Yassıada teklifine HDP’den şerh

img

ANKARA - HDP, gelecek hafta Genel Kurul’a getirilmesi beklenen Yassıada yargılamalarının hukuki dayanağının ortadan kaldırılmasını öngören kanun teklifine şerh koydu. 

 
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Adalet Komisyonu’ndan geçen ve gelecek hafta Genel Kurul’a getirilmesi beklenen Yassıada yargılamalarının hukuki dayanağının ortadan kaldırılmasını öngören, “Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi” ne muhalefet şerhi düştü.
 
 Darbeler literatürüne göre bugüne kadar asker ve sivil olmak üzere iki tarz darbenin olduğunun belirtildiği şerhte, 2'nci Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyada 475 askeri darbe girişimi gerçekleştirildiği ve 236 tanesinin “amacına” ulaştığı belirtildi. Şerhte, “Soğuk Savaş sırasında gerçekleşen darbelerin 4’te 3’ü askeri darbelerdir. Türkiye, Arjantin, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Gana, Yunanistan, Guatemala ve Uruguay’da demokrasiler hep askeri müdahaleler yoluyla sona ermiştir. Daha yakın tarihte ise 2013 yılında Mısır’da Mohammed Mursi, 2014 yılında ise Tayland Başbakanı Y. Shinawatra askeri darbelerle devrilmiştir” ifadelerine yer verildi.
 
DEMOKRASİ TARİHİNE KARA LEKE
 
Türkiye siyasi tarihinde darbelerin tamamına yakını askeri nitelikte olduğunun belirtildiği şerhte, HDP olarak “apoletli” ve “kravatlı” darbe ve darbecilerin karşısında oldukları ifade edildi. 27 Mayıs 1960 yılında yapılan idamların Türkiye demokrasi tarihinde bir kara leke olarak geçtiğinin belirtildiği şerhte, şöyle denildi: “27 Mayıs darbesi ile halk iradesine müdahale edilmiş, demokrasi kesintiye uğratılmış ve hukuk askıya alınmıştır. Darbecilerin siyasal alanı yeniden düzenleme isteği neticesinde Anayasa yeniden yapılmışsa da, 1924 Anayasası’nın 1921 Anayasası’nda öngörülen özerklik ve özerk bölge halklarının iradesini hiçe sayan tutumu devam ettirilmiştir. Darbelere ve darbecilere karşı mücadelemiz, politik mücadele tarihimizin vesikalarından biridir.”
 
TÜM DARBELERLE YÜZLEŞİLMELİ
 
HDP, tüm  darbelerle yüzleşilmesi gerektiğini ifade ettiği şerhte, “Ne yazık ki, Türkiye siyasi tarihine bakarken ‘darbelerden darbe beğenmek’ sadece ve sadece darbe mekaniğinin canlı kalmasına sebep olacaktır. Darbelerle yüzleşmek için darbeler arasında ‘seçici’ davranmamak, sadece 27 Mayıs darbesinin değil, darbelerin tüm izlerini hem siyasi hayattan hem de hukuk mevzuatından tümüyle silmek gerekmektedir” önerisinde bulundu.
 
2 MART, 4 KASIM, 4 HAZİRAN
 
Darbe ve darbecilerle yüzleşmenin en temel yolunun Demokratik bir Anayasa’nın yapılması olduğuna  vurgu yapılan şerhte, kanun teklifinin yargının halk iradesine müdahale aracı olarak kullanıldığının itirafı olarak değerlendirildi. Halk iradesinin hiçe sayan her türlü müdahalenin darbe olduğu belirtilen şerhte, bu kapsamda 1994 yılında DEP’li, 4 Kasım 2016 tarihinde HDP’li isimlerin milletvekillklerinin düşürülmesi örnek gösterildi. Şerhte, “Bu darbe pratiği bugün de devam ettirilmiş, 4 Haziran 2020’de Hakkari milletvekilimiz Leyla Güven, Diyarbakır milletvekilimiz Musa Farisoğulları ve CHP İstanbul milletvekili Enis Berberoğlu’nun vekillikleri hukuksuz bir kararla düşürülmüştür. İşbu kanun teklifinin genel gerekçesinin ‘yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı’na aykırı hareket olarak ifade ettiği tarihsel gerçeklik 1994’te, 2016’da ve bugün farklı yöntemlerle kendini tekrarlamıştır” denildi.
 
