Beştaş: Tecrit bu ülkenin yarasıdır, tedavi için İmralı kapıları açılmalıdır

ANKARA - AKP’nin Türkiye’yi karanlık girdaba soktuğunu, bunun en net örneğinin ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit olduğunu aktaran DEM Parti Meclis Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Hiçbir vicdanın kaldıramayacağı tecrit, bu ülkenin yarasıdır; bu yaranın tedavisi de İmralı kapılarının açılmasıdır” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te görüşülen 2024 Yılı Merkezi Yöntemi Bütçe Kanunun Teklifi ’ne ilişkin söz aldı.

Tutuklu siyasetçileri selamlayarak konuşmasına başlayan Beştaş, AKP’nin ülkeyi getirdiği noktaya işaret ederek, AKP’nin hukuku tanımadığını ve bu nedenle ülkenin “yaralı” bir ülke haline geldiğini söyledi. Beştaş, Türkiye’de yaşayan halkların geçim savaşı verdiğini ve bu nedenle de halkların da yaralı olduğunu söyleyerek,  “Yara büyük, neden mi? Yalanlarla yasaları birbirine çatıp kendi bekası uğruna hukuka savaş açan bir iktidar var. Sayelerinde 12 Eylül anayasası bile daha demokratik görünüyor” dedi.

Uygulanmayan AİHM ve AYM kararlarına da işaret eden Beştaş, “Anayasaya aykırılık salt iktidar tarafından topluma dayatılan bir durum değil faşizmin yarattığı bir olgudur. Anayasayı bekleme odasına alanında ‘Anayasa’ya aykırı ama evet’ diyenin de kodları aynı” diye ekledi.  

‘ASIL GÜVENLİK SORUNU SİZİN ZİHNİYETİNİZDİR’

Yargı mercilerinin yol açtığı pek çok hususa da dikkat çeken Beştaş, mafya kliklerinin parsellediği, tahliyelerin sektöre çevrildiği, rüşvetin en geçerli yasa hâline geldiği yargı sisteminin, bir ringe dönüştüğünü söyledi. “Ülkede mafya niye var?” diye soran Beştaş, şunları söyledi: “Çünkü hukuk yok. Türkiye'yi yerli ve yabancı mafya için güvenli bir bölgeye dönüştürdünüz; ülkeyi uluslararası mafyanın koridoru, off-shore ülkesi yaptınız.  Yabancı mafyayı yerli ve millî mafyaya kayyum olarak atadınız. ‘Millî güvenlik’ adı altında yasaklamadık etkinlik, konser, festival, grev, toplantı bırakmayan iktidarınızda uluslararası suç örgütleri hep Türkiye'de. Kendi yurttaşını güvenlik sorunu olarak gören bu zihniyet, uluslararası suç örgütlerini hiç güvenlik sorunu yapmıyor. Bu ülkenin asıl güvenlik sorunu sizin zihniyetinizdir.”

‘YARANIN TEDAVİSİ İMRALI KAPILARININ AÇILMASIDIR’

AKP’nin Türkiye’yi karanlık girdabına soktuğunu ve bunun en net örneğinin ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen tecrit olduğunun altını çizen Beştaş, “Hiçbir hukuk sisteminin barındıramayacağı, hiçbir vicdanın kaldıramayacağı tecrit, bu ülkenin yarasıdır; bu yaranın tedavisi de İmralı kapılarının açılmasıdır. Burada günlerce övündüğünüz İHA’lar, toplar, tanklar, tüfeklerden daha derin bir icadınız var aslında: Hakkını aramak isteyenin karşısına insansız ve hukuksuz bir sistem çıkardınız” diye belirtti.

‘BİREYSEL BAŞVURULAR İÇİN ÖDENEN TAZMİNAT GEÇEN SENENİN 5 KATI’

Türkiye’nin “Hukukun Üstünlüğü” endeksinde 173 ülke arasında 148'inci sırada yer aldığı bilgisini hatırlatan Beştaş, “Gurur duyun! 148'inci sıradakinden sonraki ülkeler inanın ki sizi kıskanıyor.  İnanın. 2023 yılında ihlal kararları doğrultusunda bireysel başvurular için ödenen tazminat 1,3 milyar TL. Geçen yılın tam 5 katı bir artış var. Bu rakam, iktidarın yurttaşa nasıl davrandığının yansımasıdır” dedi.

