Bozarslan: Türkiye, Rojava'yı parçası haline getirmek ve emrine koymak istiyor

ANKARA - Türkiye'nin Kürtleri kolektif bir özne olarak kabul etmediğini söyleyen Prof. Dr. Hamit Bozarslan, "Rojava'yı Türkiye’nin bir parçası haline getirmek ve emrine koymak istiyorlar” dedi. 
 
Küresel güçlerin Ortadoğu coğrafyasında egemenlik alanlarını genişletme ve bölgeyi yeniden şekillendirme girişimleri sürüyor. Çin'in 2013'te Kuşak ve Yol Girişimi projesine karşı geçtiğimiz yıl, ABD öncülüğünde Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) projesinin duyurusu yapıldı. Yapılması planlanan yol ile Hindistan ve Körfez ülkelerinin Avrupa'ya bağlanması hedeflenirken, söz konusu projede Türkiye ve Irak gibi devletler yer almadı. 
 
Türkiye de oyuna dahil olmak için yeni alternatifler peşine düştü. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yıl içerisinde Bağdat’ı ziyaret ederek, “Kalkınma Yolu Projesi” ile Irak, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ön anlaşma imzaladığını açıkladı. Hemen ardından Türkiye ve Irak savunma bakanları, 15 Ağustos'ta Ankara'da yapılan görüşmelerin ardından "güvenlik mutabakatı" imzaladı. PKK'nin tasfiyesinin hedeflendiği anlaşma kapsamında Irak'ın başkenti Bağdat’ta Ortak Güvenlik Koordinasyon Merkezi kurulmasına karar verildi. 
 
Karşılıklı yol projeleri gündemdeki yerini korurken, hem Türkiye'de hem de çevresinde peş peşe yeni gelişmeler yaşandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu süreçte PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tecrit altında olduğunu itiraf ederek, gelip Meclis’te konuşması yönünde çağrıda bulundu. 41 aylık mutlak tecridin ardından yeğeni Ömer Öcalan ile görüşen PKK Lideri, “Koşullar oluşursa süreci çatışmadan ortamından hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik sahibim” mesajı verdi. Ancak sonrasında DEM Partililerin başvurusuna rağmen tecrit kaldırılmadı. 
 
Devlet Bahçeli ve Erdoğan'dan sık sık "beka" açıklamaları gelirken, Kürt sorununun çözümününde kilit bir noktada olan Suriye'de de saha ısındı. Heyet Tehrir el-Şam’ın (HTŞ) 27 Kasım’da başlattığı saldırılar sonrası 61 yıllık Baas rejimi çöktü. Bu durumu fırsat bilen Türkiye ve bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) adlı paramiliter güçler de Kuzey ve Doğu Suriye kentlerini hedef almaya başladı. 
 
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Hamit Bozarslan, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ile Kürt sorununun çözümü üzerinden yürütülen tartışmalara dair Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularını yanıtladı. 
 
ABD öncülüğünde duyurusu yapılan enerji hattı projesinde Türkiye denklem dışında bırakıldı. IMEC projesinin Ortadoğu’ya etkisi ne olur?
 
Özel olarak bu konunun uzmanı değilim, bu nedenle söyleyeceğim şeyler sınırlı olur. Ancak şunu söyleyeyim; enerji önemli bir sorun haline gelmeye başladı. Diğer yandan enerji kaynakları hegemon ülkelerin hakimiyetinden çıkmaya başladı. Bu ülkeler arasında tabi Türkiye de olabilir. Ortadoğu bölgesi şu anda çok çok istikrarsız bir bölge. İran'ın geleceği ne olacak onu kesinlikle bilebilmemiz mümkün değil. Irak’ta henüz bir denge oluşmuş durumda değil. Suriye’de olup bitenleri biliyorsunuz, görüyorsunuz. Yine Lübnan’da olanlar... Yani bunların biraz yatışması zaman alacak. Belki enerji meselesi ondan sonra acil bir mesele olarak ortaya çıkabilecek. Fakat şu anda benim görebildiğim kadarıyla bu siyasi sorunlar çözülmeden, bir enerji projesinin gerçekten hayata geçirilebilmesi bana zor geliyor.
 
Erdoğan, Türkiye’nin enerji hattı dışında bırakılmasına dair "Bizi dışarıda bırakamazsınız" demişti. Türkiye'nin bu projede yer almamasını nasıl yorumluyorsunuz? 
 
