ANKARA - Meclis’te yankılanan “Halkın vekili Semra Güzel” sloganları, 2 Mart 1994’te DEP milletvekillerine dönük gerçekleştirilen siyasi darbeden bugüne, Kürt halkının iradesinin yok sayıldığı yakın Türkiye tarihini işaret ediyor.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) tutuklu Amed Milletvekili Semra Güzel’in vekilliği, Meclis Genel Kurulu’nda dün yapılan oylama ile düşürüldü. Dokunulmazlığı kaldırılarak 3 Eylül’de tutuklanan Güzel’in yasama faaliyetlerine katılmaması ise vekilliğinin düşürülmesine gerekçe gösterildi. Genel Kurul’da kullanılan 371 sandalyeden 330 kabul oyuna karşı 42 ret oy kullanıldı. AKP, MHP ve İYİ Parti vekilliğin düşürülmesi yönünde oy kullandı. HDP grubunda oylamada yer alan tüm milletvekilleri ve CHP'li 14 vekil ise düşürülmemesi yönünde oy kullandı.
2 MART’TAN BUGÜNE TÜRKİYE TARİHİ
2018 Genel Seçimleri’nde Amed’ten milletvekili olarak aday gösterilen Güzel, 1 milyon 48 bin 908 seçmenin oy kullandığı kentte yüzde 65,5 oy alan partisi HDP’nin Meclis’e gönderdiği 9 milletvekilinden biri olarak mazbatasını aldı. Güzel’in milletvekilliğinin Genel Kurul’da düşürülmesi sonrası Meclis’te yankılanan “Halkın vekili Semra Güzel” sesleri, 2 Mart 1994’te Demokrasi Partisi’ne (DEP) dönük gerçekleştirilen 2 Mart darbesinden bugüne, Kürt halkının iradesinin yok sayıldığı yakın Türkiye tarihini işaret ediyor.
KÜRT’E YÖNELİK RETÇİ POLİTİKA SÜRÜYOR
AKP’nin Kürt sorununda uyguladığı tasfiye ve inkar politikaları 2023 seçimleri yaklaştıkça derinleşirken, Kürt siyasetçilere dönük baskılar da 2 Mart 1994 tarihinden günümüze değişmedi. 1990 yılında Halkın Emek Partisi’nin (HEP) kuruluşuyla başlayan Kürt siyasi geleneğine karşı devletin ortaya koyduğu retçi politika, aradan geçen yıllara rağmen sürdürülüyor.
PARTİLER KAPATILDI AMA ISRAR SÜRDÜ
Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nden (SHP) kimi milletvekillerinin, 1989 yılının Ekim ayında Fransa’nın Paris kentinde gerçekleştirilen Kürt Konferansı’na katıldıkları için 16 Kasım 1989’da partiden ihraç edilmesi nedeniyle 11 SHP milletvekili protesto amacıyla istifa etti. SHP’den ayrılan milletvekillerinin bir kısmı, 7 Haziran 1990’da Halkın Emek Partisi’ni (HEP) kurdu. 1991 yılında gerçekleşen Genel Seçimler’de SHP ile seçim ittifakına giren HEP, 18 milletvekiliyle Meclis’e girdi. “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacını taşımak ve bu yolda faaliyette bulunmak” iddiasıyla kapatılması istenen HEP, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 14 Temmuz 1993 tarihli kararıyla kapatıldı. 1991 seçimlerinde SHP ile ittifak yaparak Meclis’e giren HEP milletvekilleri, 21 Haziran 1991’de Demokrasi Partisi’ni (DEP) kurdu.
KATLİAMLAR BAŞLADI
Kürt milletvekillerinin ve Kürt siyasi hareketinin Türkiye siyasetinde aktif bir rol alması, Kürt siyasetçilere dönük saldırıların miladı oldu. DEP’in kurulmasından 14 gün sonra 5 Temmuz 1991 tarihinde gözaltına alınan dönemin DEP Amed İl Başkanı Vedat Aydın, katledildi. Aydın’ın katledilmesiyle yoğunlaşan “faili meçhul" cinayetler, 2 Eylül 1993 tarihinde HEP Parti Meclis Üyesi Habip Kılıç’ın Batman'da öldürülmesi ile sürdü. 4 Eylül 1993 tarihinde ise DEP Mêrdîn Milletvekili Mehmet Sincar ve Batman İl Yöneticisi Metin Can katledildi. Aynı yıl içerisinde 2 Haziran 1994'te bu kez HADEP kurucusu ve Parti Meclisi üyesi Muhsin Melik ve şoförü Mehmet Ayyıldız, gittikleri Riha’da katledildi.
