İZMİR – Efemçukuru altın madeni davası sürecine ilişkin son gelişmeleri paylaşan Efemçukuru Davacıları, İzmir’in su havzasının kirletilmesine sessiz kalmayacaklarını söyleyip, “Davada temyiz ve diğer yasa yollarına başvuracağız, sadece dava yoluyla değil, bilimsel ve toplumsal olarak İzmir’in yaşamına sahip çıkmaya devam edeceğiz” dedi.
İzmir'in temel yüzeysel su havzası olan Efemçukuru’ndaki altın madeni davası sürecine ilişkin Efemçukuru Davacıları olan İzmir Tabip Odası, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubesi, Avukat Arif Ali Cangı, Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) tarafından online ortak basın toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda dava süreciyle ilgili son gelişmeler paylaşıldı.
‘UYARILARA RAĞMEN FAALİYET SÜRÜYOR’
Efemçukuru altın madeninin bilimsel uyarılara, çevre sağlığı ve canlı yaşamı için risk oluşturmasına rağmen 2011 Haziran ayından bu yana faaliyetini sürdürdüğü belirtilen açıklamada, “Efemçukuru altın madenine yönelik yıllardır süren araştırmalarda ve davalarda yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda; yörenin kayaç yapısı ve işletmede yapılacak zenginleştirme işlemi sonucunda maden işletmesinin ağır metal kirliliği yaratacağı, böylelikle bunun sonucunda bölgenin yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirleneceği, yörenin bitki ve orman örtüsünün zarar göreceği, bölgede uygulanan ekolojik tarımın sona erdireceği, kısaca ekolojik ve toplumsal yıkıma yol açacağına dair raporlar düzenlendi. Bu ciddi bilimsel uyarılara rağmen çevre sağlığı ve canlı yaşamı için risk oluşturan altın madeni 2011 Haziran ayından bu yana faaliyetini sürdürüyor” denildi.
‘HUKUK YERLE BİR EDİLDİ’
Madenin mevcut kapasitesi ile risk yaratmasına rağmen kapasite artırımı talebinin 31 Aralık 2012’de ‘ÇED olumlu’ kararı ile karşılandığı üzerine durulan açıklamada, “Kapasite artırımı projesiyle toplam cevher rezervi 2,5 milyon tondan 8,5milyon tona, faaliyet süreci 12 yıldan 17 yıla, ekonomik olmayan kaya (PASA) 660 bin tondan 3 milyon 200 bin tona ve yüzeyde kapladığı stok alanı 4,74 hektardan 12,32 hektara, ortaya çıkacak proses atığı(kuru atık) 2,2 milyon tondan 8 milyon tona ve yüzeyde kapladığı deponi alanı 7,67 hektardan 16,18 hektara çıkması öngörüldü. Kapasite artırımı ÇED Olumlu Belgesinin iptali için havzayı korumakla görevli İzmir Su Kanalizasyon İdaresi, EGEÇEP, İzmir Tabip Odası, TMMOB Çevre Mühendisleri, Kimya Mühendisleri, Ziraat Mühendisleri ve Peyzaj Mimarları Odası ile Ahmet Karaçam ve Arif Ali Cangı tarafından açılan davalarda çevre hukuku, idari yargılama hukuku usul ve esasları yerle bir edildi” ifadelerine yer verildi.
TURİSTİK SEYAHAT GİBİ KEŞİF YAPILDI
Dava sürecine ilişkin ise şu bilgiler verildi: “Mahkeme tarafından yaptırılan keşif ve uzman bilirkişiler tarafından alınan numunelerin İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünün laboratuvarlarında yapılan analizleri sonunda ‘kuru atıktan alınan örnekte bulunan sülfür ve ağır metal konsantrasyonlarından As, Cd, Cu, Pb, Mn, Ni, Se, S, Zn elementlerinin DKO seviyelerini astığı, bu elementler arasında As, Cd, Cu ve Zn elementlerine ait değerlerin ÇED raporları içeriğinde belirtilmiş seviyelerin üzerinde olduğu, özellikle Cd (1397 ppm) ve Cu (7806 ppm) metallerinin DKO değerlerinin çok üzerinde olduğu’ tespit edildi ve bu bilimsel tespitler sonunda mahkemece iptal kararı verildi.
