İZMİR - Suriye'de HTŞ ve Türkiye'nin desteklediği silahlı grupların Alevilere yönelik katliamlarına işaret eden ABF Başkanı Mustafa Aslan, "Biz Suriye'nin bütünlüğünden, demokratikleşmesinden yana olduk. Biz Kürtler, Aleviler, Hristiyanlar, Dürziler, Ezidiler, Süryaniler, Ermeniler yani Suriye'nin tüm renklerinin birlikte yönetebileceği, demokratik bir Suriye istiyoruz" dedi.
Suriye'nin Heyet Tahir el Şam (HTŞ), Türkiye destekli silahlı gruplar ile İdlib kırsalındaki paramiliter grupların Lazkiye ve Tartus'a girmesiyle sivillere yönelik katliam gerçekleştirildi. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu süreçte bin 300 kişinin öldürüldüğünü, bunların 800'ünün sivil olduğunu duyurdu. Lazkiye ve Tartus'ta henüz köylerin bir kısmına ulaşılamadığı için ölü sayısının daha fazla olduğu belirtiliyor. Kıyı kenti Banyas'ta çoğunlukla Alevilerin yaşadığı El Kusur Mahallesi ile yine Hama ve Humus'ta da Alevi köylerine yönelik saldırılar yaşanırken, saldırgan gruplar tarafından Alevi ve Hristiyanlara yönelik cihat çağrılarının yapıldığı videolar sanal medyada paylaşılıyor.
Katliamdan kaçan Aleviler dağlık ve ormanlık bölgelere sığınırken, binlerce Alevi de Rusya'nın Hmeymim Hava Üssü'ne sığındı. Günlerdir devam eden katliamların faillerinin bazıları çektikleri görüntüleri sanal medyada yayınladı. Hem bu görüntüler hem de katledilen sivil sayısı arttıkça Suriye'de kendini geçici hükümetin başkanı olarak atayan Ahmed Eş-Şara yönetimine yönelik ülke içinden ve dışından tepkiler arttı. Geçtiğimiz gün Şam'da yapılmak istenen protesto gösterisine HTŞ'liler saldırı düzenleyerek grubu dağıttı.
'SALDIRILAR ALEVİ SOYKIRIMINA GİDİYOR'
Suriye'de Alevilere yönelik yaşanan katliamı değerlendiren Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Başkanı Mustafa Aslan, Suriye'de 8 Aralık'ta HTŞ'nin Şam'ı ele geçirmesinden bugüne her geçen gün artan bir katliam yaşandığını kaydetti. Son günlerde bunun daha da arttığını belirten Aslan, yerel kaynaklardan aldıkları bilgilere göre binden fazla sivil Alevinin katledildiğini söyleyerek, "Bu kaygı ve endişe verici. Alevilere yönelik katliam, soykırıma doğru gidiyor. 8 Aralık'tan sonra hem Türkiye hem de Avrupa'nın birçok ülkesinde sürece dair kaygılarımızı söylemiştik. HTŞ denilen selefi ve cihatçı grubun geçmişini bildiğimiz için Suriye'de yaşayan başta Aleviler olmak üzere diğer inanç ve halkların yaşam ve mal güvenliği ile ilgili endişelerimiz vardı. Meclisi ziyaret ederek siyasi partilerle görüştük. İktidar partisi grup başkanvekili ile görüştük. Ama maalesef bu kaygı ve endişelerimizde haklı çıktık. Suriye'de bir Alevi kıyımına gidiliyor. Bunun bir an önce durması için uluslararası kamuoyuna ihtiyaç var" dedi.
