Bozarslan: Türkiye, Rojava'yı parçası haline getirmek ve emrine koymak istiyor

ANKARA - Türkiye'nin Kürtleri kolektif bir özne olarak kabul etmediğini söyleyen Prof. Dr. Hamit Bozarslan, "Rojava'yı Türkiye’nin bir parçası haline getirmek ve emrine koymak istiyorlar” dedi. 
 
Küresel güçlerin Ortadoğu coğrafyasında egemenlik alanlarını genişletme ve bölgeyi yeniden şekillendirme girişimleri sürüyor. Çin'in 2013'te Kuşak ve Yol Girişimi projesine karşı geçtiğimiz yıl, ABD öncülüğünde Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) projesinin duyurusu yapıldı. Yapılması planlanan yol ile Hindistan ve Körfez ülkelerinin Avrupa'ya bağlanması hedeflenirken, söz konusu projede Türkiye ve Irak gibi devletler yer almadı. 
 
Türkiye de oyuna dahil olmak için yeni alternatifler peşine düştü. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yıl içerisinde Bağdat’ı ziyaret ederek, “Kalkınma Yolu Projesi” ile Irak, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ön anlaşma imzaladığını açıkladı. Hemen ardından Türkiye ve Irak savunma bakanları, 15 Ağustos'ta Ankara'da yapılan görüşmelerin ardından "güvenlik mutabakatı" imzaladı. PKK'nin tasfiyesinin hedeflendiği anlaşma kapsamında Irak'ın başkenti Bağdat’ta Ortak Güvenlik Koordinasyon Merkezi kurulmasına karar verildi. 
 
Karşılıklı yol projeleri gündemdeki yerini korurken, hem Türkiye'de hem de çevresinde peş peşe yeni gelişmeler yaşandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu süreçte PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tecrit altında olduğunu itiraf ederek, gelip Meclis’te konuşması yönünde çağrıda bulundu. 41 aylık mutlak tecridin ardından yeğeni Ömer Öcalan ile görüşen PKK Lideri, “Koşullar oluşursa süreci çatışmadan ortamından hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik sahibim” mesajı verdi. Ancak sonrasında DEM Partililerin başvurusuna rağmen tecrit kaldırılmadı. 
 
Devlet Bahçeli ve Erdoğan'dan sık sık "beka" açıklamaları gelirken, Kürt sorununun çözümününde kilit bir noktada olan Suriye'de de saha ısındı. Heyet Tehrir el-Şam’ın (HTŞ) 27 Kasım’da başlattığı saldırılar sonrası 61 yıllık Baas rejimi çöktü. Bu durumu fırsat bilen Türkiye ve bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) adlı paramiliter güçler de Kuzey ve Doğu Suriye kentlerini hedef almaya başladı. 
 
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Hamit Bozarslan, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ile Kürt sorununun çözümü üzerinden yürütülen tartışmalara dair Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularını yanıtladı. 
 
ABD öncülüğünde duyurusu yapılan enerji hattı projesinde Türkiye denklem dışında bırakıldı. IMEC projesinin Ortadoğu’ya etkisi ne olur?
 
Özel olarak bu konunun uzmanı değilim, bu nedenle söyleyeceğim şeyler sınırlı olur. Ancak şunu söyleyeyim; enerji önemli bir sorun haline gelmeye başladı. Diğer yandan enerji kaynakları hegemon ülkelerin hakimiyetinden çıkmaya başladı. Bu ülkeler arasında tabi Türkiye de olabilir. Ortadoğu bölgesi şu anda çok çok istikrarsız bir bölge. İran'ın geleceği ne olacak onu kesinlikle bilebilmemiz mümkün değil. Irak’ta henüz bir denge oluşmuş durumda değil. Suriye’de olup bitenleri biliyorsunuz, görüyorsunuz. Yine Lübnan’da olanlar... Yani bunların biraz yatışması zaman alacak. Belki enerji meselesi ondan sonra acil bir mesele olarak ortaya çıkabilecek. Fakat şu anda benim görebildiğim kadarıyla bu siyasi sorunlar çözülmeden, bir enerji projesinin gerçekten hayata geçirilebilmesi bana zor geliyor.
 
Erdoğan, Türkiye’nin enerji hattı dışında bırakılmasına dair "Bizi dışarıda bırakamazsınız" demişti. Türkiye'nin bu projede yer almamasını nasıl yorumluyorsunuz? 
 
