Öcalan'la anılarını anlattı: İlk görüşme zordu, son görüşme tedbirliydi

img

URFA - Abdullah Öcalan'ın 71'inci yaş günü dolaysıyla anılarını anlatan Mehmet Öcalan, 15 Şubat'ı "kapkara bir gün" olarak tanımlayarak, ilk görüşmenin çok zor geçtiğini söyledi. Öcalan, ağabeyinin son görüşmede nasıl koronavirüs tedbiri aldığını aktardı.

Dünya genelinde milyonlarca insanın iradesi olarak kabul ettiği PKK Lideri Abdullah Öcalan, 4 Nisan'da 71 yaşına girecek. 21 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tutulan Öcalan, 71'inci doğum gününe dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Kovid-19) salgını tehlikesiyle girecek. Her yıl kitlesel kutlanan Öcalan'ın bu yılki doğum gününün programı virüsten kaynaklı henüz netleşmedi. Ancak 4 Nisan'da özellikle bölgenin gözünün, Amara ve İmralı'da olacağı bekleniyor. 
 
Salgın nedeniyle Öcalan'ın sağlığından endişe duyan kardeşi Mehmet Öcalan, ağabeyinin risk grubunda olduğunu ve diğer hükümlülerle eşit haklardan yararlanması gerektiğine vurgu yaptı. Milyonlarca insanın ağabeyinden gelecek mesajlara baktığına dikkati çeken kardeş Öcalan, ağabeyiyle olan anılarını, tutuklandığı dönem, yaptığı ilk ve son görüşmeyi anlattı.  
 
KAPKARA BİR GÜNDÜ
 
15 Şubat 1999 uluslararası komployla konuşmasına başlayan Mehmet Öcalan, söz konusu günü "Kapkara bir gün ve asla kabul edilemez" diye nitelendirdi. “Başkan şahsında tüm Kürtlere mesaj verildi" diyerek komplonun amacını özetleyen kardeş Öcalan, "Başkan Suriye’den çıktığı zaman biliyorduk. O dönem bizi Adana’ya sürgün etmişlerdi. Evimiz ordaydı. Misis beldesinde sürgünde yaşıyorduk. Komplo çok genişti. Biz de basından haberdar oluyorduk. BBC radyosu vardı, sabaha kadar onu dinlerdim. Daha devlet açıklama yapmadan BBC yakalandığına dair haber geçti. Kürt halkı bir anda kendini ateşlerin içinde buldu" sözleriyle o güne değindi. 
 
Ağabeyinin Türkiye'ye teslim edilmesiyle dünyanın birçok yerinde halk ayaklanmasının başladığını hatırlatan kardeş Öcalan, "Komployu kabul etmiyorlardı. Çok sayıda insan kendini yakarak tepki gösterdi. Kürtler, Başkanı önderleri olarak görüp o şekilde de mücadele ettiler” dedi.
 
İLK GÖRÜŞME BAŞVURUSUNA RET
 
Tutuklandıktan sonra ağabeyiyle görüşme yapmak için düşünmeye başladıklarını belirten Mehmet Öcalan, o dönem avukatların kendilerine haber göndermesi üzerine kız kardeşi Havva ile birlikte İstanbul’a gittiklerini aktardı. Öcalan, söz konusu yolculuk sonrası yaşananları şöyle anlattı: "Akşam saatlerinde Adana’da otobüse bindik. Ertesi gün İstanbul’a vardık. Dünya ayaktaydı. İstanbul’un birçok yerinde 24 saat ateş yanıyordu. Her yerde çok büyük eylemler gerçekleşiyordu. İstanbul otogarında endişeli bir şekilde bekliyorduk. Yanlış değilsem Osman Baydemir bizi otogardan aldı. Bir taksiye binip İstanbul İnsan Hakların Derneği’ne (İHD) gittik. O zaman bizden vekâletname aldılar, görüşme başvurusunda bulunmak için. Basın, Başkan'ın İmralı Adası’na götürüldüğünü söylüyordu. Vekâletnameyi verdikten sonra birkaç gün kaldık. Her ne kadar görüşme başvurusunda bulunsak da izin çıkmadı. Biz de mecbur geri Adana’ya döndük. Kulağımız avukatlar ve basındaydı; Acaba ne zaman haber gelecek de adaya gideceğiz.”
 
