Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Akın: Ekolojik talan savaş siyasetinden bağımsız değil

İZMİR - Bölge illerinde yürütülen ekolojik talanın yaşam alanlarını yok etme ve göçe zorlamayı hedeflediğini belirten Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, ekolojik talanın savaş politikalarından bağımsız olmadığının altını çizdi. 
 
Bölge illerinde, özellikle son yıllarda savaş siyasetinin tırmanmasıyla birlikte yaşam alanlarının yok edilmesi ve insansızlaştırma politikası amacıyla büyük bir ekolojik talan yaşanıyor. Madenler, barajlar, Hidro Elektrik Santraller (HES), askeri operasyonlar öncesi çıkarılan orman yangınları ve son olarak ağaç katliamları bölgenin ekosistemine geri dönüşü mümkün olmayan hasarlar veriyor. 
 
Tüm bu politikalar sonucu geçmişte tarım ve hayvancılığın önemli geçim kaynağı olduğu bu bölgelerde yurttaşlar ithal samanla hayvancılık yapmaya ve kuraklıkla baş etmeye çalışıyor. Bölgedeki talan ise özellikle “güvenli bölge” ilan edilen alanlarda daha perzasızca yapılıyor. Bu alanların denetiminin bulunmaması bölgede ruhsatsız madenler, kum ocakları ve barajlarla talanı boyutlandırıyor. Yine bölgedeki askeri operasyonlarda kullanılan kimyasal silahlar ise bölgedeki canlı yaşamının yanı sıra ekolojik dengeyi de tehdit ediyor. 
 
 
ŞIRNAK ORMANSIZLAŞTIRILDI
 
Şırnak’ın Besta, Cudi ve Gabar bölgelerinde iki yılı aşkın bir süredir büyük bir doğa talanı yapılıyor. Besta bölgesinde bulunan Keniyamîr, Birateto, Birapeşo, Deyndarok, Cinîwer, Belûzer, Rîsor, Serêrû, Tîkera, Qûrteka Pêşya, Girêdeyincê, Şerevan, Xirtkbestê ve Navyan köyleri ve bölgelerinde aralıksız ağaç kesimi sürüyor. Günde onlarca kamyon endemik ve tarihi ağaçları taşımak için bölgeye geliyor. Bölgeden gelen görüntülerde ise ormanlık alanın tamamen çoraklaştığı ve tek bir ağacın bile kalmadığı görülüyor. Burada kesilen ağaçlar büyük bir rant kapısına da dönerken her gün tonlarca odun Urfa’nın Haliliye ilçesindeki Keresteciler Çarşısı'na getiriliyor. 
 
BATMAN’DA DA KESİM YAPILACAK
 
Batman Gercüş ilçesine bağlı Gundik köyünde ise muhtarının, "kurtlar hayvanları öldürüyor" gerekçesiyle kesmek istediği binlerce ağaç için para karşılığında bir şirketle anlaştığı iddia edildi. Köy Muhtarı Mirze Yılmaz, 12 Temmuz’da yerel bir siteye verdiği demeçte, köy çevresindeki ağaçlar içinde saklanan kurtların yılda 200 küçükbaş hayvanı öldürdüğünü ve bu nedenle ağaçların kesilmesi kararı aldıklarını ifade etti. Bununla birlikte köyde bulunan binlerce meşe ağacı kesim tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. 
 
DERSİM’DE KIYIM
 
Ağaç kesimlerinin son yıllarda çok yoğun yaşandığı Dersim’in Hozat ilçesinde kıyım sürüyor. İlçeye bağlı 1994 yılında boşaltılan Ali Boğazı ve Yılan Dağı bölgesindeki Şamoşi ve Zogar köyleri kırsalında bulunan ağaçlar, bir buçuk aydır kesiliyor. Ağaç kesimi ihalesinin Malatyalı bir şirkete verildiği belirtilirken, ihalenin ayrıntılarına ilişkin bilgi edinilemedi. Ağaç kesim işinde Malatya’dan getirildiği öğrenilen 60 aile çalıştırılıyor. “Yasak bölge” ilan edilen köy ve çevresindeki ormanlar yaklaşık 1 buçuk aydır kesintisiz kesiliyor. 
 
Yine bölgede Siirt başta olmak üzere birçok ilde ağaç kesimleri ve ormansızlaştırma tüm hızıyla devam ediyor. Tüm bu tahribatların yanı sıra bölge illerinin hemen hemen hepsinde ruhsatsız kum ocakları ve madenlerin faaliyetleri sürüyor. Erzincan İliç’teki altın madeninde yaşanan siyanür sızıntısı sonrası tüm Fırat Havzası zehirlenme tehlikesiyle karşı karşıya kalırken bölge illerinde yeni madenler de açılmak isteniyor. Bunların yanı sıra Hasankeyf’ten sonra yine UNESCO tarafından kültürel peyzaj alanı olarak değerlendirilen Hevsel Bahçeleri de, 21’nci yüzyılda insan eliyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. 8 bin yıllık tarihi boyunca kesintisiz tarımın yapıldığı neredeyse dünyada tek yer olan bu alan, günümüzde sahipsiz bırakılmış durumdadır
 
