Kubilay: Köklü ve kapsayıcı bir anayasa öneriyoruz

img

ANKARA- HDP Sözcüsü Günay Kubilay, tek adam sistemini rehabilite edecek bir anayasa değişikliği değil, "toplumsal sözleşme" niteliğinde köklü ve kapsamlı bir anayasa değişikliğini önerdiklerini ifade etti.

 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, parti Genel Merkezi’nde gündeme dair konuları değerlendirdi. 
 
Kubilay, 12 yıl sonra sonuçlanan Ergenekon davasına ilişkin, “Karara baktığımız zaman Türkiye de gladyo, kontrgerilla, JİTEM adı altında hiç bir şekilde derin devlet ve özel savaş aygıtlarının olmadığını görüyoruz. Oysaki 90’lı yıllarda Kürt illerindeki sıkıyönetim ve OHAL dönemlerinde derin devlet örgütleri eliyle yargısız infazlar, faili meçhuller, kayıplar hiç olmamış. İnsanlık suçları hiç işlenmemiş gibi. Evet, karara bakılırsa o yıllarda açık, şeffaf, hukuka bağlı, insan haklarına saygılı, demokratik bir devlet var. Oysa ki 3 kasım 1996’da Susurluk kazasıyla birlikte devlet ülkücü mafya, siyaset üçgeninde sirayet eden bütün ilişkiler belgeler tanıklıklar ışığında ortaya çıkmıştı. Derin devlet çetesi açığa çıkmıştı” hatırlatmalarında bulundu.
 
‘ORTAK KARAR ALDILAR’
 
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın Ergenekon davaları için “Ben bu davanın savcısıyım” sözlerini anımsatan Kubilay, “Susurluk gibi şeytan üçgeninde cereyan eden devlet, mafya ve çete üçlüsünün birlikte olmasından kısa süre sonra bu dosyanın üzerini örttüler ve uzun süre kapalı kaldı. Ne hikmetse 12 yıl aradan sonra Fetö’cü savcılar polisler AKP ortaklığıyla devleti bu karanlık yapıdan temizlemek için bir karar almışlardı. Bu tür operasyonlara başlamıştı. Ne var ki tutuklananlar arasında Susurluk çetesinde adı geçen bazı kişilerin adı olmasına rağmen tutuklananların içerisindeki isimlerin bu çeteyle bir ilgisi olmadığı kısa süre sora anlaşılmıştı. Kaldık ki demokratik kamuoyu ne Fetullahçıların ne AKP’nin böyle bir derdinin olmadığını devlet içinde yuvalanmış yapıları tasfiye amaçları olmadıklarını kısa süre sonra fark ettiler” diye belirtti. 
 
‘ERGENEKON DAYANAK YAPILDI’
 
Kubilay, açıklamalarına şöyle devam etti: “Karara baktığımız zaman davanın pek çok faili meçhul cinayetin, kaybın, insanlık suçunun açığa çıkarılması yargılanması ve cezalandırılması amacını taşımıyordu. Oysa davanın amacı geniş bir tasfiye girişimine Ergenekon davası dayanak yapıldı, hem ordu içinde istenmeyen kadrolar hem de pek çok siyasetçi, gazeteci bu örgütün uzantısı gibi gösterilerek tasfiye edilmek istendi. Bu nedenle de kısa bir süre sonra silahlı kuvvetlere kumpas kuruldu denilerek özellikle 15 Temmuz’dan sonra Ergenekon, Balyoz gibi davaların polisleri, savcıları, Yargıtay üyeleri meslekten atılıp tutuklanırken, Ergenekon davasında yargılananların hepsi tahliye edildiler ve geçen günlerde de beraat edilmiş oldular. 
 
KÜRT SİYASETİ TASFİYE ORERASYONU
 
Aslında Fethullahçılar ve AKP kurmayları açısından o dönem 3 dava tarihsel bir rövanş niteliğindeydi ve bunların her biri birer kumpas davası olarak tarihe geçti. Bunlardan birincisi Ergenekon. Bu kumpas davaları içinde ikincisi KCK davası içindeki Kürt siyaseti tasfiye operasyonuydu. Hatırlarsınız o kelepçeli fotoğraf herkesin zihnindedir. Kürt sorununda etkili olan, sözü dinlenen bütün siyasetçiler KCK adı altında tutuklandılar, uzun yıllar hapislerde kaldılar. Bir diğer 3’üncü kumpas davası ise sosyalistlere yapılmıştı. Sosyalistlerin önemli bir kısmı da Kürt siyasi hareketiyle bir ortak gelecek tahayyülü içerisinde olan, eşit haklar temelinde Türkiye’nin bütün halklarıyla bir arada yaşamak isteyen, özellikle Kürtlerin kendi siyasi geleceğini kendisinin tayin etmesi gerektiğini düşünen birçok sosyalist silahlı örgütlere üye olma suçuyla yargılandılar ceza aldılar. 
 
ÖZEL SAVAŞ YAPILARI DAĞITILMALIDIR
 
Değerli arkadaşlar, görülüyor ki bu arada sadece Fethullaçılar değil, Fethullah Gülen ile kutsal bir ittifak içinde olan AKP bu tarihsel rövanşı birlikte yürüttüler. Sonuç olarak hangi ad altında olursa olsun gizli savaş aygıtları, özel savaş yapıları dağıtılmalıdır. Ve bunlara büyük ölçüde kaynak sağlayan örtülü ödenek de kaldırılmalıdır. Bir devletin bünyesinde bu tür gizli savaş örgütleri oldukça o ülkede herhangi bir demokratikleşmeden asla söz edilemez. Bu ülkede vicdanı olan herkes insan hakları örgütlerini kayıtlarına da geçtiği gibi özellikle 90’lı yıllardan başlayarak günümüze kadar uzanan 17 bin 500 faili meçhul cinayetin işlendiğini biliyor. 
 
