Werîşe Muradî’den kadınlara 8 Mart mektubu

img

HABER MERKEZİ - İran rejimi tarafından hakkında idam cezası verilen Werîşe Muradî 8 Mart dolayısıyla yazdığı mektubunda, Özgürlüğe inanan ve uçmaya hevesli herkes için mücadelenin kapıları her zaman açıktır” dedi.  

İran’ın başkenti Tahran’daki Evin Cezaevi’nde tutulan ve idam cezası verilen Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) üyesi Werîşe Muradî, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla mektup yazdı. Mektubunda kadınların özgürlük ve eşitlik için mücadelesini daha da güçlendirmesi gerektiğini vurgulayan Werîşe Muradî, “Mücadele, zaman ve mekânla sınırlı değildir. Özgürlüğe ulaşana ve bugünü özgür bir zamanda ve mekânda, geçmişten bugüne tüm özgürlük sevdalılarının anısını yaşatmak için kutlayana kadar asla durmamalıyız" dedi.
 
Werîşe Muradî mektubunun devamında şu ifadelere yer verdi: "Zindanın demir parmaklıklarının arkasından, ışığın insanın zihninde ve kalbinde bulunduğu yerden, dünyanın neresinde olursa olsun tüm mücadeleci ve öncü kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Bu yıl kadınların yoğun eylem ve mücadeleleriyle dolu günlerinde 8 Mart'ı karşılıyoruz. Nereye baksam, kadınların kazandığı zaferlerin güzel kokusunu alıyor ve 21’inci yüzyılda kadınların mücadele zincirinin her geçen gün daha da güçlendiğini görmekten mutluluk duyuyorum. Defalarca söylendiği gibi, 21’inci yüzyıl kadınların özgürlük yüzyılıdır. Ve kadınlar özgürleştiğinde, toplum da özgürleşecektir.
 
Şu anda 3’üncü Dünya Savaşı devam ediyor ve bu savaş, Ortadoğu'daki olayları ve düzeni doğrudan etkiliyor. Devlet adamlarının kadın düşmanı ve cinsiyetçi bir sistemi beslemek için başlattığı bu savaş, yalnızca toplumsal talepleri, özellikle de kadınların haklarını yok saymakla kalmıyor, aynı zamanda onların hayatlarını da tehlikeye atıyor.
 
2024 yılında halklar ve hükümetler arasındaki karşıtlık daha da arttı. Cinsiyet ayrımcılığı politikalarının yaygınlaşmasına karşı direniş de büyüdü! Devletler savaşın ateşini körüklerken, toplum barış ve demokrasi için savaştı. Milliyetçilik ve dini ideolojiler, iktidarların temel politikaları haline geldi. Ancak buna karşılık toplum, ulusal ve dini farklılıkların ötesinde eşitlikte ısrarcı oldu ve kadınlar bu özgürlükçü süreçlerin öncüsü oldu. İran hükümeti de bu süreçten muaf değil ve 2024 yılında toplumla ve onun öncüleriyle açık bir savaşa girdi.
 
HER GÜN 8 MART
 
İran zindanları, rejimin saldırılarından bir an bile kurtulamadı. Benim ve bazı tutuklu arkadaşlarım için idam cezası verildi. Diğer hapishanelerdeki bazı kadınlar, örneğin Zeynep Celaliyan, en temel ve doğal haklarından bile mahrum bırakıldı. Ancak bu insanlık dışı tutumlara rağmen gördük ki zindanlar, düşünce ve fikir okullarına, direniş ve mücadele kalelerine dönüştü. Ben ve koğuş arkadaşlarım, her günün bizim için 8 Mart olduğunu bir kez daha göstermek istedik.
 
Nasıl olur da saldırılar varken kendimizi savunmazdık? Zulüm ve adaletsizliğe karşı nasıl sessiz kalabilirdik? Çocukların, kadınların, gençlerin ve diğer ezilen kesimlerin gözlerindeki acıyı görüp mücadeleden vazgeçmek mümkün mü? Elbette hayır! Tarih bize, mücadele edenlerin hiçbir zorluğu tanımadığını öğretti. Özgürlüğe inanan ve uçmaya hevesli herkes için mücadelenin kapıları her zaman açıktır. Biz, direniş ve mücadeleyle dolu bir tarihin çocuklarıyız. Gözlerimiz en karanlık yerlerde bile uzaklara bakıyor ve inanıyorum ki ufkumuz hâlâ aydınlıktır.
 
Ben, her anı mücadele ve direnişle dolu kadınların soyundan geliyorum. Bize, üzerimize dayatılan zulme karşı mücadele etmenin alfabesini öğreten kadınların…
 
‘SİZİNLE AYNI SAFTAYIZ’
 
Buradan, barış ve demokrasiyi hayata geçirmek için baskıya ve zulme karşı mücadele eden tüm kadınların sıcak ellerini sımsıkı tutuyorum. Her zaman sizinle aynı saftayım.  Mücadele zaman ve mekânla sınırlı değildir. Özgürlüğe kavuşup bugünü özgür bir zamanda ve mekânda kutlayana ve geçmişten bugüne tüm özgürlük sevdalılarının anısını yaşatana kadar asla durmamalıyız.
 
Yaşasın 8 Mart!
 
Yaşasın kadınların direnişi!
 
Jin, Jiyan, Azadî!”