AGİRÎ - Kızı Sema Yüce’ye verdiği sözü tutarak uzun yıllar Barış Anneleri Meclisi’nde yer alan Zennure Yüce, “Devlet barış elimizi ve talebimizi sürekli ret ve inkar etti. 40 yıldır devam eden bu savaş politikası kimseye bir şey kazandırmadı” dedi.
Almanya’nın 1939 yılında Polonya'yı işgal ederek, İkinci Dünya Savaşı'nı başlattığı tarih olan 1 Eylül “Dünya Barış Günü” olarak ilan edildi. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen bugün ile dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi edilmesi için insanların bilinçlendirilmesi amaçlanıyor. Ancak bu yılda 1 Eylül, Filistin-İsrail, Rusya-Ukrayna savaşlarının yanı sıra Kurdistan’da devam eden “ilhak” saldırılarıyla karşılanıyor.
Kurdistan’da 40 yılı aşan şiddet ve savaş politikalarına karşı halkın direniş mücadelesi de sürüyor. Kürt halkı her yıl hem 1 Eylül’de hem de yılın diğer günlerinde Kürt sorunun demokratik çözümü için mücadele veriyor.
40 YILLIK MÜCADELE
Devletin Kürtlere yönelik imha politikalarına karşı 21 Mart 1998 tarihinde Çanakkale Cezaevi’nde bedenini ateşe veren Sema Yüce, tedavi gördüğü hastanede 17 Haziran 1998’de yaşamını yitirdi. “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum” diyerek, ardında büyük bir mücadele mirası bırakan Yüce’nin annesi Zennure Yüce, barışın ve eşitliğin sağlanması için 40 yıla yakındır mücadele ediyor.
76 yaşındaki Zenure Yüce (76), ailesinin çok uzun yıllar önce Kürt özgürlük mücadelesi içinde yer aldığını belirtti. Dûtax (Tutak) ilçesine bağlı Qerxelixa Jêrê köyünde dünyaya gelen ve bugüne kadar da orada yaşamına devam eden anne Yüce, “Tam hatırlamamak birlikte aile büyüklerimiz anlatımlarında Şêx Seîd ve Agirî direnişlerinde de yer aldıklarını aktarıyorlardı. Barzani ailesinin yanlış pratiklerinden dolayı ailemiz kendileriyle bir daha görüşmeme kararı aldı. Bir süre sonra kurulan Kürt özgürlük hareketine destek verdi ve içerisinde yer aldı” diye belirtti.
‘SAVAŞ KİMSEYE KAZANDIRMAZ’
Çocuklarını özgürlük mücadelesi bilinciyle yetiştirdiğini söyleyen Yüce, “Sema bu söylemlere daha yatkındı. Çok zeki ve akıllı bir kızdı. Çocukların ölmemesi için bu topraklara artık barışın gelmesi gerekiyor. Uzun yıllardır bu barışın tesis edilmesi için mücadele veriyoruz. Çocuklarımızı genç yaşlarda toprağa kurban ediyoruz. Bugün Kurdistan’da binlerce annenin içi yanıyor ve çocukların özlemiyle yaşıyorlar. Dünya üzerinde kimse savaş ve şiddetten bir hayır görmemiştir. Bugün Filistin halkı bir katliamdan geçiyor. Bu topraklarda ve cihanda barışı tesis etmek zorundayız. Bugün Filistin halkının yaşadıklarıyla Kürtlerin yaşadıkları arasında ne fark var? Biz barış ve özgürlüğün sağlanmasını istiyoruz. Kurdistan’da 40 yıldır devam eden bu savaş politikası kimseye bir şey kazandırmadı. Devlet halen Kürt sorununu savaş yöntemleriyle çözmeye çalışıyor” dedi.
KIZINA MÜCADELE SÖZÜ VERDİ
Uzun yıllar Barış Anneleri Meclisi içerisinde yer aldığını söyleyen Yüce, kızına söz verdiğini ve bu sözünü son nefesine kadar tutacağının altını çizdi. Yüce, “40 yıldır ben de herkes gibi bu sorunun barışla çözülmesi için mücadele verdim. Siyaset yaptım, barış elçisi oldum. Devlet barış elimizi ve talebimizi sürekli ret ve inkar etti. Artık hakiki bir barışın olmasını istiyoruz. Biz varız var olmaya da devam edeceğiz. Ben Sema’ya söz verdim var olduğum sürece barış mücadelemi sürdüreceğim” ifadelerini kullandı.
SEMA YÜCE KİMDİR
1971 yılında Ağrı’nın Dûtax (Tutak) ilçesine bağlı Qerxelixa Jêrê köyünde dünyaya gelen Sema Yüce, Şeyhlik geleneğinin hakim olduğu 6 çocuklu bir ailede büyüdü. Yüce, ilkokulu köyde, ortaokulu Dûtax’ta, liseyi öğrenimini ise Agirî’de bitirdi. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Sosyoloji Bölümü'nü kazanan Yüce, 1991 yılına gelindiğinde Merdîn'de PKK’ye katıldı. 1992 yılının yaz aylarında bir grup arkadaşıyla Agirî’ye dönen Yüce, burada bir ihbar sonucu şehir merkezinde gözaltına aldıktan sonra yaşadığı işkencelerin ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. 22 yıl hapis cezası verilen Yüce, önce Nevşehir’e ardından Çanakkale Cezaevi'ne sürgün edildi. Kürt halkına yönelik baskılara karşı 21 Mart 1998 tarihinde tutuklu bulunduğu cezaevinde bedenini ateşe veren Yüce, 80 gün İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gördükten sonra, 17 Haziran’da yaşamını yitirdi.