Ekolojik devrimden başka çare yok!

img
HABER MERKEZİ - İklim krizi dünyada her geçen yıl büyüyor. Krizi çıkaran sermayedar sınıf sadece izliyor. Çanlar gezegenin geleceği için çalıyor. Artık ekolojik devrimden başka yol yok. 
 
Sınırlı dünyada yaşanan sınırsız büyüme politikası gittikçe iklimsel dengeyi bozuyor. Fosil yakıt tüketimi arttıkça sera gazlarının emisyonu da artıyor. 2050 yılında gaz emisyonlarında yüzde 130’luk bir artış olacağı tahmin ediliyor. Beyaz adam adeta “kendi mezarını” kazıyor.
 
‘ZEKİ İNSANIN’ EVRİMİ
 
Her şey belki yaklaşık 2 milyon yıl önce Kenya’da Homo Erectus’un “el baltası” yapmasıyla başladı. Hominin soyundan gelen organizmanın hayatta kalmak için geliştirdiği stratejinin bir “nirengi noktasıydı.” Fikret Başkaya’nın deyimiyle “yaratıcı yıkıcılığın” prototipiydi. Zamanla bu soydan gelen türlerin sayısı çeşitlendi ve daha tehlikeli olanı yani Homo Sapiens (zeki insan) ortaya çıktı. Yaklaşık 100 bin yıl önce Afrika’nın doğusunda başlayan serüven, süreç içinde diğer kıtalara sirayet etti. Beynin evrimsel değişimi (ensefalizasyon), bu insan türünü doğaya daha fazla hükmeder hale getirdi. Hayvanların evcilleştirilmesi, tarıma geçiş, devletleşme, tanrılaşma-tanrılaştırma, kölelik, sanayi devrimi, yer çekimini bulma, atomu parçalama, kuantum mekaniği, teknolojik ilerleme, savaşlar “zeki insanın” binlerce yıllık “köklü” meşguliyetleri oldu. Artık uzay çağına gelindi. Çoklu evrende dünyanın bir benzeri veya farklı bir gezegende yaşam izleri aranmaya başlandı. Lakin 2 milyon yıl önceki ilkesi değişmedi: Ağacın meyvesini yemek için kökünden kesmek. 
 
BÜYÜYEN İKLİM KRİZİ
 
Paleolitik dönemden tevarüs eden leşcillik, pusu avcılığı ve yamyamlık günümüzde kabuk değiştirip iktidar hırsı ve doymak bilmez artı-değer çılgınlığına dönüştü. Bu çılgınlığın veya yaratıcı yıkıcılığın zarar verdiği temel alanların başında iklim geliyor. Gezegen, etkisi her geçen yıl hissedilen bir krizle karşı karşıya. Peki, bu iklim krizi nedir? Dünyayı belli bir ısıda tutan sera gazlarının (karbondioksit, metan, hidroflorür karbon, perfloro karbon, nitröz aksit, sülfürhekza florid) atmosferdeki artışıdır. Kışın seralarda tanık olduğumuz iklim olayının bir benzeri de dünyada yaşanıyor. Domates veya salatalığın yetişmesi için güneşten gelen ısıyı içerde tutan naylon veya cam tavanın işlevi ne ise sera gazlarının dünya için işlevi odur. Güneşten gelen ışınların uzaya geri tepmesini engelleyerek dünyayı devamlı 15 derecelik bir ısıda tutarlar. Sera gazları olmasaydı dünya, buzullarla kaplı bir çöle dönebilirdi. Bu gazların artışı ise gezegeni daha fazla ısıtıyor ve küresel bir krize sebep olabiliyor. 
 
SANAYİ DEVRİMİ KRİZİ TETİKLEDİ
 
Özellikle 18’inci yüzyılda vuku bulan “sanayi devrimi”, iklim krizini tutuşturan ilk “kıvılcım” oldu. James Watt’ın keşfettiği “buharlı makine” aynı zamanda doğayı buharlaştıran bir “yenilik” oldu. Onun ardından Samuel Crompton “dönen katırı” icat ederek, tekstil endüstrisinde çığır açtı. İp eğirme makinesi, zamanla “atmosferi” eğiren bir makineye döndü. Her sınai üretim aynı zamanda fosil yakıt tüketimi demekti. Sınai ilerlemeler devam ettikçe fosil yakıt tüketimi de arttı. Ortaya daha fazla sera gazı salınımı veya emisyonu çıktı. Modern insan, ilerlemeyi sadece “bolluk üretme” ilkesi üzerine bina etti. Engels boşuna “Toplum, zamanla ürettiği bolluğun ağırlığı altında kalacaktır” yorumunda bulunmuyordu. 
 
‘SÜPER GÜÇLER’ EMİSYONU ARTTIRIYOR
 
Son yıllarda sera gazı emisyonu adeta gemiyi azıya aldı. Ekonomik her büyüme, sağlıklı atmosfer ümidinde bir küçülme anlamına geliyor artık. Dolayısıyla ekonomik büyümenin sihrine çok da kapılmamak gerek. Kapatılan her cari açık, arttırılan her gayrisafi yurtiçi hâsıla, üretilen her “millî silah” atmosfere “emisyon” olarak dönüyor. Örneğin J.G.J. Olivier ve J.A.H.W. Peters’in hazırladığı “Trends in Global CO2 and Total Greenhouse Gas Emissions (Küresel Karbon Salınımı ve Sera Gazı Salınımında Eğilimler) ” adlı makalede, ABD ve Çin gibi her yıl büyüyen “süper güçlerin” sera gazlarını nasıl saldıkları görülüyor. Buna göre, 2018 yılında ABD’nin sera gazları salınımına “katkısı” yüzde 13 civarında. 2011 yılından itibaren her yıl ortalama yüzde 2 büyüyen ABD ekonomisi, 2018 yılında yüzde 2,9 büyüdü.  Diğer yıllara oranla sera gazları salınımındaki payı 2018’de gözle görülür derecede yükseldi. Çin’in küresel sera gazları salınımındaki payı ise 2018 itibariyle yüzde 25 civarında. Ülkenin sera gazları salınımı, 2010 yılından 2018’e kadar yüzde 20’lik bir artış gösterdi. 
 
SON AĞAÇ YOK OLMADAN
 
Peki, ne yapmalı? Silah üretmemeli. Devletlerarası sınırlar kaldırılmalı. Burjuvazi, gönüllü olarak “artı-değer” çılgınlığına son vermeli. Sınai üretimde gaz emisyonları en aza indirilmeli. Rüzgâr ve güneş enerjisine dönülmeli. Kyoto Protokolü ve Paris İklim Antlaşması’na mutlak şekilde riayet edilmeli. Mümkün mü? Hayır. O zaman ne yapmak lazım? Tabii ki devrim. Eğer dünyaya mutlu bir gelecek hediye etmek istiyorsak şu Kızılderili atasözüne kulak vermeli: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
 
MA / İsmet Konak