Türkiye her türlü projeye hegemon bir aktör olarak girmek istiyor. Hakim bir aktör olarak girmeyi istiyor. Ancak bunu Ortadoğu'da yapabilmesi çok zor. Hatırlayınız; Davutoğlu'nun (eski başbakan Ahmet Davutoğlu) teorileri, stratejik ve derinlik kavramları, 2010’ların başında Türkiye'nin biraz daha imparatorluk sevdasına kapılması, Mısır'ın ve Tunus'un hamisi olma sevdalarına kapılması, 'Lübnan bizden sorulur' sorunu, 'İsrail'e gerekirse bir gece ansızın gelebiliriz' söylemleri... Bunlar tabi çok büyük bir kaygı yaratıyor. Eğer Türkiye normal bir aktör, sıradan bir aktör olarak bu işin içinde olmak isteseydi belki bir ihtimal reddedilemeyebilirdi. Fakat şu anda hem Arap aleminde hem Akdeniz'de çok büyük bir tedirginlik var, çok büyük bir tepki de var. Şu ya da bu şekilde yatıştırılması gereken bir ülke olarak değerlendiriliyor. Erdoğan iktidarı aslında o kadar da istikrarlı bir iktidar değil.
 
İsrail’in 7 Ekim sonrası Hamas ve Hizbullah'a dönük saldırılarıyla birlikte Ortadoğu'da dengeler değişti. Bazı çevreler 7 Ekim'i İsrail'in hazırladığı bir süreç olarak değerlendirdi. Katılır mısınız? 
 
7 Ekim'i İsrail hazırlamadı. 7 Ekim'e karşı hazırlıklı da değildi. Yani o yüzden komplo teorisine falan kesinlikle kapılmamak gerekiyor. Ama 7 Ekim'in bir fırsata dönüştürülmesi, bunun hem Filistin-İsrail çerçevesinde bir fırsata dönüştürülmesi hem de Ortadoğu çerçevesinde bir fırsata dönüştürülmesi senaryoları ortaya çıktı. Filistin-İsrail mekanına bakarsak Hamas'ın hemen hemen tümüyle yok edilmesi siyasi olarak mümkün olabilir mi bilemiyorum. Ama aynı zamanda Gazze'de şu anda Hamas’ın oldukça daraldığını görmekteyiz.
 
 7 Ekim'i İsrail hazırlamadı. Ama 7 Ekim'i Ortadoğu çerçevesinde bir fırsata dönüştürdü. Şu anda kurulan denklemler, yarınki gelişmeleri belrileyecek denklemler olmayabilir. 
 
Belki tetikleyici unsur İsrail değildi, daha çok Hizbullah'dı. 'Madem Hizbullah bize saldırıyor, madem İran Hizbullah’la böyle bize saldırıyor o zaman biz bu 7 Ekim’de başlayan süreci, Ortadoğu'daki dengeleri alt üst edecek, tümüyle çıkartacak bir senaryoya dönüştürmemiz gerekiyor.' Netanyahu, artık Ortadoğu'da belirleyici aktörünün Israil olduğunu dile getirdi. İran’ın yer alamayacağını defalarca dedi. Bu stratejik bir hat haline geldi. Böyle bir stratejik hat 7 Ekim'den önce var mıydı? Onu bilemiyorum. Fakat 7 Ekim'den sonra bu çok açık şekilde. ‘Biz İran rejimini ya yok edeceğiz ya da İran rejiminin manevra sahasını kesinlikle Arap Ortadoğu’sunda daraltacağız’ demişti. Bu olur mu olamaz mı da bunu bilebilmek çok zor.
 
Hizbullah, çok zayıfladı. Irak'ta Şii direniş hareketinin kalkıp İsrail'e karşı bir cevap geliştirebilmesi gerçekten zor. Yemen'deki Husilerin manuel kapasitesini İsrail belirli bir ölçüde kendi stratejisini hayata geçirebildi. Birçok aktör, Ortadoğu'yu, Ortadoğu'da depremleri kendilerinin kuracağını söylüyor. Ve belli bir tecrübeye girişiyorlar. Fakat bir yıl sonra, 3 yıl sonra durumun çok daha değişik olduğu görülüyor. Bunu Amerika 2000’li yıllarda yaşadı. Bunu Türkiye 2010’lu yıllarda yaşadı. Bunu İran belli ölçüde yaşadı. Yani şu anda kurulan denklemler yarınki gelişmeleri belirleyecek denklemler olmayabilir.
 
 İsrail ile İran arasındaki gerilimin büyümesi ve bir çatışmaya evrilmesi ihtimali nedir? 
 
Bunu da bilmek mümkün değil. Yani gerçekten gelecek senaryolarla ilgili en ufak bir öngörüde bulunmak istemiyorum. Evet tarihçiler bunu biliyor. Yani öngörüde bulunmak aynı zamanda yanılma anlamına gelmektedir. Yani öyle bir riski göz önüne alabilmem mümkün değil. Şu anda görebildiğim; İran böyle bir senaryoya yaklaşmak istemiyor. İran böyle bir çatışmanın içine girmek istemiyor.
 
Neden?
 
