DİYARBAKIR - Mezopotamya Ekoloji Hareketi'nden Selman Karasu, orman yangınlarının tüm coğrafyayı etkilediğine dikkati çekerek, "Gerekli duyarlılığı ortaya koyamazsak, hepimiz kaybedeceğiz” uyarısında bulundu.
Diyarbakır, Mardin, Dersim, Bingöl, Bitlis ve Şırnak'ta son aylarda birçoğu askeri operasyonlardan kaynaklanan çok sayıda orman yangını çıktı. Sadece Şırnak'ta 4 ay içerisinde 21, Dersim'de bir ay içerisinde en az 5 bölgede orman yangını çıktı. Yangınlar nedeniyle binlerce ağaç küle dönerken, çok sayıda canlı yanarak can verdi. Bölge sakinlerinin yangınlara müdahalesi ise polis ve askerler tarafından “özel güvenlik bölgesi” ve "yasak" gerekçeleriyle engellendi. Tepkiler üzerinde sadece Dersim ve Bingöl'deki yangınlara havadan müdahale edilirken, diğer yangınlar kendiliğinden söndü.
Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nden Selman Karasu, yangınlar sonucu bölgede yaşanan tahribat ve müdahaledeki yetersizlikleri değerlendirdi.
DERSİM VE BİNGÖL'DEKİ DURUM
Bu yıl çıkan orman yangınlarının günlerce sürdüğüne belirten Karasu, özellikle Dersim'de 15 gün söndürülmeyen yangından kaynaklı ciddi bir tahribatın ortaya çıktığını söyledi. Karasu, "Resmi yerler Dersim’de yanan alanın 45 hektar olduğu söylüyor ama inceleme yapan arkadaşlarımızdan edindiğimiz bilgilere göre bu sayı çok daha fazla. Yani 45 hektarın çok üstünde bir alanın yandığını tahmin ediyoruz. Net bir veri veremiyoruz. Çünkü yangın alanlarına hiç kimse gidemiyor. Operasyon alanları olduğu için hem inceleme hem de müdahaleye izin verilmiyor" dedi.
Bingöl'deki yangının da 10 gün sürdüğünü ve kendiliğinden söndüğünü aktaran Karasu, "Burada da herhangi bir söndürme durumu yaşanmadı. Bölge halkı her zaman olduğu elindeki süpürge ve kürekle yangına müdahale etti. Yangınların kapasitesine baktığımızda bölge halkının müdahaleleri yetersiz kalıyor" diye konuştu.
YANGINLARIN ÇEVREYE ETKİSİ
Orman yangınlarının sadece ağaçları etkilemediğini ifade eden Karasu, aynı zamanda ormanlıktaki canlıları da etkilediğini kaydetti. Karasu, “Yangınlar çevresinde bulunan yerleşim yerlerini ciddi anlamda etkiliyor. Su varlıklarını da etkiliyor. Orman döngüsü öyle bir şey ki; kırıma uğradığında sonrasında çevresinde bulunan nehirleri de etkileyebiliyor. Hatta oranın yağış rejimini etkileyebiliyor. Bundan kaynaklı yangınları ciddi bir problem olarak görmemiz gerekiyor" diye belirtti. Geçtiğimiz yıl Avusturalya'da yaşanan ve sonrasında çevre ülkeleri de etkileyen orman yangınlarını örnek veren Karasu, "Bu iklim krizi her yer gibi Türkiye’yi de etkiliyor. Birkaç hafta önce Ege ve Akdeniz’de çok ciddi yangınlar çıktı" diye kaydetti.
YANGINLARIN NEDENLERİ
İklim krizinin yangınlarda etkili olduğunu ancak tek nedenin bu olmadığının altını çizen Karasu, turistlik alanlardaki çıkan yangınlar sonrası inşa edilen otellere işaret etti. Karasu, "Yanan alanlar çok kısa süre sonra imara açılıp otel ve benzeri yapılarla dolduruldu" şeklinde konuştu. Bölge kentlerindeki yangınların da devam eden askeri operasyonlardan kaynaklandığına dile getiren Karasu, "Yanan alanların birçoğu askeri alanların ve karakolların çevresi oluyor. Bu yangınlar savaş konsepti çerçevesinde çıkıyor. Bunun sonuçları çok daha yıkıcı olacak. Bu nihayetinde sadece birkaç ağacın yanmasıyla sonuçlanmayacak” uyarısında bulundu.
ÇİFTE STANDART
Batı kentleri ve bölgedeki orman yangınlarına yaklaşımın çifte standard olduğunu söyleyen Karasu, bu durumun yıkıcı sonuçlarının önümüzdeki dönemde kendisini daha da göstereceğini vurguladı Karasu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nihayetinde bugün Diyarbakır’daki bir orman yangını sadece Diyarbakır’ı değil, Aksaray’ı ve İzmir’i de etkileyecektir. Çünkü yangınlar döngüsel bir akışa sahiptir. Coğrafyalar birbirinden bağımsız değil. Sınırlar olsa da doğa tek bir yapıdadır. Bu savaş konseptinin etkisi karşısında gerekli duyarlılığı ortaya koyamazsak, hepimiz kaybedeceğiz. Hepimizin sorumluluğudur. Yalnızca Diyarbakır’da yaşayanların sorunu değil."
ORTAK YAKLAŞIM ÇAĞRISI
Tüm çevrelerin orman yangınlarına ciddi yaklaşmasını ve önlenmesi için gerekli adımları atmasını isteyen Karasu, devamında şunları söyledi: "Yaşam alanlarımız demek, bizler demek. Belki henüz yangınların yıkıcı etkisini hissetmiyor olabiliriz ama birkaç yıl içerisinde temel ana gündemlerimizden biri olacak. Dolayısıyla ister istemez politikanın konusu haline gelmiş olacak. Bundan kaynaklı bugünden bunun tedbirini almak, politik programları hayata geçirmek herkes açısından en iyisi olacaktır. Yangınları önleyebilmek elimizde. Yeter ki ‘yaşam alanıma dokunamazsın’ sözünün güçlü sahiplenicisi olalım."
MA / Eylem Akdağ - Ceylan Şahinli