HDP Sözcüsü Kubilay: Hüseyin Aykol Özgür Basın’ın yüz akıdır

img

ANKARA - Gündeme dair açıklamalarda bulunan HDP Sözcüsü Günay Kubilay, partili eski milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ı kaybetmenin üzüntüsü içerisinde olduklarını ifade etti. Özgür Basın’ın "yüz akı" dediği Gazeteci-yazar Hüseyin Aykol’un tutuklanması nedeniyle Hükümete tepki gösteren Kubilay, "Türkiye şu ya da bu nedenle gazetecileri tutuklama utancıyla yüzleşmeli ve bu utançtan kurtulacak adımları hızla atmalı" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, parti Genel Merkezi’nde gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
 
Kubilay, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren HDP’nin Mersin eski milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ı kaybetmenin üzüntüsü içerisinde olduklarını belirterek sözlerine başladı. Kubilay, vefatının büyük bir kayıp olduğunu dile getirdiği Fırat’ın, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yolla çözümü için mücadele ettiğini ifade etti. 
 
Kubilay, “AKP iktidarı, gücünün zirvesindeyken ve Dengir Fırat bu iktidarın önemli kademelerindeyken, yapılan yanlışlara, güç zehirlenmesine, topluma ve halka tepeden bakmaya, kibire göz yummadı, yanlışları eleştirdi ve bu yanlışlara ortak olmamak için mevki, makam, statüyü terk ederek halkın içine dönmeyi, onların mücadelesinin bir parçası olmayı bildi” dedi.
 
SREBNİTSA KATLİAMI
 
Srebrenitsa Katliamı’nda yaşamını yitirenleri de ana Kubilay, şunları söyledi: “Kurbanları anıyoruz, acılarını yüreklerimizin derinlerinde hissediyoruz. Bu soykırımı Avrupa tarihinde kara bir leke olarak anıyoruz. Aliye İzetbegoviç'in söylediği şu söz, dünyanın her yerinde yaşayan insanların kulağına küpe olacak niteliktedir: ‘Biz ölüyoruz ama onlar kazanıyorlar’. Evet, barışın kaybedeni yoktur ama savaşın kaybedeni herkestir.” 
 
‘HDP GENÇLİĞİ KRİMİNALİZE EDİLİYOR’
 
Sözlerinin devamında partilerinin Gençlik Meclisi üyelerine dönük artan baskı ve tutuklamaların üzerinde duran Kubilay, “HDP gençliği sürekli kriminalize edilerek çalışmaları engelleniyor. Daha bir kaç gün önce HDP Gençlik Meclisi üyesi arkadaşlarımız kolluk kuvvetleri tarafından ajanlığa zorlanmış, tehdit edilmiştir. Gençliğe yönelik bu kirli politikaları, saldırıları ve baskıları sert bir dil ile kınıyoruz. İktidarı gençliğe yönelik baskılardan vazgeçmeye çağırıyoruz. HDP Gençlik Meclisi, gençliğin demokratik ve yasal bir örgütlenmesidir. HDP’nin yasada yerini alan gençlik çalışmalarından biridir. Tümüyle yasal, demokratik ve meşrudur. Ancak iktidar bilimsel düşünen, soran ve sorgulayan geleceğinin karartılmasına izin vermeyen, inkara, asimilasyona boyun eğmeyen gençlik istemedikleri için bu kirli politikalara ve faşizan uygulamalara başvuruyorlar” dedi.
 
‘HDP BELEDİYELERİNDEN ELİNİZİ ÇEKİN’
 
Baskıların yoğunlaştığı diğer bir alanın ise, HDP belediyeleri olduğunu belirten Kubilay, sözlerini şöyle sürdürdü: 
“Geçen günlerde Diyadin Belediyesi’ne polis baskını olmuş ve belediye başkanımızın tartaklanması basına yansımıştır. Karayazı’da da Belediye Eş Başkanı Burhanettin Şahin ve 10 üyemiz hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındı. Neden gözaltına alındıklarını biz de, avukatlar da hala bilmiyoruz. Buradan siyasi iktidara bir kez daha çağrı yapıyoruz HDP'li belediyelerden elinizi çekin. Bu baskılardan, bu şantaj tehdit politikalardan vazgeçin. Belediye ile hak arasında örmek istediğiniz tecrit duvarlarına o bölgenin halkı asla izin vermeyecektir. 
 
HÜSEYİN AYKOL ÖZGÜR BASININ YÜZ AKIDIR
 
Bir diğer üzücü haber de Gazeteci Hüseyin Aykol'un dün tutuklanarak cezaevine girmesidir.  Aykol, aktif olarak 1970’lerden beri Özgür Basın geleneği içinde gazetecilik yapıyor. Özgür Basın’ın yüz akıdır. SETA iktidar adına gazetecileri fişlerken, 68 yaşındaki bir gazeteci tutuklanarak bu konuda bir mesaj veriyor. Türkiye şu ya da bu nedenle gazetecileri tutuklama utancıyla yüzleşmeli ve bu utançtan kurtulacak adımları hızla atmalı, gerekli yasal düzenlemeleri yapmalıdır.  
 