 İran, İsrail ile çatışmanın içine girmek istemiyor. Arap aleminde gücünün zayıfladığını, Irak üzerindeki kontrolünün sınırlı olduğunu görebiliyor. Büyük bir maceraya giremeyeceğini görebiliyor. 
 
Oldukça dikkatli davranıyor. Çünkü İran, Arap aleminde gücünün zayıfladığını görüyor. Bir yıl önce, iki yıl önce İran'ın belki bir hegemon aktör olma senaryosu ya da stratejisi vardı. İran, bugün Hizbullah'ın zayıfladığını görüyor. Bugün İran, Irak üzerindeki kontrolünün sınırlı olduğunu görebiliyor. Bugün İran, en azından maddi imkanlar nedeniyle büyük bir maceraya giremeyeceğini görebiliyor. Iran'ı destekleyebilecek bir dış güç de yok. Rusya'nın kendisi oldukça zayıf bir konumda. İran aynı zamanda askeri açıdan son derece zayıf olduğunu görebiliyor. İsrail, çok iç saldırıya gitmedi denildi, istemedi denildi. Çok büyük bir ihtimalle bu doğru. Petrol sahaları vurulmadı. Nükleer santraller vurulmadı ama aynı zamanda öyle görüldü ki İsrail son derece önemli bazı stratejik noktaları vurabildi. İran bunun bilincinde. Yani o yüzden İran böyle bir savaşı istemiyor. İsrail isteyebilir. ABD'nin desteğiyle İsrail böyle bir savaşı isteyebilir.
 
ABD bu durumda destek verir mi?
 
Biden yönetimi de buna kesinlikle hazır değil. Trump yönetiminin stratejisi ne olacak bilmiyorum. Fakat Trump'ın atadığı idareciler ya da yöneticiler, İran'da bir gerginlik stratejisini kabul eden kişiler. Fakat diğer yandan Trump'un kendisi artık ‘İran'la müzakere etme zamanımız geldi’ diyebilen birisi. Yani gelecek senaryolarla neler olacak onu bilemiyorum. 
 
 Türkiye'de bazı kesimler, ısrarla İsrail'in İran'a dönük bir saldırı gelişeceğini ve sonrasında Kürt bölgesinin ayrılma durumunun gelişebileceğini dile getiriyor. Böyle bir durumdan söz edebilir miyiz? 
 
Şu anda böyle bir durumun olduğunu görmüyorum. Tabii İsrail'de bu konular tartışılıyor. Büyük ihtimalle ABD'de de bu konular tartışılıyor. Şu çok açık; İran'da Fars nüfus bir azınlık. Sayısal olarak Fars nüfus bir azınlık. İran bir imparatorluk dokusuna sahip ve hem Kürdistan'da hem Belucistan’da İran rejimine karşı çok yoğun tepkiler var. Tarihsel nedenlerle Kürdistan'da bir Kürtlük bilinci var. Kürdistan'daki direnişler, bir referans olarak kabul edilmekte. Yani eğer İran'ı zayıflatmak isterseniz ister istemez bu etnik bulgularla ilgilenirsiniz. Ondan yola çıkarak da bir senaryo oluşturuldu mu? O soruya cevap verebilmem gerçekten zor. Eğer böyle bir senaryo geliştirirse, yarın Trump iktidarı sayesinde İran'a karşı bir savaş açılırsa belki bu durumda bunlar yeniden tanımlanır fakat şu anda öyle bir konumda değiliz.
 
 İran'daki Kürt hareketlerinin projesi nedir?  
 
İran'da Kürt hareketleri bildiğim kadarıyla ayrı bir devlet kurma projesinde değiller. Tam aksine bir federasyon projesine sahipler. İran'ın değiştirilmesi, İran'da demokratik sistemin oluşması ve İran'ın federal bir yapıya dönüştürülmesi. Yani siyasi çizgi ya da beklenti bu. Yarın hareketleri başka bir noktaya varır mı? Çok daha ileri bir noktada, bağımsızlık isteme noktasına varırlar mı? Onu şu anda kestirebilmek mümkün değil. Fakat yani dediğim gibi şu anda öyle bir noktada değiliz.
 
Suriye ile devam edelim; HTŞ, Şam’ı ele geçirdi ve BAAS rejimi düştü. Ortaya çıkan tabloya dair neler söylersiniz? 
 
Rejim, kalkıp bir direniş stratejisini geliştirecek bir noktada değildi ve sanıyorum bunun imkanları oldukça zayıflamıştı. Nasrallah öldürüldüğünde neredeyse bayram ilan edildi. Hizbullah, Suriye rejiminin ya da Beşar Esad rejiminin katliamlarına çok büyük bir destek vermişti. Hizbullah son derece zayıfladı. Rusya da son 3 yıldır her gün bir milimetrekare, iki milimetrekare kazanmak için seri imkanlarını insan kaynaklarını yok eden bir intihar süreci yaşıyor. Bütün bunlar sonucunda ister istemez ona karşı olan muhalif güçler zamanın geldiğini gördüler.
 