Türkiye her türlü projeye hegemon bir aktör olarak girmek istiyor. Hakim bir aktör olarak girmeyi istiyor. Ancak bunu Ortadoğu'da yapabilmesi çok zor. Hatırlayınız; Davutoğlu'nun (eski başbakan Ahmet Davutoğlu) teorileri, stratejik ve derinlik kavramları, 2010’ların başında Türkiye'nin biraz daha imparatorluk sevdasına kapılması, Mısır'ın ve Tunus'un hamisi olma sevdalarına kapılması, 'Lübnan bizden sorulur' sorunu, 'İsrail'e gerekirse bir gece ansızın gelebiliriz' söylemleri... Bunlar tabi çok büyük bir kaygı yaratıyor. Eğer Türkiye normal bir aktör, sıradan bir aktör olarak bu işin içinde olmak isteseydi belki bir ihtimal reddedilemeyebilirdi. Fakat şu anda hem Arap aleminde hem Akdeniz'de çok büyük bir tedirginlik var, çok büyük bir tepki de var. Şu ya da bu şekilde yatıştırılması gereken bir ülke olarak değerlendiriliyor. Erdoğan iktidarı aslında o kadar da istikrarlı bir iktidar değil.
 
İsrail’in 7 Ekim sonrası Hamas ve Hizbullah'a dönük saldırılarıyla birlikte Ortadoğu'da dengeler değişti. Bazı çevreler 7 Ekim'i İsrail'in hazırladığı bir süreç olarak değerlendirdi. Katılır mısınız? 
 
7 Ekim'i İsrail hazırlamadı. 7 Ekim'e karşı hazırlıklı da değildi. Yani o yüzden komplo teorisine falan kesinlikle kapılmamak gerekiyor. Ama 7 Ekim'in bir fırsata dönüştürülmesi, bunun hem Filistin-İsrail çerçevesinde bir fırsata dönüştürülmesi hem de Ortadoğu çerçevesinde bir fırsata dönüştürülmesi senaryoları ortaya çıktı. Filistin-İsrail mekanına bakarsak Hamas'ın hemen hemen tümüyle yok edilmesi siyasi olarak mümkün olabilir mi bilemiyorum. Ama aynı zamanda Gazze'de şu anda Hamas’ın oldukça daraldığını görmekteyiz.
 
 7 Ekim'i İsrail hazırlamadı. Ama 7 Ekim'i Ortadoğu çerçevesinde bir fırsata dönüştürdü. Şu anda kurulan denklemler, yarınki gelişmeleri belrileyecek denklemler olmayabilir. 
 
Belki tetikleyici unsur İsrail değildi, daha çok Hizbullah'dı. 'Madem Hizbullah bize saldırıyor, madem İran Hizbullah’la böyle bize saldırıyor o zaman biz bu 7 Ekim’de başlayan süreci, Ortadoğu'daki dengeleri alt üst edecek, tümüyle çıkartacak bir senaryoya dönüştürmemiz gerekiyor.' Netanyahu, artık Ortadoğu'da belirleyici aktörünün Israil olduğunu dile getirdi. İran’ın yer alamayacağını defalarca dedi. Bu stratejik bir hat haline geldi. Böyle bir stratejik hat 7 Ekim'den önce var mıydı? Onu bilemiyorum. Fakat 7 Ekim'den sonra bu çok açık şekilde. ‘Biz İran rejimini ya yok edeceğiz ya da İran rejiminin manevra sahasını kesinlikle Arap Ortadoğu’sunda daraltacağız’ demişti. Bu olur mu olamaz mı da bunu bilebilmek çok zor.
 
Hizbullah, çok zayıfladı. Irak'ta Şii direniş hareketinin kalkıp İsrail'e karşı bir cevap geliştirebilmesi gerçekten zor. Yemen'deki Husilerin manuel kapasitesini İsrail belirli bir ölçüde kendi stratejisini hayata geçirebildi. Birçok aktör, Ortadoğu'yu, Ortadoğu'da depremleri kendilerinin kuracağını söylüyor. Ve belli bir tecrübeye girişiyorlar. Fakat bir yıl sonra, 3 yıl sonra durumun çok daha değişik olduğu görülüyor. Bunu Amerika 2000’li yıllarda yaşadı. Bunu Türkiye 2010’lu yıllarda yaşadı. Bunu İran belli ölçüde yaşadı. Yani şu anda kurulan denklemler yarınki gelişmeleri belirleyecek denklemler olmayabilir.
 
 İsrail ile İran arasındaki gerilimin büyümesi ve bir çatışmaya evrilmesi ihtimali nedir? 
 
Bunu da bilmek mümkün değil. Yani gerçekten gelecek senaryolarla ilgili en ufak bir öngörüde bulunmak istemiyorum. Evet tarihçiler bunu biliyor. Yani öngörüde bulunmak aynı zamanda yanılma anlamına gelmektedir. Yani öyle bir riski göz önüne alabilmem mümkün değil. Şu anda görebildiğim; İran böyle bir senaryoya yaklaşmak istemiyor. İran böyle bir çatışmanın içine girmek istemiyor.
 
Neden?
 
 İran, İsrail ile çatışmanın içine girmek istemiyor. Arap aleminde gücünün zayıfladığını, Irak üzerindeki kontrolünün sınırlı olduğunu görebiliyor. Büyük bir maceraya giremeyeceğini görebiliyor. 
 
