DAİŞ’li biri ilk kez soykırımdan yargılanıyor

  • dünya
  • 17:16 28 Nisan 2020
  • |
img
HABER MERKEZİ - Almanya’da Taha El-C. isimli bir DAİŞ üyesi, ilk kez “insanlığa karşı suç işlemek” ve “Êzidîlere karşı soykırım” suçlarından yargılanıyor. 
 
İlk kez bir DAİŞ üyesi Êzidîlere yönelik “soykırım” suçundan yargılanıyor. Iraklı Taha El-C. isimli DAİŞ üyesi, “yabancı bir terör örgütü üyesi olmak, insanlığa karşı suç işlemek ve soykırım” suçlarından Almanya’da yargılanıyor. Dava, ülkenin Frankfurt kentinde görülüyor. 
 
DW Türkçe’de yer alan habere göre, 27 yaşındaki DAİŞ üyesi Almanya’nın talebi üzerine sığındığı Yunanistan’da gözaltına alınıp, iade edildi. Almanya Federal Başsavcılığı tarafından hakkında hazırlanan iddianamede, Taha El-C. isimli DAİŞ üyesinin 2015'te Irak'ın Felluce kasabasında Êzidî bir kadın ile 5 yaşındaki kızını satın aldığı, köleleştirdiği, yiyecek ve içecekten mahrum ettiği, dinini değiştirmeye zorladığı, Kur'an-ı Kerim okutup namaz kıldırdığı, anneyi ve kızını kapanmaya zorladığı, defalarca şiddet uyguladığı ve aşağıladığını belirtildi.
 
ÊZIDÎ ÇOCUK SUSUZLUKTAN ÖLDÜ
 
İddianamede ayrıca Taha El C.’nin, küçük kız çocuğunu, havanın gölgede 50 derece olduğu bir gün altını ıslattığı iddiasıyla avluya çıkardığı, koli bandıyla pencereye sabitlediği ve annesinin gözleri önünde saatlerce beklettiği yönünde bilgiler de yer aldı. Başsavcılık iddianamede, bütün bunların sonucunda kız çocuğunun susuzluktan acı çekerek, can verdiğini belirtti. İddialara, çocuğun ölümüne tanıklık etmek zorunda bırakılan annenin ifadelerinin temel teşkil ettiği kaydedildi.
 
'DAVA SEMBOL OLABİLİR'
 
Almanya Êzidîler Merkez Konseyi Başkanı Dr. İrfan Ortaç, DW Türkçe'ye verdiği demeçte, dünya çapında bütün Êzidîlerin kendilerine yönelik suçları işleyenlerden hesap sorulmasını talep ettiğini, o sayede Êzidî halkına yönelik suçların boyutlarının da ortaya çıkmasını beklediklerini ifade etti. Ortaç, "Bu dava, adaletin tecelli edebileceğinin sembolü olabilir" diye belirtti.
 
Êzidîlere yönelik soykırım hakkında belgesel çeken ve yardım projeleri yürüten Hawar.Help Derneği’nin Başkanı, gazeteci Düzen Tekkal ise, "Paradoks ama bu tür davalarda avantaj olan, IŞİD’lilerin işledikleri suçları propaganda amacıyla internetten bizzat paylaşmış olması" dedi. Tekkal, ayrıca Êzidîlerin kendilerini mağdur veya kurban olarak değil, korkunç bir soykırımın ayakta kalanları olarak gördüğünü ve hesap soran, adalet talep eden, sesini yükselten bireyler seklinde algılanmak istendiğini dile getirdi.
 
Frankfurt’taki davaya sadece Almanya’dan değil, bütün dünyadan gözlerin çevrildiğini, çünkü yüzyıllardır zulme uğrayan Êzidîlere yönelik bir soykırımın sorumlularından ilk kez bir mahkemede hesap sorulduğunu vurgulayan Tekkal, davanın kendi toprakları dışında en çok Êzidînin yaşadığı Almanya’da görülmesinin büyük bir önem arz ettiğini kaydetti. 
 