15 GÜN SONRA İLK GÖRÜŞME
 
İlk görüşme başvurusundan 15 gün sonra avukatların kendilerini tekrardan görüşme için çağırdıklarını belirten Mehmet Öcalan, adaya gidebilecek ihtimalinin kendilerine söylenmesi üzerine kız kardeşi Havva ile birlikte tekrardan İstanbul’a yönlerini çevirdiklerini söyledi. Öcalan, yolculuk sonrası yaşananları şöyle aktardı: “Gittiğimiz gibi etrafımıza istihbarat yerleşti. Bunu fark edebiliyorduk. Çok belliydi. Avukatlarla birlikte Serhatlı bir ailenin evine gittik. Evin etrafı polislerle sarılmıştı. Yanlış değilsem o aile Karslı bir aileydi. O evde misafir olarak kaldık. Avukatlar olarak yanımızda Hatice Korkut ve Mahmut Şakar vardı. Toplam 4 kişiydik. Evden çıktık ve arabaya bindik. Tabi o ara takip ediyorlardı. Yalova’ya gittik önce. Ondan sonra Gemlik’e gittik. Gemiye bindik yönümüzü İmralı Adası’na verdik. Bir küçük gemiydi, bir sağa bir sola yatardı, battı batacak diyorduk. Aramadan geçtikten sonra bizi Başkan'ın kaldığı yere götürdüler.”
 
'İLK GÖRÜŞ ÇOK ZORDU'
 
Sonrasında görüşmenin gerçekleştiğini dile getiren Mehmet Öcalan, ilk görüşmeyi şöyle anlattı: “Oraya gittiğimizde, 'Duygusal davranmayacağız, ağlamayacağız' dedim. Bizden önce avukatlar görüşmeler yapmışlardı. Sanırım aradan yarım saat geçti. Baktım Başkan geldi. Merhabalaştık. Bana şunu söyledi: '20 yıldır seninle görüşmemişiz, sende bir değişiklik olamamış. Fiziki olarak sen hala eskisi gibisin.' Ben de, 'Bundan sonra doğrusu ne ise onu yapacağız' dedim. Başkan o zaman çok halsizdi. Çok zorlanmıştı. Çok ilaç içirmişlerdi. Tabi şartlar çok ağırdı. Yani şu söylenebilir: Her gün zorluk içindeydi. 20-30 dakika konuştuk. 'Görüş bitti' dediler. Bizden sonra avukatlar görüşme yaptı. Sonra aynı gemiye binip tekrar Gemlik’e geldik. Gemlik’ten Yalova’ya kadar insanlar toplanmıştı. O ilk görüş çok zordu."
 
İlk görüşmenin ardından da birçok görüşme yapıldığını hatırlatan Öcalan, o görüşmelerde, ağabeyinin kendisine "Çözüm için ne gerekiyorsa öyle devam edeceğiz" dediğini söyledi. Ağabeyi üzerinde sürekli bir ambargonun olduğunu belirten Öcalan, "2014-2015 yıllarına gelindiğinde artık görüşmeler tam kesildi. Bu çok daha kötüydü. Başkan'ın ilk günden beri tek sorunu Kürt sorunuydu. Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülebileceğini düşünürdü” diye konuştu.  
 
SON GÖRÜŞMEDE KORONA DİKKATİ!
 
2018-2019 yılındaki açlık grevleri eylemleri sonucu yapılan görüşmelerin ardından tekrardan tecridin başladığını belirten Mehmet Öcalan, İmralı'daki yangın sonrası 3 Mart'ta görüşmenin yapıldığını belirtti. Bu görüşmenin de çok zor olduğunu dile getiren Öcalan, son görüşmeyi şu sözlerle anlattı: "Son görüşmeye gittiğimizde yapılan aramalar kabul edilemezdi. Aramadan sonra görüşme odasına geçtim. Sandalyeye oturdum. Aramızda bir masa vardı. Başkan geldiğinde, ‘El ele vermeyelim. Sen geldiğin zaman aramadan geçerken ateşinin olduğunu tespit etmişler. Onun için el ele sıkışmayalım, sen masanın diğer tarafında ben bu tarafında durayım’ dedi. Başkan o zaman bile salgına bu şekilde dikkat çekti" diye konuştu. 
 
