Dersim’de Katı Atık Projesi: Halk karşı çıkıyor, belediye savunuyor

img

DERSİM - Dersim Belediyesi’nin Katı Atık Tesisi’ne karşı çıkan yöre halkı, yer değişikliğine gidilmesini istiyor. Belediye ise, projenin bir an önce hayata geçirilerek, çevre felaketinin önüne geçilmesi gerektiğini belirtti. 

Dersim Belediyesi, 2009 yılından bu yana kentteki çöp depolarına karşı hayata geçirmek istediği Dersim Katı Atık Tesisi, Avrupa Birliği (AB) yatırım fonlarından olan “Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA)” kapsamında mali yardım sağlanmasına rağmen proje 13 yıldır hayata geçirilemiyor. 2009 yılında yapılan yerel seçimlerde Dersim Belediyesi’ni Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) adayı Edibe Şahin kazandı. BDP yönetimde olan belediye, partisinin ekoloji politikası kapsamında kentteki vahşi çöp depolama alanlarına karşı AB Yerel Yönetimler standardında olan Dersim Katı Atık Tesisini hayata geçirmek istedi.
 
BELEDİYELER BİRLİĞİ
 
Doğada vahşi depolanan çöplerin, disiplin altına alınması, geri dönüşüme gönderilmesi ve bertaraf edilmesi anlamına gelen söz konusu projeye, BDP yönetimindeki belediye tarafından ilk olarak 2009 yılında girişimlere başlanıldı. Projenin AB tarafından desteklenmesi için şart koşulan kentteki belediyeler birliğinin sağlanması gerekiyordu. Buna karşın, Dersim merkez belediyesi ile Nazmiye, Pülümür, Mazgirt ve Ovacık ilçe belediyeleri, belediye birliklerini kurarak, projeyi Dersim Katı Atık Birliği (DER-KAP) olarak isimlendirdi. Pertek, Hozat ve Çemişgezek ilçe belediyelerinin birlik dışında kalma sebebi ise, çöp bertarafına karşı birliklerini daha önceden sağlamış olmalarıydı.
 
AB IPA DESTEĞİ
 
Proje kapsamında yer alan belediye meclislerinin aldıkları birlik kararı, gönderildiği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanınca belediye yönetimi, mali bütçelerinin yetersizliğini göz önüne alarak AB Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) fonuna başvuruda bulundu. Tesis için AB fon yardımını kabul etmesinin ardından belediye, valilik bünyesindeki İl Mahalli Çevre Komisyonun görüşleri doğrultusunda yer tespiti için alan çalışması başlattı. Yapılan alan çalışması ise sadece Pülümür ile Ovacık yol güzergahında yoğunlaştı.
 
YER TESPİTİ YAPILDI
 
Alan çalışması sürdüğü 2014 yılında yapılan yerel seçimlerinde, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adayları Nurhayat Altun ve Mehmet Ali Bul, Dersim Belediyesi Eşbaşkanı olarak seçildi. Belediye, İl Mahalli Çevre Komisyonu ve alan çalışmasında başat rol oynayan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü teknik elemanları, kentteki çöp potansiyeline göre, “Hawago Derg (Uzuntarla) köyü Kalkundur mevkii, Çîceqe (Çiçekli) yolu mevkii, Tüllük (Sütlüce) köyü yolu mevkii ve Tılek (Kiltaşı) mevkii” şeklinde 4 farklı yer belirledi. Yapılan teknik analizler sonucunda ise, “kıraç ve geçirimsiz toprak olduğu, hakim rüzgarın bölgedeki yerleşim yerlerini etkilemediği, alanda seyrek orman dokusunu ile küçük çalı bitkisinin olması” ve yapılan jeolojik sondajlar sonucu projeye en uygun yer olarak Tüllük mevkisi belirlendi.
 
ÇED OLUMLU KARARI
 
Yer seçimi sonra projenin çevre üzerindeki olası etkilerine karşı Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci başlatıldı. ÇED süreci aşamasında son olarak yapılan halk toplantısında da Tüllük köyü bölgesinde (Sütlüce) yapılmasında bir sakınca görünmemesi nedeniyle ÇED olumlu kararı çıktı.
 