SORUŞTURMA KAPSAMLI 
 
Almanya Federal Başsavcılığı, Suriye savaşına ilişkin kapsamlı soruşturmalar yürüttüklerini, soruşturmaların hem Suriye hükümetinin hem de DAİŞ ve diğer grupların işlediği suçlara ilişkin olduğunu kaydediyor.
 
Başsavcılık ayrıca, "Sezar Dosyaları" olarak bilinen ve Suriye ordusunda yer alan bir grup askeri polisin Şam’da bir hastanede çektikleri, işkenceyi belgeleyen 28 bin fotoğrafın 2016’dan beri ellerinde olduğunu, kanıtların incelenmesinde ve suçluların tespitinde bunlardan faydalandıklarını bildiriyor. DAİŞ’in elinden kurtulan bin kadar kadın ve çocuğun 2015-2016 yılında Almanya’ya sığınması sonrasında verdiği ifadelerin de kanıt doğrulama ve suçlu tespitinde yardımcı olduğuna dikkat çekiliyor.
 
Kendisi de Êzidî olan gazeteci Düzen Tekkal, DAİŞ’ten kurtulduktan sonra Almanya’ya getirilen kadınların verdiği ifadelerin suçların aydınlatılması için çok mühim olduğunu ve bu kadınların verdiği ifadelere bütün dünya çapındaki soruşturmalarda başvurulduğunu söylüyor. Tekkal, ayrıca yaşadıkları korkunç acılara rağmen onları anlatma cesareti gösteren bu kadınların yürekliliğinin suçlulardan hesap sorularak ödüllendirilmesi gerektiği görüşünde.
 
Tekkal, "Teröre karşı en iyi mücadele bu olacaktır" diyor ve ekliyor: "Frankfurt davası ayrıca, içinde yaşadığımız ülkenin bir hukuk devleti olduğunu ortaya koyması açısından da önemli, zira bir hukuk devleti katillerin elini kolunu sallayarak gezmesine izin vermez".
 
BAŞSAVCILIK NEDEN SOYKIRIMLA SUÇLUYOR?
 
Frankfurt'ta görülen davada, 5 yaşındaki çocuğun ölümüne götüren suçun DAİŞ'in Êzidîlere yönelik soykırımının bir parçası olup olmadığı masaya yatırılıyor. Gazeteci Düzen Tekkal, Taha El-C.'nin Êzidî kadın ile 5 yaşındaki kızını DAİŞ’in ideolojisi çerçevesinde satın alıp, köleleştirdiğini belirtiyor ve bunun arkasında Êzidîleri dini ve kültürel bir topluluk olarak yok etmenin yattığını savunuyor. Almanya Federal Başsavcılığı da aynı görüşte. Başsavcılığa göre, zanlı Taha El-C.'nin anne ile ölen kızına yönelik eylemi DAİŞ’in soykırım hedefi kapsamında yaşandı.
 
Frankfurt’ta görülen dava için şimdilik 22 duruşma gününün planlandığı açıklandı. Davaya temel teşkil eden soruşturmanın, Taha El-C.’nin karısı Alman Jennifer W.’nin Irak’a dönmek isterken güvenlik güçlerinin dinlediği bir araçta 5 yaşındaki kız çocuğunun ölümüne ilişkin anlatımları üzerine başladığı bildiriliyor. Kendisi de Münih’te aynı suçtan yargılanan Jennifer W.’nin tutuklanmasından sonra Alman makamları hayatını kaybeden kız çocuğunun annesine ulaşmış, onun ifadesiyle ilk olarak Jennifer W.’ye karşı dava açmıştı.
 
Almanya Êzidîler Merkez Konseyi'nin verilerine göre, DAİŞ’in kaçırdığı ve bir daha kendisinden haber alınamayan 2 bin 600 Êzidî bulunuyor. Konsey Başkanı İrfan Ortaç, Êzidîlere yönelik suçların sistematik biçimde işlendiğini, onların sorumluları bulunup, hesap sorulmadan DAİŞ’in mağlup edildiğinden bahsedilemeyeceğini söylüyor.
 
Ortaç, hukuki yüzleşme olmaksızın bölgede barışın da sağlanamayacağını kaydedip, özellikle Müslüman ülkelerde sorumluların yargı önüne çıkarılmasını beklediklerini belirtiyor.