Oldukça dikkatli davranıyor. Çünkü İran, Arap aleminde gücünün zayıfladığını görüyor. Bir yıl önce, iki yıl önce İran'ın belki bir hegemon aktör olma senaryosu ya da stratejisi vardı. İran, bugün Hizbullah'ın zayıfladığını görüyor. Bugün İran, Irak üzerindeki kontrolünün sınırlı olduğunu görebiliyor. Bugün İran, en azından maddi imkanlar nedeniyle büyük bir maceraya giremeyeceğini görebiliyor. Iran'ı destekleyebilecek bir dış güç de yok. Rusya'nın kendisi oldukça zayıf bir konumda. İran aynı zamanda askeri açıdan son derece zayıf olduğunu görebiliyor. İsrail, çok iç saldırıya gitmedi denildi, istemedi denildi. Çok büyük bir ihtimalle bu doğru. Petrol sahaları vurulmadı. Nükleer santraller vurulmadı ama aynı zamanda öyle görüldü ki İsrail son derece önemli bazı stratejik noktaları vurabildi. İran bunun bilincinde. Yani o yüzden İran böyle bir savaşı istemiyor. İsrail isteyebilir. ABD'nin desteğiyle İsrail böyle bir savaşı isteyebilir.
 
ABD bu durumda destek verir mi?
 
Biden yönetimi de buna kesinlikle hazır değil. Trump yönetiminin stratejisi ne olacak bilmiyorum. Fakat Trump'ın atadığı idareciler ya da yöneticiler, İran'da bir gerginlik stratejisini kabul eden kişiler. Fakat diğer yandan Trump'un kendisi artık ‘İran'la müzakere etme zamanımız geldi’ diyebilen birisi. Yani gelecek senaryolarla neler olacak onu bilemiyorum. 
 
 Türkiye'de bazı kesimler, ısrarla İsrail'in İran'a dönük bir saldırı gelişeceğini ve sonrasında Kürt bölgesinin ayrılma durumunun gelişebileceğini dile getiriyor. Böyle bir durumdan söz edebilir miyiz? 
 
Şu anda böyle bir durumun olduğunu görmüyorum. Tabii İsrail'de bu konular tartışılıyor. Büyük ihtimalle ABD'de de bu konular tartışılıyor. Şu çok açık; İran'da Fars nüfus bir azınlık. Sayısal olarak Fars nüfus bir azınlık. İran bir imparatorluk dokusuna sahip ve hem Kürdistan'da hem Belucistan’da İran rejimine karşı çok yoğun tepkiler var. Tarihsel nedenlerle Kürdistan'da bir Kürtlük bilinci var. Kürdistan'daki direnişler, bir referans olarak kabul edilmekte. Yani eğer İran'ı zayıflatmak isterseniz ister istemez bu etnik bulgularla ilgilenirsiniz. Ondan yola çıkarak da bir senaryo oluşturuldu mu? O soruya cevap verebilmem gerçekten zor. Eğer böyle bir senaryo geliştirirse, yarın Trump iktidarı sayesinde İran'a karşı bir savaş açılırsa belki bu durumda bunlar yeniden tanımlanır fakat şu anda öyle bir konumda değiliz.
 
 İran'daki Kürt hareketlerinin projesi nedir?  
 
İran'da Kürt hareketleri bildiğim kadarıyla ayrı bir devlet kurma projesinde değiller. Tam aksine bir federasyon projesine sahipler. İran'ın değiştirilmesi, İran'da demokratik sistemin oluşması ve İran'ın federal bir yapıya dönüştürülmesi. Yani siyasi çizgi ya da beklenti bu. Yarın hareketleri başka bir noktaya varır mı? Çok daha ileri bir noktada, bağımsızlık isteme noktasına varırlar mı? Onu şu anda kestirebilmek mümkün değil. Fakat yani dediğim gibi şu anda öyle bir noktada değiliz.
 
Suriye ile devam edelim; HTŞ, Şam’ı ele geçirdi ve BAAS rejimi düştü. Ortaya çıkan tabloya dair neler söylersiniz? 
 
Rejim, kalkıp bir direniş stratejisini geliştirecek bir noktada değildi ve sanıyorum bunun imkanları oldukça zayıflamıştı. Nasrallah öldürüldüğünde neredeyse bayram ilan edildi. Hizbullah, Suriye rejiminin ya da Beşar Esad rejiminin katliamlarına çok büyük bir destek vermişti. Hizbullah son derece zayıfladı. Rusya da son 3 yıldır her gün bir milimetrekare, iki milimetrekare kazanmak için seri imkanlarını insan kaynaklarını yok eden bir intihar süreci yaşıyor. Bütün bunlar sonucunda ister istemez ona karşı olan muhalif güçler zamanın geldiğini gördüler.
 
 Türkiye’nin de saldırılara destek verdiği belirtildi...
 