EN BÜYÜK AKTÖR
 
Kürt sorununu ve Ortadoğu’daki sorunları çözecek tek kişinin Abdullah Öcalan olduğunu vurgulayan Mehmet Öcalan, 21 yıldır görüşmeye gittiğine işaret ederek, "Halklar arasındaki köprü yıkılırsa halkaların yaşamları kesilir. Kürt sorununda en büyük aktörü Başkan'dır" dedi. Öcalan, ağabeyinin hep şunları söylediğini aktardı: "Demokratik bir siyaset yürütülmeli, gruplara ve şahıslara siyaset yapmayalım. Halkların yararına çalışalım. Çözüm nerdeyse ona göre bir siyaset yürütelim." 
 
4 NİSAN KUTLAMASI 
 
Ağabeyinin doğum günü olan 4 Nisan'a da değinen Mehmet Öcalan, “Başkan'ın doğum günü tüm halklara ve Kürt halkına kutlu olsun. Dilerim önümüzdeki yıllarda Kürt sorunu çözülür, doğum gününü birlikte kutlarız. Başkan'ın doğum gününde binlerce insan köye akın ediyordu. Köy ile Halfeti merkez arsında 15 kilometre var galiba. Aranın hepsi insan seli olurdu. Tabi 2015 yılından sonra devlet artık doğum günü kutlamalarını yasakladı. Doğum günü öncesi köyün hepsini ablukaya alıyorlardı. Bırakın Halfeti’yi bölgenin hepsini ablukaya alıyorlar. Bu çözüm değil. Sen her şeyi yasaklayabilirsin ama halk bunu seviyor. Sen bu sevgiyi kıramazsın. Umarım önümüzdeki yıllarda bu yasaklama kararları ortadan kalkar. Bu sorun için çözüm değil. Yasaklama hiçbir zaman çözüm olmamıştır. Halkın kararıdır, halk nasıl kutlamak istiyorsa öyle kutlamalı.”  
 
OKUL ÇAĞLARI
 
Mehmet Öcalan, ağabeyiyle yaşadıkları kimi anıları ise, doğdukları evi göstererek anlatmaya başladı. Halfeti’nin Ömerli (Amara) Mahallesi'nde dünyaya geldiklerini, okul olmadığı için babasının ağabeyini Türkmen ve Ermenilerin yaşadığı Cibin (Saylakkaya) Mahallesi'ndeki okula kaydettiğini hatırlatan Öcalan, “O dönemler köylerde yokluk vardı. Başkan sabah okula gittiğinde mısır ya da buğday ekmeğinin arasına bir ya da 2 yumurta koyup gidiyordu. O dönem okullar akşama kadar açık olurdu. Başkan'ın yaşamı belli bir zamana kadar böyle devam etti. Okulda notları çok iyiydi. Yazın sabah kalkar bizi de alıp bağ bahçelere götürürdü. Güvercinleri çok severdi. Köyden Hasan, Tayar ve Aziz vardı. Onlar çocukluk arkadaşlarımızdı. Onlar da bazen bizle gelirdi. Hiç kimse gitmese bile Başkan bana ‘Sen geleceksin’ diyordu” dedi. 
 
