ANKARA - Seçim güvenliğinin olmadığını, 14 Mayıs seçimlerinin de meşruiyetinin kalmadığını belirten Kemal Bülbül, ikinci tur seçimlerinin önemine değinerek, “Sizin bir oyunuz yaşamı belirleyecek” diye seslendi.
Seçim güvenliğinin olmadığı bir ortamda milyonlarca seçmen 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler için sandık başına gitti. Tartışmalı hale gelen Cumhurbaşkanlığı seçimleri, adayların 50 artı bir oy oranına ulaşamamasıyla ikinci tura kaldı. 28 Mayıs’ta seçmen bir kez daha Cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandık başına gidecek.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Antalya Milletvekili Kemal Bülbül de, seçim güvenliğinin olmadığı bir ortamda gerçekleştirilen seçimlerin meşruiyetinin kalmadığını belirterek, iptal edilmesi gerektiğini söyledi. Bülbül, 28 Mayıs seçimlerinin önemine vurgu yaparak, birinci turda sandık başına gitmeyen seçmene ikinci turda sandık başına gitmesi çağrısı yaparak, “Sizin bir oyunuz rakamsal olarak bin olacak, yaşamı belirleyecek” dedi.
DEMOKRATİK SEÇİM ORTAMI YOK
Bülbül, Türkiye’de son 20 yılda idealize edilen “seçim güvenliği” kavramının üretildiğini belirterek, ancak seçim güvenliğinin sadece oy kullanma gününe tahayyül edildiğini söyledi. Seçim güvenliğinin oy kullanma günü, oy sayım ve oy sayım tutanağından ibaret olmadığını dile getiren Bülbül, “Bu seçim güvenliğinin Z şıkkıdır. Z şıkkından önce 28 şık daha var. Bir, eşit koşullarda bir seçim yarışı yok, eşit koşullarda bir seçim ortamı ve demokratik bir seçim ortamı yok. HDP’ye her türlü engelleme, gözaltı, tutuklama, terörize etme, baskı var, il ve ilçe binasını baskı altına alma var. Parti yöneticisini takip etme, taciz etme, yıldırma ve usandırma var. O yetmiyor, uyduruk gerekçelerle gözaltı ve tutuklama var. Partide sohbet etmeyi bile suç sayma, soru sormayı suç sayma var. Parti yöneticisinin yönetici olmasını suç sayma var. Hazine yardımını engelleme, AİHM kararlarının uygulanmaması var” dedi.
‘SEÇİM GÜVENLİĞİNDEN SÖZ EDİLEMEZ’
HDP seçmeninin aktif katılım içinde olduğunu ifade eden Bülbül, “Kitlemiz herhangi bir hak ihlaline karşı alanlara çıkar, demokratik tepkilerini gösterir. Bu bizde vazgeçilmedir. Bu sivil toplumculuk, demokratik geleneğinden doğan bir şeydir. Parti ideolojisinin ortaya koyduğu bir durumdur. Sivil toplum örgütlerini sistematik olarak AKP 2010 yılından bu yana engelledi. 2010 yılından bu yana muazzam bir dinci atmosfer yarattı. Dinci diyorum, dindarlık ayrı bir şey. Dinci atmosfer ile her türlü şey baskı altına alındı. Günah kavramı geliştirildi, buna göre ayıp kavramı geliştirildi. Her türlü şey baskı altına alınarak, toplumun büyük bir kesimi kafir, suçlu ve terörist addedilip, bu şekilde yaklaşıldı. Bu, katmanlar arası ilişkinin kopmasına neden oldu. Bu sebebiyet bir karşıtlık, zıtlık ve çatışma, bu da beraberinde bir toplumsa korku getirdi. Bunun politikaya yansımasının olduğu ortamda seçim güvenliğinden söz edilemez” diye belirtti.
‘14 MAYIS MEŞRUİYETİNİ YİTİRMİŞTİR’
İktidarın korudan bekçiye, polisten müftüye, müdürden kaymakama, validen jandarma komutanına kadar devlet görevlilerini AKP çalışanı olarak kullandığını ifade eden Bülbül, “Oy toplaması, tehdit etmesi… Valiler tüm muhtarları arayıp, 8-10 oy istiyor. Muhtar da 5 oy veriyor, birleşince kocaman bir oy oranı oluyor. Bunun olduğu yerde, güvenlik görevlisinin, sorumlusunun hükümetten yana taraf olduğu, hükümetin de bizden yana düşmanca tavır takındığı yerde, seçim güvenliğinden söz edilebilir mi? Bizim seçim gözlemcisinin takip altına alındığı ortamda seçim güvenliğinden söz edilebilir mi? Hiçbir seçim güvenliği yok. Bu nedenle son yapılan seçim meşruiyetini yitirmiştir. Bu seçim iptal edilmeli, yeni bir seçime gidilmeli” diye konuştu.
