DENİZLİ - Kentteki maden ocaklarının Büyük Menderes Nehri’ni zehirlediğini ve nehrin içindeki canlıların yanı sıra, tarım alanlarının da etkilendiğini belirten Ekolojist Ahmet Uslu, hem doğa hem de insan yaşamına ilişkin uyarılarda bulundu.
Türkiye'de doğaya yönelik sömürü ve talan politikası her geçen gün derinleşirken, yaşam alanları maden ocakları ve enerji santralleri ile sermayeye peşkeş çekiliyor. Doğa talanı ile birlikte iklim krizi, gıda ve su krizi sorunları da baş göstermeye başladı. Son yıllarda Denizli sınırlarında maden çalışmaları doğa tahribatını artırırken, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) verilerine göre kentte en az 71 maden ocağı bulunuyor.
4’ÜNCÜ SINIF SU OLDU
Türkiye'nin tarımsal üretiminin yarıdan fazlasını tek başına karşılayan Büyük Menderes Nehri, yıllardır evsel ve sanayi atık suları, yanlış gübre ve pestisit kullanımı, jeotermal akışkanlar, maden atıkları nedeniyle kirlendi. Bu kirliliğe bağlı olarak nehir, Türkiye’nin en kirli üçüncü nehri durumuna gelirken, tarımsal sulama da kullanılmaması gereken “4. sınıf su” haline geldi. Bu da, bölgede tarımsal verimin düşmesine neden oldu. Ayrıca nehrin geçtiği bölgelerde kuraklık ve çeşitli hastalıklar da artıyor.
NEHİR'DEN KİMYASAL AKIYOR
Bölgede devam eden maden ocaklarının hem doğaya, hem de insan sağlığına etkilerine ilişkin konuşan Ekolojist Ahmet Uslu, Menderes Nehri'nin geçtiği alanın verimli Alüvyal toprakları olduğunu kaydetti. Uslu, bu topraklarda çok fazla tarım çalışmalarının yapıldığını belirterek, “Binlerce yıldır burada tarım yapılıyor. Meyve, sebze bahçeleri var. Menderes Nehri'nden şuan kimyasal akıyor. Nehrin geçtiği alana, tekstil, çimento fabrikası, kent atıkları, mermer, maden ocakları, deri sanayi ve enerji santrallerinin atıkları akıyor. Menderes Nehri'ne parmağınızı soksanız kanser olursunuz. Ve bu topraklarda o suyla tarım yapılıyor. Milyonlarca yıldır Ege'ye can veren Menderes Nehri'nde yapılan tarımda insan sağlığı etkileniyor. Nehrin içerisinde canlı hayatı da şuan tehlike altında. Eskiden balıklar vardı ancak şuan çoğunun nesli tükenmiş ve orada yaşayan balıkların yenmemesi noktasında halka uyarılar yapılıyor” dedi.
Uslu, bölgede çiftçilik yapanların ayaklarında yaralar oluştuğunu belirterek, “Orada rahatsızlanan insanları ziyaret ettik. Tarlanın içerisinde çıplak ayakla gezdikleri için ayakları mikrop kapıyor. Menderes Nehri şuan ölüm kusan bir nehir haline getirildi. Milyonlarca yıl gelecek nesille hizmet etmesi gereken topraklar ve insan yaşamı bitirildi. Menderes Nehri şuan sadece Denizli’yi değil büyük bir coğrafya için tehlike oluşturuyor ve her yeri zehirlemeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.
ÖLÜMCÜL HASTALIKLAR
Maden ocaklarının doğaya ve insana verdiği zararlara değinen Uslu, “Özellikle Kuvars madeninde çalışan işçilerin çoğu slikosiz hastalığına yakalanıyor. Bu hastalık genelde kot taşlama işçilerinde görülüyor. Ancak maden işçilerinde bu sayı çok daha fazla. Slikosiz hastalığı ölümcüldür, tedavisi yok. İşçiler bu yönlü etkilenirken maden alanlarının çevresinde, topraklar, tarım alanları, yaban hayatı ve insanlar da aynı şekilde etkileniyor. Bu madenler işlenirken diğer yandan da atıkları doğaya bırakılarak zehir saçılıyor” diye belirtti.
Uslu, maden ocaklarından kaynaklı çıkan hastalıklara dair istatistiklere ulaşamadıklarını bu yönlü verilen engellendiğini belirterek, "Bölgede kansere yakalanma, koah ve meslek hastalıklarında çokça artış oldu. Önümüzdeki kuşakları cehennem hayatı bekliyor” diye uyarıda bulundu.
MA / Delal Akyüz