciler ses çıkartmalı
09:00 10 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
08:37 Seçimlerin yenileneceği Curnê Reş Belediyesi'ne kayyım atandı
09/04/2024
22:56 Çıkan çatışmada 1 asker yaşamını yitirdi
22:38 Amed'de 2 yerleşim yeri günlerdir elektriksiz
22:13 Geçen ay 'en sıcak mart' olarak kayıtlara geçti
20:54 Anne Şenyaşar'ın 'adalet' talepli nöbeti 73'üncü gününde
20:42 Sorbonne Üniversitesi’nde Abdullah Öcalan savunmaları okundu
19:48 DBB sitesi bakıma alındı
19:40 DEM Parti’den YSK’ye bir itiraz daha
19:10 Cûdî ve Gabar'a girişler 15 gün yasaklandı
18:46 Reşid ile Erdoğan arasında telefon görüşmesi
18:01 Îdir Belediyesi eşbaşkanları mazbatalarını aldı
17:55 13 yılda en az 681 kolber katledildi
17:09 YSK'den Şirnex ve Çewlig kararı
17:04 Kendisini uzman çavuş olarak tanıtan K.K., bir kadına tecavüz etti
16:53 Tutuklu Grup Yorum üyesi Bahar Kurt'un kolu kırıldı
16:50 Xarpêt karayolunda kaza: 3 ölü
16:42 Bremen Cezeavi’ndeki tutsağa Özgür Politika gazetesi yasaklandı
16:39 Sellerin vurduğu Rusya ve Kazakistan'da 90 binden fazla kişi tahliye edildi
16:07 Türkiye’nin ihracat kısıtlaması getirdiği İsrail'den yanıt
15:58 Tutsak yakınları: Abdullah Öcalan ve siyasi tutsaklar özgür olmalı
15:55 Wan protestosundaki ihlaller: Yoğun gaz ve plastik mermi kullanıldı
15:42 Qers için itiraza ret: Taşımalı ‘seçmen’le halkın iradesine ipotek konuldu
15:31 HDK Emek Meclisi: Çalışma alanları katliam alanına dönüştü!
14:53 Amed'de bayramın mutlu ve güvenli geçmesi için tüm tedbirler alındı
14:39 Soykırım ortaklığıyla suçlanan Almanya savunma yaptı
14:38 Eğitim Sen: MİT'in okullarda başlattığı çalışma çocuk haklarına aykırıdır
14:12 Mezarlık ziyareti: Uğruna canlarını verdikleri felsefeyi yaşatacağız
13:11 DEM Parti dört siyasi parti ile bayramlaşacak
12:54 Êlih’te kavga bir kişi yaşamını yitirdi
12:50 Samsun ve İstanbul’da erkek şiddeti
11:36 DEM Parti Eş Genel Başkanları'ndan bayram mesajı
11:18 AİHM Kavala’nın başvurusuna öncelikli inceleme kararı verdi
11:13 Sınır ötesi savaşa katılacak korucuların isimleri ortaya çıktı
11:12 Bakanlık İsrail ile ticarete kısıtlama getirdi!
10:52 Çarşı pazarda bayram sevinci kalmadı
10:01 İşçi ve emekçiler 1 Mayıs’ta Taksim’de olacak
09:10 Cizîr kayyımı gider ayak 7 milyon 339 bin 582 TL’lik demirbaş hibe etti
09:07 Siyasi tutsaklar 'Öcalan’ın özgürlüğü' için eylemde
09:06 Rojnews editörü Ahmet 168 gündür KDP istinbaratının elinde
09:03 AKP 'kalesi' Karadeniz'de sarsıldı: Çay ve fındık politikaları etkili oldu
09:02 Cinsel taciz faili yeniden muhtar seçildi!
09:00 HDK Eşsözcüsü Demir: Seçim sonuçlarını örgütsel-politik üstünlüğe çevirmeliyiz
09:00 09 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
08/04/2024
20:40 Stewr’de taşımalı seçmen tepkisi: Oturacak koltuğunuz var ama yatacak yeriniz yok
20:33 Emine Şenyaşar’ın adalet nöbeti 72’nci gününde
19:09 Adalet Nöbeti sürüyor: Bir adım geri atmayacağız
18:20 CHP’nin 4 ilçe için yaptığı itiraz reddedildi
18:02 Wan ve Mêrdîn'de Ramazan Bayramında ulaşım ücretsiz olacak
17:58 Hezro’daki ekolojik talana tepki