‘Tarımsal üretim imkansız hale geldi’

img

ORDU - Tarım politikalarının yetersizliği ve plansızlığının sürdürülebilir bir üretimi imkansız hale getirdiğini belirten Ziraat Mühendisi İbrahim Hakan Gün, ziraat odaları ve tarım müdürlüklerinin çiftçiye modeller sunması gerektiğini söyledi.

Çevre tahribatı ve kaynakların sınırsız kullanımı dünya üzerinde sürdürülebilir bir tarım üretimini imkansız hale getiriyor. Toprak kimyasallarla kirlenirken, su kaynakları çeşitli yöntemler ile yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakılıyor. Fındık, çay ve mısır gibi tarım ürünlerinin yetiştiği Karadeniz Bölgesi de bu tahribattan nasibini alan yerlerden biri. Ordu’da bulunan siyanürlü altın madeni bölgenin yapısını değiştirirken, Samsun’da Çarşamba Ovası’na kurulmak istenen biokütle santrali de bölgeyi tarım yapılamaz bir hale sürüklüyor. Sürdürülebilir bir üretim modeli oluşturmak için mücadele eden kurumlar da bu bağlamda sayısını arttırdı. Ordu’nun Ünye ilçesinde 38 dönümlük arazi üzerine kurulan Organik Fındık Tarım Okulu, fındık üreticilerine, yetiştiricilik, gübreleme ve budama gibi organik tarımın esaslarını öğretiyor. 
 
Organik Fındık Tarım Okulu’nun kurucularından Ziraat Mühendisi İbrahim Hakan Gün, sürdürülebilir bir üretim için yapılması gerekenleri anlattı.
 
ORGANİK TARIMIN ÖNEMİ
 
Sürdürülebilir bir üretim için organik tarımın önemine dikkat çeken Gün, “Dünyada organik tarımın önemi giderek daha da artıyor. Avrupa ülkelerinde yapılan tarımsal faaliyetlerin yüzde 80’i organik tarımın esaslarına göre yapılıyor. Avrupa Birliği ürün ithal ederken de o ülkelerdeki tarımın organik yapılmasını önemsiyor. Organik tarım temel olarak ekolojiye, doğanın döngüsüne duyarlı bir tarım sistemidir. Bunda normalde konvansiyonel tarım sisteminden farklı girdiler ve bileşimler kullanıyor. Bunun için bağımsız bir kontrol sertifikasyon kuruluşu denetimi gerekiyor” ifadelerini kullandı.  
 
YEŞİL MUTABAKAT
 
Tarımda sürdürülebilirliğin “Bugünün kaynaklarını yarını da düşünerek kullanmak” olduğunu söyleyen Gün, şu an ki durumda kaynakların yoğun bir şekilde kullanıldığının altını çizdi. Kapitalist dünya sisteminin gelecek nesilleri sıkıntıya soktuğunu belirten Gün, “Avrupa ülkelerinin birçoğunda ‘Yeşil Mutabakat’ denilen bir mutabakat imzalanıyor. Yani üretim yapan ülkelerin bu mutabakata uygun bir üretim yapılmasını öngörüyorlar. Bunun da aslı 2050 yılına kadar dünyada ki karbon emisyonunun ve karbon ayak izini azaltacak çalışmalar yapıyorlar. Tahmin ediyorum Türkiye’de de önümüzdeki yıllarda bu mutabakat önemsenecek” dedi. 
 
‘ÜRETİM SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL’
 
Türkiye’de tarımsal üretimlerin uzun dönemde sürdürülebilirliğinin olmadığını söyleyen Gün, tarım politikalarının yetersizliğinin hem üreticiyi hem de tüketiciyi belirsizlik ile karşı karşıya bıraktığını aktardı. Belirsizliğin olduğu yerde sürdürülebilirliğin olamayacağını ifade eden Gün, sözlerine şöyle devam etti: “En son yaşadığımız patates, soğan olayı bile sürdürülebilirlik ile ilgili soru sormamıza neden oluyor. Üretim sürdürülebilir olsa bir sene patates kıtlığı bir sene patates bolluğu yaşanmaz. Zaten tarımda iklim şartlarına bağlı bir döngü var. Tarımda gerçek anlamda bir politikamızın olması lazım.” 
 
‘PLANLI BİR ÜRETİM OLMALI’
 
Sürdürülebilirlikte bir diğer sorunun da çiftçilerin örgütsüz olması olduğunu belirten Gün, çiftçilerin üretimde söz sahibi olması için örgütlenmesi gerektiğini kaydetti. Bu anlamda kooperatif modelinin akla geldiğini vurgulayan Gün, “Tarım kooperatifleşmezse sürdürülebilir bir üretim modeli oluşturması mümkün değildir. Yoksa her şey günü birlik olur. Çiftçi bugün kalkar karşılaştığı şeylere göre üretim modeli benimser. Halbuki sürdürülebilir üretim politikasında planlılık olması gerekir. Bunun değişik modelleri Avrupa ülkelerinde deneniyor. Mesela eko-köyler var. Bunun için önce köyü ve köylülüğü diriltmek lazım. Eko köylerde de kooperatifleşmeye benzer şekilde üretim modelini yenileyerek sürdürülebilir bir model oluşturuyor” diye belirtti.
 
‘TOPRAK YANLIŞ KULLANILIYOR’
 
Toprağın yanlış kullanımının etkilerine de değinen Gün, “Bir ziraat mühendisi olarak çiftçiye aklımdan geçenleri tam olarak anlatamıyorum. Mesela topraktaki asitlilik konusunu anlatmak istediğimizde anlayabilecekleri düzeye inemiyoruz. Bu algı farklarından kaynaklı çiftçi üretim modelini de ister istemez anlamıyor. Ya gözüyle görürse uyguluyor ya da komşusu ne kullanırsa onu kullanıyor. Bir çiftçinin komşusu ne kullanıyorsa kullanmasını istemem. Çiftçiye ziraat odaları, ilçe tarım müdürlükleri, il tarım müdürlükleri üretim modelleri sunmalı. Çiftçiler de hangisi kendisine uygunsa onu benimseyip yapması gerekir. Ciddi olarak üretimde verimsizlik yaşıyoruz. Bu verimsizliğinde ana kaynağı eğitimsizlik ve iletişim kuramama” diye konuştu. 
 
MA / Tolga Güney