Bayındır: Türkiye siyaseti kilitlendi, çözüm Öcalan'da

img
AMED - DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, seçim sonuçlarının “Türkiye siyasetinin kilitlenmiş kodlarını” ortaya çıkardığını belirterek, "Toplumsal kutuplaşmayı aşan çözüm önerileri, Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu fikirlerde" dedi.  
 
Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerin ardından taktik ve stratejisi eleştirilen Halkların Demokratik Partisi (HDP), seçimlere listesinden girdiği Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ile birlikte yeni örgütlenme sürecine girdi. Seçim sonuçları üzerinden kurulları, bileşenleri ve ittifak partileri ile toplantılar gerçekleştiren HDP ve Yeşil Sol Parti, 17 Haziran’dan itibaren halk buluşmaları ve toplantılarını başlattı. Eleştiri ve özeleştiri süreci, yürütülecek tartışmalar sonucunda halkın nihai kararıyla Büyük Kongre ile tamamlanacak. 
 
HDP’nin en büyük bileşeni olan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı ve Yeşil Sol Parti Êlih Milletvekili Keskin Bayındır, seçim taktik ve stratejisinde yaşanan eksiklikler, Üçüncü Yol siyasetinin hayata geçirilememesi ve yeni dönem siyasetine ilişkin soruları yanıtladı. 
 
Her yönüyle antidemokratik, baskı, gasp yöntemleriyle ve devletin bütün imkânlarını kullanarak, çalışmalarının engellendiği bir seçim süreci yürütüldüğünü belirten Bayındır, AKP’nin tüm baskılarına rağmen seçimlerde Kürtlerden onay almadığına dikkat çekti. 
 
Kurdistan ve Türkiye’de halkları merkeze alan, halkın dinamik gücünü bu siyasal mücadelenin en temel öznesi haline getirme amacında olduklarını vurgulayan Bayındır, AKP’nin bir politika haline getirdiği İmralı tecrit sistemine dair şunları söyledi: “Sayın Öcalan'ın fikirleri ve düşünceleri kamuoyuyla buluşturulduğu takdirde, Türkiye bambaşka çözüm yoluna girmiş, çözüm meselelerini tartışmış ve bu konuda sorunlarını aşmaya yönelik bir toplumsal güne uyanacaktır. Bunun olumsuz sonuçlarını sadece Kürt halkının demokrasi ve özgürlük mücadelesi yaşamayacak. Demokrasi arayışları içinde olan herkes yaşamaya devam edecek.”
 
Bayındır’ın Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularına verdiği yanıtlar şöyle: 
 
 Seçimler geride kalsa da eleştiri ve tartışmalar sürüyor. Seçim sonuçlarını HDP’nin en büyük bileşeni olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
 
 Her yönüyle antidemokratik, baskı, gasp yöntemleriyle ve devletin bütün imkânlarını kullanarak, çalışmalarımızın engellendiği bir seçim süreci yürütüldü. 
 
Seçim sonuçları açıklandıktan sonra DBP olarak Kurdistan'da hedeflediğimiz sonuçlara ulaşamadığımız ortada. Bunların sebepleri ve nedenleri noktasında yürüttüğümüz kimi tartışmalar söz konusu. Biz özellikle özgürlük mücadelesi yürüten halklar olarak, elbette ki mücadelemizin kazanımlarını, başarısını ve başarısızlığını seçim sonuçları üzerinden tahlil etmiyoruz. AKP-MHP iktidarının devletin bütün imkânlarıyla yürütmüş olduğu bir seçimin sonuçları söz konusu. AKP-MHP'nin elde etmiş olduğu sonuçların bizim açımızdan bir meşrutiyeti yok. Çünkü her yönüyle antidemokratik, baskı, gasp yöntemleriyle ve devletin bütün imkânlarını kullanarak, çalışmalarımızın engellendiği bir seçim süreci yürütüldü. 
 
 Tüm bunlara rağmen nasıl bir tablo ortaya çıktı?
 
DBP olarak bu sonuçlardan memnun olmadığımızı, halkımızın beklentisine cevap olmadığını, arzu ettiği sonuçlarla karşı karşıya olmadığını açık yüreklilikle ifade ediyoruz. Buna yol açan gerek pratik politikamız, gerek siyaset yürütme biçimimiz gerekse bizlerden kaynaklı eksik ve hataları ele alan, bu konuda bunları en aza indirmeye yönelik yürüttüğümüz çalışmalar var. Seçim sonrasında bu temel esaslar üzerinden kurullarımızla yürüttüğümüz çalışmalar devam ediyor. Yapılan tartışmalarda özellikle yaşadığımız kimi eksiklikleri, yetersizlikleri yeterince ele almadığımız, yeterince çözüme kavuşturamadığımız meselelerin birçoğunu da ele aldığımızı ve önümüzdeki siyasal mücadelede de bunları en minimum düzeye indireceğiz. Açığa çıkmış önemli planlamalarımız var. Kurumlarımızla bütün il ve ilçelerde yürüteceğimiz toplantıları ortaya çıkardık. Bunun ikinci aşaması ise çok yoğunluklu olacak. Halkla birlikte süreci ele alan, tartışan, eleştirisini-özeleştirisini birlikte yürüteceğiz. Toplumun merkezinde olduğu, demokrasi ve özgürlük mücadelesini çok daha etkin yürütecek, sonuç almaya odaklı bir çalışma planlamasını önümüze koyduk. 
 