ANKARA’DAN KEŞİF EKİBİ
Karar ‘İzmir Tüksek Teknoloji Enstitüsü Laboratuvarının akredite olmadığı ve bilirkişilerin İzmir Üniversitelerinden seçildiklerinden tarafsız olamayacakları’ gerekçeleriyle Danıştay tarafından bozuldu. Bozmadan sonra, yöreyi bilmeyen, bölgeye ilişkin bilimsel çalışmaları olmayan Ankara’dan seçilen bilirkişilerle turistik seyahat gibi keşif yapıldı. ÇED raporunun güzellemesini içeren rapor düzenlendi ve dava reddedildi. Danıştay bu kez keşifte numune alınıp analiz yapılmadığından lehimize bozma kararı verdi.
HALKSIZ ÇED TOPLANTISI
Bozmadan sonra aynı bilirkişilerle yeniden keşif yapıldı. Ancak daha önce ağır metal kirliliği tespit edilen pasalar keşif öncesinde şirket tarafından gizlenmişti. Pasadan ve İZSU’nun talep ettiği atık sudan örnek alınması engellendi, diğer örneklerin analizleri de eksik ve yanlış değerlendirilmelerle bir kez daha maddi gerçeğe ve bilimselliğe aykırı rapor düzenlendi ve dava reddedildi. Bu davanın yargılama süreçleri devam ederken, ilk iptal kararından sonra akla, hukuka uygun olmayan 2009/7 sayılı genelgeye dayanılarak, iptal edilen ÇED raporunda tadilat yapılarak, halkın katılımı toplantısı yapılmadan, İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi, akademik meslek odaları ve İzmirlilerin davet edilmediği İnceleme Değerlendirme Komisyonunun uygun bulmasıyla 17.11.2015 tarihli yeni bir ÇED olumlu kararı verildi. Bu karar hakkında da İzmir Su ve Kanalizasyon İdare (İZSU) tarafından, EGEÇEP, İzmir Tabip Odası, Türkiye Barolar Birliği, TMMOB Odaları ile Ahmet Karaçam ayrı dava açtı.
DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLDİ
EGEÇEP, Meslek Odaları ve davacı yurttaşların keşfe katılmalarına izin verilmedi ve hatta beklenilen dosyadan alınan bilirkişi raporu dahi tebliğ edilmeden davanın reddine karar verildi. Bu olumsuz gidişin önüne geçmek amacıyla, suyuna sahip çıkan 130’un üzerinde İzmirli İZSU’nun davasına müdahil olmak istedi. Buna rağmen keşfe alınmadılar, usul hukuku yerle bir edilerek, müdahale konusunda hiçbir karar verilmeden davanın reddine karar verildi. Ne yazık ki İZSU’nun yaptığı haklı ve hukuksal itirazlara rağmen mahkeme, yanlı, bilimsel ve yasal olmaya rapora dayandı.
BU DAVA BURADA BİTMEZ
Efemçukuru Altın Madeninin 73 hektarlık işletme sahasına 512 hektar ilave eden kapasite artırımına, katlanan kirliliğine yol verildi. Bu şekilde İzmirliler ağır metal kirliliği oluşabilecek suya, 100 km uzaktaki dibi delik Gördes barajının gelmeyen suyuna, gelmeyen bu suyun bedelini ödemeye mahkûm edildi. Ancak bu dava burada bitmez, İzmir’in su havzasının kirletilmesine, İzmirlilerin gelmeyen suyun parasını ödemesine sessiz kalmayacağız, davada temyiz ve diğer yasa yollarına başvuracağız, sadece dava yoluyla değil, bilimsel ve toplumsal olarak İzmir’in yaşamına sahip çıkmaya devam edeceğiz.”