2 MART DARBESİ: VEKİLLER GÖZALTINA ALINDI
DEP ile Meclis’e milletvekili olarak giren Leyla Zana’nın Kürtçe yemin etmesi sonrası Kürt milletvekilleri hedefe konuldu. Milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle, 2 Mart 1994 tarihinde Meclis çıkışında gözaltına alındı. Aynı gün, yapılan Meclis oylamasında DEP milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve bağımsız milletvekili Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıkları kaldırıldı.
ÇİLLER HEDEF GÖSTERDİ
DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasından 10 gün önce dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, “Eşkiyayı Bekaa’da aramaya gerek yok. Maalesef bunların bir kısmı yüce Meclis’in çatısı altındadır” diyerek, DEP’lileri hedef gösterdi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, partisinin 2 Mart 1994 tarihinde gerçekleşen grup toplantısında siyasi darbeye şu sözlerle işaret etti: “Meclis’te PKK’nın barındığı bir gölge vardır, bunu Meclis’in üzerinden kaldırmakla yükümlüyüz.”
ORHAN DOĞAN: KORKMUYORUM
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının görüşüldüğü Meclis Genel Kurulu’nda söz alan DEP Milletvekili Orhan Doğan ise tarihe şöyle not düştü: “Dokunulmazlığımın kaldırılmasından ve yargılanmaktan korkmuyorum. Çünkü ben rüşvet almadım, ben ihaleye fesat karıştırmadım, ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını da yemedim, ben vergi kaçakçılığı da yapmadım, halka ihanet etmedim, devlet parasını beş yıldızlı otellerde birilerine peşkeş de çekmedim, hayalî ihracatla köşe bucak da olmadım. Bunun için korkmuyorum.”
MİLLETVEKİLLERİ TUTUKLANDI VE DEP KAPATILDI
Doğan ve Dicle'nin ardından 4 Mart 1994'te Leyla Zana ve diğer milletvekilleri gözaltına alınarak 17 Mart'ta tutuklandı ve Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'ne götürüldü. 1994’te 6 milletvekilinin tutuklanmasıyla başlayan DEP Davası, 8 Aralık 1994’te sonuçlandı. Devlet Güvenlik Mahkemesi, milletvekilleri Hatip Dicle ve Leyla Zana ile Şırnak milletvekilleri Orhan Doğan ve Selim Sadak’a 15’er yıl ağır hapis cezası verdi. Karar Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi tarafından da onandı. Anayasa Mahkemesi de 16 Haziran 1994'te DEP’in kapatılması kararını verdi.
YARGITAY BOZDU
Tutuklanan milletvekilleri Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak kısa süre sonra serbest bırakılırken, Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan ve Selim Sadak, 10 yıl cezaevinde kaldı. Davanın taşındığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), DEP vekillerinin adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine hükmetti. 2004'te ise Yargıtay, milletvekillerinin mahkûmiyet kararlarını bozdu.
MECLİS RAPORUNDAKİ İTİRAF
28 yıl önce Kürt siyasetine dönük 2 Mart Darbesi’ne dair, “Türkiye’ye kaybettirdi” değerlendirmesi, Meclis’in Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda hazırlanan raporda da yer aldı. 1990’lı yıllarda “terörle mücadelede gayri nizami harp düzenine geçildiğine” dikkat çekilen raporda, milletvekillerinin tutuklanması ve DEP’in kapatılmasının Kürt sorununda çözüm umutlarının tükenmesine yol açtığı itiraf edildi.
ÇÖZÜMSÜZLÜKTE ISRAR VE DARBE MEKANİĞİ
Kürt sorununun demokratik çözümünde Türkiye halklarının umudunu azaltan siyasi darbenin benzerleri günümüze kadar devam ederken, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çözümsüzlükte ısrarın bir sonucu olarak işaret ettiği “darbe mekaniği”, siyasi konjonktürün “ihtiyacı” dahilinde dönem dönem devreye girdi.
