İSTANBUL – Kürt sorununu her yönüyle tartışmadan “karşılıksız masaya oturun” demenin gerçekçi olmadığını vurgulayan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, demokratikleşmeyi isteyen her kesimin çözüm konusunda elini taşın altına koyması gerektiğini söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’in yeni yasama yılı açılışında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleriyle tokalaşması ve devamında yaptığı açıklamalarla Kürt sorunu ekseninde çözüm tartışmalarını alevlendirdi. Bahçeli son olarak dün de partisinin haftalık grup toplantısında yaptığı konuşmada, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük 43 aydır devam eden tecridi kabul ederek Abdullah Öcalan’ın "umut hakkı" için "örgütün tasfiyesi"ni şart koştu.
Bahçeli’nin sözlerinin hemen ardından bu kez CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise, partisinin grup toplantısında, Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a dönük yaptığı çağrıya işaret ederek, “Kürt'ün de Türk'ün de anasının gözünden akan yaşlar duracaksa, bu ülke bir ve beraber olacaksa, askere namlular doğrulmayacaksa bunun için söylenen her söz ve söyleyen her aktör kıymetlidir” diyerek, bu konuda bütün partilerin olduğu bir masada Kürt sorununun konuşulması gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye’nin krizli halinin ana nedeni olan Kürt sorununun çözümü noktasında tartışmalara dair Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
‘İÇERDE VE BÖLGEDE SIKIŞMIŞ BİR İKTİDAR VAR’
Kürt sorununun çözümüne dair yapılan açıklamaların ülke ve bölgedeki gelişmelerden bağımsız ele alınamayacağını belirten Aslan, “Bugün ki Cumhur İttifakı, Erdoğan, tek adam tek parti yönetiminin hedefleri ne ve Kürt sorununu gerçekten çözmek istiyor mu? Bunun için adımlar atacak mı öncelikle bunlara bakmamız gerekir. Bir kere içerde sıkışmış bir iktidar var. 31 Mart yerel seçimlerinde belediyeleri önemli ölçüde kaybetmiş ve yine Kürt hareketini tasfiye etmeye yönelik atadığı kayyım belediyelerini Kürt hareketinin yeniden kazanmış olması, ekonomik alandaki sorunlar, yüksek enflasyonla beraber emekçilerin giderek yoksullaşması, asgari ücretin açlık sınırının altında kalması, yani içerde güç kaybeden yığınlar karşısındaki inandırıcılığını kaybeden bir iktidar var. Peki, uluslararası alanda durum nedir? Son bir yıl içerisinde Ortadoğu’da ki paylaşım savaşları, Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırısı ve İsrail’in bu kadar barbarca bir biçimde Gazze’ye ve şimdi de Lübnan’a saldırması emperyalistlerin önemli ölçüde İsrail’in arkasında durması ve yine Türkiye’nin işbirlikçi tutumu, ekonomik olarak İsrail’e ticari ilişkilerini üçüncü ülkeler üzerinden dolaylı bir biçimde sürdürmesi gibi tüm bunları düşündüğümüzde iktidar açısında bir sıkışmışlığın ve çözümsüzlüğün olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız” dedi.
İKTİDAR ADIM ATACAK MI?