 Türkiye’nin de saldırılara destek verdiği belirtildi...
 
Tabii Türkiye bu işin kazananı mı değil mi bilmiyorum. Aynı zamanda Türkiye yanlısı olan grupların bu meseleyle Kürt varlığını yok etmeye çalıştıklarını zaten biliyoruz. Efrîn'de gördüğümüz gibi. 
 
Türkiye, HTŞ ile bir ilişkisinin olmadığını söylüyor. Sizce de öyle mi? 
 
Türkiye'nin HTŞ ile bir ilişki içinde olmadığını söylemesi ikna edici değil. Çünkü HTŞ'nin silahları, maddi kaynakları her şeye rağmen Türkiye'den gelen kaynaklar. Yani bu tür bir asgari güce sahip olabilmek için kaynakların bir yerden gelmesi gerekiyor. Çünkü 13 yıllık bir savaştan bahsediyorum. Kaynakların yenilenmesi gerekiyor, silahların yenilenmesi gerekiyor, maddi gücün korunması gerekiyor. Bunlar Türkiye olmadan yapılamazdı. Ama bu karar Ankara'da verildi anlamına gelmiyor. HTŞ ile Türkiye'yi birbirinden ayırabilmek kolay değil.
 
 HTŞ'nin saldırılarına paralel olarak Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Bölgesi'ndeki bazı kentler hedef alındı. Tel Rıfat ve Şehba'da onbinlerce kişi saldırılar nedeniyle farklı kentlere taşındı. ABD'den söz konusu saldırılar karşısındaki tutumunu nasıl değerlendirdiniz? 
 
Kürt güçleri Tel Rıfat ve Şehba'da yerinde bir karar aldı. Binlerce Kürt'ü, binlerce savaşçıyı feda etmenin anlamı yoktu. Rojava'nın konsolidasyonu gerekiyor. 
 
ABD açısından söz konusu olan büyük bir ihtimalle Fırat’ın doğusundaki kısmının korunması ve konsolidasyonu. Sanıyorum ABD açısından artık Kürtlerin Fırat'ın batısını savunulması gibi bir çizgisi, bir taktik ya da strateji yok. Her halükarda ABD güçleri de yok. Orayı askeri olarak normalde kontrol eden Suriye ve Rusya. Rusya hava kuvvetleriydi. Yani onun dışında söyleyebileceğim bir şey yok. Görebildiğim kadarıyla yeni konfigürasyonda Kürdistan'ın merkezi Fırat'ın doğusuna kayıyor. Aynı zamanda sanıyorum oradaki Kürt güçleri de yerinde bir karar aldılar. Binlerce Kürt'ü, binlerce savaşçıyı feda etmenin belki de anlamı yoktu. Bu ülkenin korunması gerekiyor. Rojava'nın konsolidasyonu gerekiyor ve bu Rojava'nın konsolidasyonu şu anda özellikle Kobanê ve Fırat'ın doğusundaki ülkenin anlamına gelmekte.
 
Yaşanan gelişmeler kuşkusuz iç siyasetle de doğrudan ilgili. Bahçeli'nin Abdullah Öcalan çıkışını nasıl değerlendirdiniz, neden böylesi bir süreçte bu sözleri sarf etti? 
 
Hiç kimse tam anlamıyla anlamadı. Ben de anlamadım. Çünkü olup bitenler Türkiye'de kesinlikle şeffaflığın dışında. Kararlar nasıl alınıyor? Yeni stratejiler nasıl geliştirilecek, yeni bir çizgi oluşturulacak mı? Bütün bu konularda henüz tümüyle belirsizlik içerisindeyiz. Fakat benim görebildiğim şu; 'Yeni bir süreci başlatmayacağız. Kürtlerin teslim olması gerekiyor. Teslim olmaları durumda varlıklarını belki kabul ederiz’ yaklaşımı söz konusu.
 
Böylesi bir yaklaşımla sorun çözülür mü?
 
'Kürtlerin teslim olması gerekiyor. Teslim olmaları durumda varlıklarını belki kabul edebiliriz' yaklaşımı söz konusu. Kürtler kolektif bir özne olarak kabul edilmiyor.  
 
Kürtler kolektif bir özne olarak kabul edilmiyor. Şu ana kadar yaşanan gelişmelerde Kürtlere, ‘Zaten Türkiye'nin bir parçasısınız, Türk milletinin bir parçasısınız. Türkiye Devleti sizin devletinizdir’ deniliyor. Bu söylemlerin ötesinde Türkiye'de bir Kürt olgusunun kabul edilmesi, kolektif bir özne olarak kabul edilmesi söz konusu değil. İkincisi; Ortadoğu'da özellikle de Rojava'da Kürt realitesinin kabul edilmemesi. Başka bir noktaya ulaşılabilir mi? Belki yarın Türkiye şu ya da bu şekilde MHP yoluyla değil, kamuoyu yoluyla demokratikleşme sürecinde Kürt meselesini kabul edilebilir. Kürtleri kolektif bir özne olarak değerlendirilebilir. Fakat şu andaki gelişmeler henüz böyle bir noktada olunmadığı çok açık.
 