HAKİKAT KOMİSYONU KURULMALIDIR
 
O yüzden de 744 haftadır kaybedilen yakınlarını arayan, hakikate ulaşmaya çalışan Cumartesi Anneleri’ni, kayıp yakınlarını hiç kimse görmezden gelemez. Onların derin acılarını hissetmekten kendini geri tutamaz. Biz bu vesileyle hükümeti Cumartesi Anneleri’ne karşı hoyratça davranıştan vazgeçmeye ve saldırılarına son vermeye çağırıyoruz. 45 haftadır Cumartesi Anneleri’ne, kayıp yakınlarına kapatılmış olan Galatasaray Meydanı’nın yeniden açılmasını istiyoruz. Parlamento’da hakikat komisyonu kurulmalıdır.
 
DEMOKRATİK ANAYASA ÖNERİSİ
 
Henüz İstanbul seçimleri 23 Haziran’da yenilenmemişken aynı zamanda Türkiye’nin demokratik geleceğine açılacak bir pencere açılması umuduyla bunun demokratik bir çerçeveye kavuşması, yeni bir toplumsal sözleşmeye kavuşması amacıyla HDP bir demokratik anayasa ve bir demokratik anayasanın yapılması doğrultusunda da bir demokratik ittifak çağrısı yapmıştı. HDP 7 Haziran sonrasında da görüldüğü toplumun çoğunluk desteğini yitirmiş, meşruiyet krizi içine girmiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında topluma dayatılan tek adam rejimini rehabilite etme ve restore etme amacıyla bir anayasa değişimi önerisinde bulunmuyor.
 
DEMOKRATİK ÖZGÜRLÜKÇÜ EKOLOJİK BİR ANAYASA
 
Biz köklü ve kapsamlı bir anayasa önerisinde bulunuyoruz. Her şeyden önce bu anayasa başta Kürt sorunu ve Alevi sorunu olmak kaydıyla tarihten bugüne bakiye kalmış sorunlar olmak üzere işçi ve emekçisiyle Türkiye’nin çok kimlikli, çok dilli yapısını kapsayacak yeni bir toplumsal sözleşme yapılması önerisidir, HDP’nin önerisi. Dolayısıyla hak eşitliği temelindeki böyle bir anayasa ancak Türkiye halklarının bizatihi kendi eseri olabilir. Demokratik, ekolojik, özgürlükçü, sosyal bir anayasa isteyen herkesi ortak zeminde buluşmaya ve yeni bir anayasa için birleşik mücadeleye çağırıyoruz. Bu vesileyle artık Kürt sorunun da askeri yöntemlerle çözülmeyeceği, sınır dışı operasyonlarla bir yere varılmayacağı anlaşılmıştır. Bizim şu ya da bu büyük devletin kapısında Kürt sorunu nedeniyle Türkiye’nin sürüklenmesine gerek yoktur. Diyarbakır ile Ankara arasında bir kardeşlik köprüsünün kurulması yeterlidir. 
 
FİYATLAR DÜŞMÜYOR
 
Geçen gün Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bu haziran ayı içerisinde enflasyonun düşme eğilimi içerisine girdiğini, daha önce açıkladığı yüzde 15 enflasyon hedefine ulaşılacağını söylemişti. Bakan Albayrak, bu dönemdeki enflasyon düşüşü ile fiyatlar arasında bir dengenin olmadığını ne yazık ki bunu söylerken açıklamıyor. Enflasyon beli oranda düşmesi demek fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor. Siz pazara gittiğinizi zaman fiyatlar kısmen düşmüş olsa da domatesi, patatesi aynı fiyattan alıyorsunuz. Ama bu düşüşün nedeni Bakan Albayrak’ın ekonomiye yaptığı cila nedeniyle olmuyor. Bu bütünüyle yaz etkisi nedeniyle oluyor.
 
BAKANI VE HÜKÜMETİ UYARIYORUZ
 
Bugün işsizliğin, yolsuzluğun artık giderek intiharların arttığı bir dönemde sahici tedbirler almaya gerek vardır. Şimdi ne yapıyorlar, yine bir palyatif tedbirle Merkez Bankasındaki ihtiyat akçesini bir yasal düzenlemeyle, bütçe açığını buradan kapatmak istiyor. Biz Bakanı ve Hükümeti uyarıyoruz: Merkez Bankasının ihtiyaç akçesini bütçe açığına kullanmak demek, bu açığı tetikleyen iktisadi politikalardan geri dönüş yerine, bu yolla ilerlemek demek, karşılıksız para basmak demektir. Karşılıksız para basmak ise bugün temmuzda o binde 1’lik düşüşlerle övünen Albayrak, o hızla yükselecek enflasyon-devalüasyon döngüsü içerisinde ülkeyi bütünüyle geri dönüşü mümkün olmayan bir krizin, 90’lı yıllara benzer bir krizin için sürükleyecektir. O yüzden bizim bütün işçilere, emekçilere, işsizlere, yoksullara çağrımız şudur. Bir an önce bu iktidardan kurtulmadıkça ekonomik krizin de siyasi ve jeopolitik düzeyde yaşanan krizleri aşmak olanaklı olmayacaktır."