KAYYIM DÖNEMİ
 
16 Kasım 2016’da Dersim Belediyesi Eşbaşkanları Bul ve Altun’un gözaltına alınarak tutuklanması ile 17 Kasım 2016’da İçişleri Bakanlığı, Tunceli Vali Yardımcısı Olgun Öner’i, kayyım olarak atadı. Hozat, Çemişgezek ve Hozat ilçe belediyelerinin birlik içerisinde yer almadığı ve projenin geliştirilmesine katkı sunmadıklarına yönelik Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na dilekçe sunan Kayyım yönetimi, 3 ilçe belediyesinin de birliğe katılması talebinde bulundu. Talep üzerine 3 ilçe belediyesi de projeye dahil oldu ve proje yeniden revize edildi. Revize edilen proje, AB tarafından tekrar kabul gördü ve yeni bir ÇED süreci başlatıldı. Projenin revize edilmesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tunceli İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü koordinasyonunda 23 Ekim 2018’de yapılan ikinci halkın katılım toplantısında, yöre halkı ve köy muhtarlarının imzaları doğrultusunda tekrar ÇED olumlu kararı verildi.
 
BİLİRKİŞİ RAPORU REDDEDİLDİ
 
Projede her geçen gün biraz daha ilerleme kat edilirken, 2019’da yapılan yerel seçimlerinde Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) adayı Fatih Mehmet Maçoğlu, Belediye Başkanı seçildi. Bu dönemde projenin yasal ve bürokratik işlemlerinin tamamlanmasının ardından belediye yönetimi, projenin ihale aşamalarına başlanıldığını ve 2023 yılının Mart-Nisan aylarından itibaren inşa çalışmalarına başlanacağını duyurdu. Belediyenin projeyi hayata geçireceğini açıklamasının ardından yöre halkı projenin yer seçimine karşı durduklarını ifade ederek, proje yerinin değiştirilmesi amacıyla geçtiğimiz yıl Erzurum Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Başvuru dosyasını kabul eden mahkeme, 2021 yılının Ekim ayında alanda keşif çalışması yürüterek, bilirkişi paporunun hazırlanmasını talep etti. 3 aylık bir süre zarfında hazırlanan rapor mahkemeye sunuldu ancak raporun “Bilim ve tekniğe uygun olmadığı” ve “Raporun daha bilimsel ve teknik verilerle hazırlanması” gerekçesi ile reddedildi. Mahkeme, bu kararla yeni bir bilirkişi raporunun hazırlamasını istedi.
 
YAŞAM ALANI YOK OLACAK 
 
Bugüne kadar projeye karşı bir tavır sergilemeyen yöre halkı, son iki yıldır projenin kendisine olmasa da projenin kendi bölgelerinde hayata geçirilmesini istemiyor. Projeye yer yönünden karşı çıkan köylüler, gerekçelerini şu şekilde sıralıyor: “Tesisle birlikte yer altı suları kirlenecek. Alanda 54 bin ağaç kesilecek. (Mahkeme tarafından kabul edilmeyen bilirkişi raporunda 54 bin ağaç kesileceği belirtiliyor). Mezarlıklarımız tahrip edilecek. Yaban hayvanlarının yaşam alanı yok olacak ve doğa zarar görecek. Yine tesisin yayacağı kötü kokular nedeniyle bölgede yaşanılamaz hale gelinecek ve bu nedenle insanlar göç etmek zorunda kalacak. Bu nedenle tesisin Sütlüce’de yapılmasına karşıyız ve yer değişikliğinin yapılmasını istiyoruz.”
 
SİYASİ PARTİLERİN DESTEĞİ YOK
 
“Yer değişikliği” talebinin yerine getirilmesi için bir araya gelen yöre halkı, her ayın ilk haftasında belediye binası önünde basın açıklaması gerçekleştirirken, diğer yandan da kentteki siyasi parti temsilcileri ile bir araya gelerek taleplerinin karşılık görmesi için destek istiyorlar. Bugüne kadar köylülere açık destek veren sadece CHP oldu. Ancak, köylülere destek verdiğini açıklayan ve köylülerin taleplerinin karşılanmasını isteyen CHP, projenin gerçekleştirilmesi için kurulan belediye birliğinden de imzasını çekmiş değil. Kentteki diğer siyasi partiler ise, yaklaşan seçimler nedeniyle projeye karşı veya taraf olduklarına yönelik net bir açıklama yapmaktan kaçınıyor.
 