 İktidardakiler sık sık "iç cephe" vurgusu yapıyor bu süreçte. Bu 'iç cepheyle' kastedilen nedir?
 
Kürtler, 1919-22’de Mustafa Kemal ile ittifak kurmayı kabul ettiler ve bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödediler. Çünkü Kemalizm Kürtlerin inkarına dayanan bir sistem, bir rejimdir. Şu anda bu iç cephe söylemleri aslında ülkenin durumunu dile getirmektir. Son 15 yıldır sürekli beka meselesi üzerine durdu. Türkiye'nin varlığı ya da yokluğu söz konusu olan meselesi. Ve sanıyorum bu beka meselesi kavramı ki ciddi korkuları da belki beraberinde getirmekte. Türkiye'ye karşı bir muhalefetin, Türkiye'ye karşı bir savaşın başlatıldığını, hedefin son tahlilde Türkiye olduğu söylemi gelişmektedir. Bunu İsrail'den yola çıkarak belki okumak gerekiyor. Bazı çevreler Gazze saldırılarını, Lübnan saldırılarını sanki son tahlilde Türkiye'yi engellemeye çalışan, Türkiye’yi yok etmeye çalışan saldırılar olarak değerlendirdiler. Aynı dönemde emperyalizm kavramı yeniden kullanılmaya başladı. Hem Erdoğan hem Bahçeli sürekli emperyalizmden bahsetmekteler. Türkiye'ye karşı emperyalizm kuşatma başlamış gibi göstermekteler. Benim görebildiğim kadarıyla en ufak bir tehdit yok.
 
Erdoğan ve Bahçeli, Türkiye'ye karşı emperyalizm kuşatma başlamış gibi göstermekte. Benim görebildiğim kadarıyla en ufak bir tehdit yok. Türkiye NATO'nun bir parçası ve İsrail ile ilişkilerini koparmamış bir ülke. 
 
Benim görebildiğim kadarıyla öyle veya bu şekilde Türkiye NATO'nun bir parçası olmaya devam ediyor. Benim görebildiğim kadarıyla Türkiye, İsrail ile ilişkilerini koparmamış olan bir ülke. Hatta ticari ilişkiler de askeri ilişkiler de devam etmekte. Yani orada bir ikiyüzlülük söz konusu. Bir yandan beka meselesini dile getirirken, diğer yandan somut bir şekilde hükümler için hiçbir şey yapmamak.  Türkiye, Lübnan meselesinde neredeyse seyirci olarak kaldı. Yarın Türkiye'nin ana çelişkilerinin İran’la olmayacağı konusunda en ufak bir garantimiz yok. İlla İsrail ile değil, illa Amerika ile değil. Yarın İran ile de bu gerginlikler yaşanabilir.
 
Kürt sorununun çözümü noktasında iktidar ilk şart olarak "teslim olmayı" dayatıyor. Geçmiş dönemlerde de benzer bir yaklaşım söz konusuydu ve sorun çözülmedi... 
 
Eğer Türkiye'de Kürt meselesi çözülürse PKK'nin artık var olması için neden de olmayabilir. Yani bu konuda tabii karar verici merciler Öcalan ve PKK liderliği. Ama bence şu anda en önemlisi Kürtler kolektif bir özne olarak kabul edilir mi? Edilmiyor. Ve ne Bahçeli’nin söyleminden ne Erdoğan'ın söyleminde Kürtlerin kolektif bir özne olarak kabul edilmesi olgusu yok. 
 
İspanya’da olduğu gibi Kürt milli meselesinin meşruluğunun kabul edilmesi lazım. Aksi durumda herhangi bir şeyden bahsedebilmek söz konusu değil. İki yüz yıldır devam eden bir inkar olgusu, öznelliklerinin yasaklanması olgusu, Kürt özelliklerinin yasaklanması olgusu… Yani yüz yıllık mücadele Kürtlüğün kabul edilmesi mücadelesiydi ve şu an hala aynı noktadayız.
 
Kürt sorununun çözümü noktasında neden Suriye’de yaşanan gelişmelere işaret ediliyor? 
 
