Netleşme zamanı

img

HABER MERMEZİ - Meclis Komisyonun Abdullah Öcalan ile görüşmesine dair vereceği karara dair bir yazı kaleme alan Fuat Ali Rıza, “Komisyon’un gerçekleri dikkate alarak karar vereceğini umut ediyoruz. Önümüzdeki riskli Cuma'nın bir hayırsızlık etkeni değil, İrlandalıların deyimiyle 'Hayırlı Cuma' olmasını diliyoruz” dedi. 

Meclis Komisyonu'nun İmralı Adası'na gidere Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme gündeminin oylanacağı toplantı gündemdeki ana maddelerin başında geliyor. Bu konuyu gündemine alan Yeni Özgür Politika gazetesi yazarı Fuat Ali Rıza’nın “Netleşme zamanı” başlıklı yazısı şu şekilde: 
 
“TBMM'de oluşturulan Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu dinleme faslını tamamlayarak son ve keskin viraja girdi. Eğer yeni bir erteleme olmazsa Cuma günü öğleden sonra yapacağı toplantıda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşüp görüşmeyeceğine karar verecek. Gerçekten adına uygun bir komisyon olup olmadığı, Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesinde bir yer tutup tutmadığı netleşecek. Böylece önemli açıklamalarla başlayan hafta, yine tarihi öneme sahip bir kararla sona erecek.
 
ZAP'TAN ÇEKİLME ADIMI
 
Bilindiği gibi, geçtiğimiz haftanın ilk gününde Hareket Yönetimi, Zap’ta çatışma riski oluşturan gerilla güçlerini geri çekmiş ve bunu Pazartesi günü yaptığı kısa açıklamayla kamuoyuna duyurmuştu. Bu konuda Kürdistan Özgürlük Hareketi Yönetimi’nin yaptığı açıklama gündemi belirlemiş, iç ve dış basında çok geniş bir biçimde yer almıştı. Kürt tarafının Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde attığı yeni bir adım olarak değerlendirilen söz konusu çekilmenin, süreçte ikinci aşamanın kapısını ardına kadar açtığı ifade edilmişti.
 
Kuşkusuz Kürt gerillasının Zap alanında savaş riski bulunan yerlerden çekilmesi çok önemliydi. Zira 1982 sonunda Lübnan-Filistin sahasında eğitimini tamamlayarak Kürdistan’a geri dönüş yapan gerilla birlikleri, ilk adımlarını bu sahaya atmış ve ilk üslenip yer tutmasını burada başlatmıştı. 1983 Mayısı’ndan itibaren bu alan Türk ordusu ile PKK gerillası arasında savaş sahası olmaya başlamış, Ekim 1992'den itibaren çok önemli savaşlara sahne olmuştu. 1995’ten itibaren ARGK, 2004’ten itibaren ise HPG Ana Karargahı’nı bu sahada kurmuştu. 2020'den itibaren Türk ordusunun işgal saldırılarına karşı da gerillanın tim ve tünel savaşı esas olarak burada yoğunlaşmıştı. Dolayısıyla söz konusu coğrafya, Kürt gerillası açısından hem stratejik yapısıyla ve hem de manevi birikimiyle çok önemli ve anlamlıydı.
 
Bütün bunlara rağmen Önder Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin başarısı için, daha önce attığı iyi niyetli, cesur ve fedakâr adımların bir benzerini de bu biçimde atmaktan çekinmedi. Zaten yaptığı kısa açıklamada da bunları belirtip, sürecin başarısına olan inancın ve kararlılığın bir gereği olduğuna dikkat çekti.
 
BASININ ÖZEL SAVAŞ MODU
 
Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin 17 Kasım tarihli açıklaması iç ve dış basında genişçe yer aldığı gibi, günlerce de tartışıldı. Her ne kadar hala özel savaş modundan çıkmamış olan bazı gazete ve TV’ler haberi “Terör örgütü”, “Mecbur kaldılar” gibi savaş ağzıyla ve küçümseyici edayla vermeye çalışsa da genel basın-yayın organları söz konusu çekilmenin anlam ve önemi konusunda okuyucu ya da izleyicisini yeterince bilgilendirmeye çaba harcadı.
Kuşkusuz söz konusu açıklamanın siyaset üzerinde de çok önemli bir etkisi oldu. Her ne kadar açıklamadan sonra toplanan Tayyip Erdoğan Hükümeti, toplantı sonrası söz konusu açıklamaya dair hiçbir şey söylememeye çalışsa da herkes hükümetin önemli bir gündeminin bu açıklama olduğunu düşündü ve çevresiyle tartıştı. Kürt gerillasının attığı yeni adımın en güçlü etkisi, MHP ve DEM Parti grup toplantılarında açığa çıktı.
 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim 2024 tarihli grup toplantısındaki konuşmasına benzer ve neredeyse aynı etkinlikte bir konuşmayı da 18 Kasım günkü grup toplantısında yaptı. Bir kere daha süreci açık ve etkin sahiplendiği gibi, Komisyon'un Önder Abdullah Öcalan ile görüşmemesini ve bu konunun anlamsız bir tartışmaya dönüştürülmesini de açıkça eleştirdi. Komisyon gitmezse “Üç arkadaşımı alır kendi imkânlarımızla ben giderim” diyerek, söz konusu Komisyon’un oyalayıcı ve muğlak tutumunu yerip, Kürt Halk Önderi ile görüşmenin ne denli önemli olduğunu ortaya koydu. “Sürecin en güçlü bir tarafıyla görüşmeyeceksin de daha kiminle görüşeceksin ve sorunları kiminle çözeceksin?” diyerek de söz konusu bu önemi ifade etti.
 