Tabii Türkiye bu işin kazananı mı değil mi bilmiyorum. Aynı zamanda Türkiye yanlısı olan grupların bu meseleyle Kürt varlığını yok etmeye çalıştıklarını zaten biliyoruz. Efrîn'de gördüğümüz gibi. 
 
Türkiye, HTŞ ile bir ilişkisinin olmadığını söylüyor. Sizce de öyle mi? 
 
Türkiye'nin HTŞ ile bir ilişki içinde olmadığını söylemesi ikna edici değil. Çünkü HTŞ'nin silahları, maddi kaynakları her şeye rağmen Türkiye'den gelen kaynaklar. Yani bu tür bir asgari güce sahip olabilmek için kaynakların bir yerden gelmesi gerekiyor. Çünkü 13 yıllık bir savaştan bahsediyorum. Kaynakların yenilenmesi gerekiyor, silahların yenilenmesi gerekiyor, maddi gücün korunması gerekiyor. Bunlar Türkiye olmadan yapılamazdı. Ama bu karar Ankara'da verildi anlamına gelmiyor. HTŞ ile Türkiye'yi birbirinden ayırabilmek kolay değil.
 
 HTŞ'nin saldırılarına paralel olarak Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Bölgesi'ndeki bazı kentler hedef alındı. Tel Rıfat ve Şehba'da onbinlerce kişi saldırılar nedeniyle farklı kentlere taşındı. ABD'den söz konusu saldırılar karşısındaki tutumunu nasıl değerlendirdiniz? 
 
Kürt güçleri Tel Rıfat ve Şehba'da yerinde bir karar aldı. Binlerce Kürt'ü, binlerce savaşçıyı feda etmenin anlamı yoktu. Rojava'nın konsolidasyonu gerekiyor. 
 
ABD açısından söz konusu olan büyük bir ihtimalle Fırat’ın doğusundaki kısmının korunması ve konsolidasyonu. Sanıyorum ABD açısından artık Kürtlerin Fırat'ın batısını savunulması gibi bir çizgisi, bir taktik ya da strateji yok. Her halükarda ABD güçleri de yok. Orayı askeri olarak normalde kontrol eden Suriye ve Rusya. Rusya hava kuvvetleriydi. Yani onun dışında söyleyebileceğim bir şey yok. Görebildiğim kadarıyla yeni konfigürasyonda Kürdistan'ın merkezi Fırat'ın doğusuna kayıyor. Aynı zamanda sanıyorum oradaki Kürt güçleri de yerinde bir karar aldılar. Binlerce Kürt'ü, binlerce savaşçıyı feda etmenin belki de anlamı yoktu. Bu ülkenin korunması gerekiyor. Rojava'nın konsolidasyonu gerekiyor ve bu Rojava'nın konsolidasyonu şu anda özellikle Kobanê ve Fırat'ın doğusundaki ülkenin anlamına gelmekte.
 
Yaşanan gelişmeler kuşkusuz iç siyasetle de doğrudan ilgili. Bahçeli'nin Abdullah Öcalan çıkışını nasıl değerlendirdiniz, neden böylesi bir süreçte bu sözleri sarf etti? 
 
Hiç kimse tam anlamıyla anlamadı. Ben de anlamadım. Çünkü olup bitenler Türkiye'de kesinlikle şeffaflığın dışında. Kararlar nasıl alınıyor? Yeni stratejiler nasıl geliştirilecek, yeni bir çizgi oluşturulacak mı? Bütün bu konularda henüz tümüyle belirsizlik içerisindeyiz. Fakat benim görebildiğim şu; 'Yeni bir süreci başlatmayacağız. Kürtlerin teslim olması gerekiyor. Teslim olmaları durumda varlıklarını belki kabul ederiz’ yaklaşımı söz konusu.
 
Böylesi bir yaklaşımla sorun çözülür mü?
 
'Kürtlerin teslim olması gerekiyor. Teslim olmaları durumda varlıklarını belki kabul edebiliriz' yaklaşımı söz konusu. Kürtler kolektif bir özne olarak kabul edilmiyor.  
 
Kürtler kolektif bir özne olarak kabul edilmiyor. Şu ana kadar yaşanan gelişmelerde Kürtlere, ‘Zaten Türkiye'nin bir parçasısınız, Türk milletinin bir parçasısınız. Türkiye Devleti sizin devletinizdir’ deniliyor. Bu söylemlerin ötesinde Türkiye'de bir Kürt olgusunun kabul edilmesi, kolektif bir özne olarak kabul edilmesi söz konusu değil. İkincisi; Ortadoğu'da özellikle de Rojava'da Kürt realitesinin kabul edilmemesi. Başka bir noktaya ulaşılabilir mi? Belki yarın Türkiye şu ya da bu şekilde MHP yoluyla değil, kamuoyu yoluyla demokratikleşme sürecinde Kürt meselesini kabul edilebilir. Kürtleri kolektif bir özne olarak değerlendirilebilir. Fakat şu andaki gelişmeler henüz böyle bir noktada olunmadığı çok açık.
 
