İSTANBUL- Cumartesi Anneleri/İnsanları bin 12’nci haftalarında Abdurrahim Demir’in akıbetini sorarak, zorla kaybedilenler için adalet taleplerini yineledi.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle bin 12’nci kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Karanfiller ve kaybettikleri yakınlarının fotoğrafını taşıyan Cumartesi Anneleri’nin eylemine çok sayıda hak savunucusu katıldı.
Bu haftaki eylemde, 17 Ağustos 1995’te Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybettirilen Abdurrahim Demir’in akıbeti soruldu.
Basın metnini okuyan Cumartesi İnsanları’ndan Ayşe Tepe, Türkiye’de devletle bağlantılı suçlar konusunda adalet arayışının önündeki en büyük engelin inkar siyasetinin olduğuna dikkat çekti.
‘GERÇEKLER ORTAYA ÇIKARILMADI’
Devletin inkar siyasetine karşı gerçekleri anlattıklarını dile getiren Tepe, “Tanıklara, belge ve delillere rağmen güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra bedenleri ıssız yol kenarlarında, kimsesiz mezarlarda veya asit kuyularında bulunan ya da hiç bulunamayan kayıplarımızla ilgili başvurularımız, kayıtlara ‘soyut iddialar’ olarak geçirildi” diyerek gerekli adli süreçlerin işletilmediğini ve gerçeklerin ortaya çıkmasının engellendiğini ifade etti.
‘KESRİYE VE MEHMET DEMİR’İN SESİYİZ’
Çocuğu Abdurrahim Demir’in akıbetini öğrenemeden hayatını kaybeden Kesriye Demir ve kardeşinden bir haber alamadan hayatını kaybeden Mehmet Demir’in sesi olacaklarını vurgulayan Tepe, “Abdurrahim, 17 Ağustos 1995 tarihinde Adana’ya gitmek için bir yolcu otobüsüne bindi. Yaklaşık bir saat kadar yol aldıktan sonra, otobüs Qoser kontrol noktasında askerler tarafından durduruldu. Kimlik kontrolü yapan askerler, Abdurrahim’i otobüsten indirerek gözaltına aldı” diye konuştu.
Olaya tanıklık edenlerin gözaltına alınan Abdurrahim Demir’in Şevalet Jandarma Karakolu’na götürüldüğünü söylemelerine rağmen karakolun inkar ettiğini belirten Tepe, “Bunun üzerine aile, Mardin Emniyeti’ne başvurdu. Emniyet onlara, ‘Abdurrahim pasaport çıkartıp, Fransa'ya garson olarak gitti’ dedi. Ailesi itiraz etti ancak ‘bu işin peşini bırakın’ diye tehdit edildiler” ifadelerini kullandı.
Yapılan tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını ve Demir'den bir daha haber alınamadığını belirten Tepe, “Anne Kesriye Demir, 20 yıl boyunca yolunu beklediği oğlunu bulamadan, akıbetini öğrenemeden; ağabeyi Mehmet Demir ise 23 yıl boyunca ‘Kardeşime ne oldu?’ sorusuna bir cevap alamadan aramızdan ayrıldılar” diye konuştu.
Adli makamlara cezasızlık politikasına son verme ve etkin bir soruşturma yürütme konusunda çağrıda bulunan Tepe, son olarak şunları söyledi: “Kaç yıl geçerse geçsin Abdurrahim Demir için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
‘BU MEYDANDAN ÇOK ANNE YOLCU ETTİK’
Açıklamanın ardından söz alan gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in ablası İkbal Eren, Kesriye ve Mehmet Demir ve hak arayanların sesi olacaklarını belirterek, “Annem Elmas Eren 86 yaşında 5 yıl önce bugün aramızdan ayrıldı. Annem 39 yıl evladının akıbetini sordu. Her anne gibi evladı evlatları için hayalleri vardı. Oğlu Hayrettin için o kadar hayali vardı ki. Hayallerimiz değişti, annem son 39 yılını karanfillerle donatacağı bir mezar hayaliyle yaşadı. Biz bu meydandan çok anne yolcu ettik. Annem ve kaybettiğimiz bütün annelerimizin evlatları için soruyoruz; onlar nerede” diye belirtti.
Konuşmanın ardından katılanlar ellerindeki karanfilleri polis bariyerleri ile çevrilen Galatasaray Meydanı’na bıraktı.