‘Baskıcı rejimler en çok sanattan korkar’

img

HATAY- Hatay’da kültürel asimilasyona karşı çalışma yürüten Arap Alevisi Nurettin Bolat, “Tüm baskıcı rejimlerde sanat istenmeyen bir şeydir. Çünkü en korkulan şey sanattır. En dönüştürücü şeyde sanattır” dedi.  

Hatay’ın Samandağ ilçesinde 13 yıl önce kurulan Tomruk Suyu Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği bünyesinde faaliyet yürüten Düş Sahnesi Tiyatro gurubu ile Gurup Saki müzik gurubunun kurucusu Arap Alevisi Nurettin Bolat, kültürel asimilasyona karşı verilen mücadelede sanatın önemini değerlendirdi. En büyük mücadelenin sanat alanında verilmesi gerektiğini belirten Bolat, bu politikalara karşı Arapça oyun ve ezgilerle toplumsal mesaj verdiklerini söyledi. 
 
Bolat, son olarak arkadaşı Mehmet Ali Akar ile birlikte Suriye savaşında yaşanan insanlık dramını konu alan BİL- HDÜD adlı tiyatro oyununu hazırladıklarını ve bölgede büyük bir beğeni aldığını aktardı. 
 
‘ÇOCUKLAR KÜLTÜREL YABANCILAŞMA YAŞIYOR’
 
Uzun yıllardan sonra memleketine geldiğinde dil ve kültür erozyonu ile karşılaştığını ifade eden Bolat, “1980’lerin yaratmış olduğu hasar, 2005 yılında göze batacak şekle gelmişti. Çocukların çoğu kendi anadilini bilmiyordu. Dil bizim için çok önemlidir. Alevilik kültürü dil üzerine kuruludur. Arapça bilmeyen çocuk kendi kültürüne yabancılaşıyor. Müthiş bir kültürel bunalımla karşı karşıya kalıyorlar. Mahallenin duyarlı gençlerinden Mehmet Ali adlı arkadaşım ile bu temelde çalışma derneğimizi kurduk. Derneğimizin çatısı altında Düş Sahnesi isimli tiyatro ekibini oluşturduk. Arapça tiyatrolar yapmaya başladık. Aileleri bu konuda duyarlı hale getirmeye başladık. Daha önce dikkat ettiğimizde anneler mümkün olduğunca Arapça öğretmemeye çalışıyorlardı. Ancak yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda kendi anadillerini çocuklarına öğretmeye başladılar” diye konuştu. 
 
‘HER DİLİN BİR DE SANATI VARDIR’
 
Yaptıkları çalışmalar sonucu bölgede dil ve kültür alanında bir geri dönüşün başladığını aktaran Bolat, bunu sanatın gücü ile gerçekleştirebildiklerini söyledi. Ana dilin önemine değinen Bolat, şöyle dedi: “12 yıldır tiyatrolar yapıyoruz. Önceleri tiyatrolarda sadece dilin güzelliğini gösterme ve öğrenmeye teşvik etme amaçlı tiyatrolar yapıyorduk. Arapçada da oyunlar olabilir. Arapçada da sanat yapılabilir mesajını vermek istedik. Sanatın dili sadece Türkçe değildir, her dilin bir de sanat dili vardır. Daha sonra değişik toplumsal mesajlar içeren tiyatrolar yaptık. Son olarak da savaş karşıtı oyun gerçekleştirdik. Muzaffer İzgü’nün ‘Sınırda’ oyununu Arapçaya çevirdik. Çok güzel bir oyun oldu komedi dramdır. Herhalde daha önce Arapça hiç dram yapılmamış, yapılan dramdır diye biliriz. Bölgede büyük bir beğeni ile izlendi.” 
 