'TALANIN BOYUTU ÇOK BÜYÜK'
 
Bölge illerinde yaşanan ekolojik tahribata ilişkin Yeşil ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü İbrahim Akın ile konuştuk. Türkiye’nin her bölgesinde çok yaygın olarak devam eden ekolojik talanın bölgede daha katmerli şekilde sürdüğünü söyleyen Akın, bölgede “terör” bahanesiyle bunun kolaylaştırıldığını kaydetti. Bu bahaneye sığınarak doğa ve her türlü canlı yaşamının talan edildiğine dikkati çeken Akın, “Son zamanlarda Şırnak, Batman, Dersim’de daha önce yaşananlardan daha büyük bir talan var. Bu iktidar ve onun çevresindeki çıkar çevreleri büyük ölçüde ekonomik ve siyasi olarak tıkandılar. Bu tıkanıklığın çözümünü her yere saldırarak bulmaya çalışıyorlar. Toplam fotoğrafa baktığımızda bugüne kadar yaşadığımızdan daha ağır talan ve ekolojik tahribat siyasetiyle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz” dedi. 
 
SAVAŞ POLİTİKALARI
 
Talanın “güvenli bölge” ilan edilen alanlarda yoğunlaştığını da sözlerine ekleyen Akın, şöyle devam etti: “Bölgede ilan edilen ‘güvenli bölge’ ler hukuk alanını ihmal edip, istedikleri gibi at oynattıkları bir alan haline geldi. Zaten oradaki vali, kaymakam, polis ve jandarmanın sonsuz yetkisi var. Böyle olunca bütün basını, kamuoyunu oraya sokmamamın bahanesi yaratılıyor. Güvenli bölge statüsü altında da her türlü katliamcı, talancı ve rantçı politikalarını daha rahat hayata geçiriyorlar. Sadece ekolojiyi talan etmiyorlar, oradaki yer altı kaynaklarının da hepsini alıyorlar. Bu talan ve savaş siyaseti birbirini besliyor.” 
 
GÖÇE ZORLAMA
 
Ekolojik talanın bölge halkını göçe de zorladığını kaydeden Akın, bölge halkının yaşam koşullarının ortadan kaldırıldığını vurguladı. Bölgede doğa talanının yanında geçim kaynaklarına da saldırıldığını söyleyen Akın, “Örneğin hayvancılık bölgede en temel geçim kaynağıyken şimdi hayvancılık yapamıyorsun. Nedeni de savaş politikaları. Hayvancılık meselesi sadece hayvan beslemek değil. Aynı zamanda tarımın geliştirilmesi meselesi. Hayvancılığın bitirilmesi aynı zamanda o bölgedeki doğanın da dengesin bozulmasına, yok olmasına neden oluyor. Zaten işgalcilik haline dönüşen mesele burada gerçekleşiyor. Fiilen işgalcilik yapılıyor. O bakımdan ekoloji mücadelesi aynı zamanda emek ve yaşam mücadelesidir” diye belirtti. 
 
KİMYASAL SİLAH KULLANIMI 
 
Bölgedeki askeri operasyonlar sırasında kullanılan kimyasal silahlara da değinen Akın, “Kimyasal silahlar uluslararası standartlarda asla kullanılmaması gereken ve savaş suçu statüsünde bulunan silahlar. Bu silahların geçmişte de kullanıldığına dair veriler var. Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin uluslararası mahkemelerde yargılanma ihtimalinin bile olduğu söyleniyor. Bunun yanı sıra kimyasal silahlar insanların yediği, içtiği şeylere, suya, toprağa zehir katıyor. Yani sadece insanları değil doğayı da etkiliyor. O bakımdan kimyasal meselesi yaşama dönük bir tehdit olduğu için kabul edilebilir bir şey değil. Onun için savaş suçu olarak görülüyor” ifadelerini kullandı. 
 
ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI
 
Bölgedeki talana karşı duyarlılığında eskiye göre geliştiğine dikkati çeken Akın, “Bazen duyarlılık konusunda bölgedeki yaşanan durum karşısında ortaklaşma sergilenemiyor. Ama bunu son zamanlarda aşmaya çalıştık. Dersim, Batma ve Şırnak’ta son yaşanan orman ve diğer kıyımlar konusunda güçlü bir itiraz gelişti. Bu anlamıyla sevindirici buluyorum. Zaten ekoloji mücadelesi artık çok önemli bir konu haline geldi. Bütün dünyada da büyük bir karşılığı var. Uygulanan bu politikalar ülkedeki kutuplaştırıcı siyasetin de çözülmesine neden oluyor. AKP’li olsan da ‘artık yeter’ diyorsun. Bunun için tek geleceğimize, toprağımıza, suyumuza sahip çıkmanın insanlık mücadelesinin parçası olduğunu düşünüyorum. Birlikte mücadele ederek değiştirebiliriz” diye konuştu. 
 
MA / Tolga Güney