Seferihisar yapılaşmaya açılıyor

img
İZMİR - Seferihisar’da Teos Antik Kenti’ne komşu doğal alanların Sit derecesinin düşürülmesi sonrası yapılaşma kaygısı başladı. Prof. Dr. Fevzi Demir, geçmişte doğayla iç içe yaşamın simgesi olan kentin yapılaşmaya açılmaması gerektiğini söyledi.
 
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca 2012 yılında Sit yönetmeliğini değiştirilmesinin ardından ülkenin dört bir yanında sit dereceleri düşürülen alanlarda yapılaşmanın önü açıldı. Özellikle Ege kentlerinde deniz kıyılarındaki alanlarda bu durum yoğun olarak yaşanırken, en çarpıcı örnek ise Kapadokya’nın imara açılması oldu. Kıyılar, tarihi ve doğal bölgeler bir bir imara açılırken, bunlardan birisi de İzmir’in Seferihisar ilçesinde yaşandı.
 
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 11 Eylül’de Resmi Gazetede yer alan ilanla Seferihisar Sığacık’ta, bir bölgenin yeni Sit derecesi düşürüldü. Sığacık Körfezi’ni de içine alan “36. Grup Sığacık-Hıdırlık Mahalleleri Doğal SİT alanı”, “Doğal Sit-Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescil edilme kararı alındı. 1995 yılında birinci derece doğal SİT alanı olarak ilan edilen bölge, böylece “kesin korunacak hassas alan” bölgesi kalmadı.
 
TEOS ANTİK KENTİ’NE KOMŞU
 
Ekmeksiz Tabiat Parkı’nın da bulunduğu bölgenin büyük kısmı yeşil alanlardan oluşuyor. TEOS Antik Kenti’ne de komşu olan bölgede doğal alanların yanı sıra tarihi yapılarda risk altına girdi. Yeni sit statüsüne göre bölgeye düşük yoğunluklu turizm ve konut yatırımları yapılabilecek. 2012 yılında Sit yönetmeliğinin değişmesiyle birlikte bölgede birçok alanın sit derecesi düşürülerek yapılaşmanın önü açıldı. Bu bölgeler arasında yer alan ve Teos Marina’nın da genişletilmek istendiği alan da yurttaşlar tarafından tepki görmüştü.
 
Emekli Tarih Profesörü Fevzi Demir, bölgede bulunan Teos Antik Kentinin önemini ve yapılaşma tehlikesini değerlendirdi.
 
DOĞAYLA YAŞAMIN KENTİ
 
Teos Antik Kentinin İyon antik kentler birliğinin önemli merkezlerinden birisi olduğunu belirten Demir, parlak bir geçmişi olan kentin aynı zamanda Pers işgali ve Roma dönemini de yaşadığını söyledi. Kenti önemli kılanın burada bulunan Dionysos Tapınağı olduğunu dile getiren Demir, “Dionysos bölgenin uygarlık öncesi inançlarından bir tanesi. Dionysos doğanın sunduklarıyla yetinen ve bundan keyif alan insanın tanrısıdır. Bu tanrının bir diğer güzelliği de halkçı olması. Uygarlık insana iş bölümü, keyfini sınırlaması gibi zorunluluklar getirirken, Dionysos ise insanların hayattan keyif almasını söylemiştir. Yabancı araştırmacılar Dionysos’u biyolojimizin bize verdiği yaşamdan haz almanın sembolü olarak sunuyor” dedi.
 
‘SEFERİHİSAR BİR GRUBUN TEKELİNDE’
 
Bu bölgenin sit derecesinin düşürülmesine tepki gösteren Demir, günümüzde tarihi eserlerin büyük sıkıntı altında olduğuna dikkat çekti. Bu eserlerin insanlardan korunduğu oranda yaşayabildiğini kaydeden Demir, “Yaşayanlarla sözleşmenin doğru yapılması lazım. Burada yaşayan insanları sürerek değil. Burada yaşayan insanlara ‘çivi çakamazsınız’ diyoruz. Sonrada buralar varsıllara terk ediliyor. Ya da siyasi karar alıcıların içinde bulunanlar bu tür tarihi eserlerden güzel manzaralar elde edebiliyor. Burası da onlardan birisi. Bir kısmı yerleşime açılmış. Dileğimiz bu alanın korunmasıdır. Ama bu alanın halkla birlikte korunması, Seferihisar halkının geçimine sunulması lazım. Gezilecek görülecek yerler var. Aynı zamanda turistik bir işletme olarak değerlendirilmeli. Şu an en büyük tehlike ise küçük bir azınlığa bırakılması. Zaten yarımadanın bir kısmı bu azınlığın tekelinde yok olmuş durumda” diye belirtti.
 
‘YAPILAŞMAYA AÇILMASIN’
 
“Bölgenin Dionysosçuluk ekseninde değerlendirilmesi gerekiyor” diyen Demir, şöyle devam etti: “Burada doğayla yeniden bir sözleşme yapmamız lazım. Aynı zamanda kentliler ve köylülerle sözleşme yapmamız ve birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Buraya her gelen ve yerleşen kendine ‘bizden sonra kimse gelmesin’ diyor. Ama biz buradaki yerleşim alanlarının genişlemesini istemiyoruz. Doğal alanların kent yerleşimine mutlaka kapatılması gerekir. Buranın sadece kitlesel turizm ve halkın genel kullanımına yönelik değerlendirilmeli.”  
 
MA / Tolga Güney