İZMİR - Gıda, Ziraat ve Kimya mühendisleri odaları, güvenli ve yeterli gıdaya ulaşmanın en önemli modellerden birisinin biyoekonomi modellerinin geliştirilmesi olduğunu belirtti.
Gıda Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası ve Kimya Mühendisleri Odası İzmir şubeleri, 7 Haziran Dünya Gıda Güvenliği Günü’ne ilişkin Bornova Belediyesi Kültür Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı İbrahim Uğur Toprak, Türkiye’nin tarımsal üretim potansiyelinin gün geçtikçe daraltıldığını belirtti.
BİYOEKONOMİ MODELİ
Toprak, aşırı derecede artan tarımsal girdi maliyetleri nedeniyle üretimden vazgeçen, yem alıp besleyemediği süt hayvanlarını kesime gönderen üretici sayısının arttığını aktardı. Bu koşullarda üretilen ürünlerin zararlı kimyasal kalıntılar nedeniyle gıda güvenliği riskini arttığını söyleyen Toprak, "Tarım ve sanayide gerçekleşen bilinçsiz politikaların bir sonucu olarak küresel iklim krizi meydana gelmiştir. Güvenli ve yeterli gıdaya ulaşmanın en önemli modellerden birisi biyoekonomi modellerinin geliştirilmesidir. Biyoekonomi modelleri ile sürdürülebilir kalkınma, güvenli ve yeterli gıdaya erişim sağlanabilir. Dünya üzerinde güvenli ve yeterli gıdaya erişim sağlayan toplumlara bakıldığı zaman, bu ülkelerin biyoekonomi politikaları oldukları ve bu politikalar çerçevesinde gıda güvenliğini ve sürdürülebilir kalkınmayı sağladıkları söylenebilir" diye konuştu.
GIDA GÜVENLİĞİ SORUNU
Hemen her gün bir gıda zehirlenmesi haberiyle karşı karşıya kalındığına dikkati çeken Toprak, "Güvenli gıda ve suya erişimdeki en önemli engellerden olan tarım ve endüstride bilinçsizce kimyasalların kullanımı, tarım arazilerinin azalması ve jeotermal enerji santrallerinin kurulması, tarımsal üretimde girdi fiyatlarının artması, gıda enflasyonunun artması, insanların alım gücünün düşmesi, iklim değişikliği, verim düşüklüğü, özellikle yanlış tarım politikaları sonucu maalesef gıda güvencesi de tehlikededir. Gıda enflasyonunun kontrol edilemeyen bir şekilde yükseldiği ülkemizde, ekonomik kaygılar gıda güvenliği ve güvencesinin sağlanmasına ve sürdürülebilir olmasına büyük engel teşkil etmektedir. Gıda enflasyonunun yüksek olması, gıda harcamaları toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimi çok daha fazla etkilemektedir. Oysa tarım açısından zengin kaynaklara sahip olan ülkemiz, seksen üç milyon insanı rahatlıkla besleyecek toprak büyüklüğü ve verimliliğine sahiptir. Ancak tarım politikalarında yapılan yanlışlar, çiftçilerin ve kooperatiflerin yeterli desteği alamaması, tarım arazilerinin yok edilmesi, gibi sebeplerle üretim kapasitemiz düşmekte ve kendi üretebileceğimiz ürünleri ithal eder hale gelmekteyiz" diye belirtti.
GIDA EGEMENLİĞİ POLİTİKALARI
Gelecek nesiller için toprak ve suların korunması, kapsayıcı, caydırıcı politikaların üretilmesi ve uygulanmasının gerektiğini aktaran Toprak, "Ülkemizdeki ve dünyadaki sermayenin çıkarlarını, insanlığın ortak çıkarlarının üstünde gören egemen, kapitalist sistemin yarattığı açlık, yokluk ve yoksulluk salgın süreciyle birlikte mevcut tarım-gıda sisteminin yetersizliklerini ortaya sermiştir. Tarım-gıda üretimi ve tedarikindeki tekelleşme eğilimi, yerel tarım-gıda sistemlerini kalıcı çözümler ile geliştirip güçlendirmemiz gerektiğini göstermiştir. Gelinen bu noktada, dışa bağımlı olmayan sürdürülebilir tarım ve gıda üretimi ile gıda egemenliği politikalarını hayata geçirmemiz gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki yaşamak nasıl bir insan hakkı ise, sağlıklı, güvenli ve yeterli gıdaya uygun fiyatlarla sürdürülebilir bir biçimde ulaşabilmek de bir insan hakkıdır ve bunu sağlamak kamunun en önemli görevlerinden biridir" diye konuştu.