6 BİN 711 AĞAÇ
 
Alanda kesilecek ağaç, projenin önemi ve son dönemde projeye yönelik oluşturulan algılara ilişkin sorularımızı cevaplayan Dersim Belediyesi, kentin yararı için projenin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Alanda 55 bin ağacın kesileceğine yönelik iddialarına ilişkin Dersim Belediyesi Kanalizasyon ve Su İşleri Müdürü Bülent Yeşilgöz, bilimsel, teknik, yasal dayanakların ortaya konulmadan tesis alanında 55 bin ağaç kesileceği yönünde algı oluşturulmaya çalışıldığını söyledi. 55 bin ağaç kesileceğine yönelik algılara karşı belediyenin teknik ve uzman kişilerden oluşturan bir ekibin alanda ağaç sayısı tespiti yaptığını ifade eden Yeşilgöz, sahada 2 ağaç türüne ait toplam 6 bin 711 ağacın olduğunu ileri sürdü.
 
BELEDİYEDEN AĞAÇ AÇIKLAMASI 
 
Ağaç kesimi ileri sürülerek projeye karşı durulmasına dair Yeşilgöz, şunları söyledi: “Tüm toplumun ve doğasının faydasına olacak, kentin en önemli çevre sorunlarından birini çözüme kavuşturacak, Munzur ve Pülümür nehirlerini en zehirli sular olarak bilinen çöp sularından kurtaracak, 8 adet vahşi çöp depolama sahası rehabilite ederek doğaya yeniden kazandıracak vb. bir projeyi; sadece kesilecek ağaç sayısı üzerinden değerlendirmeyi çok büyük bir eksiklik ve yanlışlık olarak görmekteyiz.”
 
PROJE SAVUNMASI
 
Projenin sadece ağaç kesimi olmadığını belirten Yeşilgöz, “Bu proje, kentin tüm yaşam alanlarını çöp kirliliğinden kurtarmaktır. Munzur ve Pülümür Çayları ekosistemini, endemik alabalığımızı, ziyaret yerlerimizi çöp ve zehirli çöp sularından korumaktır. Hayvanların çöp ile temasını kesmektir. Görüntü kirliliğini ortadan kaldırmaktır. Halk ve çevre sağlığını tehdit eden çöp sorununu çözmektir. Yeraltı ve yerüstü sularımızı çöple ve çöp suları ile kirlenmesine izin vermemektir. Milyonlarca ağacı kesilmekten kurtarmaktır. İklim değişikliği üzerinde karbondioksit gazından 21 kat daha etkili olan metan gazının atmosfere salınımını engellemektir. Çöp yangınlarının önüne geçmektir. Tüm kentin katı atık yönetim sistemini kurmaktır. Geri dönüşüm ve geri kazanımla ekolojik dengenin korunmasına katkı sağlamaktır” bilgisini paylaştı.
 
EKOLOJİK YARAR
 
Kentteki vahşi depolama alanlarının ağaç kesiminde daha fazla doğaya zarar verdiğini kaydeden Yeşilgöz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Vahşi depolama alanları genel toplamda alanda kesilecek ağaç sayısından daha fazla ekolojik sorunlara neden olmaktadır. Yine bu ağaçların ekonomik bir yatırım veya rant projesi kapsamında kesilmeyeceği, projenin uygulanmasında üstün kamu ve ekolojik yarar bulunduğu ve kentin en önemli çevresel sorunlarının birinin ekolojik olarak çözüme kavuşturulacağı göz önünde tutulmalıdır.”
 