Erdoğan, 2013’te aslında Suriye'deki Kürtleri, Türklerin emrinde olması koşuluyla kabul edecekti. Yani, ‘Tamam siz Kürtler varsınız, sizi kabul ediyoruz ama mademki sizi kabul ettik şu anda Türklüğün emrinde olmanız gerekiyor’ diyorlardı. Bu 1914’te Ermenilere karşı kullanılırken söylendi; ‘Tamam siz Ermeniler varsınız, ama madem ki sizi kabul ediyoruz o zaman bu gerekiyor.’ 2013-14’te Kobanê meselesinin ardında kısmen bu yatmakta. Kürtler, ‘Hayır Türklerin emrine, Türklüğün emrine girmeyiz. Bir özneyiz. Kolektif bir özneyiz. Kendi kararlarımızı kendimiz veririz. Kendi stratejilerimizi kendimiz belirleriz’ gibi bir söylem geliştirdi. Aynı şey ‘Biz sizi kabul edebiliriz Kürt olarak. Fakat Türklüğün bir parçası olmanız koşuluyla” denildi. Dediğim gibi, yani Kürtlerin mücadelesini Kürt aktörleri belirleyecek. Kişisel olarak bir Kürt olarak benim değil, fakat Kürt aktörlerinin temsil ettiği mücadelenin temeli Kürtlüğün kabul edilmesi. Bu kolektif öznelik konusu ve henüz bu noktada değiliz. Ne içte ne Ortadoğu’da.
 
İktidar kanadından yapılan çağrılar Suriye'deki gelişmelerden mi kaynaklı? 
 
Her halükarda Suriye'de bir Kürt oluşumun engellenmesi. Ve eğer engellenemezse bunun tüm Türkiye'nin bir parçası olması ve Türkiye'nin emrinde olması. Fakat yani daha ileriye gidebilmem mümkün değil. Çünkü elimizde bilgi yok.
 
Böyle bir durumda Kürtler buna ‘Evet’ der mi?
 
Buna evet diyebileceğini sanmıyorum. Yani Rojava’daki Kürt hareketi hiçbir zaman Türkiye düşmanı olmadı. Fakat aynı zamanda Rojava’daki Kürt hareketi kolektif bir özne olarak tanınma mücadelesini veren bir hareket. Yani bundan sonra feragat edeceklerini düşünmüyorum.
 
Yönetime gelme hedefindeki CHP’nin olup bitenler karşısındaki tavrını nasıl görüyorsunuz?
 
CHP'den umudum yok. 
 
