İSTANBUL - HDK Gençlik Meclisi üyeleri, iktidarın “umut hakkı”nı pazarlık konusunu yapmasının kabul edilemez olduğunu belirterek, tecrit ve kayyım politikalarına karşı mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit sürüyor. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorunun çözümü için Kürtler ve dostları başta Avrupa olmak üzerine dünyanın birçok ülkesinde, “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm” hamlesi başlattı. Hamle 2’nci yılına girerken, eylem ve etkinlikler de sürüyor.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Gençlik Meclisi üyeleri, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi ve gençlerin kayyım politikalarına karşı mücadelesine dair değerlendirmelerde bulundu.
‘UMUT HAKKI’ PAZARLIK KONUSU YAPILAMAZ
Ali Talay, devletin devam eden çatışmaları kendi istekleri doğrultuda sonlandırmak istediğini kaydederek, İktidarın “umut hakkı”nı pazarlık konusu yaptığını anımsattı. Talay, “Çözüm için iktidarı beklememek gerekiyor. Bu kapsamda gençlerin çok çalışması gerekiyor. Şu an bir çözüm yok ama bir çözüm algısı yaratıyorlar. Ve toplumun birçok kesimi de buna inanıyor. İktidarın ‘ya benim dediğimi yaparsınız ya da kayyım atarım’ gibi tehditvari bir tutumu var. İktidar sorunu çözmek değil, tasfiye etmek istiyor” dedi.
Kayyım politikalarına da dikkat çeken Talay, “Halk yerel seçimlerde iradesini ortaya koyuyor. Yüzde 60’a ve 70'e varan oylarla belediye başkanı seçiyorlar ama arkasından hemen kayım atanıyor. Kayım sadece bir halkın iradesini tanımamak anlamına gelmiyor aynı zamanda gençleri umutsuzluğa sevk ediyor. Burada sadece DEM Parti ya da Kürtleri hedef almıyorlar. Kürtlerle dayanışma gösteren bütün kesimler hedef gösteriliyor. Baskı politikaları artarak devam ediyor. Baskılara karşı yılmayacağız ve mücadeleye devam edeceğiz. Demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanacağız” ifadelerini kullandı.
HALKLARIN İRADESİNE KAYYIM
Kayyım atanan yerlerin tesadüf olarak seçilmediğini belirten Ekin Aksu, “Batman’a bakarsak Hizbullah'ın en yoğun olduğu yerdir. Devletin özel savaşının en yoğun oluşturduğu yerlerden bir tanesidir. Kadın iradesinin en güçlü şekilde ortaya koyulduğu yerlerden bir tanesidir. Devlet bu yüzden oraya yöneliyor. Halfeti de bizim için tarih olarak da çok önemli bir yerdir. Dersim tarihinden bu yana sürekli katliama uğratılmış bir yerdir. Yani hiçbiri tesadüfen seçilmiş yerler değildir” diye konuştu.
Esenyurt Belediyesi’ne atanan kayyımın sadece kayyım olmadığının altını çizen Ekin Aksu, “Kent Uzlaşısı”na değinerek, “Kürt halkının iradesini kabul etmiyorlar. Gerek Türkiye'de gerek Kürdistan'da kabul edilmeyen bir şeydir. Esenyurt, Türkiye’de Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bir ilçedir. Türkiyeli ve Kürt halkının ortak iradesiyle alınmış bir belediyeydi. Oraya atanan kayyım, Kürt ve Türk halkının ortak iradesine atılmış bir kayyımdır. Bu planlanmış, kurgulanmış ve seçimlerden bu yana devletin üzerine uzun zamandır düşündüğü bir pratiktir. Ama buna karşı gençlik de halk da kendini ve iradesini savunmaya hazırdır” şeklinde konuştu.
6 AY GÖRÜŞ YASAĞI
İktidar medyasının “süreç” konusunda toplumu yanılttığını belirten Ekin Aksu, İmralı’daki görüşmenin aile görüşmesi olduğunu ve İmralı’dan net bir cevap geldiğini kaydetti. Ekin Aksu, “Eğer samimi olsalardı bunu gündeme taşıyabilirlerdi. Sonrasında 6 ay görüşme yasağı verildi. Çözüm kiminle yapılacak? Çözümün muhatabı İmralı'da dendi. Çözümün muhatabı İmralı ise 6 ay yasak neden verildi? Çözüm olacaksa İmralı'yla olacak. Bunu onlar da biliyor. Devlet Bahçeli bunu Meclis’te söyledi. Böyle bir gerçeklik varken böyle bir yasağın verilmesi samimi değildir. Yıllardır devam eden bir politikanın devamıdır” ifadelerini kullandı.
‘MÜCADELE ETMELİYİZ’
Üniversitelerde, evlerde ve iş yerlerinde kendini gösteren ekonomik krize dikkat çeken Ekin Aksu,“Bizler de HDK Gençlik Meclisi olarak gençliğin, gençliğin barınamama sorunu, ekonomik krizin yanı sıra okullardaki şiddet, taciz olayları kendini gösteriyor. Bir kriz ve yoksulluk hali var. Arkadaşlarımız yurtlarda, okullarda ifşa pratiğiyle hedef gösteriliyor. Bunların hepsi savaş ve ekonomik krizle beraber kendini gösteren hükümetin ortaya koyduğu pratiklerle birleşiyor. Gençliğe çağrımızdır; Okul, kampüs, yurt, alanlar, meydanlar ve oldukları her yerde özgür iradelerini öz bilinçleriyle birleştirip örgütlenmeliler. Örgütlülüklerini meydana çıkarmalıdır. Çünkü bir mücadele kendini ancak örgütlülükle somut bir yerde gösterebilir” dedi.
'KAÇIŞ ÇÖZÜM DEĞİL'
Harun Tayyip Türkan, “İrademizi ortaya koyup kendi kendimizi yönetmemize bile müsaade etmemeye ve hiçbir yerde alan açmamaya gayret etmektedirler. Kayyımı da bu şekilde değerlendirmek gerekiyor. Sosyal hizmetler alanında çalışma yürütülen bir kuruma bile bizim yönetim kurmamıza izin vermemesi bize karşı gösterdiği sömürgeci pratiğin bir yansımasıdır. Son yıllarda Türkiye'de beyin göçü artmış durumda. Bunun nedeni, gençlerin Türkiye'de kendine yeteri kadar alan bulmamasından dolayı göçü kurtuluş olarak görmeleridir. Biz de gençler olarak bunun yanlış bir pratik olduğunu belirtiyoruz. Kaldığımız üniversiteler, sokaklar ve iş yerleri kısacası her yerde mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor. Kaçış kesinlikle bizim için bir çözüm değil çünkü gerçeklerden kaçış çözüm getirmez” dedi.
‘ÇÖZÜM KENDİ YURDUMUZDA ARAMALIYIZ’
Gençlerin, toplumdaki en değerli hazine olduğunu dile getiren Türkan, “Hazineler kaybedildiği yerde aranır. Gençlerin çözümü başka yerlerde değil, kendi doğup büyüdükleri, kendi öz benliklerini sahip oldukları yerde aramalıdır. Kürt gençlerinin çözümü kendi yurtlarında olur. Bize hayat hakkı tanımayanların en bilindik özelliği, biz geri adım attıkça yaşam hakkımızı, yaşam alanımızı daraltma pratiği ortaya koyma girişimidir. Buna karşı bizim yapabileceğimiz en etkili çözüm yöntemi ise yaşam bulduğumuz her yerde mücadeleyi ileriye taşımak ve mücadeleyi büyütmektir” ifadelerini kullandı.