2.5 yıldır bitmeyen yasak: İmralı ve Öcalan

img
İSTANBUL - Sekreterya olarak götürüldükleri İmralı'dan 2015 yılında Silivri 9 Nolu Cezaevi'ne sevk edilen Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran'ın, aile ve avukatlarıyla yaptıkları tüm görüşmelerin izlenip, ses kaydı alındığı öğrenildi. "İmralı" ve "Öcalan" kelimelerinin geçmesi halinde görüşmenin hemen sonlandırıldığı belirtildi.
 
Kürt sorununun çözümüne dair başlatılan “Çözüm Süreci”nde, doğrudan devlet tarafından sekretarya görevi için 15 Mart 2015 tarihinde İmralı’ya götürülen PKK’li tutuklular Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran, sürecin devlet tarafından bozulma işaretlerinden biri olarak 26 Aralık 2015 tarihinde avukat ve ailelerine haber verilmeden Silivri 9 Nolu Cezaevi'ne sevk edilmişti.
 
Silivri Cezaevi'ne getirilen Arkaş ve Kuran, getirilen yasak nedeniyle avukatlarıyla ancak 11 Ocak 2016’da görüşebildi. Yaklaşık 2,5 yıldır Silivri’de kalan Arkaş ve Kuran’a gönderilen mektupların birçoğu kendilerine teslim edilmemişti. Arkaş ve Kuran’ın ellerine geçen mektuplara verdikleri yanıtlar ise, yine dışarıya ulaşmamıştı.
 
Edinilen bilgilere göre, Arkaş ve Kuran’a dair uygulanan bu hukuksuzluklar ve baskıların bir diğer boyutu ise, avukatları ve aileleri ile yaptıkları tüm görüşmelerin bir gardiyan tarafından izlenip, dinlenmesinin yanı sıra bu görüşmelerin kayıt altına alınması.
 
‘İMRALI’ VE ‘ÖCALAN’ GEÇİNCE MÜDAHALE
 
Bir dönem devlet tarafından oraya götürülmelerine rağmen, aileleri ve avukatları ile yaptıkları sohbetlerde “İmralı” ve “Abdullah Öcalan” konusunun geçmesi halinde sorumlu cezaevi görevlisi tarafından müdahale edilip, görüşmeler hemen sonlandırılıyor. Bu nedenle yapılan kimi görüşmeler, bazen 10 dakika bile sürmeyebiliyor. Yapılan sohbetlerde “İmralı” ve “PKK Lideri Abdullah Öcalan” kelimeleri adeta yasaklanmış durumda.
 
'HUKUKUN KEYFİLİĞİNİN GÖSTERGESİDİR'
 
Arkaş ve Kuran'ın avukatlarından Rezan Sarıca, müvekkillerinin İmralı Cezaevi'nden getirileri Silivri Cezaevi’nde çok yoğun bir baskıya maruz kaldıklarını ifade etti. Av. Sarıca, "İmralı’da süren ağır tecridin devamı niteliğinde uygulamalar ile karşı karşıya kaldılar. Silivri’ye getirildiklerinde ilk üç ay içerisinde aile ile görüştürülmeye yasak getirildi. Yaklaşık 2 buçuk yılı aşkın bir süredir de tüm aile ve avukat görüşmeleri görevli memur eşliğinde kaydedilmekte. Silivri İnfaz Hakimliği’nce alınan karar, hukuka aykırı olmakla birlikte karardan sonra çok sayıda hukuksal değişiklik ya da kanun maddelerinin mülga edilmesi gibi gelişmelere rağmen kararın uygulanmasına devam edilmektedir. Kararın dayanak kanun maddeleri OHAL sürecinde kaldırılıp, değişmesine rağmen uygulanıyor olması hukukun nasıl keyfi uygulandığı ve siyasi iktidara odaklı hale getirildiğini gözler önüne sermektedir" dedi. 
 
