HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın "55 yıllık maratonun kısa bir soluk arası" olarak tanımladığı Dolmabahçe Mutabakatı, tüm çaba ve uyarılara rağmen AKP tarafından heba edildi.
Cumhuriyeti kuruluşuyla birlikte imha ve inkara tabi tutulan Kürtlerin demokratik statü haline gelmesi için 1993 yılından bugüne demokratik çözüm arayışına giren PKK Lideri Abdullah Öcalan, bu ısrarını 2013 ile 2015 yılları arasında devlet heyetiyle yürüttüğü diyalog sürecinde tarihi bir eşiğe taşıdı. İmralı Adası’nda ağırlaştırılmış tecride karşı cezaevlerinde 12 Eylül 2012’de başlatılan ve 68’inci gününde PKK Liderinin çağrısıyla sonlandırılan açlık grevleri, Abdullah Öcalan ile devlet heyeti arasında 2013 ile 2015 yılları arasında devam edecek olan süreci gelişmesini sağladı. Dönemin Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Ahmet Türk ile Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) eski Êlih Milletvekili Ayla Akat’ın 3 Ocak 2013’te İmralı Adası’na ziyaretiyle “çözüm” adı altında başlayan bu süreci Abdullah Öcalan, ilişkileri dinamitlenen Kürt ve Türk halkının hakiki barışını sağlama olarak tanımladı.
İmralı Adası’nda iki yıl boyunca devam eden ve Kürt sorununda demokratik çözümün tarihi dönüm noktasına ulaştığı bu süreç, Dolmabahçe Sarayı’nda açıklanan 10 maddelik mutabakatı inkar eden AKP’nin savaş konseptine dönmesiyle heba edildi. Abdullah Öcalan’ın süreç boyunca “Çözüm olmazsa darbe mekaniği devreye girer” uyarılarına rağmen AKP, 2015 yılında devreye koyduğu savaş konseptini 9 yıldır sürdürüyor. Abdullah Öcalan’ın mutabakat öncesi 4 Şubat ve 27 Şubat 2015’te devlet heyeti ve İmralı Heyeti’nin yer aldığı toplantıda gelinen aşamaya dair değerlendirmelerini derledik.
55 YILLIK MARATONDA BİR MOLA
Abdullah Öcalan ile birlikte devlet heyetinde yer alan isimlerin de “tarihi” olarak tanımladığı bu toplantıda Abdullah Öcalan, demokratik çözümde gelinen aşamayı “55 yıllık bir maratonun kısa bir soluk arası” olarak değerlendirerek, “Bu masa maratonda bir moladır. Ben bu masanın kuruluşunda emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Benim için yer ya da masanın biçimi değil, masanın kurulması önemlidir. Bu aslında bir başlangıç. Neyin başlangıcı? Bin yıllık serüvende bu masa çok özgün bir anlama sahiptir. Benim kendi eylemlerim masanın devrilmemesi için oldu, bundan sonra da öyle olacak” dedi.
TÜM SORUNLARIN ELE ALINACAĞI MASA
İmralı’da kurulan masanın ilke masası olduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, “Devletin ve toplumun demokratik geleceği için tam bir ilke masasıdır. İlkenin özelliği, ilkeden taviz verilmez anlayışıdır. Bin yıllık tarihi dayanakları vardır. Biz kadim kültürü de dahil ederek vardığımız bir çözüm masasından bahsediyoruz. Şimdi önemli bir başlangıç yapıyoruz. Demokratik toplum taraftarları için de bu masa kıymetli olmalıdır. Ben bu kadim kültürü önemsiyorum. Ben hayatın çemberinden geçtiğim için biliyorum ve kendim de bir köy emekçisiyim. Böyle bir aileden geliyorum. Irgatlık da yaptım. Bu masanın tarladaki emekle de ilgisi var. Yani tüm sorunları bu masada ele alacağız” diye belirtti.