SURİYELİ KADINLARA YÖNELİK CİNSEL SALDIRI İNANILMAZ BOYUTLARDA
 
Hepimiz  ülkelerindeki savaştan ve şiddetten kaçan, doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalan başta Suriyeliler olmak üzere milyonlarca insanın yaşadıkları dramı izliyoruz. Savaştan ve şiddetten kaçarak hayata bir yerinden tutunmak zorunda kaldıkları ülkelerde ırkçı saldırılara, istismarlara ve kötü muameleye maruz kalıyorlar. Son zamanlarda Türkiye'de çeşitli yaşam alanlarına girmelerine yasaklamalar getiriliyor, ırkçı yaklaşımlar giderek yaygınlaşıyor, kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel istismarların sayısını bile kimse bilmiyor. Siyasi iktidarın ortaya çıkardığı yıkıcı etkilerin, büyük karmaşık toplumsal sorunların nedeni olarak göçmenler gösteriliyor. Ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte alım gücünün azalmasının nedeninin Suriyeli mülteciler olduğu sanılıyor. İktidarın mülteciler için harcanan paraların AB'den gelen fonlarla yapılıyor olduğunu açıklamaması, mülteciler için milyarlarca lira harcadık gibi sözleri Suriyelilere yönelik ırkçı saldırıları artırıyor. Suriyeli kadınlara yönelik cinsel istismar ve saldırı inanılmaz boyutlarda.
 
MÜLTECİLER OLMADAN TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA YAŞAMI NASILDI?
 
Kayıtsız işsiz sayısı 7,5 milyon. 6,5 milyon işsizin sorumlusu mülteciler mi? Acaba mülteciler olmadığı zaman Türkiye’ deki çalışma yaşamındaki durum neydi? Yine güvencesiz çalışma vardı. Örgütlenme özgürlüğü yoktu. İnsanca yaşam gene yoktu. Hatırlayın 3’üncü havalimanındaki işçilerin durumunu. ‘Tahtakurusuz yataklarda yatmak istiyoruz’ diyorlardı. Onlar mülteci değillerdi. Orada çalışan Suriyelilerin toplamı 900'ü geçmiyordu. Gerçek şudur. Türkiye kapitalist bir ülkedir. Kapitalizm işçiyi iliklerine kadar sömüren, işsizlik üreten bir sistemdir. Çalışanlar kadar arkasında bir işsiz ordusu olmadan iktidarlar kendilerini var edemezler. Bugün Erdoğan rejimin yaptığı da zaten budur. 
 
ERDOĞAN KOL KANAT GERECEKTİR
 
Biz işsizleri ve yoksulları en iyi anlayan partilerden biriyiz. İşsizliğin ve yoksulluğun çözümü vardır. 7,5 milyon işsiz için basit bir öneri. Haftada 55 - 60 saat çalışan işçiler, iki vardiye demektir, haklarda kısıtlamaya gitmeksizin çalışma saatinin 35 saate düşürülmesi bile işsizliği yarı yarıya düşürecektir. Neden yapmıyorlar? Çünkü patronların karları azalacak, maliyetleri artacak. Erdoğan rejimi de onlara kol kanat gerecektir. Altını bir kez daha çizerek bu konuyu kapatmak istiyorum. Soma'daki o ölüm çukurlarında hayatını kaybeden 301 işçinin ölümünün sorumlusu mülteciler değildir. Irkçı hezeyanlarla yoksulları, işsizler yanlış yönlendirenlere yoksullar, emekçiler, işsizler itibar etmemelidir.
 
GÖÇ BAKANLIĞI KURULMASI İÇİN TEKLİF HAZIRLADIK
 
Şu çağrıyı yapmak istiyoruz; başta iktidar olmak üzere herkese mültecilerle dayanışmayı sunmayı ve onlara kucak açmayı istiyoruz. Onlar yabancı değildir, onlar bu ülkenin komşu topraklarının özbeöz çocuklarıdır. Geçen gün Kocaeli’nde bir fabrikada yangın çıktı yanan işçilerden dördü de mülteciydi. Patronu AKP'liydi, gerçeğin üstü kapatılmak istendi. Mültecilerin çok kapsamlı sorunları var. Biz bir Göç Bakanlığı kurulmasını istiyoruz. Bu konuda Göçmenler Mülteciler Komisyonuna bir teklif hazırladık. Uygun bir zamanda bu teklifi Meclise sunacağız.”