MELETÎ - Kanser hastalığı nedeniyle yaşamını yitiren Barış Grubu üyesi Ali Şükran Aktaş’ı anlatan çocukluk arkadaşı Süleyman Yücekaya, "Bir günde iki saati de olsa mutlaka bu hareket için çalışmaya harcardı. 59 yıllık ömrü mücadeleyle geçti” dedi.
Avrupa'dan Türkiye'ye 29 Ekim 1999'da gelen İkinci Barış Grubu üyesi Ali Şükran Aktaş, 12 Ağustos’ta kanser tedavisi gördüğü İzmir’de yaşamını yitirdi. Aktaş’ın cenazesi 14 Ağustos’ta doğup büyüdüğü Meletî’nin Arxan (Akçadağ) ilçesine bağlı Taruca (Darıca) mahallesinde kitlesel bir şekilde toprağa verildi.
Aktaş, 16 Haziran 1965 tarihinde 7 çocuklu bir işçi ailenin 5’inci çocuğu olarak Taruca’da dünyaya geldi. Babası Almanya’ya çalışmaya giden Aktaş, ilkokul öğretimini köyde gördükten sonra ortaokul ve lise öğrenimini Meletî’nin Kürecik nahiyesinde tamamladı. Henüz liseyi bitirmeden Aktaş’ın annesi de diğer çocuklarıyla birlikte Almanya’ya göç ederek, burada işçi olarak çalışmaya başladı. Başarılı bir eğitim hayatı geçiren Aktaş, Akdeniz Tıp Fakültesi'nde öğrenim görmek için Antalya’ya gitti.
Ali Şükran Aktaş’ı anlatan çocukluk arkadaşı Süleyman Yücekaya
MÜCADELE DOLU YAŞAM
Hem ailesi hem de Aktaş, Meletî’de yaşadıkları süre boyunca birçok kez devlet baskısına maruz kaldı. 10 Nisan 1971’de İstanbul Cağaloğlu’nda bulunan Balıkesir Öğrenci Yurdu’nda kalan Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (DEV-GENÇ) üyesi dayısı Niyazi Tekin, Ülkü Ocakları üyelerinin silahlı saldırısı sonucu ağır yaralandı ve 10 gün sonra yaşamını yitirdi. Dayısının katledilmesinden etkilenen Aktaş, üniversite öğrencisi olduğu süreçte Kürt özgürlük hareketiyle tanıştı. Aktaş, tıp öğrenimi gördüğü Antalya'da politik görüşleri sebebiyle gözaltına alındıktan sonra okuldan atıldı. Aktaş, bu yıllarda gördüğü baskılar sebebiyle Almanya’ya göç etmek zorunda kaldı. Almanya’da da mücadeleye devam eden Aktaş, çalışmalarda yer aldığı için Almanya hükümeti tarafından baskılara maruz bırakıldı.
BARIŞ GRUBUNDA YER ALDI
Aktaş, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 29 Ekim 1999’da Türkiye’ye gelen İkinci Barış Grubu içerisinde yer aldı. Aktaş, Haydar Ergül, Aygül Bidav, İmam Canpolat, Yusuf Kıyak, Aysel Doğan, Hacı Çelik ve Dilek Kurt ile birlikte Avrupa’dan geldi. 1 Ekim 1999’da Kandil’den gelen ilk Barış Grubu üyelerinin tutuklanmasının ardından İkinci Barış Grubu üyeleri de birinci Barış Grubu üyeleri gibi gözaltına alınarak, tutuklandı. İstanbul’da yargılanan 8 Barış Grubu üyesine 7 ila 15 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. 2005 yılında cezaevinden çıkan Aktaş’a, yargılandığı bir davadan “örgüt propagandası yapma potansiyelleri” bulunduğu gerekçesiyle 20 ay hapis cezası verildi.
Aktaş, Yargıtay’ın cezayı 4 Ekim 2013’de onaylaması üzerine tekrar cezaevine girdi ve 9 ay 10 gün cezaevinde kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra barış mücadelesi yürütmeyi sürdüren Aktaş, Barış Vakfı’nın 29 Ocak 2020’de yapılan 2’nci Olağan Genel Kurulu’nda Vakıf Denetim Kurulu üyesi seçildi.
Aktaş 12 Ağustos’ta kanser tedavisi gördüğü İzmir’in Urla ilçesinde yaşamını yitirdi.
‘HALKINA HİZMET EDERDİ’
Yaşamı baskı ve zorluklarla geçen Aktaş, tüm bunlara karşı mücadeleden bir adım geri durmadı. Aktaş’ı anlatan birlikte büyüdüğü çocukluk arkadaşı Süleyman Yücekaya, yurtsever ve yardımsever özelliklerinin Aktaş’ın mücadeleci kişiliği ile öne çıktığını söyledi. “Nerede yardıma ihtiyacı olan bir insan varsa direkt yardıma koşardı. Onlarla yan yana dururdu” diyen Yücekaya, Aktaş’ın memlekete dönük büyük bir sevgisinin olduğunu vurguladı.
Aktaş’ın ömrünün mücadele ile geçtiğinin altını çizen Yücekaya, şunları söyledi: "Son 2 yıldır hastaydı. Hastalanmadan önce yılda 2-3 kez mutlaka köye gelirdi. Özellikle annesi buradaysa buraya mutlaka gelirdi. Memleketine bağlıydı. Onun etkisi büyüktü kentte. 59 yıllık ömrünün tamamı mücadele ile geçti. Hem Türkiye hem de Avrupa’daki çalışmalarda çok emeği oldu. Bir günde iki saati de olsa altı saati de olsa mutlaka bu hareket için çalışmaya harcardı. Hastaya, başı ağrıyana yardıma koşardı. Sürekli halkına hizmet ederdi. Hem Alevi kimliği hem de Kürt kimliğine birlikte sahip çıkardı. En son deprem sürecinde gelmişti. Burada evler yıkıldı. Engelli bir arkadaşımızın da buradaki evi depremde yıkıldı. İzmir’deki evini o arkadaşa vermişti. Kendi de bir süre aynı evde yaşadı. Yattığı yer incinmesin.”
MA / Ceylan Şahinli