İktidar kanadının Kürt sorununun çözümüne dair yaptığı açıklamaların önemli olduğunu ancak bu söyleme denk adımlar atmadığına işaret eden Aslan, “Kürt sorununun çözümü dahil olmak üzere demokratikleşme sorunları var ama bu iktidar bu sorunu çözebilir mi, gerçekten adımlar atabilir mi? Bize göre, yaşanmış olan sorunları manipüle ederek unutulmasını sağlayacak. Kendisine saldırılarını pervasızca sürdürecek alanları açmak istiyor. Bir taraftan ‘içerde barışı sağlamak üzere adımlar atmak istiyoruz’ diye ifade edecekler ama öbür taraftan uygulamaları onu göstermiyor. Bakın en son 13 Ekim’de barışın sağlanması ve tecridin kaldırılması için yapılması gereken mitinge yasak getirdiler. Diğer yandan halay çekip türkü söyleyen gençler tutuklanıyor. Yine DEM Partili yöneticilerin evleri basılıp gözaltına alınıp cezaevlerine konuluyorlar. Bugün Kobanê Davası’nın sonuçlarını hep birlikte görüp yaşadık. AYM’nin ya da AİHM’in hiçbir kararı uygulanmıyor. Bugün cezaevlerinde on binlerce siyasi tutuklu var ve bunlar tecrit koşulları altında yaşamak zorunda kalıyor. Yani buraya dair bir adım atılmıyor. Kürtçe dil Meclis’te hala ‘bilinmeyen dil’ olarak ifade ediliyor. Ama şimdi dönüp ‘biz iyi niyetliyiz, bu sorunu çözmek istiyoruz, bu sorunun çözülmesi lazım ve içerde barışı sağlamamız lazım’ deniliyor. Ama içerde barışın sağlanması için öncelikli atılması gereken adımlar var. Siz bu adımları bir atın yani bu yarın yapacaklarınızın önünde engel değil ki” diye belirtti.
BARIŞ İÇİN ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
Aslan, Kürt sorununun çözümünde iktidar tarafından atılması gereken adımlara ilişkin ise şunları söyledi: “Örneğin bugün Hakkari Belediyesi’ne kayyım atanmış değil mi. Bu kayyımı görevden alın ve oradaki halkın iradesinin tecelli ettiği, halkın kendi yöneticilerini seçtiği ve bu yöneticilerin görevlerini yapabilecek koşulları yaratın. Ya da Öcalan ve diğer siyasi tutsaklar üzerindeki tecridi kaldırın. Bunun önünde bir engel yok. Bunun yanı sıra operasyonların derhal durdurulması lazım. Çünkü şuan hala Kuzey Irak’a, ihtiyaç duyduklarında Suriye’ye her gün sınır ötesi operasyonlar yapılıyor. İçerde de gözaltı ve tutuklama operasyonları yapılıyor. Mitingler, gösteriler yasaklanıyor. Bölgedeki valilerin, kaymaklarımın her birisi olağanüstü yetkilerle donatılmış kurumların temsilcileri olarak 15 gün boyunca ‘bu ilde eylem, basın açıklaması yapamazsınız’ şeklinde karar alıyorlar. Böyle bir ülkede önce bunların çözülmesi lazım. O açıdan iktidarın Kürt sorununu çözme, adım atma, barış süreci başlatması noktasında dönemsel taktik olduğunu, sorunların üzerini örtmek üzere yeni hamleler yaptığını, hem iç hem dış politikadaki sıkışıklığın ortaya çıkardığı bir sonuç olarak görüyorum. Zaten Bahçeli’de Erdoğan ne diyorsa ona uygun davranıyorum’ diye belirtiyor.”
‘TEK TARAFLI YAKLAŞIM DOĞRU DEĞİL’
Kürt sorununun çözümüne dair tartışmalar devam ederken Bahçeli’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a PKK’yi tasfiye etmesi çağrısında bulunması yönündeki açıklamalarına da değinen Aslan, “Şimdi yüzyılın birikmiş sorununu oturup her yönüyle tartışmadan, konuşmadan, adımlar atmadan Kürtlerden adım atmayı ve silah bırakmayı, varlıklarını bir kenara bırakıp karşılıksız bir şekilde müzakere masasına oturun talebinde bulunmak gerçekçi değil. Sonuçta bir mücadele ve onun üzerinden kazanımlar, on yıllardır ödenmiş bedeller var. Hiç kimsenin bunları görmeden tek taraflı bir yaklaşım içerisinde olmasını doğru bulmuyoruz” ifadesinde bulundu.