DEVLET VE TOPLUMUN DEMOKRATİKLEŞMESİ
Yürütülen müzakerenin hem devletin demokratikleştirilmesi hem toplumun demokratikleştirilmesi niteliği taşıdığını belirten Abdullah Öcalan, bu konuda atılan her adım karşısında bir darbenin devreye konulduğunu söyledi. PKK Lideri, “Bugün bu toplantının da bir karşılığı olacak. Karşıt bir darbe hamlesi gelecek. Sakine’leri hatırlayın. Burada yaptığımız ilk toplantıdan sonra Paris’te karşılık verdiler. Her önemli görüşmeden sonra mutlaka karşı bir darbe gelişti. Roboski, Hakkari’de 13 köylünün katledilmesi, KCK operasyonları ve buna benzer yüzlercesi hep böyleydi. Somut tehlikeyi kalıcı bertaraf edecek yöntem, Türkiye’nin bu çatışmadan kurtulması, Ortadoğu’daki kaostan korunmasıdır. Kardeşlik, barış, demokrasi çerçevesinde çözümü geliştirmektir. Bu da hafife almaya gelmez. Bunu burada yapabiliriz. En sağlam şey demokratik toplumu geliştirmektir. Bu masa onun masasıdır” şeklinde nitelendirdi.
EN ÖNEMLİ VURGU: DEMOKRATİK ANAYASA
Aynı görüşmede “Demokratik Anayasa” vurgusu yapan Abdullah Öcalan, “1923’ten 24 Anayasası’na giderken, Demokratik Anayasa imkânı vardı. Ama Meclis ikinci grubunun tasfiye edilmesi ile diktatörlük yolu açıldı. AKP de hegemonik anayasaya gitmek istiyor. Güvenlik yasası dahil, bu anlayış en başta AKP’yi götürür. Bu yasa provokasyon üzerine yapılıyor. 6-7 Ekim’in kendisi provokasyondu. Provokasyon üzerine yasa yapmak sorunu giderek büyütür. Çıksa da çıkmasa da benim için kadüktür. Benim için önemli olan anayasadır” uyarısında bulundu.
YEREL DEMOKRASİ TEMELİNDE STATÜ
Mutabakatın yerel demokrasi temelinde demokratik bir statünün elde edilmesi üzerine olduğunu dile getiren Abdullah Öcalan, “Tüm kimlikler ve varlıkların (cemaatler, tarikatlar, etnisiteler, sınıflar, inançlar, sivil toplum vb.) demokratik bir statü elde etmelerini hedefliyoruz. Demokratik statü, demokratik anayasa olarak ifade ediyorum. Bazı hassasiyetleri dikkate alarak yerel demokrasi ifadesini kullanıyorum. Bu demokrasinin yerel boyutudur. Ulusal boyutunu da tartışırız. Biz Türkiye’yi yerel demokrasiye taşıyacağız. Aynı zamanda özgür yurttaşı yapacağız. Yurttaşlığı yeniden tanımlayacağız. Devlete kul değil, özgür olan yurttaşı tanımlayacağız. Vatandaşlık kavramı büyük bir karmaşa içindedir” dedi.
YASAL-ANAYASAL ÇÖZÜMÜN EŞİĞİ
Abdullah Öcalan, mutabakattan bir gün önce 27 Şubat 2015’te yapılan görüşmede hükümetin tavrına ilişkin eleştirilerini devlet heyetine şu sözlerle aktardı: “Bu sürecin gelişmesi için çabalıyoruz. Çözüm olmazsa binlerce insan ölecek. Ben bunu kavradım ve gereğini yapıyorum. Onlar da bunun önemini kavramışlar mıdır, bilmiyorum. Onlarla iyi tartışın. Türkiye toplumu tekrar bu felaketleri yaşamasın diye 13 yıldır bir şeyler geliştirmeye çalışıyoruz. Yasal-anayasal çözümün eşiğindeyiz.”
