DİYARBAKIR - Mezopotamya Ekoloji Hareketi'nden Vahap Işıklı, orman yangınların sistemsel sorundan kaynaklandığına işaret ederek, “Batıda rant için yanan ormanlar bölgede güvenlik eksenli oluyor. Batıda oteller yükselirken, bölgede karakollar yükseliyor” dedi.
Türkiye'nin farklı kentlerinde çıkan orman yangınları 8'inci gününde. Şimdiye kadar 8 kişinin yaşamını yitirdiği yangınların bazıları kontrol altına alınırken, Antalya, Muğla ve Isparta'nın farklı bölgelerindeki yangınlar halen sürüyor. Batı kentlerinin yanı sıra bölge kentlerinde de benzer bir durum söz konusu. Dersim'in Hozat kırsalında askeri operasyon sonucu çıkan yangın halen kontrol altına alınabilmiş değil. Yangına müdahale etmek isteyen kişilere "güvenlik" gerekçesiyle izin verilmiyor. Yangınlardan kaynaklı şu ana kadar binlerce hektar alan küle dönerken, binlerce canlı yok oldu.
Mezopotamya Ekoloji Hareketi (MEH) üyesi ve Hevsel Koruma Platformu Eş Sözcüsü Vahap Işıklı, gündemdeki yangınların yarattığı tahribat ve yangınlara karşı alınan tedbirlerdeki yetersizlikleri değerlendirdi.
YANGININ NEDENLERİ
Yangınlara ilişkin aylar öncesinde kimi uyarılar yaptıklarını aktaran Işıklı, kuraklık, nemin düşüşü, kuru hava ve yüksek sıcaklıkların orman yangınlarında yüzde 30 civarında artışa neden olduğunu söyledi. Işıklı, "Birileri provokasyon ve sabotaj meselelerinden bahsediyor. Diğerleri iklim krizi diyor. Fakat Akdeniz havzasında olan ülkeler açısından baktığımız zaman artan sıcaklıkların bu yangınların çıkmasında etkisi var. Akdeniz ekosistemindeki kızılçam ve maki ağaçları, toprağında kuru olması ve artan kuraklıkla birlikte çok çabuk yanabiliyor. Yine ormanda bırakılan bir cam bile bütün ormanı yakabilir" dedi.
İklim krizi ve kuraklık sorununa karşı ülkelerin bir politika üretmediklerine dikkati çeken Işıklı, "Türkiye'de orman yangınlarının verilerinde yüzde 47'sinin insan eliyle olduğu söyleniyor. Ama 'nedeni bilinmiyor' deniliyor. Halbuki nedeni biliniyor. Ormanların turizme açılması bu yangınların sebebidir" diye belirtti.
BATIDA OTEL, BÖLGEDE KARAKOL
Bölge kentlerinde çıkan ormanlık yangınlarına da değinen Işıklı, buradaki yangınlara ilişkin verilerin paylaşılmadığını kaydetti. Işıklı, "2011-2020 arasında 9 yılda 3 buçuk hektarlık bir alan yanmışken, sadece 2020'de 6 buçuk hektarlık alanın yandığı söyleniyor. Bu verilere baktığınızda bölgemizde askeri operasyonlardan ötürü çıkan yangınlardan bahsedilmiyor. Bugünkü yangınlarda da aynı şey söz konusu. Bu meseleler ırkçılığa varan seviyelere taşındı. Orman Genel Müdürlüğü'nün çıkardığı listede Dersim yok. Hozat günlerdir yanıyor. Şenyayla 9 gün yandı. Bir müdahale olmadı. Batıda rant için yanan ormanlar bölgede güvenlik eksenli oluyor. Batıda oteller yükselirken, bölgede karakollar yükseliyor" diye konuştu.
CİNNET HALİ
Doğaya karşı tehlikelerin bir sorun olarak görülmediğini ifade eden Işıklı, şunları söyledi: "Siyaset, ekonomi alanları gibi çok göz önünde tutulmuyor. Bugün Türk Hava Kurumu'nun çaresiz kalması, müdahalede bu kadar gecikmesinin sebebi bir politikanın olmayışı, bir kriz masasının oluşturulmamasıdır. Bir politika oluşturulmadığı gibi Kürtlerin ve mültecilerin yaktığı üzerine algı oluşturuluyor. Manavgat'ta yol kesip, Kürt olanları bulup cezalandırmaya varan cinnet hali söz konusu."
DEĞİŞMESİ GEREKEN ZİHNİYET
İklim krizinin farklı alanlarda da kendisini hissettirdiğini söyleyen Işıklı, Van ve Ağrı'da yaşanan sel felaketlerini buna örnek olarak gösterdi. Işıklı, "Dünyanın her tarafı yanıyor ve bir yandan da sel felaketleri yaşanıyor. Bu krize çözüm bulunması gerekiyor. Karbon salımının azaltılması gerekiyor. Ormanlara tahribat vermeyecek projeler üretilmeli. Ormanlar yanarken o alanları TOKİ alanlarına açma projeleri var. İklim krizi sistemsel bir meseledir. Ekolojik ve politik bakmak gerekir. Dünyanın her tarafında kapitalist modernitenin getirdiği endüstriyalizm var. 'İklimi değil sistemi değiştir' diye bir slagon vardı; Gerçektende değişmesi gereken sistem ve zihniyettir" ifadelerini kullandı.
Işıklı, şöyle devam etti: "Gerçekten bir şeyler kurtulabilir mi? Evet, umutlu donelerimiz var. Önlemler alınırsa yeni bir dünya mümkün. Ağaçların, ormanların, havanın, canlıların, mikro canlıların dili ve politik görüşleri yoktur. Dünyayı kurtarabilmek için bütün tahribatlara aynı ölçüde karşı çıkabilmeliyiz, evrensel olarak ele almalıyız."
MA / Eylem Akdağ