Şerhte, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL’i iktidarın “fırsat” olarak kullandığı belirtildi. HDP şerhte, demokratik gelecek inşa etmek için kanun teklifinde olduğu gibi egemenlerin “sicil affı”nı gerçekleştirmekle olmayacağını belirterek, şu önerilerde bulundu:
 
"* Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 18 Eylül 1920 tarihinde kurulan İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan, idam edilen, cezalandırılanların yakınları ile 1960, 1971, 1980, 1997 yıllarında yapılan askeri darbeler ile 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL sırasında çıkarılan KHK’ler ile yürütülen iş ve işlemlerden mağdur olan tüm yurttaşlar ve toplumsal kesimlerden, maddi ve manevi anlamda zarar görmüş herkesten aileleri de dâhil olmak üzere özür dilemeli ve söz konusu darbe yöntemlerinin demokrasi, insan hakları ve özgürlüklere yönelik bir suç, adalete ve hukuka karşı müdahale olduğunu kabul etmelidir. 
 
* İstiklal Mahkemeleri tarafından yürütülen işler ile 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 tarihlerinde gerçekleşen askeri darbeler ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL sırasında çıkarılan KHK’ler ile yürütülen iş ve işlemler sonucunda, görevinden alınan kamu memurları; bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kurumlarına müracaat ettikleri takdirde, başvuru tarihinden itibaren en geç 60 gün içerisinde durumlarına göre, söz konusu görev ve işe alınırlar veya eski görevlerine veya eşdeğer bir göreve ve işlerine iade edilirler. Bu suretle, göreve ve işe alınanlara, göreve ve işe iade edilenlere, öngörülen niteliklere haiz iken bu nitelikleri kaybetmiş olduklarını belgeleyenlere geçmişe yönelik olarak aylık ve diğer özlük hakları verilmeli ve açıkta geçen süreleri değerlendirilerek, uğradıkları maddi zararlar tazmin edilmelidir.
 
* Darbeler ve darbe yöntemleri sonucunda hukuken kanıtlanmış, yeterli verilerle desteklenmiş, İstiklal Mahkemeleri işlemleri ile darbe rejiminin kararları ve uygulamaları ile idam cezasına çarptırılmış, yaşamını veya beden bütünlüklerini, akıl ve vücut sağlıklarını yitirmiş olanlara; yaşamını yitirenlerin haleflerine; işkence görenlere; dini ve etnik kimliğinden ötürü her türlü haksızlığa uğramış kişilere, özür kapsamında manevi tazminat adı altında ödeme yapılmalıdır. Ayrıca bu bağlamda, maddi kayba uğramış kişilerin de kayıplarını belgelemesi halinde uğradıkları maddi zararlar tazmin edilmelidir. Maddi ve/veya manevi zarar gören kişiler, kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde ilgili kurumlara idari başvuru yoluyla zararının ödenmesini talepte bulunma hakkına sahip olmalı ve bu talebin yerinde getirilmemesi halinde idari dava yolu açık olmalıdır.
 
* Antidemokratik yöntemlerle sivil yönetimleri devirmek amacına yönelik askeri darbe ve darbe girişiminde bulunanların isimleri; kamu kurum ve kuruluşları ile kamusal niteliği haiz meydan, cadde, park, sokak, tesis ve bunun gibi kamuya ait alanlarda kullanılmaması için gerekli çalışmalar yürütülerek askeri darbeleri çağrıştıran mevcut isimlerin değiştirilmesi sağlanmalıdır."