 Tüm baskılara rağmen AKP Kurdistan’da ciddi bir oy kaybı yaşadı. Kürtler iktidara nasıl bir mesaj verdi? 
 
 
 21 yıllık AKP-MHP iktidarı, tüm kurtarma operasyonlarına rağmen bugün toplumun yüzde 50’sinden, özellikle de Kürt halkından onay almadı.
 
AKP-MHP iktidarının seçim sonuçlarıyla tekrar gücünü koruması, Kürt halkına yönelik özel savaş politikalarının çok daha yoğun saldırıların, baskının, şiddetin olabileceğini öngörüyoruz. 21 yıllık AKP-MHP iktidarı, tüm kurtarma operasyonlarına rağmen bugün toplumun yüzde 50’sinden, özellikle de Kürt halkından onay almadı. Kürt halkının AKP-MHP rejimini reddettiğine, kabul etmediğine ilişkin güçlü bir irade ortaya çıktı. Elbette bu iradeyi çok daha güçlü bir hale getirip, mücadele eden, özellikle hak ve özgürlük mücadelesini daha güçlü seviyelere taşıma noktasında halkla yürüteceğimiz çok kapsamlı tartışmalar, planlamalar olacak. Önümüzdeki süreçte belki de bizim özeleştirisini vermemiz gereken en önemli noktalardan biri de bu olacak. 
 
 Eleştiri-özeleştiri sürecine dair, bu sürecin her aşamasının halkla yürütüleceği açıklandı. Sadece seçim ve sonuçlarıyla sınırlı mı kalacak, sizler ve seçmenleriniz açısından nasıl bir süreç olacak? 
 
Önümüzdeki dönem ana planlamaların merkezine, halkı, halkın mücadeleye kitlesel ve güçlü katılımını esas alacağız. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, ikinci yüzyılında da güncellenmiş inkâr kodlarıyla kendisini sürdürmek isteyecektir. Dolayısıyla Kürt halkının özgürlük mücadelesi, anadilde eğitim hakkı, siyasal statü talepleri ve demokratik anayasa ihtiyacı, Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı bütün haklarını güvenceye alabileceği bir mücadele süreci bizi bekliyor. İkinci yüzyılda katı, merkezi, otoriter bir idari sistemden ziyade, siyasal statüyü ve özellikle Kurdistan'ın siyasal statüsünü tartışmaya açan bir mücadele tarzını amaçlıyoruz. Halkımızın bu konudaki siyasi statü taleplerini ön plana çıkaracak ve bunun mücadelesini halkımızla beraber yürüteceğiz. Bugüne kadar elbette bu mücadeleyi hiçbir zaman yabana atmadık. Bu konuda AKP-MHP iktidarının baskı düzeyi ve Kürt halkının bu konudaki engin direnişini bir araya getirdiğimizde, bu halkın mücadelesine denk düşen bir pratik politikayı ortaya koymadığımızın göstergeleri birçok boyutuyla ortaya çıktı. Bundan da sonuç çıkararak, önümüzdeki süreci çok daha güçlü, temel esaslar üzerinde bir siyasal mücadele hattına dönüştüreceğiz.
 
 Seçim sonrası başlıca eleştirilerden biri de Üçüncü Yol bağlamasında iyi bir politikanın yürütülememesi oldu. Seçimlerle sınırlı olmadığı için yaşanan eksikliklerin aşılması ve yaşamsallaştırılması için bir politika izleyeceksiniz? 
 
