Tarihçi Erdoğan Aydın: Öcalan'ın çözüm gücü var

img

İSTANBUL - Öcalan'ın işaret ettiği 1921 Anayasası'nın Türkiye için büyük bir şans olduğunu belirten tarihçi-yazar Erdoğan Aydın, "1921 Anayasası uygulanmış olsaydı bu memleket bir yüz yıl kaybetmezdi. Demokratikleşme istiyorsak Öcalan’a imkan sağlamak lazım" dedi.

 
Türkiye ve ABD’nin üzerinde mutabakata vardığı “güvenli bölge” ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile 7 Ağustos’ta yaptığı görüşmede “Çözüme hazırım” çağrısını tarihçi-yazar Erdoğan Aydın değerlendirdi. 
 
Kuzey Suriye'de “Güvenli Bölge” olarak yapılacak girişimlere ihtiyaç olmadığını belirten Aydın, “Güvenli bölge ancak çatışmalı toplumun ve sivillerin zarar gördüğü korunma ve koruma kaygısı yaşanan bir bölge için geçerlidir. Soğukkanlı bir şekilde bölgeye baktığımızda, bölge de bir güvenlik açığının olmadığını görebiliriz. Buradan ne Türkiye’ye ne de diğer komşu ülkelere bugüne kadar bir saldırı olmamıştır” dedi. Rojava’nın sadece Kürtler değil diğer halklar ve inançlar açısından da güvenli bir bölge olduğunu sözlerine ekleyen Aydın, bu nedenle bu bölge için “güvenli bölge”ye ihtiyaç olmadığını söyledi. 
 
‘AMAÇ KÜRTLERİ ENGELLEMEK’
 
“Güvenli bölge” olarak adlandırılan bölgenin aslında tampon bölge olduğunu vurgulayan Aydın, “Peki bu kimin arasında bir tampon bölgedir? Bir birleriyle çatışan halklar mı var? Bir birleriyle çatışan mezhepler mi var? Bence yok. Ama Türkiye Kürtlerin Suriye’nin bir parçasında kendi kimlikleriyle yaşamalarını kendi güvenliğinin ihlali ya da beka sorunu olarak görüyor. Bu çok ciddi bir sorun. Kürtler kendi şehirlerinde kendilerini yöneterek kaderlerine kendileri karar vermek istiyor. Ama Türkiye ‘güvenlik sorunu’ adı altında bunu engellemeye çalışıyor. Yani bu Türkiye de bulunan Kürtlere hak vermeyen anlayışın tezahürüdür” diye konuştu. 
 
‘MALAZGİRT KÜRTLERİN DAYANIŞMASIYLA KAZANILDI’ 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla yolladığı mesajında ki Ahlat ve Malazgirt’le başlayan Türk ve Kürt ilişkilerine değinmesini de değerlendiren Aydın, “Öcalan’ın atıf yaptığı Malazgirt meselesini doğru anlamlandırmak gerekiyor. Malazgirt savaşı niye kazanılmıştır ona bakmak lazım. Gerçekten orada Kürt beyleri Alparslan’a destek verdiği için kazanılmıştır. Üstelik anımsayalım. Bizans ordusunda da, Kıpçak Türkleri vardı. Öyle basit bir Türk Bizans ya da Müslüman, Hıristiyan savaşı değildi. Ama sonuçta o savaşın kazanılmasını sağlayan önemli faktörlerden bir tanesi de dönemin Kürt beylerinin Alparslan’la birlikte davranmış olmasıdır. Buradan da aslında günümüze pozitif bir ders çıkartmamız mümkündür. Ama benim şahsi bakışım Malazgirt’te olumlu bir şekilde atıf yapmaya imkan vermiyor. Çünkü Malazgirt aynı zamanda o ana kadar bu topraklarda başka inançlarla, başka kimliklerle yaşayan insanların gelip topraklarını fethetmektir. Dolayısıyla bizim fetihçilik üzerinden ortak nokta üretmeye ihtiyacımız yoktur. Ama mademki Türkiye’yi yönetenler Malazgirt savaşını kutlayıp, gidip törenler yapıyorlar sadece Türklerin değil, Kürtlerinde dayanışmasıyla elde edildiğini hatırlamak zorundalar” diye belirtti.
 
