DÊRSIM - Kürt sorununa dair yürütülen tartışmalara değinen HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, "Biz iktidara güvenerek yola çıkmıyoruz. Onun pratiklerini biliyoruz. Peki, neye güveniyoruz? Biz Sayın Abdullah Öcalan'a güveniyoruz" dedi.
Dêrsim'de, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Murat Çepni'nin katılımıyla "Dêrsim Kürt sorununda çözümü konuşuyor" konulu panel düzenlendi. Kentteki bir otelin salonunda düzenlenen panelde, kentteki siyasi parti, sivil toplum örgütleri temsilcileri, Dêrsim Belediye Eşbaşkanı Birsen Orhan ile çok sayıda kişi de katılımcı olarak yer aldı.
Panelde ilk olarak konuşan HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Kürt sorununun, inkar politikalarıyla ortaya çıktığına dikkat çekerek, "Kürt, diliyle, kültürüyle, tarihiyle, doğasıyla her şeyiyle bir bütün olarak kabul edilmelidir. Cumhuriyet tarihinde Türkleştirme politikası, ulus devlet içinde bu kimliği yok etme politikası olageldi. Bu çok vahim katliamlar sürecinde, -Dêrsim Tertelesi'ni sizler de dedelerinizden, ninelerinizden biliyorsunuz.- neler yaşandı? Şark Islahat Planı ile Kürtlerin Türkiye'nin dört bir yanına sürgün edildiğini biliyoruz. Bugün Kırşehir, Yozgat, Çorum'da, farklı illerinde Kürtler yaşar. Kürt olarak var olma isteği, itirazı vardı. Hala maalesef mezar yerleri açıklanmayan yüzlerce tarihsel liderlik pozisyonunda olan şahsiyetler var. O tarihten bugüne ne değişti, diye sorarsak çok şey değişti; ama Kürtlere bakış değişmedi" ifadelerini kullandı.
‘BAKIŞ AÇISI DEĞİŞMEDİ’
Cumhuriyet tarihiyle birlikte partilerin, liderlerin değiştiğini ancak Kürtlere bakış açısının değişmediğini dile getiren Meral Danış Beştaş, "Şuan mevcut iktidar Türkiye'de 'Kürt sorunu yoktur' diyor. Kürt meselesinin varlığını kabul ederse Kürtlerin hak taleplerini, mücadelelerini kabul etmek zorunda kalacakları için böyle bir yaklaşımı ortaya koyuyorlar" dedi.
Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan'a verilen cezayı hatırlatan Meral Danış Beştaş, bunun hukuki dayanağının ise bulunmadığını söyledi. Bu meselenin sadece Kürtlerin değil diğer halkların, kimliklerin ve inançların da meselesi olduğunun altını çizen Meral Danış Beştaş, "Ekonomi deki en büyük harcamalar, savaş ve çatışmalara, inkara harcanan paradır. Bunu Türkiye halklarına anlatmamız lazım" diye belirtti. Kürtler ile Türkler arasında bariyerler koyulmaya çalışıldığını diğer yandan da "Kürt-Türk kardeşliği" söylemlerinin dillendirildiğini kaydeden Meral Danış Beştaş, "Kayyım atamak en başta kardeşlik hukukuyla bağdaşmaz. Eşitlik hukuku ile bağdaşmaz. Bugün adı konulmadan Kürtlerin seçme ve seçilme hakkı tamamen yok sayılıyor" ifadelerini kullandı.