MA / Mehmet Aslan 

Diğer başlıklar

21:46 Avrupa’da Kuzey ve Doğu Suriye için eylemler: Özerk Yönetim’i tanıyın
21:35 Bavê Teyar, Tişrîn Barajı’nda ağır yaralandı
21:07 Kurdîgeh mezunları belgelerini aldı
20:35 Netanyahu’dan ‘ateşkes’ açıklaması
20:20 Bern’de WEF protestosu
20:11 Riha'da SES'ten dayanışma konseri
20:00 Hrant Dink, Sebat Apartmanı’nda: Hafıza, hakikat, hayat, hasret…
19:37 Riha’da yaşamını yitiren 5 yaşındaki çocuğa dair savcılık açıklaması
18:50 Narlıdere’de katledilen gazeteciler anıldı
18:29 Amedspor maçtan 1 puanla ayrıldı
17:41 Tişrîn’e saldırıda 4 kişi katledildi
17:36 Erdoğan tehditlerini Mersin’de de sürdürdü
17:30 Arap Birliği’nden Şam’a ziyaret
17:18 30 yıl tutsak kalan Babat hayalini gerçekleştirdi
16:55 Tahliyesi 5 kez ertelenen tutsak için çağrı
16:48 Gazeteci örgütlerinden Özgür Basın’a baskılara tepki
16:40 Dicle Üniversitesi’nde ‘baldız’ ataması
16:36 HDK’den ‘Halklar ve inançlar barış için yan yana’ buluşması
16:09 Amed’de Sağlık Meclisi kuruldu
15:51 'Tişrîn’deki saldırıları durdurun'
15:51 Êlih’te 18 işçi daha işten çıkarıldı
15:49 Erdoğan’dan CHP'ye: Ne yaptıkları belli değil
15:45 KCK: Kürt sorununun çözümü yüzyılımızın en önemli gelişmesi olacaktır
15:38 İskenderun'da Hrant Dink anıldı
15:34 Köpeklerin saldırdığı 12 yaşındaki çocuk hayatını kaybetti
15:24 Tişrin Barajı’nda halka saldırı: Ölü ve yaralılar var
15:14 Hasta tutsaklar Köse ve Elçiçek’in tahliyesi istendi
15:08 Cinsel saldırı faili baba iki davadan da beraat ettirildi
14:55 İHD ve kayıp yakınlarından 4 kentte eylem
14:42 Göreve iade edilen KHK’lilere ‘güvenlik soruşturması’ engeli
14:12 Halide Türkoğlu: Rojava’yı savunmaya devam edeceğiz
14:08 Gözaltındaki gazeteci: Hakikati haykırmayı sürdüreceğiz
14:02 Sinpaş işçilerin parasını vermedi
13:54 Roboskî'yi anan okul müdürüne 10 ay ceza
13:45 Kadınlar saldırılara karşı Kobanê sınırına yürüdü
13:24 Kayyım protestosu: Kimse pes etmemizi beklemesin
13:13 Cumartesi Anneleri Abdullah Canan’ın faillerini sordu
12:58 Îdir’da yürüyüş: Rojava’ya saldırılar durmalı, statüsü tanınmalı
12:47 İmralı Heyeti'nin mesajı: Umut ve sorumluluk!
12:37 İran’da iki yargıca suikast
12:25 DEM Parti: 2024’te engellilerin hak kayıpları hızlandı
12:14 Ataşehir'de yangın: 3 kişi yaşamını yitirdi
11:19 Gençlerin kayyıma karşı direnişi sürüyor
11:16 Cemil Bayık: Türk devleti demokratikleşme için adım atmıyor
11:03 Tuncer Bakırhan’ın babası Qers’te defnedilecek
10:31 Gazetecilerden tepki: Saldırılara karşı ortaklaşmalı
10:15 Hrant Dink suikastı 18’inci yılında: Devlet gerçeklerle yüzleşmeli
10:13 İzmir’de iki kadını katletme girişimi
09:30 Mêrdîn’de şüpheli genç ölümü
09:29 Ahmet Türk'e açılan davada beraat kararı
09:27 30 yaşındaki Karaağar 32 yıl önce katledildi
09:26 Kürtçe şarkı seslendirdiği için 22 ay ceza verildi: Vazgeçmek yok
09:26 11 aydır ev hapsinde olan gazetecinin duruşma günü belli değil
09:21 Termik santral hasta etti: Zehir soluyoruz
09:19 Kadın Savunma Ağı: Aile değil kadınız
09:09 Azadî Partisi Genel Başkanı: Birlik olunursa Kürtlerin statüsü sağlanır
09:06 'Savaş bir halk sağlığı sorunudur'
09:05 Barış Anneleri: Devlet Öcalan gibi samimi olmalı
09:04 Kürt sorunu nasıl çözülür: İlk adımı devlet ve iktidar atmalı
09:02 Kürdistan'da ‘fidan dikme’ kampanyası: İklimi değil sistemi değiştir
09:00 18 OCAK 2025 GÜNDEMİ
08:41 5 yaşındaki çocuk tecavüz edildikten sonra katledildi
17/01/2025
23:56 Fransa ve İsviçre’de Tîşrin’e saldırılar protesto edildi
23:06 İran’da 10 kadın tutsağa iletişim hakkı engeli
22:02 Tutsak kadınlardan Pexşan Ezîzî ve Werîşe Muradi için çağrı
20:27 150 kişinin ölümünden sorumlu tutulan müteahhide ‘kocama’ tahliyesi
20:05 Akdeniz’de direniş halk buluşması ile sürüyor
19:54 Erdoğan: Gizli-açık pazarlığımız yoktur
19:18 Bakırhan: Barış iktidarlarla gelmez, halk ister iktidar yapmak durumunda kalır
19:12 Eyn Îsa kırsalına saldırı: 3 çocuk yaralandı
18:25 Naci Görür: Olası bir depremden en çok Semsûr etkilenecek
17:58 Rıza Akpolat görevden uzaklaştırıldı
17:53 Özel: İktidarı devretmeye hazırlansınlar
17:21 Tişrîn, Qamişlo, Kobanê ve Til Temir'e saldırı
17:15 Pınar Bayrak davasında yeni deliller sunuldu