'21 ANAYASASI ÖZERKLİĞE DAYANIYORDU'
 
Öcalan’ın Türkiye’nin demokratikleşmesi için işaret ettiği 1921 Anayasa’sı için ise Aydın şunları dile getirdi: “24 Madde'den oluşan 1921 Anayasası muhtariyet yani özerkliği esas alan bir anayasaydı. Ve bu anayasaya göre sadece belediye faaliyetleri değil eğitim sistemi, yerel polis hizmetleri, yerel bayındırlık faaliyetleri ve yerel tarım politikaları dahil olmak üzere pek çok şeyin o bölgede seçilmiş insanlar tarafından belirleneceğini anayasal düzeyde teyit eden bir toplumsal sözleşmedir. Dolayısıyla bu açıdan baktığımız zaman 1921 Anayasası uygulanmış olsaydı bu memleket, bütün bir yüz yılı kaybetmezdi. Oysa bakıyoruz bütün bir yüz yılı biz nasıl geçirdik? Çok ciddi hak ihlalleriyle geçirdik. Bir türlü gerçek bir demokrasiye dönüşememekle geçirdik. Sürekli bir güvenlik ve beka probleminden söz ederek geçirdik. En azından şunu kesinlikle iddia edebilirim. O Anayasa'yı lağvedip yerine 1924 Anayasasını getiren Atatürk yaşasaydı; ‘Bu anayasa bize göre değil geri 1921 Anayasasına dönelim’ derdi. ” 
 
'1921 ANAYASASI BÜYÜK BİR ŞANS’
 
1921 Anayasası’nın halkları temsil eden bir anayasa olduğunun altını çizen Aydın, “1923’te İzmit konferansında Mustafa Kemal İstanbul gazetecileriyle konuşurken ‘bu memlekette sınır çizmek mümkün değil. Çünkü halklar iç içe geçmiştir. Fakat nerede kim çoğunluksa o halkın, o şehrin kendi kendini, kendi talepleriyle yönetmesini savunuyoruz’ demişti. Yani tarihe dönüp baktığımızda bu konuda ciddi imkanlar var. Yani 1921 anayasası bu memleket için büyük bir şanstır. Bakın 1921 anayasasından önce toplanan Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi, Misak-ı Milli’de bu vatanın sınırlarını tespit eden cümlelere baktığımızda çok açık bir şekilde belirtilen ifade şudur; ‘Bu topraklar Kürtlerin ve Türklerin yaşadıkları topraklardır.’ Sivas kongresinde karar altına alınan çerçevede aynı şekilde. ‘Kürtler ve Türkler bu toprakların ortak sahipleridirler ve kim nere çoğunluksa onun kendini yöneteceği’ sözü üzerinden şekillenmiştir. 1921 Anayasası esasen budur” dedi.
 
‘ÖZAL’IN ÇÖZÜME ÖMRÜ YETMEDİ’
 
Öcalan’ın görüşmede Turgut Özal’ın dönemine işaret etmesinin güncel şartlara göre benzer yönler taşıdığını da belirten Aydın, “Özal da önce savaş politikası izledi. Fakat sonrasında bu sorunun savaşla çözülemeyeceğini fark etti ve önce dolaylı yollardan daha sonra kamuoyuna da açıklayarak ‘çözümden başka yol yoktur’ diyen bir çizgiye gitmeye başladı. Fakat ömrü yetmedi. Dolayısıyla bir değişim gerçekleşemedi. Benzeri süreç mevcut iktidar tarafından 2013 yılında yaşandı. Fakat mevcut iktidar çözüm sürecini iki ipoteğe bağlamıştı. İki ipotekten bir tanesi ‘içeride bir sessizlik olsun. Suriye sorununu çözeyim. Şam’a kendi işbirlikçi iktidarımı getireyim’ diyordu. İkinci ipoteği, ‘Başkanlık sistemine Kürtleri yedekleyeyim’  şeklindeydi. İkisi de olmadı” diye belirtti.
 
‘ÖCALAN’IN ÇÖZÜM GÜCÜ VARDIR’
 
Son olarak Öcalan’ın çözüm için yaptığı çağrıyı tüm siyasi aktörlerin sahiplenmesi gerektiğinin altını çizen Aydın sözlerini şöyle tamamladı: “ Türkiye ve bölgede yaşayan Kürtlerin büyük bir kısmının ‘benim liderimdir’ dediği bir insan, ‘ben bu sorunu bir haftada çözerim’ diyorsa gerçekten bu imkanın sağlanması lazım. Ama biliyoruz ki dertleri çözüm olmayanlar bu imkana da kapı açmıyorlar. Öcalan’ın böyle bir gücü vardır. Bu sorunu çözebilir. Dolayısıyla memleketi demokratikleştirmek istiyorsak Öcalan’a imkan sağlamak lazım. Türkiye’de bu karamsarlığın iyimserliğe dönüşmesi için bu şarttır. Türkiye’de tüm insanlar bunu fazlasıyla hak ediyor.” 
 
MA / Barış Ceyhan – Naci Kaya