GİRESUN - Fındığın diyarı Giresun’da, derelerin HES'lerden kaynaklı kurumaya başladığını belirten Derelerin Kardeşliği Platformu'ndan Ali Dursun, "Çocuklarımıza içebilecekleri bir su bırakabilmek için bu HES’lerin yapılmasını engellememiz lazım. Hayatımıza sahip çıkalım" çağrısında bulundu.
Fındık ve kiraz denilince ilk akla gelen Karadeniz kentlerinden Giresun, son yıllarda sayıları arttırılan Hidroelektrik Santraller (HES) ile anılır oldu. Kentte şu an aktif durumda 38 tane HES mevcut. Yapımı tamamlanmış, fakat henüz üretime geçmeyen 5 HES'in dışında, 8'i tanesi yapım, 9 tanesi ise de proje aşamasında. Bunların tamamlanması halinde kentteki HES sayısı 60'a yükselecek.
İnşa edilmeye devam edilen bu HES'ler en çok kent sakinlerinin geçim kaynaklarının başında gelen tarım ürünlerini etkiliyor.
Kent ikliminin değişmesinden kaynaklı artık kış aylarında fındık ağaçlarında donmaya bağlı yanmalar meydana gelmeye başladı. Yine ani iklim değişikliklerinden kaynaklı son yıllardaki sel felaketlerinde ciddi artış sözkonusu. Geçtiğimiz yıl yaşanan sel felaketinden kaynaklı 11 kişi yaşamını yitirdiği kentte yine HES’lerden kaynaklı birçok dere kuruma noktasına geldi.
Derelerin Kardeşliği Platformu Giresun Sözcüsü Ali Dursun, HES'lerin kentte verdiği tahribatı ve derelerin kurumaması için verdikleri mücadeleyi anlatı.
HES'LERİN İLK SÜRECİ
Platform olarak 2010 yılından bu yana mücadele verdiklerini belirten Dursun, ilk başlarda ne tür zorluklarla karşılaştıkları şöyle dile getirdi: “İlk başlarda nasıl mücadele edeceğimizi bilmiyorduk. Karşımızda devasa bir güç vardı. AKP iktidarı eliyle devletin bütün kurumları HES kurulmasına ön ayak oluyordu. Ancak bu gelişmelerden haberdar olmayan bir halk vardı. İnsanlar ilk başta bunun ne anlama geldiğini anlayamadılar. AKP iktidarı ‘Ülkemizin elektrik enerjisini sağlayacağız. Dışardan enerji almaya son vereceğiz’ diyor. Bir başkası ‘Yatırım yapıyoruz çocuklarınız burada işe girip çalışacak’ diyor. Böyle söylemlerle beraber insanların bu projelere karşı çıkmasını engellemeye çalıştılar.”
HUKUKSAL ZORLUKLAR
Tüm bu zorluklara rağmen verdikleri mücadeleyle bugüne dek 20 HES projesinin yürütmesini durdurma kararı aldırdıklarını söyleyen Dursun, şirketlerin projelerde küçük değişiklikler yaparak yeniden süreç başlattıklarını ifade etti. Dursun, yaşadıkları hukuksal zorluklara ilişkin "Diyelim bir vadide 10 ayrı proje var. Hepsini ayrı ayrı dava edip para yatırmak gerekiyor. Sonra mahkeme bilirkişi ataması yapıyor. Onlara da para yatırmak gerekiyor. Biz parası olan, zengin insanlar değiliz. Bu paraları hep dayanışma ile temin ederek yatırdık ve HES’lerin ne olduğunu, zararlarını insanlara anlatma fırsatımız oldu" diye konuştu.
DERELERİN DEBİSİ DÜŞTÜ
Zaman geçtikçe insanların HES’lerin etkilerini daha iyi görmeye başladıklarını ifade eden Dursun, debisi düşen derelerin bu etkilerden sadece bir tanesi olduğunu kaydetti. Geçtiğimiz yıllara göre derelerdeki su miktarının azaldığını söyleyen Dursun, yaz aylarında durumun daha da kötüleşeceğini dile getirdi. Dursun, projelerde insanların çalıştırılacağı ve enerjide dışa bağımlılığın yok edileceğine dair verilen sözlerin de zamanla gerçeği yansıtmadığının ortaya çıktığını ekledi.
Dursun, “Burada enerji üretiliyor ama yine de dünyanın en pahalı elektriğini tüketiyoruz. Nereden bakarsanız bakın bu projeler derelerimizi kurutuyor, elimizden alıyor" dedi.
İÇME SUYU AZALDI
HES’lerin susuzluk tehlikesini de gündeme getirdiğini belirten Dursun, “20 bin nüfuslu Görele ilçesi içme suyunu Görele Deresi'nden karşılıyor. Derenin dibinden çekilen sular depolara gönderiliyor. Su azaldı ve vadi boyunca kurulan bütün yerleşimler atıkları bu suya boşaltıyor. Çimento ve hazır beton fabrikalarının atıkları toplum sağlığını tehlikeye atan bir durum yaşatıyor” bilgilerini paylaştı. Dere kenarlarına kurulan istinat duvarlarıyla canlıların dere ile olan bağının koparıldığına dikkati çeken Dursun, dere yatağının imara açılmasının bu sel felaketlerine neden olduğunu kaydetti.
DUYARLILIK ÇAĞRISI
Hükümet yetkililerinin 'Artık akan dereye bakmayacağız, bunu enerjiye çevireceğiz' ifadelerini anımsatan Dursun, “Dağlardan çıkan bu su denize inene kadar bizim göremediğimiz bir şekilde doğal örtü ile bir ilişkisi var. Bu su sayesinde buraya has çiçekler, bitkiler yetişiyor. Burada yetişen fındığın kaliteli oluşunun da nedeni bu sudur. Su olmazsa fındık da meyve de bitki örtüsü de olmaz. Su olmazca yaşam olmaz” diye belirtti.
"Çocuklarımıza içebilecekleri bir su bırakabilmek için bu HES’lerin yapılmasını engellememiz lazım” diyen Dursun, şöyle devam etti: "Bu doğa talanına sessiz kalırsak çocuklarımız yaşamlarını nasıl sürdürebilecek? Bu su, buraya HES yapanların çocuklarına da lazım. Yaşamımızı sürdürmemiz için suya, toprağa ve havaya ihtiyacımız var. Onun için tüm yurttaşları bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz. Deremiz bizim hayatımızdır hayatımıza sahip çıkalım."
MA / Tolga Güney