ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın başlattığı sürecin öncülüğünü üstleneceklerini belirten DEM Parti Gençlik Meclisi, “Zaman her zamankinden fazla sorumluluk alma ve öncülük rolünü oynama zamanıdır” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Gençlik Meclisi Yürütme Kurulu, 7 Mart’ta gerçekleştirdikleri toplantılarının sonuç bildirgesini açıkladı. “Zaman her zamankinden fazla sorumluluk alma ve öncülük rolünü oynama zamanıdır” başlıklı bildirgede, “Küresel kapitalist sistemin ve onun sacayağı olan ulus-devletlerin 90’lı yılların başından beri sürdürmeye çalıştığı Üçüncü Dünya Savaşı sürecinin kurbanı edilmek istenen Ortadoğu; bugün de aynı ulus üstü sermayenin kendisini bölgede yeniden dizayn edip kolay ulaşılabilir kılması adına kan gölüne çevrilmekte ve sınırlar değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bunun en son ve güncel örneği olan 7 Ekim saldırısı sonrası girilen sürecin, en başta Suriye’yi etkilediği ve rejimsel değişikliklere zorunlu kıldığı bugün itibarıyla bile Alevi-Dürzi gruplara dönük sivil katliamlar sürerken gözlemlenmektedir. Kuşkusuz bu ulus üstü sermaye tehdidi Ortadoğu’da bulunan İran, Irak ve Türkiye gibi diğer baş aktör ülkeleri de zaman içerisinde etkisi altına almaya çalışacak, savaş ve kaos daha büyük boyutlara ulaşacaktır” denildi.
ABDULLAH ÖCALAN’IN ÇAĞRISI
Bildirgenin devamında şu ifadeler yer aldı: “Bu kaos ortamının halklar, inançlar, kadınlar, gençler ve bütün canlılar için büyük tehdit oluşturduğu şu günlerde Sayın Abdullah Öcalan'ın tarifsiz bir iradeyle ortaya koyduğu asrın çağrısı bu karanlık ortamın bütün insanlık için olumlu şekillenip sonuçlanması adına hayati önemdedir. Bizler de DEM Parti Gençlik Meclisi Yürütme Kurulu olarak, halkların kaderinin belirlendiği bu kritik günlerde, her demokratik örgüt adına tarihsel önem ve nitelik taşıyan kararlar almak üzere toplantımızı gerçekleştirdik. Toplantımız, İmralı’ya giden Eş Genel Başkanlarımız Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları ile görüşme ve tartışmalarımızın ardından başladı.
Türkiye Cumhuriyeti, acıdır ki ilk yüzyılını sınırları dahilinde yaşayan halkları ve inançları inkar temelinde tekçi ve merkeziyetçi ulus-devlet paradigmasıyla tamamladı. Bu paradigma, Ortadoğu’daki diğer devletlerde olduğu gibi Türkiye’de de katliamlara, dil ve kültür inkarlarına ve otoriter rejimlerin sürekliliğine yol açtı. Açlık, yoksulluk, kriz ve sosyal-ahlaki çöküş her dönem katlanarak arttı ve halklar milliyetçilik-mezhepçilik zehri ile sömürüye açık hale getirildi. Ancak ulus-devlet paradigması bir yandan da kendisini tüketti, 21. yüzyılın başlarında ömrünün sonuna yaklaştı.
ÇÖZÜMSÜZLÜKTE ISRARIN ÜSTÜ ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILDI
Bunun büyük eleştirisi ve teorik yeniden yaratımı, 2005 yılında Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu devrimsel atılım olan Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigmasıdır. Bugün yaşanan gelişmeler de Sayın Öcalan’ın güçlü öngörülerinin ve yeni paradigmasının ahlaki, politik ve bilimsel düzeydeki doğruluğunu bir kez daha kanıtlıyor.
1992’den beri çatışmasızlık ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm arayışlarını ısrarla sürdüren Sayın Öcalan'ın çözüm önerileri ne yazık ki dönemin iktidarları tarafında ya istismar edildi ya da komploya maruz bırakıldı. Bu çözümsüzlük açıktır ki en çok Türkiye halklarını olumsuz etkileyerek uçuruma sürükledi. Çözümsüzlükte ısrarın, halkların katliamdan geçirilmesiyle eşdeğer olduğu bilinmesine rağmen, bunun üstü basit propagandalarla örtülmeye çalışıldı.
SAYIN ÖCALAN’IN ÇAĞRISI FIRSATTIR
Bugün ortaya çıkan tablo ve Sayın Öcalan’ın durduğu yer, 30 yıl önceki çağrısının ne ilerisinde ne de gerisindedir. Bugün Türkiye başta olmak üzere hem Ortadoğu devletlerinin hem de ortak yaşamın özneleri olan halkların eline geçen bu fırsat, bölgede siyasi ve ahlaki istikrar açısından hayati önem taşımaktadır. Bölgeye dayatılan değişim sinyalleri bin yıllık Kürt-Türk ittifakı temelinde halkların ortak yaşamından yana sonuçlanmazsa, açıktır ki tekelci sermaye güçlerinin planladığı değişim sonuçları bölgede hakim olacaktır.
ÖCALAN’IN YÜKÜNÜ HAFİFLETECEĞİZ
Bu yüzden de ‘Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’ perspektifiyle Sayın Öcalan, süreci ve bizleri yepyeni demokratik bir değişim-dönüşüm modelinin özneleri kılmak, devleti ise demokrasiye duyarlı hale getirmek amacıyla tarihsel bir iradeyi ortaya koymuş ve bunun sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu sorumluluğun bilincinde olarak Sayın Öcalan’ın omuzlamış olduğu yükü hafifleteceğimizin ve toplumu demokratikleştirmek adına işlerimize koyulacağımızın iradesi toplantımız sonucunda açığa çıkmıştır.
ZAMAN ÖNCÜLÜK ROLÜNÜ OYNAMA ZAMANI
Demokratik Toplumun öncü ve motor gücü olan gençler olarak yeni Demokratik Toplumsal dönüşüm sürecinin öncülüğünü üstelenecek, ulaşabildiğimiz her yerde halka ulaşıp demokratik sürece katacağız. Eğitim, örgütlenme, kültür, sanat, spor, komün, meclis ve kooperatif gibi tüm alanlarda etkin rol oynayarak sorumluluklarımızı yerine getireceğiz. Bunun için en başta milyonların kendisine irade olarak gördüğü Sayın Öcalan'ın fiziki özgür çalışma koşullarının mutlaka sağlanması gerekmektedir. Bu gerçekleşmeden sürecin güven ve pratik bakımından yetersiz kalacağı herkesin kabulüdür. Bu temelde, zaman her zamankinden fazla sorumluluk alma ve öncülük rolünü oynama zamanıdır.”