Sabah tarla, akşam direniş

img

MUĞLA - Sabahları tarlalarında çalışan, hayvanlarıyla ilgilenen İkizköylüler, akşamları da madene karşı Akbelen Ormanı için nöbet tutuyor.

Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan Akbelen Ormanı için 125 gündür direnen İkizköylüler ormanları, zeytin ağaçları ve hayvanları için mücadele ediyor. İkizköy bölgesinde bulunan üç mahalleden Işıkdere, 2018 yılında termik santralin kömür madeni için boşaltıldı. Işıkdere’den Karadam Mahallesi'ne yerleşen köylülere, bu sefer de buradan çıkmaları için tebligat gönderildi. 2019 yılında kendilerine gelen istimlak tebligatlarından sonra köylerini terk etmeme kararı alan yurttaşlar, 17 Temmuz’dan itibaren Akbelen Ormanı içerisine kurdukları çadırlarda nöbete başladı. O tarihten sonra direniş alanları askerler tarafından basılan, alan dışına sürülen köylüler, mücadeleden vazgeçmedi. Köylüler, sabah tarlalarında akşam ise direniş çadırında nöbetlerine devam ediyor. Ormanları için direnen köylüler, bir yandan da hayatın devam ettiğini belirterek, hayvanlarını beslemeye, tarlalarında çalışmaya devam ediyor. Bölge halkı köylerini vermemekte kararlı.
 
‘ŞEHİR HAYATI İSTEMİYORUZ’ 
 
Köylülerden Ayşe Çoban, sabahları toprakla, hayvancılıkla uğraşarak üretmeye çalıştıklarını söyledi. Kömür uğruna topraklarının elinden alınmak istendiğini aktaran Çoban, “İkizköy, Işıkdere, Karadam ve Akbelen mahallelerinden oluşuyordu. Işıkdere tamamen yok oldu. Karadam’da kömür olmamasına rağmen ovası alınmak isteniyor. Biz de vermek istemiyoruz. Kömür için toprağın üstünü yok etmeye gerek yok. Toprak gibisi yoktur. Ben bu toprakta organik ürünler yetiştiriyorum. Bunları pazarda satıyorum. Ama bu topraklarımız alındıktan sonra zor durumda kalacağız. Şehir hayatı istemiyoruz” dedi. 
 
KÖMÜR UĞRUNA YOK OLMASIN
 
4 aydır sabahları tarlada çalıştığını akşamları da doğa nöbetinde olduğunu ifade eden Çoban, “Hemen arkamızda maden var. Kamyon, iş makinelerinin gürültüsü yetiyor. Bir de üstüne dinamit patlatıyorlar. Ev üstümüze yıkılacak diye korkuyorum. ‘3 tane ev yıkılırsa yıkılsın’ diye kimse bizi arayıp sormuyor. Kendiliğinden yanan kömür var. Onlar yandığı zaman nefes dahi alamıyoruz. Kömür yakılır ama yenilmez. Zeytinyağsız, bağsız, bahçesiz olmaz. Toprağın altını üstüne getirmekten vazgeçsinler. Bu enerjiyi başka şeylerden üretseler olmaz mı? Türkiye kömür uğruna yok olmasın” diye belirtti. 
 
‘ÖLMEK VAR, DÖNMEK YOK’
 
Kömür ocağı için toprakları istimlak edilen Işıkdere Mahallesinden Karadam’a taşındıklarını belirten Aytaç Yakar, tarlalarının dönümüne 10 bin lira vererek ellerinden alındığını aktardı. Verilen paranın yeni bir ev bile yapmaya yetmediğini kaydeden Yakar, “Kredi çektim, hala borcunu ödüyorum. Buraya geldikten 6 ay sonra ‘buradan da gideceksiniz’ dediler. ‘Asfalttan 50 metre aşağıda yeriniz varsa ev yapabilirsiniz demediniz mi’ dedim. Burayı da döküm sahası yapacaklarını söylediler. ‘Gerekirse kendimi asarım ama asla yerimden gitmiyorum’ dedim. Buraya geleli 3 buçuk sene oldu. Bu tarihten itibaren bizimle uğraşıyorlar. Ama biz toprağımızı vermeyeceğiz. Ölmek var, dönmek yok. Biz toprağımızdan, suyumuzdan, doğamızdan, yaşam hakkımızdan asla vazgeçmeyeceğiz” diye kaydetti. 
 