KÜRT HALKININ DEMOKRATİK STATÜSÜ
Kürt halkını demokratik bir statüye kavuşturmak istediğini ifade eden Abdullah Öcalan, şunları söyledi: “Demokratik statü bir devlet değildir, bir kimlik statüsüdür. Üniter devlete göre herkes bireydir, bağımsızdır. Bir oy hakkı vardır. Ulus-devlet faşizmdir. Bunu Hitler tek tip ırk yaratmak için kullanmak istedi. Hitler, Musollini insanları nasıl öldürdüyse, ulus- devlet de onu yaptı. Türkiye’de de bu yönlü arayışlar oldu, ama gerçekliğe uymadı. Farklılık olmadan yaşam olmaz. Evren her an farklılaşarak evren oldu. Türkiye’de de farklılıklar temelinde kimlikler vardır. Örneğin dini, etnik, inanç kimlikleri var. Tek bir insanı kimliksiz yapamazsın. Toplumda birçok kimlik var. Yan farklılıkları inkâr etmek, evrenin oluşumunu inkâr etmek gibidir. Biz bu bahçede tek tip çiçek olsun istemiyoruz. Hatta tek tip olsa bile, örneğin lale tek tip lale yoktur. Lalenin tüm cinsleri olmalıdır. Teorimiz budur. Biz cumhuriyeti, kimliğini herkesin seçeceği bir temelde ele almalıyız. Benim çözümüm budur.”
MECLİS VE İZLEME HEYETİ’NİN ÖNEMİ
Abdullah Öcalan, çözüm için Meclis’in ve İzleme Heyeti’nin önemine değinerek, “Meclis bünyesinde bir komisyonun kurulması gerektiğini, İzleme Heyetinden insanların olması gerektiğini daha önce de ifade etmiştim. Eğer bunlar yapılırsa, Newroz Bildirisini aşacak olan bir çağrı yapacağım. Hükümet de bunu böyle değerlendirmelidir. Ortak açıklama olarak bu metni okumanızda hiçbir sakınca yoktur. Benim imzam sıradan bir imza değildir. Ben 55 yıllık ömrümü bu mücadeleye verdim. Benim imzamın anlamı bilinmelidir. Bu imzanın 55 yıllık emek değeri vardır” dedi.
‘AKP OTORİTERLEŞİRSE KENDİNİ BİTİRİR’
İmralı Heyeti’nin diyalog sürecinin müzakereye evrildiği bir dönemde ‘Güvenlik Yasası’ çıkarılmasının yarattığı kaygıları aktarması üzerine Abdullah Öcalan, bu durumun en çok iktidara zarar vereceğini söyledi. PKK Lideri Öcalan, devamında şu uyarılarda bulundu: “AKP otoriterleşmek isterse kendini bitirir. AKP hakiki olmazsa, bu sefer gerilla hakiki savaşı başlatır. Anlaşma yok, çözüm yok, barış yok, faşizmi dayatırsa savaş başlar. Bunu onlara da söyleyin. Sizin bu açıklamayı yapmanız önemlidir. Yarın yapmalısınız. Yarın 28 Şubat, bir darbenin yıldönümüne denk geliyor. Bizim gibi darbe karşıtı olanlar için önemlidir.”
‘DEMOKRATİK SİYASETİN ÖNÜNÜ AÇIYORUZ’
PKK Lideri, Dolmabahçe’de açıklanacak mutabakata dair sözlerine şöyle devam etti: “HDP ve AKP heyeti olarak açıklayabilirsiniz. Benim imzam var altında. Devlet de imzalayabilir ya da imzalamaz. Kendileri bilir. İmzası olursa daha ciddi olur. Bu birinci aşamadır, yani niyet aşamasıdır. İkinci aşama onama aşamasıdır. Parlamento ve İzleme Kurulu huzurunda uygun görülecek, Anayasa Mahkemesi’ni de dahil edeceğiz. Devletin huzurunda, parlamento huzurunda yapacağız. Anayasa Mahkemesinden gelene de ‘yaptığımız iş anayasaya uygun mudur?’ diye soracağız. Yarının anlamı büyüktür. Demokratik siyasetin önünü açıyoruz. Esas tarihi açıklamaları ben yapacağım.”
MA / Özgür Paksoy