RIHA - Savaşın bir halk sağlığı problemi olduğunu belirten KESK Riha Şubeler Platformu Sözcüsü Ferhat Demir, yaşanan ekonomik sorun ve buhranın nedeninin savaş ve tüm topluma sirayet eden tecrit uygulaması olduğunu söyledi.
İmralı'da ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile diğer tutsaklar Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 32 aydır haber alınamıyor. Tecrit ve Kürt sorununun çözümüne dair İstanbul’da bir araya gelen 78 aydın, siyasetçi ve gazeteci, 28 Ekim'de barışa çağrı deklarasyonu yayınladı. İstanbul’un ardından 29 Ekim’de Amed’te ise sivil toplum örgütleri, dernek ve siyasi partilerin aralarında olduğu 172 kurum, “Şimdiden geleceğe doğru özgürlük çağrısı” başlıklı deklarasyon açıkladı. Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne işaret edilen deklarasyonlarda imzası bulunan kurumlardan biri de Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Riha Şubeler Platformu’ydu.
KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ferhat Demir, savaşın son bulması için PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden mutlak tecridin son bulması gerektiğine vurgu yaptı.
‘BUHRANIN NEDENİ SAVAŞ VE TECRİT’
Kurdistan’da uzun süredir devam eden savaşın son bulması için deklarasyona katıldıklarını ifade eden Ferhat Demir, “Kurdistan’da uzun yıllardır savaş devam ediyor. Bizlerde başta coğrafyamız olmak üzere dünyanın her yerinde devam eden savaşlara karşı barışı savunacağımızı ifade ettik. Bu anlamda Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözülmesi için deklarasyona katıldık. Bu sorunun muhatabı Sayın Abdullah Öcalan’a yıllardır uygulanan bir tecrit durumu söz konusu. Sorunun çözülmesi için müzakerelerin yapılması gerekiyor. Bu nedenle de Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması lazım. Yaşadığımız ekonomik sorun ve buhranın nedeni devam eden savaş ve tüm topluma sirayet eden tecrit uygulamasıdır. Biz savaşın bir halk sağlığı problemi olduğuna inanıyoruz. Ve bu nedenle de tüm dünyada devam eden savaşlara karşı tutumumuz aynı. Bireyin ve toplumun yaşam hakkını savunuyoruz. Bu savaşın bedelini tüm halklar canlarıyla ödüyor” dedi.
‘ÇALIŞMALARIMIZ DEVAM EDECEK’
Savaş ve tecride karşı çalışmalarını sürdüreceklerini ifade eden Demir, “Bu ülkede özelikle emekçiler açısından barışı savunmak zor. Her zaman bunun bedeli de olmuştur. Bizlerde var olan savaş ve tecrit durumunu ihraç ve baskılarla kendi üzerimizde de hissediyoruz. Faşizmin kurumsallaştığı ve baskının arttığı bir ortamda barışı savunmak zor. Bu durum toplumun tamamında hissediliyor. Savaş ve baskı ortamı ekonomik sorunların yanında toplumda bireylerin kendilerini ifade edememe sorununu da beraberinde getiriyor” diye belirtti.
‘TÜRKİYE İNSANLIK SUÇU İŞLİYOR’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecritle birlikte sağlık hakkının da engellendiğine dikkati çeken Demir, şöyle devam etti: “Sağlığı sadece patolojik hastalık olarak tarif etmiyoruz. Çünkü kişinin bedensel ve ruhsal sağlık durumu ile demokratik tercihlerine saygı durumu da sağlık için önemlidir. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda bir kişinin yaklaşık 3 yıldır aile ve avukatları ile iletişime geçememesi sağlık hakkının ihlali ve bir insanlık suçunu beraberinde getiriyor. Sayın Abdullah Öcalan’ın sağlığının ne durumda olduğunu, bir başvurusunun olup olmadığını dahi bilmiyoruz. Tecrit ile topluma bir mesaj verme durumunu da görmek gerekiyor. Aslında bu şekilde toplumda tecrit altına alınıyor. Kişinin avukat ve ailesiyle görüştürülmemesi izolasyon altına alınması ciddi sağlık sorunlarına da neden oluyor.”
Savaş ve tecrit politikalarının cezaevlerinde de ciddi sağlık hak ihlali sonuçlarını ortaya çıkardığına dikkati çeken Demir, “Adli tıp kurumlarının ciddi anlamda siyasallaşmasından dolayı hasta tutsaklar sağlığa erişim noktasında problemler yaşıyor. Bu da sağlık hakkının ihlal edilmesine neden oluyor. Mevcut siyasi iktidar cezaevinde de cezalandırma yöntemi uyguluyor. Kanunen tutsakların sağlığa erişim noktasında hiçbir problem yaşamamaları gerekiyor” şeklinde konuştu.
MA / Mahmut Altıntaş