‘BU GİDİŞAT HER ŞEYE AÇIK’
Ata İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’ın oy oranına dikkat çeken Bülbül, “Bana göre Kılıçdaroğlu seçimi kazandı. Her türlü oy hırsızlığı yapan, çalan, çırpan, MHP’ye bağışlayan, Büyük Birlik Partisi’ne bağışlayan, oradan bir-bir buçuk oranı Tayyip Erdoğan’a bağışlayarak seçtiremez miydi? Seçtirmediler, çünkü devletle ilgili, devletin kurumlarıyla ilgili pazarlıklar dönüyor. Bu gidişat darbe dahil, her şeye açıktır. Bizim duruşumuzu berkitmemiz lazım” değerlendirmesinde bulundu.
‘SİYASİ PARTİLERİ AŞAN BİR SEÇİM’
Türkiye’de iktidara gelen partinin çalmayı mubah gösterdiğini ifade eden Bülbül, şunları söyledi: “Özal ‘Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz’ dedi; Demirel ‘Sağcılar bana cinayet işletiyor dedirtemezsiniz’ dedi; Tansu Çiller ‘Kurşun atan da yiyen de şereflidir’ dedi, devlet terörünü onayladı; Mesut Yılmaz sahtekarlık yaptı, ‘Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer’ dedi, kendisinin yolu oradan geçmedi. Geldiğimizde Tayyip Erdoğan ‘Kürt sorunu benim sorunumdur’ dedi, şimdi de ‘Kürt sorunu yoktur’ diyor. O zaman sende yoksun. Bunun gerçekten bir devlet organizasyonuna, cumhuriyet organizasyonuna dönüşme çabası var. Bu seçim siyasi partileri aşan bir seçim. Her bireyin kendi yaşamından, kendi mahallesinden, evinden, sokağından sorumluluk duyarak aktif katılmasını tartışması lazım. Bizim sivil itaatsizlik, sivil toplumculuk, siyasal duruş şart. Yeni bir yaşam, özgür, adil ve demokratik bir cumhuriyet için yapılması gereken şey, her insana, her bireye, her cinsiyete, her inanç gruba uğramak, konuşmak, tartışmak ve dinlemek, hemhal olmak, yarenlik etmektir.”
‘BİR OY YAŞAMI BELİRLEYECEK’
28 Mayıs seçimlerinin önemine vurgu yapan Bülbül, seçmene şu çağrıda bulundu: “İçinde yaşadığımız ülke bu kadar zulme maruz kalmış, bu kadar örselenmiş, bu kadar tahrip edilmiş, bu kadar yoksulluğa mahkum edilmiş bir toplum içerisinde artık biz birey olmak durumunda değiliz. Bireysellik size oy kullanmama gibi bir hak verebilir. Fakat sevgili birey, birlikte yaşadığın insan, sokakta selamlaştığın insan, çocuğu tutuklu olan, çocuğu asker veya gerilla olarak yaşamını yitirmiş, çocuğu bir şekilde hapse girmiş, işsiz kalmış, yoksul, ekmek bulamıyor. Bunun için yapıyorsunuz, sadece kendiniz için yapmıyorsunuz. Oy vermek, demokratik bir katılımdır, seçime katılmak bir erdemliliktir. Tabi ki demokrasinin hepsi değildir. Biz de kendi görevimizi yapalım. İradi olarak katılacaksınız. Herkes komşusundan, arkadaşından, işsizden, kimsesizden, yoksuldan, zulme uğrayandan, ötekileştirilmişten, Alevi’den, Sünni’den, Kürt’ten, Türk’ten, insanlıktan sorumluluk duyarak, oyunu kullanmalı. Bu ikinci yüzyılı belirleyecek bir şeydir. Sizin bir oyunuz, rakamsal olarak bir değildir. Sizin bir oyunuz rakamsal olarak bin olacak, yaşamı belirleyecek. Oy vermekle de yetinmemek, birini daha ikna etmek, birini daha demokratik sürece katmak gerekiyor.”