Bizimde bu yönlü değerlendirmelerimiz var. Türkiye siyasetinin bir tarafı ulusalcı-milliyetçi kanadı temsil ederken, bir tarafı muhafazakâr-milliyetçi, Türkçü bir kanadı temsil ediyor. Türkiye halkları neredeyse mengeneye sıkıştırılmış bir halde bu siyasal hata çekilmek isteniyor. Üçüncü Yol ise Kürt halkına, Türkiye halklarına, ezilen bütün kesimlere yeni bir yaşam seçeneği sunuyor. HDP, bunun siyasal-politik düşüncesidir. Ancak hem bileşenleriyle hem ittifaklarıyla hem de yürüttüğü siyasal-politik mücadele itibariyle Üçüncü Yol ile toplumu buluşturamadığını net bir şekilde ifade edebiliriz. Tam da burada toplumun neredeyse iki kutba ayrıldığı, iki güç arasında ezilmeye çalıştığı dönemde, Üçüncü Yol çizgisine, ezilen halkların, demokrasi ve özgürlük isteyen kesimlerle tutunabileceğimiz, siyasal ve politik mücadelesini daha güçlü bir şekilde tüm Türkiye halklarına yayabileceğimiz bir dönem bizi bekliyor. Bunun hem sözünü kurabilmek hem eylemini gerçekleştirebilmek hem de Türkiye'nin her tarafına Üçüncü Yol çizgisini, siyasal ve politik düşüncesini taşıma görevi bizlerin omuzunda. Bu konudaki eksikliklerimizi görüp, bunun pratik politikadaki yetersizliklerini çok hızlı bir şekilde aşıp, önümüzde siyasal ve politik siyasete Üçüncü Yol’un fikriyatı, düşüncesi ve yaşam sistemini oluşturma bağlamında elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğiz. 
 
 İttifaklar da seçimler sonrası tartışma ve eleştiri konusu oldu. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Kürt Demokrasi ve Özgürlük İttifakı seçim taktiği miydi, yoksa stratejik mi? 
 
 
 Kurdistan ve Türkiye’de halkları merkeze alan, halkın dinamik gücünü bu siyasal mücadelenin en temel öznesi haline getirme gibi bir amaçla karşı karşıyayız.
 
Bizlerin bu konuda yetersizlikleri var. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Kürt Demokrasi ve Özgürlük İttifakı’nın seçim odaklı olmadığını, mücadele eksenli siyasal ve politik, toplumsal geleceği öngören ve bu konuda mücadele eden bir ittifak zemini olduğuna yönelik bir politika yürütemedik. Yarattığımız boşluk, çok hızlı bir şekilde farklı kesimler tarafından her iki ittifakın da seçim endeksli, parlamenter sistemdeki matematiksel sandalye dağılımı üzerinden tartışılmasına neden oldu. Her iki ittifakın da siyasal ve politik düzleminin asla seçim, dönemsel, taktiksel değil. Dolayısıyla bu ittifaklara yönelik yürütülen kimi eleştirileri biz anlamlı bulurken, ısrarlı bir şekilde ittifakların gereksizliğini, anlamsızlığını ya da olmaması gerektiğine yönelik tartışmaların çok da iyi niyetli olmadığını, yürütmek istediğimiz siyasal mücadeleye hizmet etmediğini ifade edelim. 
 
Kürt siyasal hareketi 30 yıldır hem Kurdistan'ın siyasal ve kültürel statüsünü kazanma hem Türkiye'de demokrasinin gelişmesini sağlama için ittifakları var. Bu geçmişte varken günümüzde de var. AKP-MHP ittifakının saldırgan politikalarına karşı Kurdistan ve Türkiye’de halkları merkeze alan, halkın dinamik gücünü bu siyasal mücadelenin en temel öznesi haline getirme gibi bir amaçla karşı karşıyayız. Daha fazla yan yana, daha fazla birlikte mücadele etme, daha fazla bu konuda ortak hedeflerde ve amaçlarda birleşmenin gerektiği bir süreçteyiz. Güçlü mücadele hattını öreceğiz. Ortak mücadele zeminlerini açığa çıkarmak ve yaratmak, her zamankinden çok daha önem arz ediyor. 
 
 Bir kez daha iktidara gelen AKP’nin politika haline getirdiği İmralı tecrit sistemi derinleşiyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 27 aydır haber alınamıyor. Derinleşen İmralı tecrit sisteminin Kürtlere, Türkiye halklarına ve siyasetine yansımaları neler oluyor? 
 
 
 Sayın Öcalan şahsında Türkiye’deki temel meselelerin çözüm fikriyatı, İmralı'da kuşatma altına alınmış ve tecrit ediliyor. Halkların yararına olmayan tecrit ile Türkiye adeta uçurumun eşiğine getirilmiş durumda. 
 