‘ASKERLER DEĞİL ONLARI YÖNETENLER DÜŞMAN’
 
Kendilerine başvuran gençlerin kurs niteliğinde tiyatro oyunlarına hazırlandığını belirten Bolat, “Oyunculuk alanında gelişen gençler belli bir süre sonra oyuncu oluyorlar ve oyuna çıkarıyoruz. Yetiştirdiğimiz birçok gencimiz gittikleri üniversitelerde oyunlara katılıyorlar” dedi.  Suriye’de 7 yıldır devam eden savaşa dikkat çeken Bolat, “Sanat muhalif olmak zorundadır. Sanat savaşı savunamaz. Dünya şuanda kasıp kavruluyor, yanı başımızda Suriye’de korkunç bir savaş var. Televizyonlar açıldığı zaman çocuklar sürekli ölüm haberleri ile karşılaşıyorlar. Suriye’de yaşanan savaş bildiğiniz gibi tüm çirkinlikleri ortaya çıkardı. İnsanların vahşice öldürülmesi, kafaların kesilmesi gibi çirkinlikler. Bizlerde aynı durumdayız, psikolojimiz bozuldu. Birileri bu duruma ‘hayır’ demelidir. Bu bizim savaşımız değildir. Hiçbir asker düşman olamaz, onları yönetenler düşmandır. Askerler sadece çarpıştırılır ve niçin çarpıştıklarını da bilmezler. Oyunumuzun teması buydu. Elbette bu dünyada savaş karşıtı olunmalıdır. Daha yaşanılır bir dünya için. Bu temaları işlemek zorundaydık” ifadelerini kullandı. 
 
‘EN ÇOK KORKULAN ŞEY SANATTIR’
 
Suriye’nin kendileri için kanayan bir yara olduğunu ve DAİŞ’in dış güçlerin desteğiyle yaptığı katliamları unutmadıklarını ifade eden Bolat, “Bizde sanat alanında bu konuları işlemek ve insanların gözüne sokmak zorundayız. Bakın bu işin aslı, aslında budur diyebilmemiz gerekiyordu. Bunu da ancak sanatla anlatabilirsiniz. Bir insanla istediğiniz kadar konuşun etkileyemeye bilirsiniz ancak durumu gösterdiğiniz zaman kalbine dokunursunuz. Biz bir etnik kültüre sahip bir azınlığız ve azınlıklar çoğunluğun altında eziliyor. Maalesef kendini var edebilmenin tek yolu ses çıkarmaktır. Bu sesi çıkarmanın da yolları vardır ve bunun en etkili yolu sanattır. Bu yüzden sanat yapmak zorundayız ve bunu da kendi ana dilimizle yapmak zorundayız. Bu halkın kültürünü ve çıkarlarını koruma ve eğitme adına sanata ihtiyacımız var. Tüm baskıcı rejimlerde sanat istenmeyen bir şeydir. Sanat bu yüzden gereklidir. Çünkü en korkulan şey sanattır. En dönüştürücü şeyde sanattır. Örneğin V for Vendetta filminde çok güzel bir söz vardır. Derki; ‘Politikacılar ve sanatçılar yalan söyler, politikacılar gerçeği gizlemek için, sanatçılar ise gerçeği ortaya çıkarmak için yalan söyler’ bizimde temel amacımız gerçeği ortaya çıkarmaktır” diye konuştu.    
 
‘KÜLTÜREL SAHİPLENİŞİ CANLANDIRIYORUZ’
 
Sanat alanında yaptıkları çalışmaların tiyatro ile sınırlı olmadığını, tiyatronun yanı sıra Gurup Saki adlı müzik gurubunu kurduklarını ve bu gurupta solistlik yaptığını belirten Bolat, Arap Alevi kültüründe unutulmaya yüz tutmuş 1960 ile 70’li yılların şarkılarını tekrar toluma kazandırmaya çalıştıklarını vurguladı. Bolat, “Kültürümüzdeki zenginlikleri tekrardan su yüzüne çıkarıyoruz. Eskiden dedelerimizin söylediği parçalar var. Eskiden evlerde toplanır, sofra açılır ve bağdaş kurularak şarkılar söylenirdi. Hem tiyatroda kullanıyoruz hem de burada sahne alarak gurup saki olarak söylüyoruz. Bu şekilde kültürel sahiplenişi tekrardan canlandırıyoruz” dedi.
 
MA / Hacı Yusuf Topaloğlu