İKİNCİ DEFA KÖYÜNDEN OLACAK
 
Bir kez köyünden olduğunu, bir daha olmak istemediğini dile getiren Yakar, şöyle devam etti: “Ben buraya geldikten sonra bize ‘İkizköy’ün sürgünü’ dediler. Ben sürgün değildim. Yerimizi elimizden aldılar. Bende annemin babamın toprağına geldim. Huzurum yok. Ben saraylarda, köşklerde, Milas’ta yapamam. Apartmanlarda yaşayamam. Ben toprakla uğraşırsam karnım öyle doyar. Başka türlü karnım doymaz. Torunlarım geldiğinde ‘Köyümüze gidelim’ diyorlar. Onlara ‘köyümüzü aldılar’ diyorum. Torunlarım orada büyüdüklerinden orayı istiyor. Uyuduğumda rüyamda kendimi köyümde görüyorum. Ben evimden zorluklarla ayrıldım. İçimiz yanıyor.”
 
“Doğamı, yaşamımı asla vermeyeceğim” diyen Yakar, “Türkiye duysun bizi. Bize destek olsunlar. Cumhurbaşkanı televizyonlarda ‘bir ağaç dikin bin nefes alın’ dedi. Bizim dikili ağacımız var. Neden ağaçlarımızı kestiriyor. Biz o ağaçlar sayesinde burada yaşıyoruz. Onun için direne direne kazanacağız” diye konuştu. 
 
‘SANTRALDEN BIKTIK’
 
İkizköy’de doğup büyüdüğünü söyleyen Dursun Aktaş ise, aylardır direndiklerini ve direnmeye devam edeceklerini vurguladı. Sabah tarlada, akşam nöbette olmaktan zorlandıklarını, fakat katlanmak zorunda olduklarını kaydeden Aktaş, termiğin bölgeye birçok zarar verdiğini aktardı. Arılarının iki yıldır bal yapmadığını kaydeden Aktaş, “Termik santralin kömüründen, tozundan nefes alamıyoruz. 25 yıldır arıcılık yapıyorum. İki yıla kadar böyle bir şey görmemiştik. Zeytinlerde santralin tozu etkilediği için verim yüzde 30’a kadar düştü. Termiğin tozundan etkilenen insanlar KOAH, astım gibi hastalıklara yakalandı. Yılda bir tane kanserden ölen oluyor. 59 yaşındayım ama hem tarlamda işime hem de nöbete devam edeceğim. Bıkmayacağım, yorulmayacağım. Genç yaşlı herkesi bu işe davet ediyorum. Bizimle beraber mücadele etsinler” şeklinde konuştu. 
 
‘BİZİMLE DİRENİN’
 
Köylülerden Aysel Yıldırım de, şunları söyledi: “Gün boyunca hayvanlarımızla, ev ve tarla işleriyle uğraşıyoruz. Akşamları nöbete gidiyoruz. Nöbetten de vazgeçmiyoruz. Gündüzleri işimizi yapacağız, akşamları da nöbetimizi tutacağız. Köyümüzden, doğamızdan olmak istemiyoruz. Köyümüzde her şeyimiz var. rahatımız yerinde. Bunun bozulmasını istemiyoruz. Nöbeti geleceğiz, çocuklarımıza bir şeyler bırakmak için tutmak zorundayız. İnsanları nöbet yerine davet ediyoruz. Bizimle beraber dirensinler.”
 
MA / Tolga Güney