HDP'li Bülbül: İşgal tamamen bitirilmeden sorun çözülmez

img
İZMİR- HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, yapılan ateşkese ilişkin “Suriye’de askeri işgal tamamen bitirilmeden sorun çözülmüş anlamına gelmez.Suriye topraklarının Türkiye’ye ‘güvenli bölge’ ve benzeri isimler adı altında peşkeş çekilmesi anlamına geliyor” dedi. Bülbül, belediyeleri yapılan kayyum atamalarını ise 'siyasi zabanilik' olarak tanımladı. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlattığı askeri operasyon ile ABD ve Türkiye arasında varılan anlaşmaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
Bülbül, yapılan ateşkesin olumlu olduğunu fakat sorunun çözümü olmadığını belirtti. “Suriye Suriyelilerindir” diyen Bülbül, Kobane, Efrin, Serakaniye ve Gire Spî’nin Kürt halkına ait topraklar olduğunu ve nasıl yaşamaları gerektiğine orada yaşayan halkların karar vermesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin askeri gücü ve siyaset kurumunun orada yaşayan hakların adına karar verme hakkı olmadığının altını çizen Bülbül, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik çok ciddi bir savaşın yürütüldüğünü söyledi. Bülbül, Türkiye’nin sivil ya da silahlı ayrımı yapmaksızın herkese karşı aynı şekilde şiddet yöntemleri kullanıldığını söyledi. Havuz medyası tarafından savaş kışkırtıcılığı ve ırkçılığın yapıldığını vurgulayan Bülbül, savaşı överek insanlık suçu işlendiğini ifade etti.  
 
‘MEŞRU DEMOKRATİK ÇÖZÜM OLMADAN SORUN ÇÖZÜLMEZ’
 
Yapılan ateşkesin sadece birkaç bölgeyi içerdiğini anlatan Bülbül, “Bir ateşkes sağlandı, bu çok iyidir deme noktasında değiliz. Bu ateşkes ölümü, kanı, gözyaşını önlemesi açısından önemlidir ama sorunun çözümü değildir. Bu anlamda ABD'nin, Rusya'nın, Suriye'nin, İran'ın, Türkiye’nin ve konuya kendini taraf gören ve taraf olan herkesin barış, demokrasi, eşitlik ve adalet adına halkların hakları noktasında meşru demokratik zemine gelmesi gerekir. Bu meşru demokratik zemin oluşmadan sorun çözülmüş anlamına gelmez. Suriye’de askeri işgal tamamen bitirilmeden sorun çözülmüş anlamına gelmez. Aynı zamanda bu işgalin ve bu savaşın hiçbir meşrutiyetinin olmadığı bütün dünya ölçeğinde ortaya konulan diplomatik siyasi tavırlarla zaten anlaşılmış ve netleşmiştir” şeklinde konuştu. 
 
‘32 KİLO METRE TRUMP VE ERDOĞAN ARASINDA’
 
Bülbül, Suriye’de yaşayan Kürt halkının haklarının BM ölçeğinde tanınması ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin de dört parçada Kürtlerin varlığını dikkate alarak barışçıl demokratik çözümü kabul edici bir politika geliştirmesi gerektiğini kaydetti. Bülbül devamla şunları dile getirdi: “Sorun 32 kilometrelik alan saydığımız koskocaman bir coğrafyadadır. Bu 32 kilometre sadece AKP hükumeti ile Trump arasında diplomatik bahse konu edilen bir şeydir.  Hal böyle olunca 32 kilometre bölümde çözüm bulduk. Gerisi ne olacak yani kalıcı çözümden kasıt savaşın sonlanmasını sağlayacak. Suriye’de 32 kilometre alanın Suriye topraklarıdır. Suriye topraklarının Türkiye’ye güvenli bölge ve benzeri isimler adi altında peşkeş çekilmesi anlamına geliyor. Kimin toprağını kime peşkeş çekiyorlar, başkasının toprağı üzerinde askeri güç kullanarak tasarruf hakkında bulunmak ya da bazı iddialara bulunmanın da istila ve işgalden ne farkı var. Suriye’de yaşanan durum aynı şekilde Türkiye’de yaşanan durumla da alakalıdır. Kürt halkının kendi statüsünü, pozisyonunu, yaşam hakkını, diplomatik ve siyasi kamusal haklarını belirleme hakkı bütün dünya tarafından meşru görülmüş ve kabul edilmiştir. Bunu kabul etmeyen Türkiye cumhuriyeti devletidir. Bu da bir Kürt düşmanlığı politikasıdır.” 
 
‘SİYASİ ZEBANİLİKTİR’
 
Suriye’de gelişen bu durumun Türkiye’de HDP ve Kürt halkına yönelik baskılarla paralel olduğunu belirten Bülbül, son olarak, “Van'da da eş genel başkanımıza, vekillerimize yapılanlar, Hakkâri Yüksekova'da belediye başkanlarımızın görevden alınması, tutuklanması, yerine kayyum atanması bir siyasi zebaniliktir. Bunun başka bir açıklaması yoktur. Devlet kendi meşrutiyetini yitirmiştir. Böyle devlet politikası olamaz.Bu yasalardan kaynaklı bir uygulama olamaz. Bu tamamen kendi yasa ve anayasasını, hükumetini de yok sayarak polis marifetiyle yürütülen bir hakka tecavüz, her türlü meşru demokratik hakkı ortadan kaldırmadır” diye konuştu.