 İktidardakiler sık sık "iç cephe" vurgusu yapıyor bu süreçte. Bu 'iç cepheyle' kastedilen nedir?
 
Kürtler, 1919-22’de Mustafa Kemal ile ittifak kurmayı kabul ettiler ve bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödediler. Çünkü Kemalizm Kürtlerin inkarına dayanan bir sistem, bir rejimdir. Şu anda bu iç cephe söylemleri aslında ülkenin durumunu dile getirmektir. Son 15 yıldır sürekli beka meselesi üzerine durdu. Türkiye'nin varlığı ya da yokluğu söz konusu olan meselesi. Ve sanıyorum bu beka meselesi kavramı ki ciddi korkuları da belki beraberinde getirmekte. Türkiye'ye karşı bir muhalefetin, Türkiye'ye karşı bir savaşın başlatıldığını, hedefin son tahlilde Türkiye olduğu söylemi gelişmektedir. Bunu İsrail'den yola çıkarak belki okumak gerekiyor. Bazı çevreler Gazze saldırılarını, Lübnan saldırılarını sanki son tahlilde Türkiye'yi engellemeye çalışan, Türkiye’yi yok etmeye çalışan saldırılar olarak değerlendirdiler. Aynı dönemde emperyalizm kavramı yeniden kullanılmaya başladı. Hem Erdoğan hem Bahçeli sürekli emperyalizmden bahsetmekteler. Türkiye'ye karşı emperyalizm kuşatma başlamış gibi göstermekteler. Benim görebildiğim kadarıyla en ufak bir tehdit yok.
 
Erdoğan ve Bahçeli, Türkiye'ye karşı emperyalizm kuşatma başlamış gibi göstermekte. Benim görebildiğim kadarıyla en ufak bir tehdit yok. Türkiye NATO'nun bir parçası ve İsrail ile ilişkilerini koparmamış bir ülke. 
 
Benim görebildiğim kadarıyla öyle veya bu şekilde Türkiye NATO'nun bir parçası olmaya devam ediyor. Benim görebildiğim kadarıyla Türkiye, İsrail ile ilişkilerini koparmamış olan bir ülke. Hatta ticari ilişkiler de askeri ilişkiler de devam etmekte. Yani orada bir ikiyüzlülük söz konusu. Bir yandan beka meselesini dile getirirken, diğer yandan somut bir şekilde hükümler için hiçbir şey yapmamak.  Türkiye, Lübnan meselesinde neredeyse seyirci olarak kaldı. Yarın Türkiye'nin ana çelişkilerinin İran’la olmayacağı konusunda en ufak bir garantimiz yok. İlla İsrail ile değil, illa Amerika ile değil. Yarın İran ile de bu gerginlikler yaşanabilir.
 
Kürt sorununun çözümü noktasında iktidar ilk şart olarak "teslim olmayı" dayatıyor. Geçmiş dönemlerde de benzer bir yaklaşım söz konusuydu ve sorun çözülmedi... 
 
Eğer Türkiye'de Kürt meselesi çözülürse PKK'nin artık var olması için neden de olmayabilir. Yani bu konuda tabii karar verici merciler Öcalan ve PKK liderliği. Ama bence şu anda en önemlisi Kürtler kolektif bir özne olarak kabul edilir mi? Edilmiyor. Ve ne Bahçeli’nin söyleminden ne Erdoğan'ın söyleminde Kürtlerin kolektif bir özne olarak kabul edilmesi olgusu yok. 
 
İspanya’da olduğu gibi Kürt milli meselesinin meşruluğunun kabul edilmesi lazım. Aksi durumda herhangi bir şeyden bahsedebilmek söz konusu değil. İki yüz yıldır devam eden bir inkar olgusu, öznelliklerinin yasaklanması olgusu, Kürt özelliklerinin yasaklanması olgusu… Yani yüz yıllık mücadele Kürtlüğün kabul edilmesi mücadelesiydi ve şu an hala aynı noktadayız.
 
Kürt sorununun çözümü noktasında neden Suriye’de yaşanan gelişmelere işaret ediliyor? 
 