17:06 Saldırılar protesto edildi: Birlikte yaşamı ucuz politikalara kurban etmeyin
16:48 Kayyım protestosu: Belediyeler halkındır
16:32 Rıza Bey Apartmanı davasında sanıklar birbirini suçladı
16:08 Nezir Tekçi davasında sanık askerler hakkında beraat kararı
16:03 Munîra Qazî: Babamın hayali Rojava Kürdistan'ında gerçek oldu
15:37 Mazlum Ebdî'den Barzani görüşmesine dair açıklama
15:20 ‘Barış için 1 milyon imza’ kampanyasının linki
14:47 Sağlıkçılardan yemek boykotu
14:19 Kayyım protestosunda 'Barış için 1 milyon imza' çağrısı
13:27 Gözaltındaki gazeteci sayısı arttı
13:14 Nevzat Bahtiyar’ın tutukluluk haline itiraz reddedildi
13:14 DEM Parti İstanbul’da kongreye hazırlanıyor
12:51 Üniversite öğrencisine SSCB bayrağından hapis cezası
12:47 Yük treni otomobile çarptı: 1 ölü
12:29 DFG ve MKG: Saldırılar Özgür Basın’ı yıldıramaz
12:27 Türkiye 40 günde Tişrîn'de 2'si gazeteci 11 sivili katletti
12:26 Ailelerden İmralı’ya gitme başvurusu
12:13 Gözaltındaki gazetecilerin dosyasına kısıtlama
11:32 DBP'den Hewlêr görüşmesine dair açıklama
11:31 CENTCOM komutanı QSD komutanlarıyla bir araya geldi
10:55 'Terör suçlusu' kartını takmayı reddeden gazeteciye disiplin cezası
10:53 Tişrîn Barajı’ndaki direniş 10’uncu günde
10:10 Martı ve Güncel Prodüksiyon'a polis baskını
09:58 İmralı Heyeti: Kamuoyunun desteği çözümün en kıymetli yapı taşı olacaktır
09:54 Halise Aksoy davasında mütalaa hazırlanacak
09:53 Beşiktaş Belediye Başkanı Akpolat tutuklandı
09:31 35 partiden BM ve Arap Birliği’ne saldırılara karşı çağrı
09:28 HAK-İş’e ‘ek protokol’ tepkisi: Kayyım sendikayı da yönetiyor
09:27 30 yıl tutsak kalan Babat resim sergisi açmaya hazırlanıyor
09:26 'Eko-kırımla insansızlaştırma politikası devrede'
09:23 Ayfer Koçak: Merminin parası emekçinin cebinden çıkıyor
09:22 DTSO Başkanı Kaya: Ankara’da siyasi partilerle görüşeceğiz
09:22 Hem mal varlığına el konuldu hem kredilerini ödemesi engelleniyor
09:20 Hayvanların beslenme alanlarına kum ocakları yapılıyor
09:19 NLSR üyesi Direhî: Suriye'yi federal bir gelecek bekliyor
09:16 Emekliler: İktidar bizimle dalga geçiyor
09:15 İzmir’de azınlıkların tarihi yapılaşmanın hedefinde
09:10 Îdirli keresteci: Yüksek enflasyon bizi eziyor
09:00 17 OCAK 2025 GÜNDEMİ
08:53 Birçok kent için sağanak yağış uyarısı
08:02 Gençlerden kayyım protestosu
07:54 Çok sayıda gazeteci gözaltına alındı
16/01/2025
23:59 Ressam Timur Çelik hayatını kaybetti
23:53 Mêrdîn’de kadın cinayeti
22:47 Türkiye'nin saldırılarına ilişkin hashtag kampanyası
22:42 Caner Şipi'nin korucu silahıyla intihar ettiği iddia edildi
20:49 Mêrdîn’de 'mera kavgası': 1 çocuk yaşamını yitirdi
20:40 Tişrîn'in 2 günlük bilançosu: 5 kişi katledildi, 40 kişi yaralandı
20:21 Dîloklu kadınlar Rojin Kabaiş'in akibetini sordu
20:15 Akdeniz'de halk buluşması: Kayyım ile sonuç alamayacaklar
20:07 Riha merkezli gözaltına alınanlardan 3'ü serbest
20:02 Danıştay Başsavcılığına Erkan seçildi
19:43 Soylu siyaseti bırakacağını duyurdu
19:35 Rojin Kabaiş’in ailesinin tekrar ifadesi alındı
19:30 Topraklarından edilen Efrînlilerden BM'ye mektup
19:17 Sahte içki nedeniyle 30 kişi hayatını kaybetti
19:06 Sinop’ta üniversite öğrencisi yaşamını yitirdi
18:46 Barzanî ve Talabanî görüştü
18:43 Kadınlar Pexşan Ezîzî'ye verilen cezayı protesto etti
18:33 Akdeniz kayyımını protesto eden 3 kişiye tutuklama
18:22 Özgür Özel: İrademize sahip çıkmaya devam edeceğiz
18:16 Kayyım, belediye meclisinin görevlerini devretti
18:13 QSD Genel Komutanı Mazlum Abdî Hewlêr'de
18:09 KJK: Herkes saldırılara karşı eyleme geçmeli
17:54 QSD: Tişrîn'deki katliamın ve felaketin sorumlusu Türkiye'dir
17:30 Tişrîn’deki saldırıda 4 gazeteci yaralandı
17:26 Sine-Sen: Sanat ve emeğin tekkelleşmesine karşı birlikte set kuralım
16:46 Kadına yönelik şiddete karşı farkındalık çalışması
16:44 AFD ile Hafif Raylı Sistem Projesi için teknik iş birliği kararı
16:11 Tişrîn bombalandı: 1 ölü, 10 yaralı
16:00 Marmaris'te marina tepkisi
15:55 Hasta tutsak Üstek’e dönük hak ihlalleri İHİK’e taşındı
15:54 Tutsak gazeteciden Nazım ve Cihan için mektup
15:52 Bianet: 2024’te en az 378 kadın katledildi
15:14 Halkevleri: Ulaşım zammını aklınızdan bile geçirmeyin