HATAY - Hatay Ekoloji Platformu üyesi Fernur Bahçeci, kentte asbest yönetmeliği askıya alınarak, tarım arazileri, yaşam alanları ve endemik canlıların yaşadığı 18'i resmi 22 sahaya moloz döküldüğünü söyledi.
Hatay'da kamyonların üstü açık bir vaziyette toz bulutu oluşturarak taşıdığı molozlar, yaşam alanları, tarım alanları ve Miheyla Kuş Alanı gibi bölgelere dökülmeye devam ediliyor. İskenderun, Belen, Samandağ, Defne, Antakya, Yayladağı ilçelerindeki arazilere dökülen molozlar, ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) gerekçe edilerek Asbest Yönetmeliği askıya alınarak gerçekleştiriliyor. Bunun için kentte yurttaşlar, ekolojistler, asbest uzmanlarının mücadelesi ise, halk toplantıları ve bilinçlendirme çalışmalarıyla sürüyor.
'ASBEST İLE İKİNCİ MAZURİYET ORTAYA ÇIKTI'
Depremin ilk zamanlarından beri mücadele yürüten Hatay Ekoloji Platformu üyesi Fernur Bahçeci, depremlerden etkilenen 4 büyük il olduğunu, çöken binaların büyük çoğunluğunun 2010 yılı öncesi yapılan binalar olduğunu belirtti. Bu tarihe kadar yapılan binalarda asbest kullanıldığını belirten Bahçeci, asbestin 2011 yılında kullanımının yasaklandığını ifade etti. Bunun gerekçesinin asbestin varlığının kanserle bütünleşmesi olduğunu söyleyen Bahçeci, "Çevresel maruziyetlerle birlikte kentsel dönüşüm maruziyetleri ve yıkımların bu kadar büyük olmasından dolayı ikinci afet maruziyeti dediğimiz durum asbest ile ortaya çıktı" dedi.
'85 BİN TOKSİN'
Asbestin yapı malzemesi olarak kullanılmasının nedeninin ısıya, kimyasal maddelere karşı oldukça dirençli olması olduğunu, "mucizevi bir madde" olarak nitelendirildiğini ve yalıtım malzemesi olarak binalarda kullanıldığını ifade eden Bahçeci, yıkılan binalarda sorunun sadece asbest olmadığını, 85 binden fazla kimyasal toksinden bahsedildiğini kaydetti.
'HATAY'DA 22 DÖKÜM SAHASI VAR'
Depremden sonra 4 döküm sahası olduğunu ve bunların yaşam alanlarına yakın olduğunu belirten Bahçeci, Hatay genelinde şu anda 18’i resmi, 4’ü kural dışı toplam 22 döküm sahası bulunduğunu söyledi. Miheyla Döküm sahasının aktif durumda olduğunu ifade eden Bahçeci, "Oradaki döküm, endemik canlıların yaşamını tehdit ediyor. Şu anda çalışmalar orada durduruldu, ancak ayrıştırma işlemlerine devam ediliyor. Bu sadece asbest ile sınırlı değil. Kurşunu var, arseniği var, yapısal toksinler var. Eczaneler yıkıldı, oradaki tıbbi atıklar, tarım ilaçları satılan yerlerdeki atıkların hepsi toprağa ve yeraltı sularına karışıyor. Bu toksinler tarımda üretilen sebzelere de geçiyor. Bunlara maruz kalan bizler ise, bunları tükettiğimiz zaman bunların etkisini yaşıyor olacağız" diye konuştu.
'YERİNDE AYRIŞTIRMA YAPILMALI'
Yangından mal kaçırırcasına moloz kaldırma ve demir ayrıştırmasının yapıldığını belirten Bahçeci,"Ayrıştırmanın, iş güvenliği kanunlarına uygun bir şekilde yapılması gerekir. Orada çalışan insanlara, yakınlarda bulunanlara, maske zorunluluğu getirilmesi gerekir. Nihayi depolama sahalarının mevzuata uygun yapılıp, bu molozların da orada bertarafının yapılması, bunlarla ilgili de gerçekten koruyucu sağlık önlemlerinin alınması gerekiyor" dedi.
'YAŞANANLAR CİDDİ RİSK BARINDIRIYOR'
Molozlar hakkında gerekli suç duyurularını yaptıklarını söyleyen Bahçeci, molozların insanların zeytin ve tarım alanlarına dökülerek ayrıştırıldığını belirtti. Bunlarla ilgili mücadelede halkın desteğinin önemine işaret eden Bahçeci, "Ne kadar çoğunlukta olursak, buna karşı duran ne kadar çok insan olursa bir şekilde sesimizi duyurmak, o kadar kolay olacak. Burada yaşananlar gerçekten ciddi bir risk faktörü taşıyor" dedi.
YURTTAŞLARA ÇAĞRI
Çalışmalarının devam ettiğini belirten Bahçeci, şöyle konuştu: "İnsanların gelecekte yaşayacağı riskleri bilip, buna karşı bir an önce enkazın bahçemden, bağımdan kaldırılıp 'ben evimi yapayım' derdinden çok, bunun gelecekteki nesilleri nasıl etkileyeceğini düşünmesi gerekiyor. İnsanları çok iyi anlıyoruz. Bu yıkımlara daha fazla maruz kalmak istemiyorlar. Ancak olması gereken şey, bu işlemlerin bir an önce olması yerine kurallarına uygun bir şekilde yapılması olacak."
MA / Müjdat Can