Erdoğan, 2013’te aslında Suriye'deki Kürtleri, Türklerin emrinde olması koşuluyla kabul edecekti. Yani, ‘Tamam siz Kürtler varsınız, sizi kabul ediyoruz ama mademki sizi kabul ettik şu anda Türklüğün emrinde olmanız gerekiyor’ diyorlardı. Bu 1914’te Ermenilere karşı kullanılırken söylendi; ‘Tamam siz Ermeniler varsınız, ama madem ki sizi kabul ediyoruz o zaman bu gerekiyor.’ 2013-14’te Kobanê meselesinin ardında kısmen bu yatmakta. Kürtler, ‘Hayır Türklerin emrine, Türklüğün emrine girmeyiz. Bir özneyiz. Kolektif bir özneyiz. Kendi kararlarımızı kendimiz veririz. Kendi stratejilerimizi kendimiz belirleriz’ gibi bir söylem geliştirdi. Aynı şey ‘Biz sizi kabul edebiliriz Kürt olarak. Fakat Türklüğün bir parçası olmanız koşuluyla” denildi. Dediğim gibi, yani Kürtlerin mücadelesini Kürt aktörleri belirleyecek. Kişisel olarak bir Kürt olarak benim değil, fakat Kürt aktörlerinin temsil ettiği mücadelenin temeli Kürtlüğün kabul edilmesi. Bu kolektif öznelik konusu ve henüz bu noktada değiliz. Ne içte ne Ortadoğu’da.
 
İktidar kanadından yapılan çağrılar Suriye'deki gelişmelerden mi kaynaklı? 
 
Her halükarda Suriye'de bir Kürt oluşumun engellenmesi. Ve eğer engellenemezse bunun tüm Türkiye'nin bir parçası olması ve Türkiye'nin emrinde olması. Fakat yani daha ileriye gidebilmem mümkün değil. Çünkü elimizde bilgi yok.
 
Böyle bir durumda Kürtler buna ‘Evet’ der mi?
 
Buna evet diyebileceğini sanmıyorum. Yani Rojava’daki Kürt hareketi hiçbir zaman Türkiye düşmanı olmadı. Fakat aynı zamanda Rojava’daki Kürt hareketi kolektif bir özne olarak tanınma mücadelesini veren bir hareket. Yani bundan sonra feragat edeceklerini düşünmüyorum.
 
Yönetime gelme hedefindeki CHP’nin olup bitenler karşısındaki tavrını nasıl görüyorsunuz?
 
CHP'den umudum yok. 
 