'KENT UZLAŞISI' TEPKİSİ
İstanbul'da CHP'li belediyelere yönelik "Kent Uzlaşısı" gerekçesiyle yapılan operasyonlara da dikkati çeken Beştaş, şunları belirtti. "Orada mahkemenin kararı ve savcılığın sevk yazısında 'Kent Uzlaşısı'nda Kürtlerin ittifak kurarak, uzlaşarak belediyelerde temsil makamları elde etmeleri' deniliyor. Anayasaya karşı büyük bir suç işlenir. Bizi 'bölücülükle' itham ediyorlar ya aslında onlar ülkeyi bölüyor. Kürtlere diyorlar ki: Siz İstanbul'da 3-5 milyon yurttaş olabilirsiniz. İzmir'de, Antalya'da ya da başka illerde olabilirsiniz. Ama sizin orada başka partilerle uzlaşıp, meclis üyesi ya da belediye başkanı seçme hakkınız yok diyor. Bu Türkiye tarihinde dönüm noktası, 'Uzlaşacaksanız da bizimle uzlaşacaksınız' diyorlar. Başka partilerle, görüşlerle, çevrelerle uzlaşma şansınız yok diyorlar."
'ABDULLAH ÖCALAN'A GÜVENİYORUZ'
Kürt sorununun diyalog ve müzakere ile çözülmesini savunduklarının altını çizen Meral Danış Beştaş, "Kürt meselesinin çatışma, savaş zemininden çıkarılıp diyalog zemininde çözülmesine dair 90'lı yıllardan beri Kürt hareketinin ve özellikle Sayın Abdullah Öcalan'ın görüşleri var. Sayın Öcalan ilk 1993'te barış ve çözüm çağrısını yapmıştır. Bize 'Siz güveniyor musunuz?' diyorlar. Biz iktidara güvenerek yola çıkmıyoruz. Onun pratiklerini biliyoruz. Peki, neye güveniyoruz? Biz Sayın Abdullah Öcalan'a güveniyoruz. Onun çizeceği yol haritasında kesinlikle Kürt halkının hak ve özgürlükleri ve çözüm konusunda çabasının bitmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Çünkü büyük bir sabırla, büyük bir inançla o masayı tutmaya devam ediyor" diye belirtti.
Yine kendi mücadele dinamiklerine güvendiklerinin altını çizen Meral Danış Beştaş, Kürt meselesinde her şeyin konuşulduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Bizim bu meseleye yaklaşımımız başlangıçta şudur: Bu barış için çok büyük bir olanaktır. Sayın Öcalan yakında bir çağrı yapacak. İçeriğinde mutlaka yol haritası da olacak. Bu konuda önerileri de olacak. Bu konuda görüşmelere, çağrılara dair sözde kuracak. Bu çağrıyla birlikte oturup kendiliğinden barışın, adaletin tesis edilmesi gibi bir bekleyişe girme durumumuz olamaz. Bizlerin daha çok çalışması, bu talebi yükseltmek ve bu talep etrafında daha çok örgütlenmemiz lazım. Abdullah Öcalan'ın koşullarının, özgürlüğünün sağlanması gerekiyor. Çözüme dair gerekli çalışmaları yapması için mutlak suretle fiziki özgürlüğünün de sağlanması gerekiyor. Bu ötelenecek, ertelenecek bir mesele değil. Bu barış mücadelesi, barışı inşa etme mücadelesinde öncülük rolünde bir siyasi aktörden ve liderden söz ediyoruz."
‘KÜRT SORUNU BİR STATÜ SORUNUDUR’
Daha sonra konuşan ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni ise, Wan Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atanmasına tepki gösterdi. Kayyım politikalarına "AKP'dir yapar" denilerek, bakılmaması gerektiğinin altını çizen Çepni, " Çok spesifik, özgün ve taktik bir planın parçasıdır. İstanbul'da belediyelere yönelik 'Kent Uzlaşı' gerekçesiyle HDK kriminalize edilerek, operasyon gerçekleşti" dedi. Kürt sorununun bir statü sorunu olduğunu kaydeden Çepni, “Kürt sorunu ulusların kendi kaderini tayin hakkıdır. Kürt sorunu bu coğrafyada ötekileştirilenlerin, yok sayılanların, 'yok edilmesi' üzerine kurulmuş tekçi yapıların varlığı meselesidir. Osmanlı'dan bugüne gelen kadim bir meseledir. Bugün biz bin yıllık meselenin çözümünü konuşuyoruz. Temel meselesi imha ve inkar ise, bunun gerekçesi de statü meselesi ise; Ermenilerden Rumlara, Kürtlere silsile halinde dayatılan bir katliam ise bu derinlikte bir yaklaşım ile soruna yaklaşmak gerekir” diye belirtti.
Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere de dikkat çeken Çepni, kapitalist emperyalist sistemin ağır bir kriz içerisinde olduğunu vurgulayarak, "Ortadoğu'da iki emperyalist blok paylaşım savaşı veriyor. Bununda somutlandığı alan ticaret yolları meselesidir. ABD ve AB yol projeleri gündeme getirmiş durumda İsrail bunun bir parçasıdır. Bu yolların geçtiği bir yer Suriye'ydi, diğeri de İran. Bu paylaşımın halklara yansıması savaş ile gerçekleşiyor. Yeni bir durum ile karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.
'ORTADOĞU'DAKİ GELİŞMELER ÇÖZÜMÜ DAYATIYOR'
Kapitalist güçlerin yüz yıllık planlarına karşı demokratlar, sosyalistler ve yurtseverler olarak nasıl yol almaları gerektiğini tartışmaları gerektiğinin altını çizen Çepni, "Kürt sorunu meselesi de böyledir. Ortadoğu'daki gelişmelerin gelip dayandığı yer Rojava Devrimi'dir. Rojava Devrimi, ezilen halklara esin kaynağıdır. Rojava Devrimi, halkların birarada yaşamının mümkün olacağını söylüyor. Barış içinde halklar yaşayabilir, diyor. DAİŞ, HTŞ gibi kadın, doğa ve halk düşmanı bir anlayış karşısında kadın özgürlükçü bir çizginin olduğunu söylüyor. Rojava Devrimi'nin çizgisi emperyalistler tarafında kırılmaya, yedeklenmeye çalışılıyor. Kürt burjuva faşizmi tarafından da tasfiye edilmeye çalışılıyor" şeklinde konuştu.
'BİRLEŞİK MÜCADELEYİ BÜYÜTMELİYİZ'
Pusuya yatan, bekleyen, izleyen yaklaşımın iktidarın politikalarına hizmet edeceğinin altını çizen Çepni, şunları söyledi: "Dönem büyük risk ve olanaklar barındırıyor. Kürt sorunun varlığı bugün en üst perdeden ifade ediliyor. Bu bir kazanımdır. Başkan Öcalan'ın bu sorunun çözüm adresi olduğunun kabul edilmesi, tecridin kısmen kırılmış olması bir kazanımdır. Türkiye halkları açısından Kürt sorununun çözümünün zorunluluğunun kavranması kazanımdır. Demokratik ve sosyalist güçler açısından şovenizm ile zehirlenmiş işçi sınıfına Kürt sorununu çok daha rahat anlatma zeminine sahip bir durumdayız. Yeter ki biraz daha cesur ve derinlik bir tartışmaya girelim. Risklerde vardır. Bekletme koridorunda çözüm iradesinin boğulma riski vardır. İçi boş bir çözüm rehavetinin oluşması büyük bir tehlikedir. Bundan hızlıca uzaklaşmak lazım. Bu süreç biz ne yaparsak oraya varır. Biz nasıl pozisyon alırsak; oraya varır dememiz lazım. Hepimiz bu sürecin doğrudan bir parçası olmalıyız. Onurlu barış mücadelesi sosyalizm mücadelesiyle bağlantılıdır. Kürt halkının demokratik her kazanımı, sosyalizm mücadelesinin doğrudan bir kazanımıdır. Sosyalizm mücadelesi, Kürt mücadelesi ayrı değildir. Kürt sorunun adil, demokratik, onurlu çözümüne dair mücadeleyi büyütmek ve faşizme, sömürgeciliğe karşı birleşik mücadeleyi inşa iradesini geliştirmek gerekiyor. Susmadan, durmadan, beklemeden çaba harcamak lazım."
Panel soru-cevap bölümü ardından sona erdi.