ANKARA - HDP, 2020 yılında deprem bölgelerinde bölgesel ayrımcılığın yapılmaması gerektiğini belirterek, kayyımların depremle mücadeleyi sekteye uğrattığı uyarısında bulunmuştu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Wan Milletvekili Muazzez Orhan ve İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, 10 Kasım 2020’de deprem zararlarının en aza indirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’na verdikleri görüşte, yaşanacak depremlere ilişkin tedbirlerin alınmasını talep etmişti.
RAPOR TOZLU ARŞİVDE YERİNİ ALDI
Türkiye’de birçok büyük depremin yaşandığı anımsatılan görüşte, hükümetin etkili bir deprem politikası yürütemediği, yanı sıra yönetmeliklerin uygulanmadığına dikkat çekilerek, şu ifadelere yer verildi: “Deprem öncesi alınması gereken tedbirlerden kaçınılması halinde, deprem vergilerinin nerelere harcandığının hesap verilebilirliğinin suiistimalinin yaşandığı ülkemizde, deprem zararlarının ülkemize yaşatacağı olağanüstü külfete rağmen Kanal İstanbul gibi uçuk bir projede ısrar edilmesi, imar barışında, imar affında usulsüzlüklere göz yumularak, afetlerde oluşabilecek yıkımlara davetiye çıkarabilecek uygulamalardan vazgeçilmediği sürece bu endişelerimiz giderilmiş olmayacaktır. Bu son Deprem Araştırma Komisyonu raporu da öncekiler gibi devletin tozlu arşivlerinde yerini alacaksa, hiç kimse için bir anlam ifade etmeyecektir.”
'BÖLGESEL AYRIMCILIĞA GİDİLMEMELİ'
Depremle mücadelede alanında yetkin bilim insanlarının görüş ve önerilerinin dikkate alınması gerektiği belirtilen görüşte, deprem sonrasında dayanışma ve yardımlaşmada bölgesel ayrımcılık olmasına asla izin verilmemesi gerektiğinin altı çizildi. Deprem alanında sadece afetle mücadele eden kurum ve kuruluşların bulunması gerektiği vurgulandı. Raporda, ayrıca şu öneriler sıralandı: “Raporda uygun bir bölüme; ‘Depremle mücadele amacıyla halktan toplanan prim, vergi, harç vb. gelirler depremle mücadele fonunda toplanmalı ve başka amaçlarla kullanımı önlenmelidir’ ibaresi eklenmelidir. Raporda geçen ‘Afet ve Acil Durum Danışma Kurulu'nun son 3 yıl içerisinde kaç kere toplandığı ve hangi kararları alıp uyguladığı raporda belirtilmelidir. Periyodik olarak deprem olmasına rağmen söz konusu kurulun neden toplanamadığı ve kararlarının neden uygulanamadığı açıklanmalıdır.”
İMAR AFFI ALTINDA RUHSAT VERİLMESİ
Rapora ilişkin görüşte ayrıca şunlara yer verildi: “Raporda ‘İmar Affı (Barışı) adı altında depreme karşı riskli olmasına karşın binlerce binaya ruhsat verildiği ve bu konuda mülkiyet sahiplerine sorumluluk yüklendiği’ ifade edilmektedir. Kamusal bir politika gereği deprem riski yüksek olan bu binaların sistematik bir denetimle denetlenmesi ve riskli yapıların yıktırılması gerekmektedir. Rant ve kaynak sağlama amaçlı bu ve benzeri riskli ve denetimsiz uygulamalara son verilmelidir.
‘KAYYIM MÜCADELEYİ SEKTEYE UĞRATMAKTA’
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde halkın oyları ile seçilen belediye meclislerinin ve belediye başkanlarının hukuk dışı bir şekilde görevlerinden uzaklaştırılması ve yerlerine şeffaf olmayan, halka ve denetime kapalı kayyum rejiminin yerleştirilmesi depremle mücadele ile ilgili birçok süreci de sekteye uğratmaktadır. Halka hesap vermeyen kayyumların bu alanda yerel yönetimlerin yerine getirmesi gereken görevlerden hangilerini aksattığı hangilerini yerine getirdiği bilinmemektedir. Anti demokratik bir dönemin yaşandığı 2016 yılından bu yana yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve diğer yerel yapılar birçok konuda olduğu gibi afet ve depremle mücadele konusunda da kısıtlanmıştır. Başkale depreminde HDP'li belediyelerin ve birçok sivil toplum kuruluşu ve sendikanın depremzedeler ile dayanışması bu hukuk dışı yapı nedeniyle sağlanamamıştır. Piyasa ve maliyet fiyatının çok üzerinde ve yıllar sonra sağlanan konutlar depremzedelerin yaralarını sarmada gecikme ve yeni bir mağduriyete yol açma riski içermektedir.”