‘Akbelen'den Cudi'ye mücadele ortaklaşmalı’

img
MUĞLA - Ormanların yok edilmesine dikkat çeken ekolojistler, Akbelen'den Cudi'ye mücadelenin ortaklaşması gerektiğini söyledi. 
 
Türkiye ve Kürdistan'ın dört bir yanında ormansızlaştırma politikaları devam ediyor. İnsanlığın ortak mirası olan ormanlar maden ve enerji şirketlerinin yanı sıra turizm ya da sadece kereste ihtiyacı için talan ediliyor. Yine Kürdistan'da ormanlar yanarken, insanların müdahale etmesine engelleniyor. Son bir haftada ormanlar Akbelen'de kömür madeni, Rize'de millet bahçesi için kesilirken, Cudi'de de geçen yıldan itibaren yapılan ağaç kesimlerinden sonra bu seferde ormanların yanmasına müsaade ediliyor.
 
Akbelen direnişine desteğe gelen ekolojistler, ormanların katledilmesine karşı ortak mücadele çağrısında bulundu.
 
Ekolojist Demet Parlar, son bir haftada çok ironik ve acı bir durum yaşandığını kaydetti. Bir yandan ‘ormanlar yanmasın’ diye ormanlara giriş yasağı koyulurken, bir yandan da göz göre göre ormanların katledildiğini söyleyen Parlar, "İktidarlar halktan doğadan yana değil sermayeden yana tavır alıyorlar ve doğayı bir meta olarak görüyorlar. Cudi yanarken Akbelen'in kesilmesi, Rize'nin tamamen betonlaşma için yok edilmesi ormanların ve dolayısıyla bu sorunları yaşayanların bir araya gelmesini zorunlu kılıyor. Problemimiz ortak. Sorunumuz doğal alanların sermaye için gözden çıkarılması. Buna izin vermemek için dayanışmak ve bir arada olmak çok değerli. İlla o bölgede yaşıyor olmak gerekmiyor" diye konuştu.
 
'CUDİ'Yİ ÖNCE KESTİLER SONRA YAKTILAR'
 
Sermayenin her yerde doğaya karşı mücadele içinde olduğunu söyleyen ekolojist Melisa Caymaz ise, bu talanın karşısında ekolojistlerin bulunduğunu vurguladı. Devletin sermayenin yanında yer aldığını da sözlerine ekleyen Caymaz, "Bizde bu kıyıma karşı durmaya çalışıyoruz. Akbelen'deki, Cudi'deki, Rize'deki ağaçların hepsi bizim. Ormanlar sadece bizim değil tüm canlıların yaşam alanı. Cudi'de de ilk olarak kesip daha sonra yaktılar. Burada ormanı katlettiler. Bu mücadeleyi ortaklaşa sürdürmeliyiz. Onların katlettiği bu ağaçlar yüzünden bu iklim krizini ve sıcak günleri yaşıyoruz. Bunun karşısında da son ağaç kalana kadar ortak mücadele etmek zorundayız" dedi.
 
KÜRDİSTAN'A POLİTİK ENGELLEME
 
Ekolojist Esra Balbal, Cudi'de 3 gündür devam eden yangına halkın müdahalesinin engellendiğini hatırlatarak, “Bu da oranın Kürdistan'da olması gerekçesiyle politik bir engellemedir. Bölgede özellikle bir insansızlaştırma ve ormansızlaştırma politikası yürütülüyor. Aynı zamanda deprem bölgesi Hatay'da da bunu görüyoruz. Akbelen Cudi'nin yanı sıra Türkiye'nin dört bir yanında ormanlara karşı yapılan katliamlara karşı halkın her yerde mücadele etmesi gerekiyor. Bu şekilde sermayenin politikalarına karşı dur diyebiliriz" dedi. 
 
Ekolojist Tuba Malik, ağaç kesimleri için ihalelerin açıldığını belirterek, “Tomrukları da yurtdışına ihale ile satmışlar. Sadece ormansızlaştırma değil her şeyden para elde edilmek isteniyor. Buraya gelmek çok değerli fakat bunun tüm Türkiye'ye yayılması gerekiyor. İnsanların duyarsız kalmadığının görülmesi gerekiyor. Tüm ormanlar için bunu yapmalıyız" diye konuştu. 
 
'MÜCADELE ORTAKLAŞMALI'
 
İklim krizinin küresel çapta bir felakete dönüştüğünü vurgulayan ekolojist Levent Büyükbozkırlı da, ormanların bu felakete karşı her yönüyle bir emniyet sipobu olduğuna dikkati çekti. Ormanların en başta korunması gereken ekosistemler olduğunun altını çizen Büyükbozkırlı, "Böyle bir dönemde Türkiye tamamen sermaye odaklı politikalara devam ediyor. Ormanlar bir kereste deposu olarak görülüyor. Kuzey Ormanlarından Cudi'ye, Kaz Dağlarına kadar sermayeye dayalı sebeplerden dolayı ormanlar bile bile katlediliyor. Buna karşı da yerelde değerli mücadeleler veriliyor. Bana göre bu mücadeleleri ortaklaştıran bir platform kurulması lazım. Orman Masası ya da Ormansızlaşma ile Mücadele Platformu diyebilirsiniz buna. Ekolojinin en temel prensiplerinden birisi her şey her şeyle ilgilidir. Burada kesilen bir ağaç sadece burayı değil büyük bir geneli etkiliyor. Sadece yerel ekosistem gibi düşünmemek lazım" ifadelerini kullandı.  
 
MA / Tolga Güney