ÖCALAN'IN HALKIN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı tarafından lider olarak görüldüğünü ve bu anlamda Kürt sorununun çözümünden ayrı tutulamayacağını ifade eden Aslan, “Kürtlerin kendi özgür iradesi ve kendi yaklaşımı bizim açımızdan önemli. Dolayısıyla Kürt halkı Öcalan’ı kendi lideri olarak benimsemiş ve bu konuda muhatap alınsın diye çok açık bir beyanı varsa o zaman devletin de iktidarın da bunu dikkate alması lazım. Yani hem bir taraftan diyeceksiniz ki muhatap ol ama bir taraftan da muhatap almama gayreti ve görmeme anlayışını geliştireceksiniz. Bu ikiyüzlü bir tutumdur. Yani o zaman siz niye, ‘söylesin de silahları bıraksın ya da örgütü tasfiye etsin’ diyorsunuz. Demek siz de biliyorsunuz ki Kürt halkının üzerinde bir iradesi var. Öyleyse o zaman gerçekten muhatap Öcalan ise Meclis’teki herkesle bunları oturup konuşmak, tartışmak ülkemizde sorunun daha fazla şiddet, baskı yoluyla değil de barış, eşitlik içerisinde ve birbirinin haklarını gözetecek bir biçimde çözümünü kolaylaştırır” dedi.
‘HALKLARIN GÜNDEMİNE SOKMAK İÇİN BİR OLANAK'
Abdullah Öcalan’a dönük tecridin Kürt sorunundan bağımsız olmadığını ve demokratik temelde çözümü için İmralı kapılarının açılması gerektiğinin altını çizen Aslan, şunları söyledi: “Bir kere öncelikle hiç tartışmasız bütün siyasi tutsaklar üzerindeki tecridin kaldırılması şart ve herkesin Kürt sorunu da dahil olmak üzere Türkiye'nin demokratikleşmesinde söyleyebileceği her sözün ve her düşüncesinin açıkça ifade edilebileceği koşulların da oluşturulması gerekiyor. Mademki, ‘Öcalan düşüncesini söylesin, örgütü tasfiye etsin, silahları bıraksın’ diyorsanız o zaman tecridi kaldırın ve herkeste Öcalan'ın ne söylediğini bilsin. Bunun önüne engel olmayın, iktidar olan sizsiniz, mekanizma sizin elinizde. Bozuk olmayan koster bozuk diyen sizsiniz. İşte fırtına var gidemez diyen sizsiniz. Bunları çözün. Yani 43 aydır tecrit uyguluyorsunuz da sanki Türkiye'de sorunu çözdünüz mü? Hayır, daha da ağırlaştı. O yüzden hem iç politikada hem dış politikada hem ekonomideki sıkışıklığın verdiği şeyle yeniden bir bu sorunların üzerini örtmenin aracı haline getirmeye çalışacaklar ama bunu bir fırsat olarak değerlendirmek ve sorunu yeniden halkların gündemine sokmak için de bir olanak olarak da görmek gerekir.”
DEMOKRASİ GÜÇLERİNE DÜŞEN SORUMLULUK
Kürt sorununun çözümünün salt iktidarın dönemsel politikalarını güncellemesiyle sağlanamayacağını vurgulayan Aslan, bu konuda CHP başta olmak üzere demokrasi güçlerine de büyük sorumluklar düştüğünü belirterek şu çağrıda bulundu: “Ana muhalefet geçmiş yıllardaki politikalarıyla bu sorunun çözümsüzlüğünü üreten bir yaklaşım içerisindeydi ama bugün hem ana muhalefet hem diğer muhalefet partilerinin bunu terk etmesi lazım. Tabi Türkiye’nin diğer sol-sosyalist partileri, emek, meslek örgütleri ve demokrasi güçleri bir bütün olarak bu sürece dair çok açık şekilde, ‘Biz tartışmasız, ör yargısız ve hiçbir karşılık beklemeden bu sorunun çözülmesini istiyoruz’ diye çok net biçimde bizim tutumumuzu kamuoyuna deklare etmemiz ve iktidar üzerinde bu sorunun çözümünü istemeyen kesimleri yalnızlaştıracak ve onlar üzerinde baskı kuracak politikaları üretmemiz gerekiyor. Yani burada şunu açıklıkla söylemek gerekir; sadece Kürt halkının, Kürt emekçilerinin ve Kürt hareketinin çözüm istemesi yetmez, Türkiye’de demokratikleşmeyi isteyen kim varsa Kürt sorununun çözümü konusunda elini taşın altına koymalı. Burada hiçbir tereddüt olmaması lazım çünkü bu demokratikleşme sadece Kürt halkı için değil hepimiz için önemli.”
MA / İbrahim Irmak