'Barış, Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu' kuruldu

img
İSTANBUL - TTB; Barış, Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu’nun kuruluşunu açıkladığı basın toplantısında konuşan Dr. Zeki Gül, “Biz hekimler, barış ve demokrasi mücadelesini yaşam ve sağlık hakkının ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz” dedi.
 
Türk Tabipleri Birliği (TTB) 77’nci Büyük Kongresi’nde ortaklaşılan görüşler doğrultusunda kurulan “Barış, Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu”, İstanbul Tabip Odası (İTO) Kadıköy Bürosu’nda “Sağlığın Yolu, Barış ve Demokrasi’den Geçer” başlığıyla düzenlediği basın toplantısıyla kuruluşunu açıkladı. Toplantıya Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Yönetim Kurulu üyesi Adli Tıp Uzmanı Şebnem Korur Fincancı, Dr. Zeki Gül, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Dr. Reşat Tükel’in yanı sıra çok sayıda sağlık emekçisi katıldı. Basın toplantısında basın metninin okunmasının ardından katılımcılar söz aldı.
 
Yapılan açıklamanın ardından söz alan Dr. Selim Ölçer, “Her ne gerekçe ile olursa olsun, barışın gündeme gelmesi hem bireyler hem de hekimler için çok önemli” diyerek söze başladı. Toplumun çatışma, şiddet ve kavga ikliminden çıkarılması, huzurun ve refahın sağlanması, çocuklar başta olmak üzere acının sonlandırılması gerektiğini kaydeden Ölçer, “Tabii sadece negatif bir barış ortamı oluşturmaktan değil; parlamentonun atacağı demokratik adımlarla taçlanan ve güvence altına alınan bir barış ortamından söz ediyoruz” diye ekledi.
 
‘SİLAHLARIN SUSMASI ÖNEMLİ’
 
Dr. Gençay Gürsoy, silahların susturulmasına yönelik adımların çok önemli olduğunu söyledikten sonra sürece dair duyduğu kaygıyı dile getirdi. Gürsoy, “İktidarın bakış açısını, Meclis’teki komisyon çalışmalarını değerlendirince bu sürecin beklediğimiz sonuca ulaşması için duyduğum güven sıfırdır. İktidar temsilcilerinin sözlerine bakınca, ‘hukuk devleti’ tanımını kullanmadıklarını gördükçe güven duymuyorum” dedi. Sürecin hızla toplumsallaşabilmesi için basit adımlar atılabileceğine dikkati çeken Gürsoy, hekimlerin her ne koşulda olursa olsun barış fırsatının peşinden gitmek zorunda olduğunun altını çizdi.
 
‘GEREKLİ ADIMLAR ATILMAZSA KALICI SONUÇLAR ALINMAZ’
 
Dr. Raşit Tükel ise savaş ve çatışma durumlarının insan sağlığını tehdit eden en önemli unsur olduğunu bilen hekimlerin, bu tehdidi bertaraf etmeye yönelik çabaların içinde olması gerektiğini söyledi. Haksız-hukuksuz tutuklamaların yaşandığı, seçme-seçilme hakkının ortadan kaldırıldığı, tutsakların ağır koşullar altında yaşamaya zorlandığı bir dönemde barış ve demokrasi mücadelesinin bir arada ele alınması gerektiğini vurgulayan Tükel, “Demokratik bir ortam yaratılmazsa, atılacak adımların kalıcı sonuçlara ulaşması zor. Bir an önce bu antidemokratik uygulamalara son verilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz” dedi.
 
İKTİDARA YÖNELİK GÜVENSİZLİK
 
Dr. Şebnem Korur Fincancı, TTB’nin bir meslek örgütü olmasının yanı sıra barış, demokrasi, adalet, özgürlükler için mücadele eden bir demokratik kitle örgütü olduğunu hatırlattı. İktidara yönelik güvensizliklere ve kaygılara atıf yapan Şebnem Korur Fincancı, “Çalışma grubumuzun görevi güven duymak değil, toplumun güven duyması için yapılacakları birlikte değerlendirip bunun için bir mücadele yürütmektir. Biz bu mücadeleyi tek tek insanları iyileştirerek değil, toplumun iyilik halinin nasıl olması gerektiğini önümüze koyarak vermeliyiz” diye konuştu.
 
ORTAK MÜCADELE VURGUSU
 
Dr. Bülent Nazım Yılmaz, hekimler için barışın sadece bir çatışmasızlık ortamı değil, aynı zamanda yaşam ve sağlık hakkı anlamına geldiğini belirterek tüm emek-meslek örgütleriyle ortak mücadeleye hazır olduklarını kaydetti.
 
Dr. Taner Özbenli, barış mücadelesinin çok sayıda başlıkta yürütülecek küçük mücadele alanları barındırdığına dikkat çekerek hapishanelerdeki hak ihlallerine vurgu yaptı. “Hapishanelerde politik önyargılara dayalı bir düşman siyaseti uygulanıyor” diyen Özbenli; “kuyu tipi” olanlar başta olmak üzere tüm hapishanelerde temel hakların yok sayıldığını, mahpusların yeterli ve nitelikli sağlık hakkına ve hatta günlük alması gereken ilaçlara erişemediğini, sevklerin sağlıksız koşullarda yapıldığını ve kelepçe uygulamalarının dayatıldığını aktardı.
 
Son olarak çalışma grubu üyesi Dr. Zeki Gül, hekimlerin çatışma süreçlerinde hem doğrudan hem de dolaylı tanıklara dönüştüğünü, çatışmaların yarattığı toplumsal sonuçların görülmez yönlerini de gördüğünü ifade etti. Gül, “Bu nedenle barış sadece siyasal bir süreç değil, bir biyolojik iyileşme sürecidir. Biz hekimler, barış ve demokrasi mücadelesini yaşam ve sağlık hakkının ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz” dedi.