‘ÖCALAN’IN KONUŞMASI KADAR, KONUŞULMASI DA YASAKLANDI’
 
Güven vermeyen bu uygulama içerisinde müvekkilleri ile görüşmelerinin de sınırlı kaldığını söyleyen Sarıca, "Görüşme istenildiği zaman kesilebilmekte, müvekkil görüşme kabininden çıkarılabilmektedir. Bu durum genelde müvekkilimiz Sayın Öcalan’ın hapishane koşulları ile ilgili konuşulduğunda yaşanmaktadır. Bundan dolayı görüşmelerimiz zaman zaman 5-10 dakika içerisinde kesildiği oldu. Sayın Öcalan ile avukat ve aile görüş yasağı ve haberleşme yasağı kapsamında en ufak bir bilgi ve durumun dış dünyaya kamuoyuna biz avukatlara veya aile bireylerine ulaşılması engellenmektedir. Siyasi yaklaşımlar ile insani, ahlaki ve hukuki tüm kural ve yaklaşımlar yerle bir edilmektedir. Haliyle Sayın Öcalan’ı konuşamamaktayız. Sayın Öcalan’ın kendisinin konuşması nasıl yasaklanıyorsa, kendisini konuşmanın da yasaklandığı bir alan olmuştur Silivri" ifadelerini kullandı.
 
'ÖNEM VEREREK YAKLAŞMAK ZORUNDAYIZ'
 
Öcalan’ın avukatları olarak, her türlü bilgi ve görüşe önem vererek yaklaşmak durumunda olduklarını dile getiren Sarıca, şöyle devam etti: "Silivri’deki müvekkillerimiz de Sayın Öcalan’ın yanından geldiklerinden dolayı onların tanıklıkları, bilgi ve görüşleri hukuken başta bizler olmak üzere tüm yargı mercilerinin önem vermesi gereken bir konudur. Zira İmralı’daki ağır tecrit ve yasaklamalarla suç işlenmektedir. Suçların tespiti ve soruşturulması yargı mercilerinin sorumluluğudur." 
 
'UMUT VEREN YAKLAŞIMLARININ ÖNÜNE GEÇİLMEYE ÇALIŞILIYOR'
 
Av. Sarıca, hukuki olarak açıklanamayacak bu engellemenin politik gerekçeleri olduğunu da vurguladı. Sarıca, "Bu durumu ne engelleme kararını koyan mahkemeler, ne Adalet Bakanlığı ne de uluslararası sorumlu kurumlar açıklayabilmekte. CPT de görüşmelerinde bu durumu izah edememekte. CPT ile ilgili bir sıkıntı olduğunda Adalet Bakanlığı bu konuda kesintisiz tecridi, kesintisiz aile ve avukat görüş yasağını açıklayamamakta hukuken. Bunu en iyi şekilde siyasi açıdan açıklamak mümkün. Sayın Öcalan'ın kişiliği, konumu ve mücadelesi ile ifade etmek mümkün. Kürt sorununun bugün görünür hale gelmesinin, Türkiye halklarının demokratikleşme sorununun bu kadar gündeme gelmesi kuşkusuz Sayın Öcalan'ın mücadelesi ile bu aşamaya gelmiştir. 
 
Kürt sorunu ve Türkiye'nin demokratikleşme sorununu konuşmak, bu konularda siyaseten iyileşme, değişimlerin ve ileriye gitmenin bugün iktidarın ve devletin amaçları ve düşünceleri içerisinde olmadığı bir durum. Bu anlamda Sayın Öcalan'ın düşüncelerinin, fikirlerinin, çözüm gücünün ve yıllardır ortaya koyduğu barış mücadelesinin yaşam bulmasını engellemek adına hem temel hak ve özgürlükler anlamında yaşanan krizlerin, hem Anayasal krizin ve Türkiye'nin hukuk devleti krizinin, bunların yansıması olarak da ekonomik krizin önünü alacak veya bu krizlerden çıkış yolunu gösterebilecek gücü, düşünceyi ortaya çıkartabilecek potansiyele sahip olduğunu bildiklerinden dolayı bu konuda bir tecrit ve bir yasak hali Sayın Öcalan'a uygulanıyor. Tabi aynı zamanda Sayın Öcalan’ın tüm bu siyasi ve insanlık dışı uygulamalara karşı direngen tavrı, kabul etmeyen ve gerçek kalıcı barışın arayışında olmasından dolayı halklara umut aşılayan güç veren yaklaşımlarının önüne geçilmeye çalışılmaktadır" diye konuştu.
 
MA / Yasin Kobulan