ŞIRNAK - Şırnak'ta sürdürülen ekolojik kıyımın bölgede yürütülen özel savaş politikalardan bağımsız olmadığını söyleyen Ekolojist Yakup Tanış, “Kürde reva görülen, coğrafyasına da, doğasına da görülüyor” dedi.
Şırnak’ta bulunan Besta Bölgesi ile Namaz ve Cudi dağlarında askerlerin gözetiminde korucular tarafından doğa katliamı yapılıyor. Bir yandan kesilen yüz binlerce ağaç satılmak üzere kamyonlara yüklenerek, farklı illere götürülürken, diğer yandan askeri operasyonlar sonucu çıkan orman yangınları sonucu ise binlerce ağaç yakınıp kül oldu.
Bölgede yaşanan ekolojik yıkıma dair Mezopotamya Ekoloji Hareketi aktivisti Yakup Tanış, değerlendirmelerde bulundu.
EKOSİSTEM YOK EDİLİYOR
Yaşananların Kürt sorunundan kaynaklı 40 yılı aşkın süredir sürdürülen savaştan bağımsız olmadığını belirten Tanış, “Cudi tarihi bir mekandır. Eskiden her yer yeşildi ve meşe ağaçlarıyla doluydu. Yaşanılabilir bir yaşam alanıydı. Özellikle çatışmalı sürecin başlamasıyla birlikte bölgeyi insansızlaştırma adına ekolojik sistem yok edilmeye başlandı. Yetişebildikleri ağaçları kesiyorlar. Yetişemedikleri de top atışlarıyla yakılıyor. Aynı zamanda yaban hayatına ciddi zarar veriliyor” dedi.
Silopi ilçesindeki termik santrale de değinen Tanış, “Enerji adı altında düzensiz bir şekilde kömürün çıkartılması doğa tahribatının yanı sıra birçok insanın hayatına da mal oluyor. Bu çıkartılan kömürün termik santralde kullanılması, zararı daha fazla yaygınlaştırıyor. Termik santralin doğa ve insan üzerinde ki etkilerine dair bugüne kadar bölgede herhangi bir bilimsel çalışma yürütülmemiş” ifadelerini kullandı.
CANLI VARLIKLAR İÇİN TEHDİT
Bölgenin bitki örtüsüyle oynandığını söyleyen Tanış, “Özellikle sağlıksız ve filtresiz kullanım şirket açısından daha ucuza mal oluyor. Bu da asit yağmurlarına sebep oluyor. Akarsular kirlenirken, oradaki canlı varlıkların yaşamını tehdit ediyor. Yangınlara müdahale edilmemesi gelecekte geriye dönülmez tahribatlara yol açacaktır” diye belirtti. Bölgenin çölleşmeye başladığını belirten Tanış, şöyle dedi: “Botan veya Kürdistan’ın genelinde doğa tahribatlarıyla ilgili bir bilimsel inceleme yapılamıyor. Çünkü burada yasak anlayışıyla hareket ediliyor. Bu yüzden net bir bilimsel sonuç ortada yok. Bu da tamamen siyasi bir durumdur. Mesela bölgedeki hakim bitki örtüsü meşe ağaçlarıdır. Meşe ağaçları kesildiğinde eğer kökleri çıkartılmazsa illeri ki süreçlerde kendini yenileyebiliyor. Ancak sürekli olarak yangınların çıkarılması onun bir daha canlanmamasına neden oluyor. Neticede geçmişe dönüp baktığımızda bölgede ki bütün alanlar yeşillikle kaplıyken, şuan gittikçe çölleşiyor. Bunun içinde acil müdahale ve ağaçlandırma yapılması gerekiyor. Yoksa geriye dönülemeyecek bir hal aldığında doğanın kendini yenilemesi çok uzun sürer. Bu durum ise bütün canlı varlıklar için tehlikedir.”
Batıda yaşanan ekolojik tahribata verilen tepkinin bölge kentlerindeki ekolojik tahribat için verilmediğini belirten Tanış, “Türkiye’de her yaz özelikle batıda yangınlar çıkıyor. Kürde her şey mubah görülüyor ve dolayısıyla coğrafyasına da doğasına da her şey mubah görülüyor. Devletin bakış açısı da güvenlikçi bir bakış olduğu için burada ki kıyım gündemleşmiyor” dedi.
MA / Zeynep Durgut