'BAAS KALINTILARI' YALANI
Alevi katliamının üstünün "Esad kalıntıları" söylemiyle örtülmek istendiğini vurgulayan Aslan, "Hem iktidar partisi temsilcileri hem de kalemşörleri akli dengesini kaybederek, Türkiye ve dünyada olan gerçeklerin üstünü örtmek için her zamanki rolünü oynuyor. Herkes Suriye'de bir Alevi katliamı olduğunu biliyor. Bunu 'Baas rejiminin kalıntılarının Suriye'yi provake etmesi' gibi sözlerle gizleyemezler. Gerçek şu ki HTŞ denilen cihatçı grup Alevileri hedefe koymuştur. Suriye topraklarının Alevisizleştirmek gibi bir hayalleri var. İktidar yandaşlarına şunu söylemek lazım; peki gelen videolarda camilerde Alevilerin katlinin vacip olduğu gibi söylemlerin üstünü bu yalan, yanlış bilgilerle nasıl örteceksiniz? Bu gerçeklikten nasıl kaçacaksınız? İkinci olarak herkesin bilmesi gereken gerçeklik şu ki; Aleviler hiçbir zaman Suriye'de iktidar olmadı. Baas rejimi döneminde de Aleviler mazlumdu, güvencede değildi, yoksuldu, işsizdi. Esad, hiçbir zaman bizim kardeşimiz olmadı. Cumhurbaşkanı, Esad için kardeşim diyordu. Bugün 7 yaşında bir çocuğu ya da 80 yaşındaki birini katletmek 'Baas kalıntısı' ile anlatılamaz. O yüzden iktidarın dili her zamanki gibi ötekileştirici, yok sayan, tekçi bir dil. Bu dilden bir an önce vazgeçmesi lazım. Hristiyanlar, Dürziler, Kürtlerle ilgili kaygı ve endişe duyuyoruz. Çünkü karşımızdaki sıradan bir yapı değil. Geçmişi kanlı olan bir yapı var karşımızda. Kendisi gibi düşünmeyen, seküler Sünni kesim de tehlikede. Bugün Alevilere yapılanların yarın diğer inançlara yapılmayacağının garantisini kimse veremez" diye konuştu.
GİRİŞİM VE AÇIKLAMALAR DEVAM EDECEK
Alevi katliamlarını durdurmak için birçok ülke ile diplomatik girişimleri sürdürdüklerini kaydeden Aslan, bugün (13 Mart) Hatay Samandağ'da, 15 Mart'ta ise Almanya Köln merkezli Avrupa'da savaşa karşı olan güçlerle bir araya geleceklerini aktardı. Bugüne kadar sesini çıkaramayan demokrasiden yana güçlerin sesini çıkarmasının anlamlı olduğunu ifade eden Aslan, "Ama bu yetmeyecek. Hem Türkiye hükümetinin hem Birleşmiş Milletlerin (BM) hem insan hakları örgütlerinin bu katliama dur demesi için bir girişime ihtiyaç var. Aksi halde bu saldırılar soykırıma doğru gidiyor. Bunun için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. 17 Mart'ta Avrupa Birliği temsilcileri Colani'yi Avrupa Konseyi'ne çağırdı. Avrupa'daki kurumlarımız bununla ilgili suç duyurusunda bulunacaklar. Aynı zamanda BM'ye daha önce başvurmuştuk. Onlar takip ediliyor. Bizim bu saatten sonra herkesin sesine, desteğine ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.
'ALEVİLER HEP BARIŞTAN YANA OLDU'
Alevi halkının hep barıştan yana, zalim, katil, cani, zulmedenlerin ise karşısında olduğunu dile getiren Aslan, "Caninin, katilin, diktatörün ne dini, ne inancı olur. Katil katildir. Alevilerin katlinin vacip olduğu fetvalarının bu topraklarda da yaşadık. Yavuz Sultan Selim döneminde Ebu Suud'un fetvalarıyla Aleviler katledildi. O kin ve nefret asırlara dayanan kin ve nefret. Bugün kin ve nefret söylemini hayata geçiriyorlar. Suriye topraklarını paylaşmak için yarışanlar biz olmadık. Biz Suriye'nin bütünlüğünden, demokratikleşmesinden yana olduk. Suriye'de kargaşa, iç savaş çıkaran biz olmadık. Biz Kürtler, Aleviler, Hristiyanlar, Dürziler, Ezidiler, Süryaniler, Ermeniler yani Suriye'nin tüm renklerinin birlikte yönetebileceği, demokratik bir Suriye istiyoruz. Suriye diğer Arap ülkelerine nazaran daha seküler, farklı inanç ve kimliklerin olduğu bir yerdi. Bu, Suriye'yi yeniden inşa etmek için tüm kesimlerin birlikte yöneteceği bir ülkeye ihtiyaç var. Aksi halde Suriye'yi 'Arap Cumhuriyeti' diye lanse etmenin tekrar kan getireceğini herkesin bilmesi lazım" şeklinde konuştu.
MA / Tolga Güney