MA / Mehmet Aslan 

Diğer başlıklar

00:23 Tatvan festivali: Biz kadınlar sürece hazırız
30/06/2025
23:56 LeMan'ın Beyoğlu'ndaki binasına saldırı
23:43 LeMan: Sürülen lekeyi kabul etmiyoruz
23:23 Amed’de Demokatik Toplum Buluşmaları: Daha çok örgütlenmeliyiz
22:36 Agirî’de Demokratik Toplum Bulaşmaları sürüyor
22:29 Trump, Suriye'ye yaptırımların hafifletilmesine ilişkin kararname imzalayacak
22:23 Leman dergisine 'karikatür' soruşturması
22:18 Hasta tutsak Ayık için çağrı: Sağlık hakkına erişimi sağlansın
22:07 Kadın festivali Xecê ve Beser Şahin konseriyle sona erdi
21:39 ‘Nemrut Krater Gölü ve Kalderası tehdit altında’
21:36 Riha’da gerçekleştirilecek 250 halk buluşmasının startı verildi
21:31 Leyla Dolaş'ı katleden fail tutuklandı
21:26 Tülay Hatimoğulları'ndan Hatay'daki yangın için çağrı: Halk, kaderine terk edilmesin
21:16 Kadınlar uyuşturucuya karşı yürüdü
21:10 Aydın ve sanatçılar barışı konuştu: Herkes süreci sahiplenmeli
20:50 Erdoğan: Son hadiseler sürecin stratejik bir adım olduğunu teyit etmiştir
20:17 Antakya'da yangın sürüyor: 500 kişi tahliye edildi
19:53 Colemêrg'te 4.4 büyüklüğünde deprem
19:33 Mêrdîn'de Zeynep Kınacı ve Sema Yüce anması
19:00 DEM Parti Amed Gençlik Meclisi'nden çalıştaya davet
18:56 Barış Anneleri’nden TUAY-DER’e ziyaret: Barışa çok yakınız
18:51 Petrol içme suyuna karıştı, kadınlar valiliğin önünde toplandı
18:30 İstanbul'da 3 kişi tutuklandı
17:57 AFAD: Yangın mağdurlarına 162 bin lira destek verilecek
17:36 İstanbul için kuvvetli rüzgar uyarısı
17:32 Türk-İş: Açlık sınırı 26 bin 115 lira
17:29 Şirnex’te 'İklim ve Kıyı Kanunu’na tepki
17:07 Almanya'da enflasyon yüzde 2'ye düştü
16:32 Amed Ekoloji Meclisi'nden bildirge: Komünlerle doğayı savunalım
16:29 Temelli: Hukuki altyapı ve güvence sağlanmalı
16:20 Emekliler için araştırma önergesi
15:47 Kadınlar 'Jineoloji Atölyesi'nde bir araya geldi
15:38 Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi 8 Temmuz’da Ankara’ya çağırıyor
14:50 Bodrum'da yangın
14:40 Şirin Ebadi: Evin Cezaevi’nde tutsaklara yönelik işkence arttı
14:17 2 kişinin hayatını kaybettiği olayda barış sağlandı
14:06 Kadın festivali ikinci gününde
14:03 'Hayata Dönüş Operasyonu' davasında karar çıkmadı
14:01 Barolardan 'zeytinlik yasasına' karşı mücadele çağrısı
14:00 Berivan Araz'ın taziyesine kitlesel ziyaret
13:58 Özgür Özel'den Saraçhane çağrısı
13:56 Kadın tutsaklara ‘Newroz kutlaması’ cezası
13:43 Kerim Boran cezaevinden çıktı
13:24 Antakya'da yangın yerleşim yerine ulaştı
12:48 CHP’den ilk açıklama: Partimizi teslim etmeyiz
12:00 CHP'nin kurultay davasında ‘görevsizlik kararına itiraz’ süreci beklenecek
11:37 Semsûr'da bir kadın katledildi
11:32 TÜİK’e göre işsiz sayısı 2 milyon 972 bin
11:30 DEM Parti ‘ara zam’ talebiyle İstanbul’da sahaya indi
11:21 Anneler: Birlik sağlanmalı
10:00 Abdullah Öcalan ile görüşmek isteyen isimler Türkiye'ye geliyor
09:53 Xêro Abbas: Sanatçılar sürece omuz vermeli
09:32 De Conca: Çözüm Öcalan’ın manifestolarında
09:30 3 kentte yangınlar kontrol altına alındı
09:03 DEM Parti İstanbul eşbaşkanı: Süreci demokratik zemine çekme görevi bize düşüyor
09:02 Şiddet uygulayıp tehdit ettiler: Burası Guantanamo
09:02 Mersin’deki sivil toplum örgütlerinden iktidara 'adım at' çağrısı
09:01 İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin üzerinden 4 yıl geçti: Vazgeçmeyeceğiz
09:00 30 HAZİRAN 2025 GÜNDEMİ
08:55 İzmir'de yangınlar 2'nci gününde: 10 mahalle boşaltıldı
08:16 Hasta tutsak Boran'ın cezası kaldırıldı
08:03 Omerya'daki yangın kontrol altına alındı
00:15 Tozan Alkan, Alevi deyişlerinden oluşan yeni bir albüm hazırladı
29/06/2025
23:47 Türkiye, Kurojaro ve Metina'yı bombaladı
23:24 Erdîş’teki şenlik alanından Abdullah Öcalan’a selam
23:08 İzmir ve Manisa'da yangın: 1 tutuklama 1 gözaltı
22:13 Özgür Özel'den kurultay davasına ilişkin açıklama
22:03 İstanbul’da halk buluşmalarına yoğun katılım
21:55 Tülay Hatimoğulları: Enternasyonalist güçlü bir barış hareketine ihtiyacımız var
21:41 Tatvan Kültür ve Sanat Festivalinde çocuklar için etkinlikler
21:31 DEM Parti, Romanlarla buluştu
21:23 Kadın festivalinde atölye çalışması ve film gösterimi
21:12 'Alevi halkına yönelik katliama karşı ses çıkar' çağrısı
21:07 Trump'tan İran'a yaptırım açıklaması
21:02 İzmir'de iki ayrı orman yangını: Evler tahliye edildi