Bahçeli’nin söz konusu grup konuşmasından sonra toplanan Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, yaklaşık dört aydır sürdürdüğü dinleme faaliyetini devam ettirerek “tamamladığını” açıkladı. Yine Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin ruhuna uygun olmayan dil ve üslupları eleştiren yazılı bir açıklama yaptı. Fakat her iki açıklamada da Devlet Bahçeli’nin söz konusu konuşmasına yer verilmedi. Sadece basına açıklama yapan bazı Komisyon üyelerinin moral düzeyi ile güvenli konuşmaları etki düzeyini gösteriyordu. Söz konusu bu açıklamalarda Komisyon’un Cuma günü öğleden sonra toplanarak Önder Abdullah Öcalan ile görüşme yapılıp yapılmayacağını oylayarak karara bağlayacağı ifade edildi.
 
CHP'NİN TUTUMU
 
Çok açık ki, hem Kürdistan Özgürlük Hareketi Yönetimi’nin ve hem de Devlet Bahçeli’nin söz ve tutumlarının esas hedefi, Salı günü toplanan Komisyon'du. Komisyon ise söz konusu bu gündemi Cuma günü öğleden sonra yapacağı toplantıya erteleyerek üç günü kurtarmış oldu. Bunun dışında Devlet Bahçeli’nin hedefinde süreç karşıtlarının olduğu açıkça anlaşılıyordu. “Milliyetsiz milliyetçiler” diyerek sürece karşı olan rantçı kesimleri eleştirmeye çalıştı. Bunun ötesinde acaba AKP ve CHP de hedefte var mıydı, aslında tam anlaşılamadı. Her ne kadar AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin sözlerini desteklediğini belirten sözler sarf ettiyse de bu konuda AKP adına net bir açıklama gelmedi. AKP yanlısı basın ise Devlet Bahçeli’nin ilgili sözlerini neredeyse hiç görmedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise “Komisyon üyeleriyle Perşembe günü toplantı yapacağını” belirterek tutum açıklamasını sonraya bıraktı.
 
Şimdi genelde tartışılan iki husus var: Acaba AKP’nin gerçek tutumu ne ve Komisyon, Cuma günü ne karar verecek? Bu konuda CHP’nin tutumu belirleyici güçte değil. Dahası AKP olumlu tutum belirlerse ondan geri kalmamak için, olumsuz tutum belirlerse de AKP’yi teşhir etmek için CHP’nin Cuma günkü Komisyon oylamasında Önder Abdullah Öcalan ile görüşmeye 'evet' diyeceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle en çok AKP’nin tutumu merak edilmektedir. Zira AKP istekli olsaydı söz konusu görüşme şimdiye kadar zaten çoktan yapılırdı.
 
HAYIRLI CUMA 
 
Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na gelince, söz konusu Komisyon’un gerçek anlamı Cuma günü vereceği kararla ortaya çıkacaktır. Yaklaşık dört aydır yaptıklarının gerçekten bir çalışma mı yoksa oyalama mı olduğu bu kararla netleşecektir. Zira Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmeyen bir Komisyon’un, Kürt özgürlüğü ve Türkiye demokratikleşmesi üzerine ciddi hiçbir şey yapamayacağı açıktır. Şimdiye kadar yaptıklarının bir hile, oyun, aldatma ve oyalama olduğu netleşecektir. Dahası söz konusu Komisyon’un Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmemesi durumunda mevcut süreci devam ettirmek de herhalde pek mümkün olmayacaktır. Çünkü başta Kürtler olmak üzere yurtsever ve demokratik çevrelerin zaten sınırlı olan güvenleri tümden yok olacaktır.
 
Demek ki Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun Cuma günü vereceği karar, Kürtlerin ve Türkiye’nin geleceği açısından çok önemlidir. Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı bu gerçeği milyonlarca kez açık bir biçimde ifade etmiştir. En son Devlet Bahçeli’nin de belirttiği gibi, Önder Abdullah Öcalan ile olmazsa Kürt sorununun çözümü kiminle görüşülerek gerçekleştirilecektir? Meclis Komisyonu’nun bu gerçekleri dikkate alarak söz konusu kararı vereceğini umut ediyoruz. Önümüzdeki riskli Cuma'nın bir hayırsızlık etkeni değil, İrlandalıların deyimiyle “Hayırlı Cuma” olmasını diliyoruz.”