GÖRÜŞE GİTTİĞİNDE TUTUKLANDI
 
Mehmet Öcalan, o dönem ağabeyinin arkadaşlarıyla uyum içerisinde olduğunu ve aynı zamanda herkesten daha fazla çalışarak bir işi sahiplendiğini belirtti. Ağabeyinin Cibin’deki okulu bitirdikten sonra Nizip’te 3 yıl daha okuduğunu, ardından Ankara’daki Tapu Kadastro Lisesi’ni bitirdiğini ifade eden Öcalan, daha sonraki yılları şöyle anlattı: “O dönem askerliğe gittim. Askerliğim Ankara Genelkurmay Başkanlığı’nda. Başkan da o dönem Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Bölümünü kazanarak Ankara’ya geldi. Tabi haberim yoktu. Ben askerdeyken annem babam görüşüme gelemiyordu. Başkan 2 haftada bir görüşüme gelirdi. Bir gün, 30 Mart’tı geldiğinde, bana ‘Önümüzdeki günlerde tutuklanabiliriz’ dedi. Sebebini sordum. Bana, ‘Mahir Çayan ve arkadaşları katledildiler, ben ve 3 arkadaşım fakülteyi boykota götürdük’ dedi. Daha sonra Başkan bana bir mektup gönderdi. Mektupta, tutuklandığını, Mamak Cezaevi'nde olduğunu ve görüşüne gitmemi istedi. İşlemlerimi yapıp cezaevine gittim. Yanlış değilsem Başkan 2 Nolu'da kalıyordu.
 
Üzerimde askeri kıyafetler vardı. Benimle gelen herkes yakınıyla görüştü. Kendi kendime bunlar neden beni içeriye almıyorlar diye sordum. Bir saat geçti. O ara baktım 4 asker geldi bizim bölükten. Beni tutukladılar. 'Niye tutukluyorsunuz' diye sordum. Bana, ‘Sen askersin, siyasilerle görüşmen yasak, neden geldin’ diye sordular. Ben de bilmiyordum. Onlara 'O benim kardeşim ve onu görmeye hakkım var' dedim. 'Yok' dediler ve elimi kelepçeleyip götürdüler. Beni mahkemeye çıkardılar. 10 gün disiplin cezası verip, cezaevi gibi bir yere koydular. Mahkemem davam ediyordu. 10 gün sonra beni bıraktılar. Başkan bir kez daha bana mektup gönderdi. Bana ‘Neden gelmedin’ diye sordu. Ona 'Ben geldim ama tutuklayıp 10 gün cezaevine attılar' dedim. Durumu anlattım. Başkan o zaman bana, ‘Onların dedikleri doğru değil, her aile tutuklu çocuklarıyla görüşme yapabilir’ dedi. 6-7 ay cezaevinde kaldı.”
 
TÜM SINAVLARINI VERDİ
 
Tapu Kadastro okuyanların mesleği bırakması durumunda ceza kesildiğini, ağabeyinin 2 kefili olduğunu söyleyen Mehmet Öcalan, “Biri Müslüm Karaman’dı, diğeri de sanırım Müslüm Açar. Onlara da haciz gelmişti. Babam beni Ankara’ya gönderdi. Bende gittim. Adresi vardı, taksiye binip oraya gittim. O zaman Anıtkabir’in orda bir evin bodrum katında kalıyorlardı. Kapıyı çaldım, baktım Başkan kapıyı açtı. Bana ‘Sen geldin mi’ diye sordu. İçeri geçip durumu anlattım. O da bir avukat tutup mahkemeye verdi. Birkaç gün kalmamı söyledi. Cezaevine girdiği için dersleri kalmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam bir haftada tüm sınavlarını verdi. Vanlı bir arkadaşı vardı. Bana birkaç gün orada kalıp çıkacağını söyledi” diye konuştu.  
 
BABASININ ‘KÜRT SORUNU' SÖZLERİ 
 
Babasının yaşlı olması nedeniyle ev işlerinde babasına yardım etmek zorunda olduğu için okula gidemediğini, genelde babasıyla çift sürdüğünü söyleyen Mehmet Öcalan, şunları kaydetti: “Bir sonbahar günü, Başkan ile Cemil Bayık eve geldiler. Büyük ihtimalle 1974 yılıydı. Annem sert bir kadındı. Ama misafirlerine çok değer verirdi. Onlara yemek hazırladı. Ben Başkan ve Cemil Bayık oturuyorduk. Babam kapının önünde durarak, şunu söyledi: ‘Siz eskiden solcu komünisttiniz, şimdi de Kürt olmuşsunuz. Kürt meselesi çok büyük bir sorundur. Siz nasıl altından kalkacaksınız.’ Babam bu iki kelimeyi söyleyip, ‘Siz bilirsiniz’ dedi. İkisi de o zaman bir şey demedi.” 
 
MA / Barış Polat