20:53 Bazîd’te Demokratik Toplum Buluşması: Devlet adım atsın
20:21 İran BM'den tazminat talep etti
20:18 TTB: Barışı ve toplum sağlığını savunuyoruz
20:04 MİT Başkanı Kalın Hamas heyetiyle görüştü
19:55 Omerya bölgesinde yangın rüzgarın etkisiyle yayılıyor
19:50 Orhan Doğan mezarı başında anıldı: İzinden gideceğiz
19:41 Abdullah Öcalan'ın doğduğu evde çekilen ilk Kürtçe klip yayınlandı
19:24 Sekasor’da maden ocağına karşı nöbet 2’nci gününde
19:13 Özgür basın emekçisi Erenci mezarı başında anıldı
18:53 'Kürdistan'da 100 yıl: Hakikat Adalet ve Barış' çalıştayının sonuç bildirgesi açıklandı
18:36 Akrabalar arasında çıkan kavgada bir kadın yaşamını yitirdi
18:35 DEM Parti'den konferans: Barışın anahtarı çocukların elinde
18:17 Bodrum S Tipi'nde bir tutuklu yaşamını yitirdi
18:12 Zeynep Kınacı ve Sema Yüce için anma: Özgür Kürt kadın çizgisini belirlediler
18:00 GGC, ırkçı söylemlerle gündeme gelen TGF’den ayrıldı
17:52 ‘Emek Çalıştayı’ ön raporu: Demokratik toplumu inşa etmek hepimizin sorumluluğu
17:48 Şêx Seîd ve arkadaşları Qamişlo ve Hesekê’de anıldı
17:43 Şêx Seîd ve arkadaşları idam edildikleri yerde anıldı: Mezar yerlerini açıklayın
17:39 Kobanê Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler Fakültesi açıldı
17:37 Elektrik akımına kapılan Mahmut Öztemel hayatını kaybetti
16:57 Hesandîn’de madene karşı açıklama: Çalışmalar durdurulsun
16:50 Kadınlardan 8 Temmuz’da Meclis önünde buluşma çağrısı
16:28 İzmir'de 2 bölgede yangın
15:46 TMMOB'dan 'Zeytinlik yasasını' geri çekme çağrısı
15:43 Şêx Seîd ve arkadaşları Xarpêt'te anıldı
15:27 MED TUHAD-FED ve ÖHD’den rapor: 631 hasta tutsak cezaevinde
13:49 DEM Parti baro başkanları ve hukukçularla buluştu
13:30 Kerboran’da çocuk etkinliği
13:28 Çiçek: Kürtler ve Öcalan söz konusu olunca hukuk rafa kaldırılıyor
13:02 Amed’de ‘Çatışma Çözümü Süreçlerinde Çocuk’ konferansı
12:50 Yangın Muğla'da kontrol altına alındı Aydın'da başladı
12:22 Bayındır: Kürt halkının 100 yıllık mücadelesi zaferle sonuçlanacak
12:21 DEM Parti’den Şêx Seîd için ‘iade-i itibar’ çağrısı
12:04 Demokratik Toplumda Emek Çalıştayı: İzleyen değil inşa eden olalım
11:39 Gimgim'da kadın festivali: Ekin'in düştüğü yerden ayağa kalkıyoruz
11:27 Orman yangınlarında 17 kişi gözaltı alındı
11:19 Trump'tan 'Gazze' açıklaması: Anlaşma yapın
10:05 Manisa ve Balıkesir’de yangın sürüyor
09:58 Jin derginin 122'nci sayısı yayında
09:55 DBP ve HDK Şêx Seîd ve arkadaşlarını andı
09:29 Küçük işletmesiyle var olma mücadelesi veriyor
09:28 Son 24 saatte Gazze'de 81 kişi hava saldırılarında yaşamını yitirdi
09:14 'Kadınlar sürece dahil olmalı'
09:13 Öğretmenler 1 Temmuz'da Ankara'da olacak
09:12 Akademisyen Mecit: Kürt partilerinde çift başlılık tek listeyi engelliyor
09:11 Hamide Rencüs: Ortadoğu demokratikleşmeyle huzura kavuşur
09:10 Prof. Dr. Sevtap Yokuş: Süreç hukuki güvencelerle başarıya ulaşır
09:09 Tetwan Belediye Eşbaşkanları: Festivalle kültürümüze sahip çıkıyoruz
09:08 'Savaş engelli sayısını artırıyor
09:07 AYM'ye göre Rozerin Çukur'un katledilmesi hukuka uygun!
09:06 'Eğitimde sermaye etkin kılınmaya çalışılıyor'
09:03 Gazeteciler: Meslektaşımızı tehdit edenler yargılanmalı
09:01 'Ötekilerin' sorunları çözüm bekliyor
09:00 29 HAZİRAN 2025 GÜNDEMİ
08:24 Erdîş’de ‘Bahar Şenliği’ coşkusu
08:23 Agirî'de 'demokratik toplum buluşması' düzenlendi
08:18 Tetwan Kültür ve Sanat Festivali’ne yoğun ilgi
08:07 Riha’da kadın katliamları protesto edildi
08:05 Sebahat Atabey kadınlar tarafından defnedildi
28/06/2025
22:23 Marsilya’da ‘Öcalan’a özgürlük’ çağrısı
22:00 Amed'te halk toplantıları: Devlet adım atmalı
21:30 Yangın açıklaması: 83 yangından 8’i aktif
21:12 Madımak anması: 2 Temmuz’a çağrı
21:09 Şirnex’teki doğa talanına tepki: Sessiz kalmayın
21:02 Manisa ve Sakarya’da yangın: Yerleşim yerleri boşaltıldı
20:43 Paramiliter gruplar Girê Eyndarê Tepesi'ne zarar verdi
20:34 İHD Çewlîg’de 7 yıl sonra temsilcilik açtı
20:17 Amed’de 6 yaşındaki çocuk yaşamını yitirdi
20:07 Marmara için kuvvetli rüzgar uyarısı
19:57 İran’a uçak seferleri başlıyor
19:22 Birçok yerde orman yangını çıktı
19:18 Trump’ın İran’a askeri hareket yetkisini kısıtlamaya yönelik tasarı reddedildi
19:15 Konya’da erkek şiddeti: 2 kadın ağır yaralandı
19:11 Erdoğan ‘İBB’ açıklaması: Ahtapotun kollarını kendileri açıklıyor
19:02 'Savaş sonrası İran baskıyı arttırdı'