‘PROJENİN İPTALİ ANLAMINA GELİR’
 
Köylülerin yer değişikliği talebinin olumlu karşılanmamasını ise Yeşilgöz, şu şekilde gerekçelendirdi: “Yer seçimi 2014 yılında yapılmış olup, halkın ve ilgili kurumların onayı alınmıştır. Tüm süreçler şeffaf, katılımcı, mevzuata uygun şekilde işletilmiştir. Proje yer seçiminden sonra birçok aşama ve onaydan geçerek bugüne gelmiştir. Mevcut durumda tüm hazırlıklar yapılmış olup, proje inşaat ihalesi aşamasındadır. Bu aşamada yer değişikliği talebi projenin iptal edilmesi anlamına gelmektedir.
 
PROJE İÇİN BAŞKA ALAN YOK
 
Köylü yurttaşlarımız tarafından projeye karşı olunan noktalardan bir diğeri, katı atık bertaraf tesisine konu olabilecek çok uygun araziler olduğu halde, belediyenin ormanlık araziyi seçmesi olarak gösterilmektedir. Kent merkezinin bir tarafında Pülümür vadisi, diğer tarafında Munzur vadisi var. Bu vadilerin hepsi orman ile kaplı. Güney Mazgirt ilçesi taraflarında ise orman varlığı az olsa da bu bölgede köyler birbirine çok yakın, her taraf mera veya şahıs arazisi. Batı Pertek tarafında ise ki köylü yurttaşlarımız sunumunda bu bölgeyi gösterdiler. Evet, gösterdikleri yer ormansız bir alan. Ama bir tepenin/dağın en üst kotu, çok şiddetli ve sürekli rüzgârların estiği, kar yağışının çok fazla olduğu bölgelerinden biri. Asıl önemli husus, bu tepenin/dağın güneyinde, kuzeyinde bütün yönlerinde onlarca köyün olduğu, bu köylerin sulama ve içme suyu ihtiyaçlarının bu dağın olduğu havzadan beslendiği gerçeği var. O bölgenin en yüksek zirvesi. Ayrıca bu bölgede köylüler yaylacılık faaliyetleri de yapıyorlar. Yani çorak, ormansız katı atık bertaraf tesisine konu olabilecek arazilerin sayısı çok sınırlı.”
 
PROJE İNŞASI
 
Projenin şu an inşaat öncesi ihale aşamasında olduğunu belirten Yeşilgöz, “Yılsonuna kadar bu süreçlerin tamamlanması ve önümüzdeki yıl inşaat sezonun başlamasıyla tesisin inşaatına başlanılacağı tahmin edilmektedir. Tabi devam etmekte olan mahkeme süreci yürütmeyi durdurma kararı veya farklı kararlar alırsa, bu kararlara göre tesisin inşaat sürecinin başlangıç zamanı değişebilir” dedi.
 
ÇEVRE FELAKATİ
 
Projenin iptal olması halinde kentte çevre felaketinin yaşanacağını belirten Yeşilgöz, “Projenin iptal edilmesi, Tunceli merkez ve 7 ilçenin çöplerinin vahşi olarak depolanması ve dolasıyla çöplerin toprağımıza, Pülümür çayına, Munzur Çayına, yeraltı sularına, doğamıza, inanç yerlerimize, ormanlarımıza, yaban hayatına zarar vermesinin uzun yıllar boyunca devam etmesi anlamı taşımaktadır. Proje iptal edilirse, en az 10 yıl boyunca hibe programlarına başvuru yapılamamaktadır. Sonraki yıllarda ise böyle bir hibe programının açılıp açılmayacağı bilinmemektedir. Finansman desteği olmadan da Belediyemizin ve diğer belediyelerin 16,5 milyon Euro yaklaşık maliyeti olan çok büyük ölçekli bir projeyi kendi öz kaynakları ile hayata geçirmesi mümkün değildir. 10 yıl sonra hibe programı açılsa dahi, yeniden yer seçimi yapılması, yerin tahsisi, projelendirilmesi, finansman sorunun çözülmesi, projenin uygulanması ve tesislerin işletmeye alınması 5-10 yıllık bir süreç gerektiriyor.  Yani bu da toplamda kentin 15-20 yıl boyunca katı atık bertaraf tesisi kuramaması demektir” şeklinde konuştu.
 
MA / Cengiz Özbasar