 
 

‘TOPLUMSAL REFAH ÇÖKTÜ’

Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokrasi rafa kaldırılınca ekonomi tepetaklak oldu. Yüksek enflasyon karşısında ücretler, gelirler nasıl eridiyse; hukuksuzluklar ve baskılar karşısında kırıntı düzeyindeki demokrasi de eridi. Hukuk eridi. Kişi başına düşen demokrasi, kişi başına düşen hukuk, kişi başına düşen özgürlük arttı mı, yoksa tamamen ortadan mı kaldırıldı? Buna cevap vermeniz gerekir. Evet, kişi başına düşen yoksulluk da kişi başına düşen baskı da şiddet de yasak da eşitsizlik de ötekileştirme de kişi başına inkâr ve ret de Cumhurbaşkanı hükûmet sisteminiz de katmerlenerek arttı.

VERGİLER 10 ASGARİ ÜCRET 5 KAT ARTTI

2023 yılının ilk on ayında toplanan vergilerin yüzde 67’sinin yükünün yoksulların çektiği dolaylı vergilerden oluştuğunu kaydeden Beştaş, ücretliler, aldıkları maaşın yaklaşık yüzde 40’ını vergilere veriyor. Topladığınız bu vergiler haramdır, zulümdür. Bugün 13 bin 414 TL brüt maaşı olan bir asgari ücretlinin eline geçen para 11 bin 402 TL değil, sadece 8 bin TL’dir. Yani, ücretliler her ay on iki gün devlete çalışıyor. Yine, 2024 yılı vergilerindeki artış, 2023 yılına göre yüzde 72,8 daha fazla oldu, 2024 yılında ödeyeceğimiz vergi 2019 yılında ödediğimiz verginin 10 katından daha fazladır. Dört yılda toplanan vergi 10 kat arttı; peki, maaşlar kaç kat arttı? 2019 yılında asgari ücret net 2 bin 020 TL’ydi, şimdi asgari ücret ne kadar? 11.402 TL. Reel değerini ölçtüğümüzde zaten eksideyiz ama sırf miktar üzerinden baktığımızda Hükûmet vergide 10 katını almış. Maşallah, maaşta ise sadece 5 katını vermiş. Kendinize 1 gram pudra şekeri, halka ise katran katran dert bırakıyorsunuz.”

‘BU BÜTÇEDE KADIN ÖZNE DEĞİLDİR’

Bütçede kadınların lehine bir kalemin yer almadığını da sözlerine ekleyen Beştaş, “Toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen, toplumsal cinsiyete duyarlı, kadın yoksulluğunu gören, bununla mücadele etmeyi, genç kadınlara istihdam yaratmayı, kadınların siyasete katılmasının engellerini kaldırmayı, yaşamın her alanında özgürce, korkusuzca ‘Bugün başıma ne gelebilir?’ demeyeceği bir yaşamı hedefleyen bir bütçe yok karşımızda. Aksine, AKP’li yılların diğer tüm bütçeleri gibi, kadınların sorunlarını derinleştiren, yeni sorunlar yaratan bir bütçe var. Bu bütçede kadın özne değildir, aile içerisinde konumlandırılmıştır. Kadın yoksulluğu salt sosyal yardımlar bağlamında ele alınmıştır” diyerek, tepki gösterdi.

TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇEYİ ANLATTI

Beştaş devamla, “Kadınları gören, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe nasıl olurdu anlatalım. Bütçe hakkı kapsamında kadınların katılımı esas alınırdı. Kadın yoksulluğu ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele odak noktası olurdu. Sosyal güvence ve eşit işe eşit ücret politikası benimsenirdi. Kadın işsizliği önlenerek kadınların çalışma hakkı esas alınırdı. Ev içi emek görünür olurdu. Kadınları şiddetten koruyacak politikalar benimsenirdi, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere tüm sözleşmelerin etkin biçimde uygulanması odak olurdu, yeterli sayıda sığınak hedeflenirdi ve ‘Kadın Bakanlığı’nın kurulması kabul edilirdi; bunların hiçbiri yapılmadı, kaynak ayrılmadı. Bu iktidar var olduğu sürece yapılmayacağını biliyoruz ama biz yapacağız” şeklinde konuştu.

Beştaş, “Kadın odaklı demokratik yerel yönetimlerimiz, kadın özgürlükçü perspektifimiz tüm dünyada örnek olmaya devam edecek” diye belirtti.