SADAK: AKAN KAN DURDU MU?
4 Mart 1994 Darbesi’nin tanığı olan dönemin DEP Milletvekili Selim Sadak’ın yıllar sonra dile getirdiği, “DEP’liler davalarından geri döndüler mi? Sorun çözüldü mü? Akan kan durdu mu? Barışa yaklaşıldı mı? Kürt sorununda ilerleme sağlandı mı” sözleri ise hafızalarda yer edindi.
BAŞARI KAZANAN HADEP DE KAPATILDI
DEP’e yönelik saldırıyla bir kez daha somutlaşan saldırılar sonrası Kürt siyasi hareketi, 1995 yerel seçimlerini boykot ederken, 1999 yılında HADEP ile yerel seçimlere katıldı. İlk kez yerel yönetim seçimlerine giren HADEP, Amed, Êlih, Çewlîg dahil olmak üzere 37 belediye kazanarak, büyük bir başarı elde etti. Buna karşın HADEP, 13 Mart 2003 tarihinde "yasa dışı faaliyetlerin merkezi" olduğu gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. 46 HADEP'liye de beş yıl siyaset yasağı getirildi.
2009’DA SİYASİ SOYKIRIM SALDIRILARI
1994 yılının üzerinden 12 yıl geçtikten sonra 2006 yılında kurulan DTP de iktidarın baskılarıyla karşı karşıya kaldı. O dönem İzmir'de DTP konvoyunun saldırıya uğramasının ardından dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın 26 Kasım 2006’da kullandığı "bayrak açtırmayacağız" sözleri, seçimler öncesinde DTP’ye dönük yaklaşımı da belirledi. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise, "DTP kendini kapattırmaya çalışıyor" sözlerini kullandı. Buna karşın Kürt siyasetçiler, 2007 seçimlerinde bağımsız adaylarla oy barajı engelini aşarak Meclis’e girmeyi başardı. AKP, 14 Nisan 2009 tarihinde başta DTP Yerel Yönetimler Komisyonu ve Seçim Komisyonu üyeleri olmak üzere Kürt hareketine karşı tarihin en büyük gözaltı ve siyasi soykırım operasyonları başlattı. Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kurulmasıyla yeniden Meclis’te yer alan Kürt siyasi hareketi, HEP ve DEP’le başlayan siyasi baskıların sonucunda Aralık 2009’da Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. DEP döneminde de “siyaset yasağı” alan Ahmet Türk ve milletvekili Aysel Tuğluk’un da aralarında bulunduğu 37 kişiye 5 yıl siyaset yasağı getirildi.
KCK OPERASYONLARI
DTP’nin kapatılmasını ardından milletvekilleri ve belediye başkanları düzenlenen törenlerle 2 Mayıs 2008’de kurulan Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) geçti. Ardından “KCK” adı altında yapılan operasyon ile 7 belediye başkanının da bulunduğu çok sayıda Kürt siyasetçi tutuklandı. O süreçte Kürt siyasetçilerinin kelepçeli görüntülerinin hatırlatılması üzerine AKP'li Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in sarf ettiği "Eskiden öldürülüyor, asit kuyularında yakılıyorlardı" sözler tepki topladı.
3 BİN 895 KİŞİ TUTUKLANDI
2000’lerin başında Kürt sorununa dair vaatlerde bulunarak iktidara gelen AKP, demokratik Kürt siyasetine yönelik darbeyi KCK operasyonlarıyla sürdürürken, BDP’nin 2011 yılı Ekim ayında açıkladığı raporda, KCK operasyonlarının ilk 30 ayında çoğunluğu siyasetçi olan 7 bin 748 kişi gözaltına alındı, 3 bin 895 kişinin tutuklandı.
LEYLA ZANA YENİDEN MECLİS’TE
2011 yılında ise “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku” ile yüzde 10 barajı, bağımsız adaylarla yeniden aşıldı. Bu seçimlerde Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Hatip Dicle ve Leyla Zana'nın milletvekili adaylığını, "Memnu haklarını almadıkları" gerekçesiyle veto ederken, kamuoyunda yükselen tepki nedeniyle veto kararını kaldırıldı, ancak Dicle’nin vekilliği seçimlere 3 gün kala Yargıtay'ın verdiği 1 yıl 8 aylık cezayı onamasıyla bir kez daha düşürüldü. Leyla Zana ise 17 yıl sonra tutuklanıp götürüldüğü Meclis kapısından ikinci kez milletvekili olarak girdi.