Sayın Öcalan’ın başta Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü olmak üzere, Türkiye’deki tüm temel meselelerin çözümüne, ezilen halkların, kültürlerin ve inançların sorunlarına ilişkin çok güçlü, gerçekçi çözüm önerileri var. Bunu geçmiş yıllarda hep beraber gördük. AKP-MHP iktidarı ve devletin yanıtı ise, daha fazla inkar, baskı, şiddet politikası, İmralı tecrit sistemini derinleştirmek oldu. Bugün Sayın Öcalan şahsında Türkiye’deki temel meselelerin çözüm fikriyatı, İmralı'da kuşatma altına alınmış ve tecrit ediliyor. Bunun üzerinden yürütülmek istenen bir inkâr ve şiddet politikası var. Halkların yararına olmayan tecrit ile Türkiye adeta uçurumun eşiğine getirilmiş durumda. Bunun çözüm noktası aktörlerle buluşmaktır. Bugün hem iktidarın hem de Türkiye devletinin bu kadar inkar, imha, baskı ve şiddet politikasının Türkiye toplumunu getireceği bir yer yoktur. Bu tıkanmanın, çözümsüzlük ve sıkışmışlığın çözüm adresi Sayın Öcalan’ın kendisi ve Türkiye halklarına ilişkin ortaya koymuş olduğu çözüm perspektifleridir. 
 
Daha büyük tahribatlar yaşanmadan, uçurumlar, kutuplaşma, ayrışma, derinleşme gerçekleşmeden Sayın Öcalan üzerindeki tecrit bir an önce sona ermelidir. Bunun için de Sayın Öcalan ile yürütülmesi gereken bir müzakere ve diyalog sürecinin mutlak bir suretle açılması gerekiyor. Aksi takdirde bunu yok sayan, görmezden gelen, inkâr eden, baskı ve şiddet politikasında ısrar eden bir iktidarın, Türkiye devletinin gidebileceği hiçbir yer yok. Bundan ötesi baş aşağı bir düşüştür. Dolayısıyla bu kriz, kargaşa ve kilitlenme halinden çıkmanın esas yolu, Sayın Öcalan başta olmak üzere tüm çözüm dinamiklerini devreye koyup, muhatap alıp, Türkiye halklarını siyasal olarak da bir çözüm hattı rayına oturtmak olacaktır. Seçim sonuçlarında da çok net bir şekilde Türkiye siyasetinin kilitlenmiş kodları ortaya çıktı. Yani hiç kimsenin yol alamadığı, mesafe kat edemediği, çözümün kendisini dayattığı siyasal bir atmosfer önümüzde duruyor. Tek çözüm yolunun da Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılıp, çözümün ve çözüm yolunun kanallarının açılması önünde bir iradenin ortaya konulması. 
 
 Tecridin sonuçlarına değindiniz, Abdullah Öcalan’ın sesinin İmralı duvarlarını aşması nasıl bir atmosfer yaratır? 
 
 
 Türkiye’deki sıkışmayı, kilitlenmeyi ve toplumsal kutuplaşmayı aşan çözüm önerileri, çözüm perspektifleri sunan gerçekler, Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu fikirler ve değerlendirmelerde yatıyor. 
 
Biz bunu özellikle 2013-15 sürecinde gördük. Türkiye’deki sıkışmayı, kilitlenmeyi ve toplumsal kutuplaşmayı aşan çözüm önerileri, çözüm perspektifleri sunan gerçekler, Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu fikirler ve değerlendirmelerde yatıyor. Bugüne kadar Sayın Öcalan dışında çözüm geliştirme, çözüm önerme hem Türkiye hem de bölgesel gelişmeler bağlamında alternatif herhangi bir seçenek ortaya çıkmadı. Bu da mümkün görünmüyor. Bunun dışındaki bütün arayışlar, şiddeti, baskıyı, inkârı derinleştirir, herhangi bir çözüm yol haritasını ortaya koymaktan uzak kalır. Böylesi bir dönemde, toplumun siyasal, ekonomik olarak çöküşünün dibini yaşadığı bir süreçte, bunun ancak çözüm yolunun Sayın Öcalan'ın Türkiye toplumuna, Kürt halkının özgürlük mücadelesine ve Türkiye halklarının bu kriz ve kaosuna yönelik görüşlerinin çok hızlı biçimde kamuoyuyla, halkla buluşması gerekiyor. Sayın Öcalan'ın fikirleri ve düşünceleri kamuoyuyla buluşturulduğu, paylaşıldığı takdirde sonraki gün, Türkiye çok daha, bambaşka çözüm yoluna girmiş, çözüm meselelerini tartışmış ve bu konuda sorunlarını aşmaya yönelik bir toplumsal güne uyanacaktır. Bunun olumsuz sonuçlarını sadece Kürt halkının demokrasi ve özgürlük mücadelesi yaşamayacak. Tüm Türkiye'deki demokrasi arayışları içinde olan herkes yaşamaya devam edecek. Bu anlamda İmralı tecrit sisteminin kırılmasına dönük çok güçlü bir toplumsal mücadelenin ortaya çıkması gerekiyor. 
 
MA / Müjdat Can - Cengiz Özbasar