Bu saldırılara karşın, Kürt siyasi hareketi, 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nde yaklaşık 2 milyon oy ile 100'ü aşkın belediye kazandı.
4 KASIM DARBESİ
7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşen genel seçimler sonrası tek başına iktidar olma vasfını kaybeden Erdoğan, iktidarını devam ettirme çabalarıyla Türkiye’yi bir kez daha çatışmalı sürece sürükledi. PKK’ye yönelik 24 Temmuz 2015 tarihinde başlatılan ve akabinde Suruç ve 10 Ekim katliamlarıyla gidilen 1 Kasım 2015 seçimlerinde Erdoğan, seçimlerin ardından dokunulmazlıkların kaldırılması sinyalini verdi. DEP’li milletvekillerinin tutuklanmasında başat rol oynayan Çiller’i takip eden Erdoğan, 12 Nisan 2016 da Halkların Demokratik Partili (HDP) milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılması teklifini hazırladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 13 Nisan 2016’da “Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz” açıklaması yaptı. 20 Mayıs 2016 tarihinde Meclis’te yapılan oylamayla, HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı.
Siyasi darbe sürecini 4 Kasım 2016 gecesi HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 9 milletvekilinin gözaltına alınarak tutuklanması izledi. Daha sonra dokunulmazlıkları kaldırılan 3 milletvekili daha gözaltına alınarak tutuklandı. Bu süreçte HDP binalarına baskınlar yapıldı, partinin en az 10 bin üye ve yöneticisi gözaltına alındı ya da tutuklandı.
GÜZEL’İN VEKİLLİĞİNİN DÜŞÜRÜLMESİ GEREKÇESİ
Tutuklama saldırılarının ardından ilk olarak Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliği düşürüldü. Yüksekdağ’dan sonra da Nursel Aydoğan, Besime Konca, Ferhat Encu, İbrahim Ayhan ve Ahmet Yıldırım’ın vekillikleri de kısa süre içerisinde aldıkları cezalar gerekçe gösterilerek düşürüldü. Semra Güzel’in vekilliğinin düşürülmesine gerekçe olarak gösterilen “devamsızlık” ilk olarak 2016 yılında Faysal Sarıyıldız, Tuğba Hezer ve Leyla Zana’nın vekilliklerinin düşürülmesi için gerekçe yapıldı.
MECLİS’TE DARBE VAR: GÜVEN, FARİSOĞULLARI, BERBEROĞLU
4 Kasım Darbesi’nin ardından AKP ortaklaştığı MHP ile birlikte siyasi tasfiye sürecine bir yenisini ekledi. Daha önce verilen ve Yargıtay tarafından onan hapis cezalarının 4 Haziran 2020’de Meclis Genel Kurulu’nda okunmasıyla, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve HDP Colemerg Milletvekili Leyla Güven, Amed Milletvekili Musa Farisoğulları ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlıkları kaldırıldı. CHP ve HDP milletvekilleri tarafından “Meclis’te darbe var” sloganları atılırken, CHP aradan geçen 6 yılda HDP’li Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasında, “evet” oyu kullandı. Genel Kurul’da ise tutumunda kısmi değişikliğe giderek 14 milletvekili ile “hayır” oyu kullandı.
DEMOKRATİK SİYASETTE ISRAR
Kürt sorununu “güvenlikçi” politikalarla her seçim öncesi alevlendiren AKP-MHP iktidarı, 23 Aralık’ta Semra Güzel’in milletvekilliğinin düşürülmesi ile demokratik siyasete bir kez daha darbe ile karşılık verdi. Kürt siyasi hareketi ise Orhan Doğan’dan, Leyla Güven’e; Figen Yüksekdağ’dan Semra Güzel’e kadar ortaya koyduğu “demokratik siyasette ısrar” anlayışını 2 Mart 1994 Darbesi’nden bugüne sürdürüyor.
MA / Fırat Can Arslan